Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen ve yoğun katılımla gerçekleştirilen programa Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı ve Çin zulmünden kurtulması için çalışma yapan birçok STK destek verdi.
Programda grup adına basın bildirisini okuyan Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan, başta Türkiye olmak üzere tüm İslam alemini yaşanan zulme karşı çıkmaya davet etti.
Oğuzhan, 71 yıl önce (1 Ekim 1949) kurulan Komünist Çin rejiminin dünyayı, insanlığı, barış ve mutluluğu tehdit ettiğini, Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan gibi devletlerin ateist Çinliler tarafından resmi olarak işgal edildiğini belirtti.
Oğuzhan, "Bundan tam 71 yıl önce Çin Komünist Partisi (ÇKP) başı Faşist Mao, kadim Türk-İslam toprağı olan Doğu Türkistan'ımızı işgal ettikten sonra Komünist Çin'e bağlandığını resmen açıklamış ve bu tarihten 6 sene sonra yani 1955 yılında Doğu Türkistan'ın adını değiştirerek sözde 'Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin kurulduğunu dünyaya ilan etmiştir." dedi.
"Çin'in ekonomik olarak büyümesiyle beraber baskılar daha da artmıştır"
Faşist ve radikal komünist ideolojileri ile kurulmuş olan bu sözde Çin Halk Cumhuriyeti, sadece Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan halkının kanları üzerine kurulmamış, demokrasi ve insan haklarından istifade etmek isteyen tüm Çinlilerin kanları üzerine kurulduğunu hatırlatan Oğuzhan, "Çin Komünist Partisi (ÇKP) işgal ettikleri topraklar içerisinde yaşamakta olan Türki ve başka milletlerin sadece bağımsızlık hakkını ellerinden almamış, onların yaşam haklarını, kültürünü, dilini, dinini, mülkiyetlerini ve başka tüm insani haklarını ellerinden zorla alarak bir ulus gibi göstermeye çalışmıştır. Bugünkü modern dünyada görmekteyiz ki Çin'in bu faşist ve işgalci ideolojisi yok olmamış, aksine Çin'in ekonomik olarak büyümesiyle beraber daha da artmıştır. Günümüzde ÇKP elebaşı Şi Cinping'in Çin'in 2050'de dünyaya hâkim olacağına ilişkin Çin Rüyası olarak yayınladığı demeç ve açıklamalarında, Çin'in emperyalist hedefleri ve işgalci zihniyetini daha da güçlendiğini göstermiştir." diye konuştu.
"Çin virüsü ile dünyanın yaşam, iktisadi, siyasi ve içtimai düzeni ciddi biçimde etkilendi"
Emperyalist hedefleri doğrultusunda Çin'in batıya açılan tek kapısı ve büyük ipekyolu projesinin omurgası olan Doğu Türkistan'da güvenliği bahane ederek 71 senedir işgal altında tuttuğunu, Doğu Türkistan'da etnik, kültürel, demografik ve dini soykırım ve asimilasyona soyunduğunu vurgulayan Oğuzhan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Çin'in işgalci ve sömürücü zihniyetinin sadece Doğu Türkistan ve Tibet halkıyla sınırlı olmadığına, şu anda Afrika devletleri ve 3'üncü dünya ülkelerini borç yoluyla işgale yeltendiğine şahitlik ediyoruz. Kendinden başka kimseyi umursamayan ve sadece kendi menfaatlerini düşünen bu düşünce yapısı ile Çin şu an dünya ve insanlığı tehdit ediyor. Çin virüsü salgınının başladığı günlerde yalan raporlar ile dünya kamuoyundan gerçek verileri ve durumun vahametini gizlemiş, virüsün bulaşıcı olduğunu belirten sağlık çalışanlarını tehdit ederek hapse atmış ve ölümüne neden olmuştur. Daha dikkatli baktığımızda Çin, DSÖ, BM gibi tarafsız olması gereken teşkilatları, kendi menfaat ve çıkarları için hizmet ettirmeye çalışmıştır. Böylelikle dünyanın yaşam, iktisadi, siyasi ve içtimai düzenini ciddi biçimde etkilemiş durumdadır. Bu bize açıkça şunu göstermektedir ki, Çin'in Doğu Türkistan'da insanları zorla köle işçi olarak çalıştırarak yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürerek büyüttüğü bu ekonomisi ile dünyaya vadettiği tek şey içindeki bu çürümüşlük ve insanlık dışı yönetim biçimidir. Sözde Çin Halk Cumhuriyeti, dünyanın istikrarı, bağımsız devletlerin egemenliği ve insanlığın özgürlüğü için büyük bir tehdittir.
"Bir Kuşak Bir Yol' gibi kan ve insan hakları ihlalleri üzerine yürütülmüş projelerin desteklenmesi her devlet için tehdittir"
Oğuzhan, "Çin rüyası ideolojisi, dünyayı büyük bir Çin'e dönüştürmeye çalışan ve tüm insanlığın hak ve özgürlüğünü hiçe sayan, insanlığa sadece tüketici gözüyle bakan ve sadece Çinliler için zorla çalışan birer köleler olarak düşünen yönetim biçimidir. Modern devletlerin zalim Çin'in hegemonyasının daha da artması için 'Bir Kuşak Bir Yol' gibi kan ve insan hakları ihlalleri üzerine yürütülmüş projeleri destekleyerek Çin emperyalizminin büyümesine katkı yapması her devletin sadece kendi bağımsızlığını değil, tüm dünya halkının özgürlüğünü ilgilendirmektedir." şeklinde konuştu.
"Islah ev eğitim kampları 21'inci yüzyılın modern Nazi kamplarıdır"
Çin'in Doğu Türkistan'da yaptıklarını üç ana madde altında sıralanabileceğini söyleyen Oğuzhan, söz konusu maddeleri şu şekilde sıraladı:
"Birincisi: Çin, şu an tüm dünyanın gözü önünde Doğu Türkistan'da büyük bir soykırım yapmaktadır"
"Çin Doğu Türkistan'ı işgalinden bugüne kadar Taklamakan Çölü'nde yaptığı nükleer denemelerinden kaynaklanan radyasyondan zehirlenen insanların ölümü ve Urumçi Katliamı başta olmak üzere birçok toplu katliamlarda öldürdüğü insanların sayısı birkaç milyonu aşmaktadır. Komünist Çin, Doğu Türkistan'da nüfus kontrolü adı altında Doğu Türkistan nüfusunun azaltılması amaçlı sözde aile planlama projesi çerçevesinde kürtaj ve kısırlaştırma yöntemleriyle ile Türk nüfusunun artış seviyesini korkutucu derecede geriletmiştir. Uluslararası insan hakları örgütleri, bağımsız araştırmalar ve bazı ülkelerin de dile getirdiği gibi Çin'in Doğu Türkistan'da sözde 'ıslah ve eğitim kampları' adındaki Nazi kamplarında yaptıkları uygulamaların 21'inci yüzyılın modern Nazi soykırımı olduğunu kanıtlamaktadır.
"İkincisi: Çin Doğu Türkistan'da kültürel soykırım yapmaktadır"
"Komünist Çin'in, 2014 senesinde Doğu Türkistan'da uygulamaya soktuğu sözde 'ıslah-eğitim kampı' adı altındaki Nazi kamplarına resmi rakamlara göre 3 milyon, gayri resmi rakamlara göre ise 6 milyonu aşkın insan yargısız hapsedilmiştir. Kamp mağdurlarının verdiği ifadelere göre bu tür kamplarda Müslümanlar dini ve milli değerlerini terk etmeye, Çince konuşma, komünist düşünceleri benimseme, dinsizleşme, beyin yıkama gibi insan hakları ihlallerine maruz kalarak asimilasyon ve mankurtlaşmaya zorlanmaktadır. Çin'in kendi kaynaklarındaki sayılara göre bugüne kadar 8 milyon insanın kamplara götürüldüğü söz konusudur. Doğu Türkistan halkının tarihi, mimari yapıları ve camileri komünist Çin hâkimiyeti tarafından yıkılmaktadır. Uluslararası insan hakları örgütleri, bağımsız araştırmalara göre Doğu Türkistan'da son üç senede 16 bin camii yıkılmış ya da restoran ve eğlence merkezlerine dönüştürülmüştür. Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türklerinin örf, adet ve kültürü zorla değiştirilmeye çalışılmış, kız ve erkekler zorla Çinlilerle evlendirilerek kültürel ve etnik asimilasyona zorlanmışlardır. Diğer yandan anne babaları kamplarda ve hapishanelerde tutuklu olan ebeveynlerin çocukları da çocuk kamplarına götürülerek Doğu Türkistanlıların Çinlileşmesi hızlandırılmıştır.
"Üçüncüsü: Komünist Çin, Doğu Türkistan ekonomisini sömürmektedir."
Çin işgalden bu yana Doğu Türkistan'ın yeraltı, yerüstü kaynaklarını sömürmektedir. Doğu Türkistan'daki zenginlikler Çin eyaletleri arasında taksim edilmiş, sahipleri olan Türkler, bu zenginliklerden mahrum bırakılmıştır. Diğer taraftan Çin, sürekli olarak Doğu Türkistanlı zenginlerin mal varlıklarına el koymuş ve Doğu Türkistan halkının ekonomik olarak kalkınmasına izin vermemiştir. Çin, milyonlarca Doğu Türkistan halkını kamplara topladıktan sonra, dünya kamuoyuna “meslek ediniyor” imajını vermek için çalışmaya zorlamakta ve kampları açıkça köle işçilerin toplanıp pazarlandığı bir merkeze dönüşmüştür. Bu nedenle Doğu Türkistan'daki köle işçilikten yararlanan marka firmalar dünya genelinde boykot edilmekte ve uluslararası hukuk divanlarında kanuni yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadır. Komünist Çin, aileleri hapiste olan yetişkin Doğu Türkistanlı gençleri zorla Çin'in iç kesimine ucuz emek gücü olarak düzenli olarak köle işçi olarak göndermektedir. Çin'in bu emek ve ekmek hırsızlığı pandemi döneminde daha da artmıştır. Çin'in dünyaya sattıkları sağlık malzemeleri ve Çin mallarının çoğu kamplarda zorla çalıştırılan Doğu Türkistanlıların kanları üzerinden üretilmiştir ve sanıldığı kadar ucuz değildir.
"Doğu Türkistan, İslam âlemi ve insanlık için barış ve istikrar getirecek olan bir meseledir"
Çin'in binlerce Doğu Türkistanlıyı zorla çalıştırdığına dair rapor ve verilerin uluslararası kuruluşlarca yayımlandığını ve uluslararası kamuoyunda yankı bulduğunu belirten Oğuzhan, "Çin'in Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırdığı ve herhangi bir ücret ödemediğini kanıtlayan belgeler ortaya çıktıktan sonra küresel firmaların bir kısmı Çin ile olan ticari iş birliğini gözden geçirmektedir. Ancak uluslararası baskıya rağmen Çin, Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırmayı durdurmamış, insan hakları ilkelerine aykırı uygulamalarını halen devam ettirmektedir. Üç ana başlık altında saydığımız tüm bu korkunç sorunların tek ve en önemli nedeni ise Doğu Türkistan'ın işgal edilmiş olmasıdır ve bundan kurtulmanın tek çözümü Doğu Türkistan'ın istiklalidir. 6 bin yıllık bir medeniyete sahip olan Doğu Türkistan'ın istiklali sadece Doğu Türkistan halkını ilgilendiren bir husus değil, önce Batı Türkistan'daki Türk Cumhuriyetleri olmak üzere tüm Türk devletleri, İslam âlemi ve insanlık için barış ve istikrar getirecek olan bir meseledir." dedi.
"Türkiye ve İslam âlemini Doğu Türkistan'a sahip çıkmaya davet ediyoruz"
Türkiye başta olmak üzere İslam âleminin, Doğu Türkistan davasına sahip çıkması çağrısında bulunan Oğuzhan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Tüm devletleri, özellikle Türk ve Müslüman devlet ve yöneticilerini, İslam İşbirliği Teşkilatını, tüm siyasi parti ve uluslararası tüm sivil toplum kuruluşlarını, Çin'in Doğu Türkistan'daki soykırım politikasına karşı güçlü tavır almaya davet ediyoruz. Özellikle Türk ve Müslüman devletlerinin lideri konumunda itiraf edilen Türkiye devletini; tarihi, etnik kültür ve medeniyet bağının temeli olarak gördüğü Doğu Türkistan'da yok edilmekte olan soydaşlarını korumak için tarihi sorumluluklarını yerine getirmesine, Çin'in siyasi cinayetlerine karşı uluslararası platformlarda güçlü biçimde Doğu Türkistan halkının hak ve hukuklarının koruyucusu olması için çağırıda bulunuyoruz." (İLKHA)