Kabristanın sesi... İsimsiz veliler...

İhsan Güzeler'in kaleminden etkileyici bir tasvir... Kabirlerin ve kabir sakinlerinin vurucu tasvirlerle ele alındığı orjinal bir yazı... Belki de hayata bakınışınızı değiştirecek ender güzellikte bir anlatım...

Ekleme: 28.09.2020 21:56:27 / Güncelleme: 28.09.2020 23:58:25 / manşetler
Destek için 

Doğruhaber - İhsan Güzeler

Saçı sakalı ağarmış
Beli kambur
Elleri ve yüzünde derin çatlakları
Olan yaşlı bir mezarcı vardı.
Kimse ile konuşmaz
Yalnızca işini yapardı.
Mezarlara hem bekçilik eder
Hem de bakımlarını yapardı
Bir bahçıvan hüneri ile çalışır
Elinin değdiği yeri
Güller ve çiçekler ile donatırdı.
Bir gece eve giderken
Onunla rastlaştık.
Mezarlık kapısının hemen önünde durmuş
Bana bakmaktaydı..
Elimi kaldırıp selam verdim.
Aleyküm selam ve rehmetullah dedi.
Hayret
selamımı ilk defa sesli almıştı..
Bana doğru ağır adımlar ile yaklaşarak:
Gel dedi
Biraz oturalım ..
Eli ile içeriyi işaret ediyordu..
Şaşırdım.
Onu daha önce hiç kimse ile
Oturup konuşurken görmemiştim
Korkmuştum
Ve işin kötüsü korkumu belli etmiştim..
Korkma dedi güven verici bir ses ile
Ben den sana zarar gelmez..
İstemeye istemeye
Çekingen bir tavır, ağır adımlar ile
Kapıdan girdim içeri.
İçeri girmeme sevinmiş yüzü gülmüştü.
Buyur dedi
Kulübenin önünde kürsü niyetine bırakılmış kütükleri göstererek.
Gösretdiği yere oturdum..
O da karşıma geçip oturdu.
Bir süre bana baktı
Yüzümü inceledi..
Gözlerimi gözlerine hapsetti
Sessizlik ortama hakim olmuştu.
Neden sonra
Mezarlar dedi mezarcı
Her biri bir hikâye
Başkasına korkutucu gelebilir
Ama
Bana sırdaş ve en iyi öğütçü..
Sesi derinden geliyordu
Ve duygu yüklüydü
Belli ki yükünü paylaşacak
İçini dökecek
Bir sırdaş
Bir yürek arıyordu.
Titreyen elini kaldırıp
İşaret parmağı ile
Yüksek mermerli
Sütun İşlemeli
Bir mezarı gösterdi.
Şurada yatan zengin bir adamdı
Yatları
Katları
Sayısını bilmediği kadar
Çalışanı
Ve değerini hesaplayamayacağı
Kadar serveti vardı
Titreyen parmağını hafifçe indirerek
Hemen yanındaki mezarı işaret etti
Güldü
Şu ise kağıt toplarken
Bir kamyonun altında can veren bir başkası
Buraya gelirken
Yanında bir yakını yoktu
Görevliler gömdü onu
Kimseler Göz yaşı akıtmadı arkasından
Dua edeni olmadı
Tekrar yüksek mermerli mezarı işaret etti
Ve devam etti:
Oysa o zengin için
Yüzlerce adam toplanmış
Çelenkler
Lokumlar
içecekler
Hazır edilmişti.
Onlarca adam tutulmuş
Günlerce dua okutulmuştu..
Acı acı güldü...
Bak nasıl da komşu olmuşlar
Nasıl da yan yana yatıyorlar..
Oysa dünya da bunları değil yanyana
Yatarken görmek
Aynı semte bile göremezdin..
Parmağını indirip
Bana döndü..
Gözlerini gözlerime dikti.
Bir sır verircesine usulca konuştu..
Halinden utanan
Mahçup olan
Zengin olanı biliyor musun dedi
Ve aynı gizemli ses tonu ile devam etti.
Her gece özür diler fakirden
Helallik ister ondan
Biz der..
Biz sizi görmez
Görsek yüzümüzü
Ekşitir görmemezlikten gelirdik
Ama şimdi komşu olduk
Eşit olduk
Aynı kapının önünde
Aynı sıradayız der..
Hıçkırıklara boğulur
Hüngür hüngür ağlar her gece
Her gece feryat figan koparır..
Fakir ise konuşmaz
Halinden memnun
Umut ile
Saatini bekler..
Ayağa kalkıp yanıma geldi.
Sert denilebilecek bir eda ile
Elimi tuttup
Gel dedi
Ardına düştüm
Yürümeye başladık
Mezarların arasından geçerken
Gah gülüyor
Gah üzülüyordu.
Taze bir mezarın başına geldik
Selam dedi.
Mezarın yanıbaşına çömeldi
Eline bir avup toprak alıp
Parmakları ile ufaladı
Bir şeyler okuyordu.
Toz haline getirdiği toprağı
Gökyüzüne savurarak
Bana döndü.
Bu dedi
Genç bir delikanlı..
İç çekerek ekledi..
Bugün geldi.
Öldürülmüş.
Kafasında bir kurşun deliği var
Bir cinayete kurban gitmiş
Oysa büyük kelimeler kurup
Ölüm dediğin ne ki
Ben senin için yaşamayı
Göze almışım derdi.
Hayatı tesbih yapmış
Sallıyorum derdi..
Ölümü basit görür
Kabri hesaba katmazdı.
Koca kelimeler kullanır
Kendini büyük görürdü..
Büyük...
Kabre değil de içindekine bakarmışcasına
Kaşlarını çatarak ekledi..
Şimdi ise
Çok korkuyor
Korkudan ne yapacağını bilemiyor
Kemikleri titremekten paramparça oldu..
Gözleri yuvalarından düştü
Ve daha hiçbir şey görmüş değil.
Gergin yüzü yumuşadı
Bakışları matlaştı..
Yazık dedi
Yazık insanlara
Birini gömerken düşünceli görünürler.
Sevinirim,
İnşallah ibret almıştırlar der
Umut ederim..
Fakat kapıdan çıktıkları gibi
Her şeyi unutup
Dünyaya koşar adım gittiklerini
Görünce hayrete düşerim..
Burayı kendilerine
Kendilerini buraya çoook uzak görürler..
Bir süre dediklerini teyit edercesine
Başını ağır ağır
Sallayarak bekledi
Sonra
Yazık diyerek ayağa kalktı.
Son defa mezara bakarak
Bana bakmadan
Bana hitaben
Gel dedi
O önde ben arkada
Mezarlara basmamaya
Özen göstererek yürüdük.
Üzerlerinde yapıların olmadığı
Toprak mezarların başına vardık..
Arada gülüyor
Güldükçe derin derin öksürüyordu..
Bunlar beni öldürecek dedi.
Başı ile yere doğru bakıyor
Arada sağa sola dönüyordu.
Gülerek bana döndü..
Burası çocuk mezarlığı
Eli ile alanı işaret ederek devam etti.
Oynuyor
Şamata yapıyorlar
Hiç bir zaman
Kavga etmez bunlar
Sadece oyun oynar eğlenirler.
Eğildi
Siyah küçük bir taşı
Önce
Nasırlı elleri ile okşayıp
Ardından öptü
Yanında ki taşı da öptü
Ve diğerini
Böylece sürüne sürüne öptü
Hepsini
Sevdi taşları
Okşadı elleri ve gözleri ile
Ne mutlu sizlere
Diye mırıldandı
Bana dua edin yavrularım
Bana dua edin
Diyerek vedalaştı onlarla
Yanıma vardı
Vasiyetim dedi
Buraya gömülmek
Bunlara komşu olup
Gürültülerini
Gülüşlerini dinlemek.
Şefkat ile son defa
çocuk mezarlarına bakarak yürüdü
Ben de yürüdüm
Bazen tam bir yere basacak iken
Ayağını geri çekiyor
Ani bir hareket ile
Başka yere basıyordu..
Ben de onu takip ediyor
Onun adım izlerine basıyordum
Başka bir mezarın başına vardık
Mezar taşının üstünde arapça
LA MEVCUDE İLLA MİNHU yazıyordu..
Mezar sade
ama çiçek ve gül ile doluydu..
Selamun aleyküm dedi
İçten gelen bir ses ile:
Avuçlarını açıp bir şeyler okudu önce
Ardından
Mezarın başucuna geçip
Başı önünde beklemeye başladı.
Yüzüne baktığımda ağlıyor
gözlerinden yaşlar akıyordu
Eski ve yıpranmış gömleğinin
Kolu ile gözlerini silerek.
Bana bakmadan..
Bu dedi ve ekledi
Burada yatan en yüce ruhlu adam
En onurlu ölü
En mübarek mevta..
Cebinden çıkardığı
Beyaz bir mendil ile
Mezartaşını silerek
Mezar taşına bir buse kondurdu.
İşte dedi
İnsan bunun gibi yaşamalı
Bunun gibi ölmeli.
Hüznü heyecana
Gözyaşları sevince dönüştü.
Sesi daha gür çıkmaya başlamıştı..
Bu getirildiği gün
Buraya binlerce melek indi
Binlercesi gökten izledi
Binlercesi ona kanat çırparken
Binlercesi adını anıp
Kendisine selam yolladı
Dünya ehlinin içini yakarken
Gök ehlinin sevinci oldu
Mutluluk yaşattı
Tebriklere mazhar oldu
Kendisi için Allah tan af dilendi..
Bu dedi
Yanağından usulca kayan
Gözyaşına aldırmadan
Razı olunan
Razı olan oldu..
Bekledi bir süre
Bir şeyi dinlermiş gibi
Pür dikkat nefes almadan
Zor duyulur bir ses ile
Tamam dedi.
Bana baktı
Gözlerinin içinde ki ışık parıldıyordu..
Gidelim dedi.
Yürümeye devam ettik
Bir yerde durup
Gözlerini bir noktaya dikti
Baktığı yerde
Aydınlatma direğinin altında
Üzerinde yabani otların
Yükseldiği bir mezar vardı
O dedi
Sustu
Bekledi
Boşver dedi
Yürüdü..
Yürüdük
Kulübesinin önüne vardığımızda
Sabah olmak üzereydi..
Evlat dedi
Ömür dediğin
Bir lokma yiyecek
Acı veya tatlı
Tuzlu veya tatsız
Yutkunur gider
Damakta bıraktığı lezzet fani
Durdu derin bir iç çekti
Devam etti..
Ömür dediğin
Kısa bir mola
Lüks veya fakir
Konforlu veya fukara
Bitmesi kesin bitmesi ani
Ömür dediğin
Bir kaç kelam
Bar kaç söz
Sözün yere değmeden
Nefesin geri çekilmeden
Bitti bitecek
Bitiyor yani.
Bana yaklaştı ellerimi tutup sıktı..
Sesinde hüzün vardı..
Nihai durak
Kaçınılmaz son
Gözardı edilemeyecek gerçek burası dedi
Burası son değil
Asıl başlangıç burası
Gerçek aleme açılan kapı bu..
Diye ekledi
Ellerimi bıraktı iki adım geri çekildi.
Yolun açık olsun dedi
Arkasını dönüp kulübeye yöneldi.
Duyduklarım ve gördüklerim karşısında Korkudan
Bayılmak üzereydim.
Dizlerimi feri çekilmiş
Dilim damağım taşa dönüşmüştü.
Boğazımdan koparırcasına söktüğüm
Zoraki bir ses ile ;
Burada tek başına kalmaktan
Korkmuyor musun diye sordum
Durdu bir süre bekledi.
Yüzünü az önce bakıp yanına
Gitmediği mezara çevirdi.
Yüzüme bakmadan cevap verdi..
Eğer gerçek anlamda sevdiğin yatıyor ise bir yerde,oradan korkmazsın...
Kulübeye girdi
Gözden kayboldu..
Eve vardığımda
Mezarlıktan nasıl çıktığım
Yolu yürüyerek mi
Yoksa koşarak mı
Geldiğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu.
Bir sıtmaya tutulmuş
Zangır zangır titremekteydim
Yatağa girip yorganı üstüme attım
Sanırım bayılmıştım..
Kendime geldiğimde
Vücudum terden sırılsıklam olmuştu..
Yataktan kalkıp
Odanın penceresini açtım
Tam o esnada
Cami minaresinden gelen ses
Dikkatimi cezbetti
Ezan değil
Sala okunuyordu..
Akşam gördüklerim geldi gözümün önüne
Tüylerim diken diken oldu..
Rüya mıydı gerçek miydi..
Neydi gördüklerim..
Beni duygularımdan koparan
Müezzinin sesi oldu..
Salayı bitirmiş
Ölen kişinin kimliğini açıklıyordu..
Ölen mezarcı idi...