ABUZER ATASOY - DOĞRUHABER
Çin’in Müslüman Doğu Türkistan halkına uyguladığı zulüm yıllardan beri sürüyor. Son dönemlerde ABD’nin Çin karşıtı bir politika yürütmesi sonrası dünya gündeminde yer alan Doğu Türkistan meselesine, dünya Müslümanları halen yeteri kadar ilgi göstermiyor. Müslümanların ilgisizliği, bölge halkının da dikkatini çekmiş durumda. Öyle ki Çin zulümlerini ve Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’daki asimilasyon politikalarını gazetemize değerlendiren Dr. Abdüsselam Teklimakan, dünya Müslümanlarının, dualarında bile Doğu Türkistan’a yer vermediğinden yakınıyor. Son 20 yılda birçok İslam ülkesini gezdiğini belirten Dr. Teklimakan; Filistin, Arakan, Keşmir’e dua eden Müslümanların, Doğu Türkistan’ı es geçtiğini söylüyor. Teklimakan’ın bu konuda bir isteği var: “Hiçbir şey yapmıyorsanız en azından dua edin.”
“SOVYET TEHLİKESİNE KARŞI ABD, ÇİN’İ DESTEKLEDİ”
Çin’in, Doğu Türkistan’a yönelik 2015 yılından sonra artırdığı ve sistematik hale getirdiği zulümlerin, 1955 yılında başladığını hatırlatan Teklimakan, “İnsan hakları ihlalleri o zamanda beri var. Ancak uluslararası camia bu ihlallere karşı sessiz kaldı. Çünkü ABD’nin, Sovyetlere karşı Çin’e ihtiyacı vardı ve Çin’i yanına çekmek istiyordu. Halbuki Çin de Sovyetler gibi komünist bir sistemle yönetiliyordu.” Diye konuştu.
ABD’nin 1970’lerden sonra Çin’i beslemeye başladığını ve bu ülkeye büyük yatırımlar yaptığını söyleyen Teklimakan, “Çin’in 2002-2003 yıllarında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması ve sonrasında ekonomik olarak hızla büyümesinde en çok pay sahibi olan ülke Amerika’dır.” ifadesini kullandı.
“MAO 50 MİLYON İNSANI KATLETTİ”
Mao Zedong isimli celladın (dönemin Çin Devlet Başkanı), hükmettiği 20 küsur yıl içerisinde 50 milyon insanı katlettiğine dikkat çeken Teklimakan, “Katliamların çoğunluğu 1964-76 yılları arasındaki ‘Büyük Kültür Devrimi’ adlı süreçte oldu. 50 milyon insan, birkaç ülkenin nüfusuna tekabül ediyor. Ancak ABD ve dolayısıyla da uluslararası camia bütün bu katliamlara sessiz kaldı.” Dedi.
Teklimakan, 1990’lı yıllarda Sovyetlerin çöküşüyle ABD, dünyadaki tek güç haline geldiğini hatırlatarak, “2002’den sonra Çin yükselmeye başladı ve 2013 yılında Xi Jinping, ‘Bir Kuşak, Bir Yol’ projesiyle dünyaya hakim olma isteğini açık bir şekilde ifade etti. Bu da ABD’yi sarstı. Çin aleyhine olan her şeyi desteklemeye başladı. Uygur meselesi de bu konulardan biridir.” Açıklamasında bulundu.
MÜSLÜMAN ÜLKELERİN ÇİN ZULMÜNE DESTEĞİ!
Temmuz ayında düzenlenen Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Konseyi 44. Oturumunda Belarus'un, Çin'in Doğu Türkistan'da ‘teröre ve bölücü gruplara’ karşı mücadelesini desteklediğini açıklayan mektubunu 46 ülke temsilcisinin imzaladığını kaydeden Teklimakan, bunların arasında Müslüman ülkelerin de bulunduğunu üzülerek izlediklerini belirtti.
Hatırlanacağı üzere Türkiye bu konuda çekimser kalmış, ilk olarak Çin zulmüne destek veren Katar ise daha sonra bu desteği geri çektiğini açıklamıştı.
DOĞU TÜRKİSTAN’IN ÇİN İÇİN ÖNEMİ
Doğu Türkistan’ın Çin için önemine değinen Teklimakan, Çin topraklarında çıkarılan 148 çeşit madenin 118 çeşidinin bu bölgelerde bulunduğunu söyledi.
Bölgede halen çıkarılmayan büyük miktarda petrol ve doğalgaz rezervinin bulunduğu biliniyor.
Bölgenin ayrıca oldukça verimli topraklara sahip olduğunu kaydeden Dr. Teklimakan; Çin’in, komünist sistemi esas alarak toprakları bölge halkına kiraladığını ve gelirlerine el koyduğunu belirtti.
“2016’DAN SONRA ÇİNLİ MÜSLÜMANLARA DA BASKI UYGULANMAYA BAŞLANDI”
Doğu Türkistan dışında bulunan ve Çinli olan Hui isimli Müslümanların 2016 yılına kadar sorunsuz bir şekilde yaşadığına dikkat çeken Teklimakan, “Ancak o tarihten sonra Çin, ‘İslam’ı Çinlileştirme’ ve Komünist Partisi zihniyetine uygun bir İslamiyet uygulama adına başlattığı bir projeyle, bu Müslümanlara da baskı uygulamaya ve camilerini yıkmaya başladı. Daha önce Müslüman ülkelerden Çin’e gidip İslami öğretiler için okullar açanlar vardı ancak 2016’dan sonra bunlar da yasaklandı.” İfadelerini kullandı.
“KAMPLARDA MİLYONLARCA İNSAN VAR”
Çin’in Doğu Türkistan halkını yerleştirdiği kamplar konusunda ise Dr. Teklimakan şu ifadeleri kullandı: “Birleşmiş Milletler, 2018 yılında 1 milyon insanın kamplarda olduğuna dair bir rapor yayımladı. Daha sonra 2019 yılında ABD Savunma Bakanlığı, 3 milyon insanın kamplarda yaşadığına dair belgeler yayımladı. Bizim tahminlerimize göre 4-5 milyon Doğu Türkistanlı şu anda kamplarda bulunuyor.”
2013’e kadar Doğu Türkistan halkının baskı içinde özgürlüğünü yaşadığını ve Kur’an öğretip cezaevine giren hocaların bir şekilde dışarı çıkarılabildiğini kaydeden Dr. Teklimakan, “O yıllarda bölgeyi gezen muhabir görünümlü ajanlar, halkın hemen hemen tamamıyla röportajlar yaptı. Dini bilgilerine dair sorular sordular. Namaz kılan, oruç tutan, yurtdışıyla irtibatı olan ve dışarıda akrabası olanlar tespit edildi. Bu insanlar 2015 yılından itibaren kamplara yerleştirilmeye başlandı.” Diyerek bölge halkına uygulanan zulme değindi.
“ÇİN’E BENZEMEYENİ VE ÇİN’DEN OLMAYANI TEHLİKELİ GÖRÜYORLAR”
Çin’in kamplardaki insanları yeniden eğitimden geçirdiğini belirten Teklimakan, “Çin, kendini dünyanın merkezi olarak görüyor. Dünyanın, gelecekte kendi kültürüne yöneleceğini düşünüyor. Çin’e benzemeyeni ve Çin’den olmayanı tehlikeli olarak görüyorlar. Bu yüzden kamplarda tuttukları insanlara, Çin kültürü eğitimi veriyorlar.” Dedi.
“HAPİSLERDE BULUNANLAR GÜNDEME GELMİYOR”
Teklimakan, Çin hapishanelerinde siyasi suçlardan dolayı 500 bin Doğu Türkistanlı bulunduğunu hatırlatarak, “Maalesef dünya kamuoyu sadece kamplarda tutulanlara odaklanıyor ve hapishanelerdekilere hiç değinilmiyor.” Diye konuştu.
KAMPLARDAKİ İNSANLIK DIŞI İŞKENCELER
Toplama kampında yapılan işkencelere dair İHH’nın yayımladığı rapora dikkat çeken Teklimakan, bu işkenceleri şöyle sıraladı: “Çin devletine bağlı olduğuna yemin ettirme, Çin Komünist Partisi’nin lehine sloganlar attırma, zarar verici nesnelerle dövme, gözlerine aşırı ışık tutarak körleştirme, vücutlarında sigara söndürme, kısırlaştırma ve daha birçok işkence bu raporda geçiyor. Bazıları bu işkencelerin altında hayatını kaybediyor. Sağlam bir şekilde kampa girip, belirsiz bir hastalığa yakalanan ve birkaç gün sonra hayatını kaybedenler var. Kampa sağlıklı bir şekilde girip akıl sağlığını yitirmiş halde çıkanlar var. Bütün bu veriler, kamplardaki insanlara uygulanan işkencelerin ne kadar korkunç ve insanlık dışı olduğunu gösteriyor.”
“ÇİN’DEN OLMAYANI ASİMİLE ET!” POLİTİKASI
Çin’in asimilasyon politikalarına da değinen Teklimakan, “Çin devletinin resmi kaynaklarına göre ülke topraklarında 56 farklı etnik köken bulunuyor. Ancak gelin görün ki kendi anadilini konuşabilen 10 tane bile etnik köken yok. Tamamı asimile edilmiş durumdadır.” Dedi.
Çin’in bu politikalar doğrultusunda Doğu Türkistan’a sürekli Çin kökenli aileleri yerleştirdiğini belirten Teklimakan, “1947 yılında yapılan nüfus sayımında bölgedeki Çinliler yüzde 2 oranındaydı. Şu anda Çin nüfusunun oranı bölgede yüzde 46 civarındadır.” İfadelerini kullandı.
Dr. Teklimakan, Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan halkına uyguladığı asimilasyon politikalarını şöyle sıraladı: “İlk olarak dini yaşamı tamamen yasakladı. Daha sonra dil yasaklandı. 2000’li yıllarda anadilde üniversite eğitimi yasaklandı. 2010’lu yıllarda anaokulundan itibaren anadilde eğitim yasaklandı. Şu anda okullarda sadece bir Uygurca dersi var; o da yabancı dil kapsamında olan ‘Uygur Dili ve Edebiyatı’ dersi.”
“ÇOCUKLAR DA KAMPLARDA TUTULUYOR”
Doğu Türkistan Yeni Nesil Hareketi Başkanı, hiç kimsenin gündeme getirmediği bir konuya daha değindi. Çinlilerin “melekler okulu” diye adlandırdığı çocuk kamplarına işaret eden Teklimakan, “Yaklaşık 370 bin çocuğumuzun bulunduğu çocuk kampları var. Buralarda anneleri ve babaları eğitim kamplarında olan çocuklarımız, anne ve babaları şehit edilmiş çocuklarımız, anne ve babaları yurt dışında olan ve kendilerinin çıkmasına izin verilmeyen çocuklarımız bu kamplarda tutuluyor. Buralarda çocuklarımızı asimile etmek için ciddi bir çaba gösteriliyor. Bu şekilde çocuklarımızı asimile edeceklerini zannediyorlar. Ancak bizim imanımız öyledir ki Firavun’un sarayından Hazreti Musa’nın çıktığını unutmadık. O yüzden Çin ne kadar baskı uygulasa da başarılı olamayacağına ve sonunda hakkın galip geleceğine imanımız var.” diye konuştu.
“DUALARINIZDA DOĞU TÜRKİSTAN’A DA YER VERİN”
Son olarak, Doğu Türkistanlıların dünya Müslümanlarından beklentilerini dile getiren Dr. Teklimakan, “Biz, Doğu Türkistanlılar olarak Müslüman kardeşlerimizden ilk beklentimiz, duadır. Ben 20 yıldır muhacirim. Arap ülkelerinde yaşadım, Malezya ve Pakistan’ı, Endonezya’yı gördüm. İslam ülkelerinde, mazlum coğrafyalara dua edildiğini gördüm. Ancak Doğu Türkistan nedense bu dualarda yer almıyor. Filistin’e, Keşmir’e, Arakan’a dua ediliyor, ancak bizim insanımıza dua edilmiyor.
20 yıl önce, kardeşlerimiz Mısır’daki Amr bin As camii imamından ricada bulunmuşlardı. Kendisi, sağ olsun, Doğu Türkistan’a dua etmişti. 20 yıldır bununla övünüyoruz. O tarihten bu yana hiçbir büyük camide Doğu Türkistan için dua edilmiyor. Sultan Ahmet’te dua edilmiyor. Ayasofya Camii açıldı, orada dua edilmedi. Mescid-i Haram’da zaten dua edilmesi mümkün değil. Müslümanlar Doğu Türkistan için hiçbir şey yapamıyorsa en azından dualarında bize yer ayırsınlar.” İfadelerini kullandı.
Dr. Teklimakan ayrıca Müslümanlardan, Doğu Türkistan ile ilgili yapılan çalışmalara destek vermeleri ve Çin mallarını mümkün olduğunca boykot etmeleri talebinde bulundu.