Şehid Gibi Yaşadılar

Şubat ayında hayatını kaybeden nice âlimler var ki şehit olamadılar ama şehit gibi yaşadılar. İşte o yaptıkları hizmetlerle unutulmayacak İslami hareketlerin önde gelen isimlerinden bazıları;

Ekleme: 07.02.2013 16:06:00 / Güncelleme: 07.02.2013 16:06:00 / manşetler / İstanbul Haberleri
Destek için 
Doğruhaber
 
İdris Şayık kardeşimizi rahmetle anıyoruz (23 Şubat 2009)
1977 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren camilerde Kur’an ve İslami ilim tedrisi gören İdris Şayık, bir süre Cizre`de PKK tarafından İslami çalışmalarından dolayı  PKK tarafından Şehid edilen Şeyh Zeki’nin medresesinde okudu. 1995 yılında 17 yaşındayken İslami faaliyetlerinden dolayı tutuklanıp cezaevine konuldu. Daha çocuk denecek yaşta çileli bir hayata atılan Şayık; Bingöl, Şanlıurfa ve Mardin Cezaevlerinde yaklaşık on yılını geçirdi. 2004 yılında tahliye oldu. Kısa bir müddet sonra İnzar Dergisi’nin yayın hayatına başlamasına yönelik çalışmalarda etkin rol aldı. Hayatını kaybedinceye kadar da bu hizmetini büyük bir aşkla devam ettirdi. Amcası Hacı Musa Şayık, Hacı Musa’nın oğlu Rüstem Şayık, halasının oğlu İbrahim İslami hizmetlerine tahammül edemeyenler tarafından şehid edilmişlerdi. Yine amcaları ve babası İslami hizmetlerinden dolayı cezaevinde uzun süre hapsedilmişti. Ailesi, zamanında varlıklı olmalarına rağmen bütün servetlerini İslam’a adamıştı. 23 Şubat 2009 tarihinde vefat eden İdris kardeşimize Allah’tan rahmet diliyoruz.

Sami Ramazanoğlu’nun  Vefatı (3 Şubat 1984)

1892 Adana doğumlu olan Mahmut Sami, liseye kadar olan okul eğitimini de burada yapmıştır. Medrese ilmini devrin âlimlerinden aldı. Tasavvufla hemhal olan Sami Ramazan Efendi, mürşidinin yanında uzun bir müddet kaldıktan sonra vazifeli olarak memleketi Adana’ya geldi. Bu dönemde tekkeleri kapatıldığı için Sami Ramazan Efendi Camilerde özel vaazlar vermekle beraber, geçimini sağlamak için bir kereste imalathanesinde çalışıyordu. Babasının servetinden miras almamıştır. 1976’da hacca gitti. 1951 yılında İstanbul’a geldi.

İstanbul’da kaldığı sürede tıpkı Adana’da yaptığı gibi hizmete devam etti. Maişeti için de Tahtakale’de bir işyerinde muhasebecilik yapıyordu. Onun tebliğiyle birçok esnaf hayatını İslam’la tezyin etmeye başladı. 1979’da Medine’ye giden Şeyh Efendi, 12 Şubat 1984’te burada hakkın rahmetine kavuştu. Cennetü’l-Baki’ye defnedildi.

Zehebi Farqini’nin Vefatı  (4 Şubat 1348)

Aile ve yakın akrabalarının çoğu âlim olan Zehebi, Hicri 641 yılında Şam’da dünyaya geldi. Aslen Diyarbakır’ın Silvan (Farqin’a Çiya) ilçesindendir. Yaşadığı dönemde, Eyyubiler devleti çökmüş yerini Memlukler almaya başlamıştı. Bu dönemlerde Cengiz Hanla başlayan Moğolların istilaları her tarafı kasıp kavuruyordu. Bu dönemde birçok âlim şehit edildi. Müslüman halktan binlerce kişi kılıçtan geçirildi. Müslüman halkın üzerinde kurulan baskı ve zulümle halk inancından uzaklaştırılmaya çalışılıyordu. Moğolların bu zulümleri genellikle Anadolu kesimlerinde yoğunluktaydı. Ama Mısır’da Memluklar otoriteyi sağladı. Bu sükûnet vesilesiyle Şam bir ilim ve kültür merkezi haline geldi. İşte bu ilim merkezinin medreselerinde ders veren Zehebi’nin, Kur’an ve Sünnet iklimini talimde önemli katkıları oldu. Buralardaki âlimlerin katkı ve teşvikleriyle Moğol istilalarına karşı direnen Müslüman halk bu zülüm güruhun sonunu getirdi. Bundan sonra Şam İslam âleminin başkenti haline geldi. Böyle bir dönemde hayatını mücadele dolu yaşayan Zehebi’yé Farqini 4 Şubat 1348’de Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Şeyh Şamil’in Vefatı  (4 Şubat 1871)

Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin talebesi olan Şeyh Şamil sade ve kanaatkar bir hayata sahipti. Ruslar, yaşadıkları topraklar olan Kafkasya’ya yönelik işgal hareketlerine başlayınca Şeyh, halkı işgale karşı askeri olarak teşkilatlandırdı. Ruslarla olan savaşta önemli başarılara imza atan Şeyhin namı, bütün Kafkasya’da duyulmaya başladı. Bu mücadele bütün imkânsızlıklara rağmen 25 yıl başarı ile sürdü. Kendisinden önceki imamın da 10 yıla yakın bir mücadelesi oldu. Hiç kimseden yardım alamayan Şeyh 1859`da tam donanımlı olan yetmiş bin kişilik Rus ordusu tarafından kuşatma altına alındı. Etrafında çok az kişi kalınca esir alındı.10 yıl esir kaldıktan sonra Rus Çarı onun hacca gitmesine izin verdi. Şeyh 1870`te Türkiye’ye oradan da Mekke’ye gitti. Nâmını duyan on binler onu kucaklamaya geldi. Mekke’den Medine’ye geçen Şeyh burada çok ağır olarak yakalandığı hastalığı vesilesiyle 4 Şubat 1871`de 74 yaşında iken peygamber şehrinden Rabbine yükseldi.

Esat Coşan Hoca’nın Vefatı (4 Şubat 2001)

Esat Coşan Hoca, 1938’de Çanakkale’de dünyaya geldi. 1960 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filoloji bölümünü bitirdi. Zahit Koktu Hocanın kızıyla evlendi. Üniversiteyi bitirmesine müteakip Ankara Üniversitesin’de göreve başladı. 1982 yılında profesörlük unvanını aldı. 1987 de emekliye ayrıldı. Bundan sonra İslami irşat görevini daha aktif bir şekilde sürdürdü. Hadis derslerini yapmayı ülkenin birçok yerinde icra etti. Bir caminin açılışı için gittiği Avustralya’da 4 Şubat 2001’de geçirdiği elim trafik kazası sonucu rabbine irtihal etti.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Vefatı  (27 Şubat 2011)

Necmettin Erbakan 29 Ekim 1926 tarihinde Sinop Kadı Vekili Mehmet Sabri ile Kamer Hanım’ın oğlu olarak Sinop’ta dünyaya geldi. İlkokula Kayseri’de başlayan Erbakan, babasının tayininden sonra ilkokul öğrenimini Trabzon’da tamamladı. 1948 yılı yaz döneminde, İTÜ Makine Fakültesinden üstün başarı ile mezun olan Erbakan, aynı yılın 1 Temmuzunda Makine Fakültesi Motorlar Kürsüsünde asistan olarak göreve başladı. 1948 ile 1951 yılları arasında yeterlilik tezini hazırladı. İTÜ Erbakan’ı 1951 yılında Aachen Teknik Üniversitesinde ilmi araştırmalar yapmak, bilgi ve tecrübesini artırmak üzere Almanya’ya gönderdi. Alman Ekonomi Bakanlığı için motorların daha az yakıt kullanımı konusunda araştırmalar yapan Erbakan’ın bu dönemde yazdığı ve dizel motorlarla ilgi hazırladığı tezi Alman ilim çevrelerinde büyük ilgi gördü. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Alman üniversitelerinde ilk Türkiyeli ilim adamı olan Erbakan, 1953’te doçentlik sınavını vermek üzere Türkiye’ye döndü ve bu sınavı başarıyla vererek henüz 27 yaşındayken Türkiye’nin en genç doçenti oldu. 1956 yılında Gümüş Motor A.Ş’yi kurarak burada Türkiye’nin ilk yerli motorunu üretti ve1960 yılında “Devrim Otomobili” adıyla ilk yerli otomobili imal etti. 1965 yılında profesör oldu. 1969 Konya’dan bağımsız milletvekili olarak seçilerek siyasete girdi. Daha sonra Milli Nizam Partisini kurdu. Bu parti kapatılınca, Milli Selamet Partisi’ni kurarak CHP ile hükümet ortağı oldu. Başbakan Yardımcılığı görevi yapan, Erbakan Kıbrıs konusunda Ecevit ile ayrı düşünce koalisyon hükümeti dağıldı. 12 Eylül’de askerlerin yönetime el koyması ile bir süre İzmir Uzunada’da gözaltında tutuldu. 1983 yılında kurulmuş olan Refah Partisinin 11 Ekim 1987’de yapılan kongresinde oy birliği ile partinin genel başkanlığına getirildi. 20 Ekim 1991 seçimlerinde tekrar Konya’dan milletvekili seçildi. 1995 seçimlerinde % 21.37 oy alan Refah Partisi 158 milletvekili ile birinci parti oldu. Bu seçimlerden sonra DYP ile kurduğu Refahyol hükümetinde 28 Haziran 1996’da başbakan olarak göreve başladı. 1996-1997 yılları arasındaki Başbakanlık dönemi, 28 Şubat dönemi ve post-modern müdahale olarak nitelenen süreç ile son buldu. 1998 yılında Refah Partisi’nin kapanmasıyla birlikte beş yıl siyasi yasaklı olan Erbakan, 2003 yılında bu yasağının bitmesiyle Recai Kutan başkanlığında kurulan Saadet Partisinin Genel Başkanlığına seçildi. 2004’ ten sonra bir süreliğine ara verdiği bu görevine 17 Ekim 2010 tarihinde geri döndü.Yaşının ilerlemesi ile birlikte sağlık durumu giderek kötüleşen Erbakan, tedavi gördüğü hastanede kalp yetmezliği nedeniyle 27 Şubat 2011 günü vefat etti. Akademik hayatında bilimsel çalışmaları ve siyaset dünyasında Milli Görüş çizgisi ile iz bırakan Erbakan 3 çocuk babası idi.
 
 
İlgili Haberler