Koronavirüse yakalanan genç bir hastasından söz ettiği sırada elleri ve sesi titreyen Akelma, bu hastanın 'Ölmek istemiyorum' diyerek yatağını parçaladıktan 3 gün sonra yaşamını yitirdiğini güçlükle anlattı.
'Hemen yanı başındaki hastalar ölüyor'
Akelma, tedavide yaşam mücadelesini yitiren hastalarının yüzlerinde pişmanlık olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Anestezi ve reanimasyon uzmanı olarak pandemi hastanesinde salgının ortaya çıkmasından bu yana yoğun bakımda çalışıyorum. Çok hasta türü gördüm. Özellikle mayıs ayından sonra sıcakların etkisiyle hastalığın azalacağını düşünüyorduk. Fakat yaz ayına gelmemizle birlikte kötü bir tabloyla karşılaştık. Genç hasta da gördüm, yaşlı hasta da gördüm. Çoğu ciddi solunum sıkıntısı çekiyordu. Özellikle genç bir hastamız vardı, 55'lerde solunumu vardı, normal bir insan 12 soluk alır. Her an öleceğini hissederek soluk alıyordu. Ben de onu yatıştırmaya çalışıyordum. O hastaları halkımızın görmesini isterdim. Çok büyük bir pişmanlık vardı yüzlerinde. Yine bir başka hastamız vardı, 'Ölmek istemiyorum' diyerek yatağı parçaladı, kendindeki bütün kataterleri çekti, şuuru gitti ve biz o hastamızı 3 gün sonra kaybettik. Bu şekilde deliryuma giren hastalarımız oluyor. Özellikle birçok hastamızda aşırı ajitasyon, aşırı ölmeme isteği ve ölüm korkusu onları resmen sarmalıyor ve yaptıklarına çoğu da pişman oluyor. Hemen yanı başındaki hastalar ölüyor, bunun farkına varıyorlar, bu da onlarda ciddi bir pişmanlık oluşturuyor."
Bir hastasıyla tedavi sürecinde yaşadıkları anı anlatan Akelma, şöyle devam etti:
"Bir hekim olarak hastalara annem, babam, kardeşim gibi yaklaşıyorum. Özellikle bir genç hastam vardı. Hani 'erkekler ağlamaz' deniyor ya, ağlayabildiğimi gördüm. Fatma'nın hayatta kalması için çok mücadele verdim, çok uğraştım, o duygular anlatılmaz, bir annenizi bir babanızı yanınızda çırpına çırpına ölmesini görmek sizi üzüyor. O çırpınışlarında elinizden geleni yapıyorsunuz. Entübasyon yapıyorsunuz, her türlü cihazı takıyorsunuz, birçok müdahaleyi yapıyorsunuz ama bir noktadan sonra bu meret çok kötü, akciğeri harap edecek düzeye getirdiğinde hastaya yapabileceğiniz bir şey olmadığını anladığınızda gerçekten büyük bir hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Çok hasta gördüm ama koronavirüs gibi beni etkileyen, beni sarsan bir hastalık görmedim. Hastaların periferlerinde siyahlık oluşuyor, morarma oluşuyor, oksijen gitmiyor dokularına, ayaklarına, ellerine, yüzlerine, ve hastaların o haldeki durumu sizi çok ürkütüyor ve üzüyor. Hastam öldüğünde günlerce psikolojik olarak kendimi toparlamaya çalışıyorum."
'Benim yerime yoğun bakıma giren birisi evden dışarı çıkmazdı'
Koronavirüsten korunmada maskenin önemine dikkat çeken Akelma, maskenin insanı yoğun bakıma girmekten koruduğunu söyledi. Tedavi sürecinde tanık olduğu anları anlatan Akelma, "Kısmen olsa vakalarda artış var, bu artışın nedeni kurallara uymamaktır. Özellikle bu kuralların içerisinde maske çok önemli. Gerçekten sokakta maske takmayan çok insan var. Küçücük bir bez parçası sizi gerçekten yoğun bakıma gitmekten, yaşlılarınızı öldürmekten koruyor. Bu çok önemli bir şey. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu hastalıktan muzdarip olan aileler biraz daha temkinli ve biraz daha kurallara uyuyor hale geliyor. Ama hiç yaşamamış kişilerde maalesef bir rehavet var. Benim yerime yoğun bakıma girselerdi ve görselerdi, inanın evlerinden bile çıkmazlardı" diye konuştu.