Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Töreni’ne katılarak, bir konuşma gerçekleştirdi.
İbn Haldun Üniversitesi’nin ilk etabı tamamlanarak hizmet vermeye başlayan külliyesinin hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışa katılan Azerbaycanlı Şeyhülislam Allahşükür Paşazade’ye ve Katarlı Şeyh Sani Bin Hamad es-Sani’ye de şükranlarını sundu.
Üniversitenin banisinin Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRGEV’in okul öncesinden üniversiteye, yurttan bursa kadar geniş bir yelpazede yurt dışına kadar uzanan hizmetleriyle eğitim alanında Türkiye’nin en önemli markalarından biri hâline geldiğini kaydetti.
İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi’nin hem gerisindeki felsefi birikim, hem mimarisi, hem donanımı ile gerçekten iftihar verici bir eser olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyenin Mimar Sinan’dan alınan ilhamla, örnek bir eser olarak vücuda getirildiğini söyledi.
“Siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversitenin ismini aldığı İbn Haldun’un dünyada sosyoloji ilminin kurucusu olduğunu ve kendisini bunu “umran ilmi” olarak tarif ettiğini anlatarak, “Hayatı; Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs, Mısır gibi coğrafyalarda ilimle, yöneticilikle geçen İbn Haldun, bu tecrübelerini ‘Mukaddime’ adıyla bildiğimiz eserinde insanlığın istifadesine sunmuştur. Bu büyük âlim, insanlığa en büyük katkısı olan ‘umran ilmi’nin amacını, daha önce olup bitmiş olan ile daha sonra olacakların anlaşılması gayreti şeklinde tanımlıyor. Esasen bu çerçeve, İbn Haldun Üniversitesi’nin üzerine inşa edildiği değerleri de özetliyor” dedi.
“Batı dünyası, tıptan sosyolojiye kadar pek çok alanda ilhamını bizim köklerimizden almıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Buna karşılık biz, kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak, onun türevlerini esas kabul etmek suretiyle, iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Hâlbuki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. Osmanlı’dan cumhuriyete ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır. Rönesans’ın ardından, fikri ve teknolojik olarak atak yapan batı dünyasının, hak ve adalet tanımadan hızla yükselen baskın gücü, bu sorunun sağlıklı bir şekilde tartışılmasına imkân vermemiştir. Sonuçta, ülke ve millet olarak kendimizi, kontrolsüz bir batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. ‘Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek’ için çıkılan yolun, en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her dönemde bu fikri sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanlarının çıktığını, ancak bunların sesi ve üretiminin, kayıtsız şartsız batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kaldığını ifade etti. Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askerî olarak yeniden kendine güvenini kazandığı son yıllarda ise bu tür tartışmaların, arayışların, gayretlerin daha adil şartlarda yürümesine imkân verildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah Türkiye, bu fikri tartışma zenginliğini, kendisi, dostları ve tüm insanlık için hayırlı bir inkişafla neticelendirecektir” ifadesini kullandı.
“Medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükûmet olmakla muktedir olmanın, muktedir olmakla iktidar olmanın arasındaki farkın ayrımına işaret ederek, gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu vurguladı. Fikri iktidar yolunun zor ve zahmetli bir süreç olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebeyle, geçtiğimiz 18 yılda her alanda tarihî eserlere ve hizmetlere imza attığımızı, ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Okullarımızda milyonlarca öğrencimiz eğitim-öğretim görüyor, ama çoğu alanda hepimizi mutmain edecek düzeyde yetişmiş insan gücüne sahip değiliz. Genç bir nüfusa sahibiz, ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız, en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor. İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. İşte bunun için de fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu fikri iktidar arayışından rahatsız olmaması gerekiyor. Bu arayışın sona ermesi, bir ülkenin ve toplumun felaketi demektir. Tam tersine bu arayışa herkesin destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz. Fikri iktidarı siyasi kadrolar değil, ilim, sanat ve hikmet insanları inşa eder. Siyasi kadrolar ancak onlara ihtiyaçları olan zemini sağlar. Dolayısıyla, bu konudaki sorumluluğun bir kısmı bize aitse, önemli bir kısmı da ilim ve fikir adamlarımıza aittir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önüne konan çerçevenin körü körüne fanatikliğini yapanın kendine de ülkesine de medeniyetine de hayrı olmayacağını dile getirerek, taklitçiliğin mevcudun ardından gitmek olduğunu, asıl olması gerekenin ilhamını gelenekten alan yenilikçilik olduğunu kaydetti.
“Ne binlerce yıllık birikime sırtımızı döneceğiz ne de modern dünyanın sunduğu imkânları reddedeceğiz”
Dünyanın bilimde, teknolojide, kültürde, sanatta geldiği yeri toptan reddedecek, görmezden gelecek kadar gerçeklerden kopuk olmadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim derdimiz ve arayışımız başkadır. Dünyadaki hâkim fikri anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek kendimize çok daha ileri bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyoruz. Geçmiş ve mevcut tüm medeniyetlerin birikimini kullanarak, hepsinin de ötesine geçmenin gayreti, kararlılığı ve üretkenliği içinde olmamız gerekiyor. Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır; onun dışındaki her şeyi geleceği kucaklayacak şekilde yeniden yorumlamak, yeniden üretmek mümkündür” diye konuştu.
“Ne insanlığın, milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünyanın sunduğu imkânları reddedeceğiz” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendimizi mevcut şartlara hapsederek, fikri tüketicilikten öteye geçemeyiz. Biz, her alanda olduğu gibi, fikri alanda da üretici olmanın gayreti içindeyiz. Geleceğe bırakacağımız en kıymetli mirasın fikri bakımdan üretken nitelikli insan olduğu inancıyla, bu doğrultuda var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz” sözlerine yer verdi.
“Yapmamız gereken, medeniyet birikimimize ve hedeflerimize uygun nesiller yetiştirmektir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülke olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: “Fikri iktidarımızı, kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır. Fütüvvet ehli bir nesil yerine amorf bir nesil yetiştirme gayreti, ülkemize ve milletimize oldukça pahalıya mal olmuştur. Geçmişten bugüne yaşadığımız nice acıların, döktüğümüz nice gözyaşlarının, çektiğimiz nice sıkıntıların gerisinde kuşaklar boyunca maruz kaldığımız bu fikri istila gerçeği vardır. Oysa karşımızda, bizim yetiştirmeye çalıştığımız nesillerin çok daha donanımlıları, çok daha etkinleri mevcuttur. Öyleyse yapmamız gereken, kendi medeniyet birikimimize ve hedeflerimize uygun nesiller yetiştirmektir. Türkiye’nin, 2053 vizyonunun ana fikrini bu konu oluşturmalıdır.”
Türkiye’nin geçmişten bugüne eğitim-öğretim sisteminin çocuklara sadece maddi bilgi yükleme üzerine kurulu olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretime ağırlık verilirken eğitim kısmının ihmal edildiğini, medyanın etkisiyle aile dâhil, geleneksel eğitim yapılarının gücü azalırken de yerine daha iyisinin konulamadığını anlattı.
“Değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde, topyekûn bir eğitim-öğretim reformunu gerektirir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk da, batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi, aileden başlayarak eğitim-öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim, sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde, topyekûn bir eğitim-öğretim reformunu gerektirir” şeklinde konuştu.
Okul öncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacın, değerlerini iyi bilen, inancına, kültürüne, tarihine, diline sahip çıkan, ailesine ve topluma karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmek olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Ortaokul dönemini, çocuklarımızın zihni ve fiziki kabiliyetlerini keşfetmeye, onları geleceğe doğru alanlarda hazırlamaya yönelik bir anlayışla şekillendirmeliyiz. Lise dönemini, artık ruhu zenginleşmiş, kendini tanımış, yapabileceklerini bilen gençlerimizin somut alanlara yönelecekleri bir eğitim-öğretim süreci olarak tasarlamalıyız. Yükseköğretimi ise ön lisansından lisansına, yüksek lisansından doktorasına kadar her safhasıyla, milletimizin fikri iktidarının üretim merkezleri hâline dönüştürmeliyiz. Bunu başardığımızda, tıpkı geçmişte yaptığımız gibi, kendimizle birlikte tüm insanlık için aydınlık bir geleceğin kapısını açmış olacağımızdan şüphe duymuyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni öğretim yılının hayırlı olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi’nin açılış kurdelesini kesti. (İLKHA)