Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun girişimi ile 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim, "Dünya Ruh Sağlığı Günü" olarak anılıyor. Bu yılki tema ise "pandemi ve ruh sağlığı" olarak belirlendi.
Pandeminin bireyler üzerinde ciddi olumsuz duygu durum değişikliklerine yol açtığına dikkat çeken uzmanlar, özellikle bağımlılığa neden olacak davranışlardan uzak durulması gerektiğine dikkat çekiyor.
Uzmanlara göre kaygı giderici, yatıştırıcı her tür ilaç ve maddeden uzak durulmalı. Sosyal medyada amaca yönelik olmayan aktivite ve zaman kısıtlanmalı. Uzmanlar, iyi uyumayı, düzenli beslenmeyi ve fiziksel aktivitenin artırılmasını tavsiye ediyor. Bu süreçte arkadaşlarla ve akrabalarla duygu ve düşünce paylaşımının öneminin de büyük olduğuna dikkat çekiliyor.
Psikiyatri Uzmanı Profesör Doktor Sermin Kesebir, pandemi salgınının yol açtığı duygu durum değişiklileri ile ilgili tavsiyeler bulundu.
Korkuların temelinde belirsizlik var
Pandemi salgınının biyolojik, psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve politik bir olgu olduğunu söyleyen Kesebir, "Her türden duygu durum değişikliği, pandemiye özgü fenomolijden, görüngülerden biri sadece. Pandeminin yol açtığı duygu durum değişiklikleri en başta öznel sıkıntı hissi ve huzursuzluk olarak yaşanıyor. Korkunun, huzursuzlukların ve huysuzlukların temelinde belirsizlik var. Belirsizlik temel güven duygusunun karşıtı olan bir güvensizliği barındırıyor. Bu öznel sıkıntı hissi ve huzursuzluk, aynı zamanda ani bir stres tepkisidir. Olumsuz, gerici, yineleyici ve ısrarcı düşüncelerle birlikte olabilir. Böyle olduğunda uykuya dalmayı zorlaştırabilir, uykuyu bölebilir ve yeniden dalmayı zorlaştırabilir ya da sabah erken saatte uyanıp, bir daha uyuyamamaya neden olabilir." dedi.
Pandemi depresyonun birçok kaynağı var
Kesebir, "Depresif duygu durum, ilgi ve istek kaybı en yoğun haliyle hastalanan ve kayıp yaşayan bireylerde gözlendi. Tabii ki bir kayıp dediğimiz zaman sadece hastalık ve ölümden bahsetmiyoruz. Bunlarla karşılaştırılmayacak düzeyde ama türlü çeşit başka kayıplar gerçekleşti. Bireylerin ekonomik güçlükler yaşadığı ve kazancını elde edemediği görüldü. Kısıtlama tedbirleri kapsamında uygun eve sahip olmayan bireyler bu durumu bir kriz şeklinde yaşadı. Değişikliğe adapte olma yeteneği kısıtlı kişiler, bu kısıtlanma tedbirlerini bir yas tepkisi şeklinde hissetti. Depresyonun kaynağında sevginin kaybı, haz ve doyum nesnelerinin kaybı, kişiler arası ilişkilerde hassasiyet ve pürüzler kadar bireyin tüm güçlü duygularının incinmesi ve zedelenmesi bulunuyor." ifadesini kullandı.
Çaresizlik depresyonun şiddetini artırdı
Ontolojik varlığını sorgulatacak derecede küçük, yeryüzünde milyarlarca yıldır birlikte yaşanan bir mikroorganizmanın hayatı tehdit eder hale geldiğine dikkat çeken Kesebir, şunları söyledi:
Bu durum karşısında en güçlü insanlar, doktorlar, devlet adamları ve devletler çaresiz kaldı. Söz konusu çaresizlik duygusu, depresyonun hem temel bir bileşeni hem de şiddetini artıran bir durum. Bir diğer duygu ise suçluluk duygusu. Bulaşta ya da koruyamamakta, belki de en başta doğaya karşı ortaya çıkan yetersizlik ve değersizlik duyguları, bu süreçte maddi ve manevi ihtiyaçları karşılayamamaktan, stresle yeterince baş edememeye varan bir çerçevede gözlendi. Bu noktada bireyin özgüveni, öz saygısı etkilendi. Çaresizlik, suçluluk, yetersizlik ve değersizlik duyguları söz konusu olduğunda intihar düşüncesi ve isteği gündeme geldi.
Enfekte olan bireyler çökkünlük yaşıyor
Virüsün merkezi sinir sistemine girişinin koku siniri yoluyla gerçekleştiğini ifade eden Kesebir, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu noktadan sonra beyinde depresyon yolaklarının hangilerini izlediğini, ne gibi değişiklikler yaptığı tam bir netliğe kavuşmamakla birlikte hücresel ve hümoral bağışıklık yanıtlarını uyardığını biliyoruz. Bağışıklık yanıtını uyardığı noktada bir inflomasyon ortaya çıkıyor ve bu inflomasyonun karşılığında depresif belirtileri görüyoruz. Covid-19'un yol açtığı depresyonda öne çıkan belirtileri öznel bir sıkıntı ve huzursuzluk hissi, gündelik yaşantıya ve aktivitelere karşı bir ilgi, dikkati vermede kayıp, isteksizlik ve uykunun bölünmesi şeklinde açıklayabiliriz. Sıklıkla üzerinde durulan bir belirti olarak, kişiler arası ilişkilerde bir tür hassasiyet ve kişinin engellendiği durumlarda bir öznel başarısızlık, engellenmişlik hissinden ve kırılganlıktan bahsedebiliriz. Yine enfekte olmuş bireylerde izolasyonun ve damgalanmanın yarattığı bir çökkünlük hali ortaya çıkıyor.
Ekran bağımlılığına dikkat
Bilimsel yayınlarda virüsün yol açtığı coşkulu dönemlere yer verildiğini söyleyen Kesebir, "Mevcut duygu durum bozukluğu olan bireylerde daha çok görüldüğü belirtildi. Duygu durum değişiklikleriyle baş etmek için ne yapmalı? Kaygı giderici, yatıştırıcı her tür ilaç ve maddeden uzak durulmalı. Pandemi süreci her türden bağımlılık için risk etkeni. Ekran bağımlılığı da dahil. Bu noktada sosyal medyada, internette, amaca yönelik olmayan aktivite ve zaman kısıtlanmalı. Pandemi haberlerini takip etmek yahut sıkça izlemek algılanan stresi artırabilir. Stres etkeni olabilecek işlevler bu süreçte en aza indirilmeli. Kısıtlamalar kapsamında sosyal mesafe, fiziksel mesafe olarak anlaşılmalı. Dayanışmayı ve sosyal desteği artırmak üzere her türden duygu ve düşünce paylaşımı, arkadaşlarla, akrabalarla olmalı. O zamana kadar vakit bulunmamış ya da yeni bir takım ilgi alanları hayata geçirilebilir. Bu tür aksiyonlar ısrarcı ve yineleyici bir takım olumsuz düşüncelerle baş etmeyi de kolaylaştıracaktır" diye konuştu.
Sağlık yolunda vazgeçilemeyecek 4 kural
Kesebir, sağlıklı olmanın önemli bileşenleri olarak vazgeçilemeyecek 4 ilkeyi şöyle sıraladı:
"Düzenli ve fazına uygun bir uyku düzeni. Düzenli beslenme ve sıvı tüketimi. Evde veya daha iyisi açık havada düzenli fiziksel egzersiz. Gün ışığından olabildiğince yararlanmak." (İLKHA)