Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve 6284 sayılı sözde Aileyi Koruma Kanunu gibi maddeleri içerisinde barındıran "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dayalı Avrupa Konseyi Sözleşmesi" bundan 9 yıl önce kabul edildi.
Kamuoyuna yansıtılan temel amacı; sözde kadına yönelik şiddetin önüne geçmek olan sözleşmenin kabul edilmesinden bu yana, kadın cinayetlerinde patlama yaşandı. Yine bu sözleşmeye dayandırılarak çıkarılan ve kadının beyanını esas sayan 6248 sayılı kanunla da binlerce erkek evden uzaklaştırılırken, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında ise cinsiyetsiz bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor.
Toplumun değer yargılarıyla uyuşmayan İstanbul sözleşmesiyle ilgili açıklama yapan Hak Sanayici İşadamları Derneği (HAKSİAD), "İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçemeyenler 'İstanbul'u yeniden 'Kostantiniye' yapmak için çabalamaktalar" diyerek sözleşmeye sahip çıkanların niyetini ortaya koydu.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Rasulullah'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hicretinden yaklaşık 850 yıl sonra Kostantiniye fethedildi. Onu, İslam’a hakkıyla iman etmiş, hakkıyla teslim olmuş, İslam’ın ve Müslümanların değerlerinden başka hiçbir değeri yüceltmeyen, insanlığı sadece İslam’ın değerlerinin kurtaracağına iman etmiş Müslümanlar fethetti. Onlara bu konuda zerre taviz verdirmeyen, hedefinden zerre şüphe etmeyen ve ettirmeyen, Allah’a kulluk etmekten başka bir gaye tanımayan bir liderin öncülüğünde başardılar bu fethi. Ve gerçekten de Kostantiniye 'İslambol' ve nihayet 'İstanbul' oldu... İstanbul, dünyanın doğusunu batısını aydınlatan, insanlığa hayat enerjisi dağıtan güç merkezi oldu. Küffar bu güç merkezinden gelen enerjiye yüzyıllarca karşı koyamadı, önünde titredi, diz çöktü. Ama Fatih Sultan Mehmet’in 'İslambol'u maalesef artık böylesi bir güç olmaktan çok uzak. Aksine 'İstanbul' adı, küffarın kendi sapık, aşağılık, kirli fikir ve yaşam tarzının hegemonyasını sembolleştiren terimlerden bir tanesi olarak kullanılmaktadır."
İstanbul Sözleşmesi ile Batı, Müslüman halk üzerinde hakimiyet kurdu
"Tam adı 'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi' İstanbul Sözleşmesi Batı için Türkiye’ye bu sözleşmeyi imzalatmak ve sayesinde Müslüman toplum üzerinde kültürel hâkimiyetini kurmak hiç de zor olmadı." denilen açıklamın devamında şu ifadeler kullandı:
Aklı başında ilim sahipleri bu İstanbul Sözleşmesi'ndeki uygulamaların Türkiye’deki aile ve toplum yapısını yakıp yıktığını, eşcinselliğin ve cinsiyetsizliğin önünü açtığını örnekleriyle ve istatistiklerle ortaya koyuyorlar. Ancak hükumet Müslümanların sesini duymazdan geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'İstanbul Sözleşmesi nas değildir' dediği halde somut adım atılmıyor.
Genç yaşta evlenen Müslümanlar, 'cinsel istismar' ile suçlanıyor
Sözleşmeyle yaşanan mağdurşyetlere dikkat çekilen açıklamada, "Gençlerin geç evlenmesinden dert yanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi hükumetinin imzaladığı bu sözleşme ve ona binaen yapılan Medeni Kanun ve ceza kanunları sayesinde 18 yaş altı gençlerin evlenmesini yasakladığını ve cezalandırdığını görmemiş gibi yapıyor. Resmi nikâhla evlenemeyen Müslüman gençler, dini nikâhla evlenince hem kendileri, hatta ebeveynleri dahi, 'cinsel istismar' suçlamasıyla 15 yıla kadar ağır hapis cezalarıyla yargılanıyorlar Şu ana kadar 15 bin aile bu kanun sebebiyle perişan, çocuklar babasız, kadınlar kocasız bırakılmıştır. İstanbul Sözleşmesi sayesinde, karısı tarafından aldatılan erkek, delilleri ortaya koyarak hakkını aradığında, kadının özgürlüğüne müdahale gerekçesiyle cezalandırılıyor, boşandıktan sonra kendisini aldatan kadına ömür boyu nafaka ödemeye mecbur tutuluyor. Bunun en son örneğini geçen aylarda Mehmet Kara adında vatandaş başına gelenleri sosyal medyadan duyurunca gördük. Bu sözleşmelerin, yürürlükteki kanunların ve mahkemelerin amacı ayan beyan ortadadır: maksat toplumdan namus ve ahlak kavramlarını söküp almak, aileyi çökertmek ve nesli bozmaktır!" ifadelerine yer verildi.
İstanbul Sözleşmesi ile kadın cinayetleri arttı
İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlüğe girmesiyle kadın cinayetlerin artığına dikkat çekilen açıklamada, "İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 Sayılı 'Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun', kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi kadın ölümlerini arttırdı. Resmi verilere göre 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2018 yılında bu sayı 440’a çıktı. 2011’de 'kadına şiddet gerekçesi ile açılan dava sayısı yaklaşık 58 binken, 2018’de ise neredeyse 359 bin dava dosyası açılmış. Son iki buçuk yılda evden uzaklaştırılan koca sayısı resmî rakamlara göre 756 bin’i bulmuş."denildi.
Açıklamanın sonunda, toplumun tüm duyarlı kesimlerinin sesine kulak verilmesi gerektiği ve fitne, ifsad sözleşmesinden ülke olarak çekinilmesi gerektiği vurgulandı. (İLKHA)