Daha önceki süreçte bakanlık tarafından okulların açılacağı tarih olarak açıklanan 21 Ağustos’un Bilim Kurulu tarafından yapılan açıklamalardan sonra ileri bir tarihe ertelendiği ve en son 21 Eylül'de yüz yüze eğitime başlanacağının açıklandığını belirten Uca, eğitimin bütün sınıf seviyelerinde olmayacağını, yoğunlaştırılmış bir eğitimin bu süreçte mümkün görünmediğini ifade etti.
Uca, “Bütün öğrencilerin okul binasına gidip sınıflarda yoğun bir şekilde birbirleri ile iletişim kurması mümkün olmayacak. Dolaysıyla öncelikle birinci sınıf 8’inci sınıf ve 12’inci sınıflar bazında bir yüz yüze eğitim süreci düşürülüyor. Uzmanların da kademeli olarak bir öncelikli olarak bir tespitte bulunulması noktasında bir tavsiyeleri oldu. Sonraki süreçte oluşabilecek bir risk karşısında tekrar okulların kapanma durumu ya da geri adım atma riski bulunduğundan böyle bir seçenek karşımıza geldi.” dedi.
“Okulum Temiz sertifikası veriliyor”
Yüz yüze eğitimin başlaması ile beraber öğretmen ve öğrenciler açısından alınacak tedbirlere değinen Uca, sürecin başlamasıyla birlikte Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bütün okullara “Okulum Temiz” sertifikasının verildiğini anımsatarak, “Her yönüyle hazır olan bütün okullar bu sertifikayı olabiliyor. Yani afişlerin okulların çeşitli birimlerine asılmasından tutun, dezenfektanların okulların birkaç bölümüne konulmasına kadar, maske temininin yapılmasına kadar, veli ziyaretinin hangi şartlarda olacağına kadar, lavabo temizliği, sınıf temizliği, havalandırma olayını kapsayacak şekilde bir planlama yapıldı ve planlamayı gerçekleştiren bütün okullara ‘Okulum Temiz’ belgesi verilmeye başlandı. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulan komisyonlarla bu belge okullarımıza veriliyor.” ifadelerini kullandı.
“Yeni bir eğitim müfredatına ihtiyacımız var”
Pandemi sürecinde yapılacak olan eğitim ve öğretim noktasında şartlara uygun bir müfredata ihtiyaç duyulduğunu belirten Uca, “Açıkçası şunu söylemek istiyorum; bir kere müfredatta da bir değişiklik söz konusu olmalı, yani öğrencilerimiz önceki müfredatın yoğunluğuna bağlı kalmaksızın biraz daha seyreltilmiş bir müfredatla eğitim-öğretim sürecine başlamaları gerekiyor. Çünkü öğrencilerimizi biz bütün müfredatın yoğunluğu içine alacak olsak bu sefer öğrencilerimizden geri dönütler noktasında istediğimiz şeyleri alamayız. Bu anlamda müfredatın da yeni kazanım haritası oluşturulacak şekilde, uzmanlarımız tarafından öğrencilerimize verilecek kazanımların biraz daha güncellenerek önümüze getirilmesinde fayda var diye düşünüyorum. Tabii şu boyutu da unutmamak lazım, bu problem sadece ülkemiz için bir problem değil, dünyada artık var olan bir problem. Dolayısıyla dışarıda eğitim modeli nasıl hazırlanıyor, diğer ülkeler buna nasıl bir cevap veriyor, onların uygulamaları nelerdir buna da bir bakmakta fayda var. Sadece kendi ülkemizde olup bitenlere göre hareket edersek bu da yanlış olur. Muhtemelen bakanlık bu anlamda da dışarıda neler olup bitiyor gözlemleyerek bizim ülkemizin eğitim modeline uyguluyordur. Bu bence göz ardı edilmemesi gereken bir konu.” şeklinde konuştu.
“Öğrencilere pandemi kuralları görsel ve yazılı olarak hatırlatılmalı”
Okulların açılması ile alınacak olan tedbir ve kurallara dikkat çeken Uca, okullarda alınması gerekli olan tedbirleri şu şekilde sıraladı:
“Tabii okullar öğrenci almaya başladığında mesela bir ateş ölçer cihazı bulundurmaları gerekiyor, uzaktan kontrol edebilecek şekilde. Orada öğrencilere yol gösterecek, onlara yol yöntem gösterecek onların nelere dikkat etmesi gerektiğini söyleyecek belki de bir idarecinin de olması gerekiyor. Coronavirus’ten sorumlu bir idarecinin görevlendirmesinde fayda var diye düşünüyorum. Yine okullarımızın çoğunda belki bulunmayabilir ama temini noktasında çalışma yapılabilir. Öğrencilerin okula girmeden önce ayakkabıların temizleyecek bir hijyen paspasının olması gerekiyor. Maske temini noktasına Bakan Bey'in açıklamasına göre bir problem olmayacak, öğrencilerimiz her gün belki günde bir defa daha değiştirebilecek şekilde maske bulunduracak. O konuda da bir sıkıntı olacağını düşünmüyorum. Okulun belirli bölümlerine dezenfektan mutlaka konulması gerekiyor.
Yine öğrenciler sınıfa girdiklerinde herkesin yerinin belli olmasında fayda var, yani öğrenci bu ders bir yerde oturup başka bir ders başka yerde oturursa, biz burada Covid-19 ile mücadele konusunu kaçırmış oluruz. Her öğrencinin yeri de belli olmak zorunda ve arka arkaya bir dizilimden ziyade birbirine çarpmaz oturacak şekilde bir oturma düzeni sağlanması gerekiyor. Çünkü şöyle bir problemde çıkacak, mevcudu 30 ve 30’dan fazla olan sınıflarda dönüşümlü bir eğitim sistemi planlanıyor. Örnek veriyorum 1-A sınıfında 30 öğrenci varsa 15 öğrenci pazartesi Salı, çarşamba günü okulların temizliği için bir zaman ayırılmış olması planlanıyor, perşembe cuma günü de geriye kalan diğer 15 kişilik gruba bir eğitim öğretim süreci planlanıyor. Dolayısıyla her öğrencinin yeri belli olacak, bir sonraki grupta o sınıfta eğitim verildiğinde boş kalan sıralara diğer öğrencilerin oturmaları sağlanmalıdır. Bu da önemli.
Yine okulun hem dışına hem koridorlarına bilgilendirici broşürler, afişler, resimli posterler asılmalı. Çünkü birinci sınıf öğrencisi okuma yazma bilmiyor dolasıyla oraya sadece okuma yazma ile alakalı bir birkaç not bırakmanın ötesinde oraya resimli posterler koymak lazım. Öğrenci elini nasıl yıkayacak, hangi aralıklarla yıkayacak, kaç saniye yıkayacak, sabun kullanacak mı kullanmayacak mı? Bunları böyle gösterecek posterler mutlaka gerekiyor. Çöp kovaları öğrencinin elinin temasını gerektirmeyecek şekilde olmak zorunda. Özellikle pedallı çöp kovaları temin edilmesi gerekiyor ve hatta öğrencilerimizin kullanacağı eşyaların hepsi tahta kalemi bile özel olmak zorunda. Yani her öğrencinin cebinde normal kalemi dışında aslında bir de tahta kaleminin olmasında fayda var. Bunlar öğrenciler açısından dikkat edilmesi gereken konular.”
“Toplu yapılan etkinliklerden uzak durulmalı”
Pandemi sürecinde öğretmen ve idarecilerin de uymaları gereken kurallar olduğuna değinen Uca, “Öğretmenlerimiz de öğrencilerimizi sürekli yönlendirecek, yani onları takip edecek. Özellikle nöbetçi öğretmenlerimize burada çok iş düşüyor. Öğrencilerin birbirlerine yakın temasta bulunmalarını engelleyecek argümanlar geliştirmek zorundayız. Oyunlar geliştirmek zorundayız. Sonuçta çocuklar teneffüse çıkacaklar, enerjilerini tüketmek durumunda kalacaklar ve bu çocuklar bizim gibi mantıklı hareket edemeyecekler, yani onlar normal hayat düzenini isteyecekler. Normal hayat düzenini istedikleri zaman da bulaş riskini biz arttırmış olacağız. O zaman biz ne yapacağız? Özellikle çocuklarımızın birbirinden uzak kalmasını gerektirecek oyunlar ya da onları sürekli uyaracak argümanlar geliştirmemiz gerekiyor. Burada öğretmenlerimize çok iş düşüyor. Sınıf ortamında mesela çocuklarımızın özellikle birinci sınıflarda onların bağırmasını sağlayacak olaylardan da kaçmamız gerekiyor. Çünkü öğrencilerimiz bağırdığında, ağızlarından tükürüğün dışarı çıkmasına da sebep oluyoruz. Bu da aslında çok doğru olmayacak.
Öğrencilerimizi çok gerginleştirmeyecek, onların daha çok rahatlamasını sağlayacak, çok yormayacak etkinliklerle dersinizi yürüteceğiz. Öğretmen arkadaşımız bu konuda uzmandırlar. Onlar en iyisini yapacaklar. Sonuç itibariyle hastalık sadece çocuklara mahsus bir şey değil. Tüm toplumun her kademesine, her yaşına ulaşılabilecek bir durum var. Kaldı ki risk gurubunda olan çocuklar değil aslında risk grubunda olan orta yaş ve sonrası. Dolayısıyla öğretmenlerimiz bu anlamda üzerlerine düşeni kendi sağlıkları açısından da değerlendirdiğimizde daha güzel yapacaklardır.
Okullara şu süreçte ziyaretçi yasağı getirmek zorundayız. Görüşmelerini kesinlikle içerde yapmamız gerekiyor. Okulun yoğunluğunu arttıracak hiçbir girişime izin vermemek lazım. Toplu etkinliklerden kaçınmanız gerekiyor. Mesela bir sinema, tiyatro ve benzeri etkinliklerden uzak kalmamız gerekiyor. Biraz daha böyle toplu olmayacak etkinlikler düzenlersek daha iyi olacak. Ortak kullanım alanlarına dikkat etmek gerekiyor. Mesela müzik sınıfı, konferans salonu, resim sınıfı gibi yerlerin temizliğine de sürekli dikkat etmemiz gerekiyor. Dezenfektanı sürekli orada kullanmamız gerekiyor ve daha doğrusu oraları çok fazla kullanmamız gerekiyor. Ortak kullanım alanları bizim için riskli.” dedi. (İLKHA)