AİLE REYTİNGE FEDA EDİLEMEZ

Televizyonlarda ve dijital medyada yayınlanan dizi, film ve programlar toplumun ahlaki yapısını dezenformasyona uğratıyor. Özellikle geçtiğimiz günlerde sabah kuşağında yayınlanan programda aile yapısının hedef alınması birçok kesimin tepkisini çekmişti. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Aslan, Mil Diyanet-Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül ve vatandaşlar hiçbir çıkar uğruna ailenin feda edilmemesi gerektiğini ifade etti.

Ekleme: 01.10.2020 07:12:10 / Güncelleme: 01.10.2020 09:54:46 / manşetler
Destek için 

ANKARA-GAZİANTEP

Toplumun ahlaki değerlerini yok eden televizyon kanallarındaki program ve dizilere bir an önce önlem alınması çağrısında bulunan Mil Diyanet-Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, reyting uğruna aileyi feda edemeyeceğimizi söyledi. Vatandaşlar ise toplumun ahlaki yapısını tahrip eden yapımların yetkililer tarafından engellenmesi gerektiğini ifade etti.

“AHLAKSIZ PROGRAMLARA SON VERMEK İÇİN AİLE BAKANLIĞI, DİYANET VE RTÜK BİR ARAYA GELMELİDİR”

Programlar ve diziler üzerinden toplumun değerlerinin hedef alındığını belirten Gül, ahlaksızlığın had safhaya çıktığı dizi ve programlar için yetkilileri ve televizyon yayınlarını denetlemekle görevli olan RTÜK’ü göreve çağırdı. Gül, “Son zamanlarda özellikle birkaç televizyon kanalının yapmış olduğu sabah ve akşam kuşağı programlarında sergiledikleri ahlaksızlık, toplumu tamamen harekete geçirmiş ve üzmüştür. Milletimiz bu tip programlardan ciddi manada rahatsızlık duymaktadır.” dedi.

Kamuoyuyla paylaştıkları çözüm önerilerini söyleyen Gül, “Diyanet İşleri Başkanlığı bu saatten sonra yasal bir düzenleme yapılarak mutlaka RTÜK bünyesinde yer almalı ve yine RTÜK bünyesinde ahlak denetim kurulu kurulmalıdır. Kurulacak ahlak denetim kurulunun başında da Diyanet olmalıdır. Dolayısıyla Aile Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve RTÜK’ün bir araya gelerek konu hakkında ciddi bir çalışma yapılmaları gerekir kanaatindeyiz.” ifadelerini kullandı.

“AİLEMİZ REYTİNG UĞRUNA FEDA EDİLEMEZ”

Televizyon programları ile beraber İstanbul Sözleşmesi’nin de aileyi dağıttığına işaret eden Gül, “Hem İstanbul Sözleşmesi hem de bu ahlaksız dizi ve programlar aileyi tahrip etmektedir. Gençliğimiz, manevi buhranlar yaşamaktadır. Bu gidişata bir çözüm lazım dedik ve Mil Diyanet-Sen olarak harekete geçtik. Biz bu teklifimizi Diyanet İşleri Başkanımıza da sunduk. Bu teklifi bir mektup ile Cumhurbaşkanımıza da ilettik. Çok acil bir şekilde bir çözümün bulunması gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü artık toplumun bunu kaldırma gücü kalmadı. Ciddi manada bir tepki var. Dolayısıyla teklifimiz anında değerlendirilmelidir. Ailemiz reyting uğruna feda edilemez. RTÜK yanlı davranmamalı ve ailemize, dinimize zarar veren tüm televizyon kanallarına eşit oranda davranmalı. ” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

“TANKLA TOPLA YAPAMADIKLARINI AHLAK DIŞI SALDIRILARLA YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR

Manevi değerlerin toplumu ayakta tuttuğunu ifade eden HÜDA PAR Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Aslan, “ Bizim kendimize benzemekten başka çaremiz yoktur. Ahlaki çöküş yaşayanlara benzediğimiz gün, kaybettik/kaybedeceğiz demektir. Ülke dört bir yanda sorunlarla boğuşurken içerdeki müptezellerin yaptıkları kabul edilemez!  Ahlak dışı ilişkilerin meşru gösterilmeye çalışılmasının toplumun ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini görmeyen kalmadı. Bunu görmeyen, bir yetkililer ve RTÜK kaldı. RTÜK’e yapılan yüz binlerce şikayetin çoğunun sonuçsuz kalması bunun kanıtı. Batı’nın tankla topla yapamadığını bugün ahlak dışı saldırılarla yapmaya çalışıyorlar. Ama maalesef bu görmezden geliniyor. 2020 yılının ilk 6 ayı içerisinde sadece bir televizyon kanalı için 90 bin şikayetin söz konusu olduğu ve RTÜK’ün bu şikayetlerden hiç birini gündemine almadığı iddia ediliyor. Şikayet edilen programların yıkıcı etkileri bilindiği halde bunlara yönelik kısıtlayıcı hiçbir önlemin alınmaması gerçekten düşündürücü. Ayrıca cüzi para cezalarıyla bu bataklık ve ifsat edici yayınların üstü örtülmemelidir. Ahlaksız ve dini değerlerimizi hedef alan yayınlar kaldıkları yerden devam etmemelidir.” ifadelerini kullandı.

“HALKIN SİLLESİYLE KARŞILAŞIRSINIZ!”

Yetkililerin tarafsız ve adil davranması gerektiğini belirten Aslan, “Toplumlar da insanlar gibidir. Toplumların ruh sağlığına dikkat etmek, sağlıklı toplum oluşturmanın ilk adımıdır. Yoldan çıkmış, ilişkileri bozulmuş, sınır/kural, tanımaz bir toplumun bugünü de yarını da yoktur. Tahribat ve yıkımda dahi ‘bu benim kanalım, bu benim televizyonum, bu benim gazetem, bu benim ekibim, ne yaparlarsa serbest!’ derseniz, halkın sillesiyle karşılaşmakla beraber, öbür alemde de yapılan tahribat nedeniyle hesap vermekten kurtulamazsınız. Bu işin başka çözümü olmamalı: Kanallar ya kendilerini ıslah edecek ve ecnebilere çalışmayacaklar ya da onların burada, ülkemizde at oynatmanın, cirit atmanın önüne geçilecek. Çünkü aile reytinge feda edilemez.” değerlendirmesinde bulundu.

“AHLAKİ DEĞERLERİMİZE DÖNMEKTEN BAŞKA ÇÖZÜMÜMÜZ YOKTUR”

“Gazetelerin, TV’lerin ve bütün basın medyanın müspet manada bilgilendirme, eğitme ve yine olumlu manada eğlendirme gibi bir sorumluluğu vardır.” diyen Abdullah Aslan, şöyle devam etti: “Onların, şiddeti, ahlaksızlığı, çirkefliği, çarpık ilişkileri teşvik ve kanıksatma gibi bir yaklaşım içerisinde olmaları kabul edilemez.   Bizim kendi özümüze, ahlaki değerlerimize dönmekten başka çare ve çözümümüz yoktur. Biz iffetin, ahlakın üzerine bina edilen medeniyetin insanlarıyız. Biz Millet-i İbarihimiz. Bizim gelenek görenek ve refleks yönümüz belli. Başka gömlek/giysi giydirmeye çalışmanın anlamı yoktur. Ecnebi yaşam tarzına teşvik, bu topluma yapılan/yapılacak en büyük kötülüktür.  HÜDA PAR olarak; yeri geldikçe her platformda ahlaki değerlere dikkat çekiyoruz; ahlaksız ilişkilerin, fuhşun ve densiz yayınların acilen suç kapsamına alınmalarının altını çiziyoruz.”

“BU TÜR PROGRAMLAR GENÇLERİMİZE KÖTÜ ÖRNEK OLUYOR”

Toplumun ahlaki değerlerinin ahlaksız dizi ve programlar vasıtasıyla zedelendiğini belirten İbrahim Çağdaş Çelik, “Bu tür programların gençlerimize kötü örnek olduğunu düşünüyorum. Yetkililere sesleniyorum; inşallah bu konu hakkında duyarlı olurlar, toplumun da ahlaki değerlerimizden ve İslam'a aykırı olan bu tür hareketlerden kaçınması gerektiğini düşünüyorum. Geçenlerde bir programda kadın gayet rahat bir şekilde yaptığı kötülüğe seviniyor, bir de elhamdülillah diyor. Yani günahını bir kenara bırak, Allah-u Teala’nın ismini zikrettiği böyle bir anne ve babanın, o çocuğu büyütmesi ne kadar doğru olabilir." dedi.

 “RTÜK’ÜN BU DURUMA MÜDAHALE ETMESİ LAZIM”

Televizyonlarda yayınlanan bazı dizi ve programlardaki ahlaksızlığın, her geçen gün toplumun manevi yapısını bozduğuna dikkat çeken Adem Subuğan, şunları söyledi: Allah sonumuzu hayretsin, bu gidişat hiç iyi değil. Televizyon ve telefonlardaki ahlaksızlık düzeni bozmaya yetiyor. Bunlar gençliği birebir bozan durumladır. Evde küçük çocuklar olduğu için televizyon izlemiyoruz. Radyoyu daha çok tercih ediyoruz. Çünkü izlenecek program yok. RTÜK’ün bu duruma el atması, denetlemeler yapması lazım.

"BU PROGRAMLARIN ENGELLENMESİ LAZIM"

Ahlaksız dizi ve programların toplumun kanayan yaralarından sadece bir tanesi olduğuna dikkat çeken İbrahim Ünalan da şöyle konuştu: "Bu programların engellenmesi hatta denetim altında tutulması gerekiyor. Son zamanlarda toplumumuzun kanayan yaralarından bir tanesi Netflix dizileri olsun YouTube'daki bazı platformlarda olan diziler olsun, bu konu hakkında rutin ve diğer yasal şirketlerin devreye girmesini istiyorum. Bu durum çocukların zihinsel gelişimini kötü etkileyebiliyor, kaldı ki yeni ergenlik çağına girmiş bireylerde olumsuz etkilere yol açabilir.” (İLKHA)