Yasin Börü ve arkadaşlarının şehadetleri yıl dönümünde iyilik hareketine davet

6-8 Ekim saldırılarının yıldönümünde değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Osman Aktaş, herkesi Yasin ve arkadaşlarının iyilik hareketine ve insanlığına davet ettiklerini belirtti.

Ekleme: 07.10.2020 18:09:26 / Güncelleme: 09.10.2020 01:45:34 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için 

HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Osman Aktaş, 6-8 Ekim saldırılarının yıldönümü nedeniyle değerlendirmelerde bulundu.

Saldırılarda dahli olan herkesin yargılanması gerektiğini ifade eden HÜDA PAR Diyarbakır İl Başkanı Aktaş, saldırılara karşı görevini yerine getirmeyen yerel idarecilerin de hesap vermesi gerektiğini ifade etti.

Saldırıların kendiliğinden gelişmediğini aksine planlı bir şekilde yapıldığına dikkat çeken Aktaş, herkesi Yasin ve arkadaşlarının vicdanına, iyilik hareketine ve insanlığına davet etti.

Saldırılarda insanlığın büyük bir yara aldığına vurgu yapan Aktaş, “6-8 Ekim Kobani bahaneli saldırılarında bölgede partimize ve İslami sivil toplum kuruluşları ile mütedeyyin insanlara yönelik saldırılar oldu. Bu saldırılarda Diyarbakır’da ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtan üyelerimiz; Yasin Börü, Hasan Gökgöz, Riyat Güneş, Hüseyin Dakak ile Turan Yavaş ve Cumali Güneş şehit edildi. Tarihte eşi ve benzeri görülmeyen bir vahşet yaşandı. Bu vahşete tüm insanlık şahit oldu. Bu katliamla insanlık büyük bir yara aldı. Bu topraklar onların kanlarıyla, bu mazlum coğrafya onların toprağa akıtmış oldukları pak ve berrak kanlarıyla inşallah bereketlenecek, yeşillenecek ve gelecek nesiller onların bu mesajını birbirine taşıyacaklardır. Bir daha coğrafyamızda bu vandallık, barbarlık ve vahşete yeltenmeye kimsenin cesareti olmayacaktır.” dedi.

Saldırıların olduğu zamanda devletin görevini yapmadığına işaret eden Aktaş, “Biz 6-8 Ekim saldırılarını ve o vahşeti bütün iliklerimize kadar yaşamış insanlarız. Maalesef o gün çakallar sokaklara dökülürken bunlara emir verenler aylar öncesinden bunun hazırlığını yaptılar. Azmettiriciler o gün kan emmiş bu sırtlanları sokağa dökerken güvenlik güçlerinin tamamen sokaktan çekilmesi şaşırtıcı bir olaydır. Yıllardır söylememize rağmen kimse bunu dikkate almadı. Bir konuyu da dile getirmek isterim. Maalesef biz üç gün boyunca muhasara altında kalırken, kardeşlerimizin bedeni parçalanmışken, hiç kimsenin bize sahip çıkmadığı o günlerde 3 gün sonra iktidar mazlum kardeşlerimizin kanı üzerine bir siyaset gerçekleştirdi. Halen de birileri her yıl bunun üzerinde rant sağlamaktadır. O gün güvenlik güçlerinin sokakta olmaması kadar açık delinin olmasına rağmen kimse bu konulara eğilmedi.” İfadelerini kullandı.

Saldırıların doğru noktadan değerlendirilmesi gerektiğini belirten Aktaş, “Kimileri bu meseleyi spontane gelişmiş bir şekilde görebilir asla ve kat’a öyle bir şey yoktur. Bu saldırılar, aylar öncesinden yapılmış olan propagandalarla İslam ve Müslümanlar hedef gösterilerek tamamen ve bölgeyi PKK'ye teslim etmek için yapılmış çok büyük bir hesaptı. Bu konu basit bir saldırı olarak görülürse ve saldırıların failleri asıl yerinde aranmazsa yanlış noktadan bu olaylar değerlendirilmiş olur. Bir Müslüman olarak o gün yaşadıklarım ve kardeşlerimin yaşadıkları konusunda hakkımı yetkililere helal etmiyorum. Dört tarafımız kuşatılmış ateş altındayken polislerin gelip saldırıya uğrayan arkadaşlarımızı almaya çalışmasının, ambulansların gelip yaralılarımızı götürmemesinin, hastanelerin bile yaralı kardeşlerimizi almayışının şahitleriyiz.” şeklinde konuştu.

6-8 Ekim saldırılarında katledilen şehitlerin ailelerinin evlatlarını zor tanıdıklarını ifade eden Aktaş sözlerine şöyle devam etti:

“Parçalanmış olan cesetleri toplayarak morga götürüp bırakmanın empatisini kimse kurmuyor. Evlatlarını tanıyamayacak derecede parçalanmış olarak gören insanlar kendi evlatları olmadığı kanaatini getirmek istediler ama lakin gel gör ki hakikat öyle değildi anneler evlatlarını vücutlarında bulunan bölümler ile tanıdılar. O yüzden bu meseleyi kimse rafa kaldırmasın. Bu insanları sokağa döken, kendi emniyet güçlerini karakollara kapatıp da ‘Çıkarsak şehit veririz’ gibi cahili bir anlayışın olduğu günleri unutmamak lazım. Bir diğer konu,  PKK o dönem içerisinde Diyarbakır'ın içerisinde mevziler kazmış, militanlar yetiştirmiş, sokakların üzerinde perdeler çekmiş ve sokak içlerine bombalar döşemiş olduğu halde dönemin emniyet müdürünün tüm gelişmeleri görmezden gelmesi elbette manidardı. Bir hafta sonra ise Sur olayları başlamıştı. İşte biz böyle günleri gördük ve böyle insanlar tarafından sözüm ona güvenliğimiz sağlanmaya çalışıldı. Bu saldırılar, Batı emperyalizminin satılmış uşakları tarafından bölgeden Müslümanların tamamen ortadan kaldırılması için yapılmıştı. Niye kimse bunları sormuyor?”

“PKK/HDP kendinden olmayan yapılara karşı ne denli zalim ve vandal olduğunu tescillemiştir”

Saldırıların PKK/HDP’nin gerçek yüzünü ortaya çıkardığını dile getiren Aktaş, “Saldırılar PKK/HDP’nin gerçek yüzünü ortaya koymuş, özgürlük ve demokrasi makyajıyla arkasına saklandıkları zihniyeti gözler önüne sermiştir. Kendinden olmayan yapılara karşı ne denli zalim ve vandal olduklarını tescillemiştir. Güçlü oldukları yerlerde, oy oranlarının yüksek olduğu yerlerde halka hala hayat hakkı tanımadıklarını bu olaylar üzerinden de kolaylıkla görebiliriz. Bizler HÜDA PAR olarak insanı ve adaleti siyasetimizin merkezine alarak herkesi tek bir partiye değil, Yasin ve arkadaşlarının vicdanına, iyilik hareketine ve insanlığına davet ediyoruz. Bizim rehberimiz Peygamber Efendimizdir. Parti olarak  ölçümüz İslam’dır. Peygamberimiz (as.) kendisinden çok farklı hayat tarzına ideolojik yapıya farklı milliyet ve aidiyetlere sahip olan insanlarla bir ortak yaşam alanı geliştirmiş, bir medeniyet ufkunu biz Müslümanlara miras bırakmıştır. O mirasın sahipleri bugün kanlarını bu çorak ve mazlum coğrafyaya dökerek o medeniyeti tekrar diriltmeye, yeşertmeye ve filizlendirmeye çalışmışlardır. Yasin Börü ve arkadaşları et dağıtmak için, iyilik yapmak için, çalmış oldukları kapıların arkasında hangi milletin, hangi aidiyetin, hangi ideolojik yapının olduğunu asla sormamış sorgulamamışlardır. Çünkü onlar bu medeniyet tasavvurunun birer kahramanı idiler. Onlar seçkin insanlardı.

6-8 Ekim 2014, bu topraklarda medeniyet ile bedeviyetin birbirinden ayrıldığı tarihtir. Medeniyet öteki ile beraber yaşamaktır. İslam anlayışının esası buna dayanır. Bedeviyet sahipleri ise tarihteki rollerine uygun bir karakter ortaya koymuşlar; barutla, kanla, kinle ölümle ve en nihayetinde insanlığa karşı ağır bir suç işleyerek bedenlere ve cesetlere işkence yapmak suretiyle medeniyet tasavvurundan uzak olduklarını, medeniyetle yönetilmeyi hak eden bu sahipsiz ve değerli kavmin yönetimine talip olamayacaklarını ispat etmişlerdir. Dolayısıyla bu yapıyı iyi tanımamız lazım.” İfadelerini kullandı.

“6-8 Ekim saldırılarının bir daha yaşanmaması için olaylara dahli olan herkes hesap vermelidir”

6-8 Ekim saldırılarının tekrarlanamaması için olaylarda dahli olanların yargılanması gerektiğinin altını çizen Aktaş, sözlerine şöyle devam etti:

“İnsan, öldürmeye, kan akıtmaya, yakıp yıkmaya, insanların mallarını talan etmeye, korku imparatorluğu estirmeye layık değildir. İnsan, şer odaklı değil iyilik odaklı, hayır odaklı çalışmalar sergilemelidir. Yakmak, yıkmak gibi tahribatlar yapmak kolaydır ancak zor olan ısrarla iyilik yapmak ve onarmaktır. İnsan iyilik yapmak ve onarmakla mükelleftir. İnsan buna niyetlenirse kolay bir şekilde üstesinden gelecek istidada sahiptir. İnsaniyet adaletle, sulh ve selametle can güvenliği içerisinde yaşamaya ve idareye layıktır. Bu nedenle 6-8 Ekim saldırılarının bir daha yaşanmaması için olaylara dahli olan herkes hesap vermelidir. Sokaklara salınan çapulcular, azmettiriciler ve o gün saldırılara seyirci kalan yerellerin mülki idarecileri ve meydanları çapulculara bırakarak kurumlarına veya evlerine çekilen güvenlik güçleri de hesap vermelidir. Bu üç şart yerine gelmedikçe 6-8 Ekim saldırılarının hesabı sorulmuş olunmaz. Bu katliam iddia edildiği gibi infiale kapılan kalabalıkların bir anlık refleksle kendi başlarına gerçekleştirdikleri spontane gelişen bir olay değildir. Aylar öncesinden hazırlıkları yapılmıştır. Bütün yan kuruluşlarıyla birlikte PKK ile devletin içinde yer alan kirli ellerin hep birlikte, tasarlayarak gerçekleştirdikleri bir vahşettir. Yakın tarihimizin en vahşi katliamlarından biri olan bu olaylar, hala aydınlatılmayı beklemektedir. Allah bir daha bu halka o günleri göstermesin. Halkımız üzerinden kötü emellerine ulaşmaya çalışanlara fırsat vermesin. Bu kadim coğrafyamızı ve üzerinde yaşayan mazlum halkımızı böylesi bela ve musibetlerden muhafaza eylesin.” (İLKHA)