Cuma günü kılınan cuma namazıyla 86 yıl sonra ibadete açılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde görevlendirilen imam ve müezzinler, burada görev yapmanın yanı sıra tarihi bir sorumluluğu da üstlendi.
Danıştay 10. Dairesi'nin Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığına devredilerek Cumhurbaşkanı Kararı ile yeniden ibadete açılmasına karar verilen Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi iki gün önce kılınan cuma namazı ile birlikte ibadete açıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığının din hizmetlerini, Kültür ve Turizm Bakanlığının ise restorasyon, konservasyon ve koruma faaliyetlerini yürüteceği Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi için 3 imam ve 5 müezzin görevlendirildi.
Diyanet İşleri Başkanlığınca camiye baş imam olarak ataması yapılan Prof. Dr. Mehmet Boynukalın ile Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nda dünya birincilikleri bulunan imam hatipler Ferruh Muştuer, Bünyamin Topçuoğlu ve müezzinler Mehmet Hadi Duran, İbrahim Çoban, Şükrü Asıleren, Alpcan Çelik ve Rıdvan Akbaş, hem ülke hem dünya açısından tarihi bir sorumluluğu da üstlenmiş oldu.
"Şerefli ve ağır bir yük omuzlarımızda"
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi Baş İmamı Prof. Dr. Boynukalın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın yeni görevini tebliğ etmek için kendisini telefonla aradığını söyledi.
O vesileyle yeni görevini ilk defa o an öğrendiğini aktaran Boynukalın, şöyle konuştu:
" 'Ayasofya Camisi'nin imamlığını düşünüyoruz. Akademisyen bir hocamızı hem bilgi sahibi hem de kıraati olan, Kur'an hakkında bilgisi yeterli olan bir hocamızı tayin etmek istiyoruz.' dediler, 'Sizi uygun gördük, ne dersiniz.' dediler. Ben de bunun çok şerefli bir vazife olacağını ifade edip teşekkür ettim kendilerine. Çok duygulandığımı söyledim. Kabul ettim, Allah utandırmasın. Mahzun bir mabet Ayasofya, 86 yıldır kapalı duruyordu. Böyle bir şerefe nail olmak, açılışında bu vazifeyi üstlenmek gerçekten birçok insanın belki gönlünden geçireceği bir şeydi. Elhamdülillah bana nasip oldu. Rabbim yardımcımız olsun."
Boynukalın, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ne baş imam olarak atanmasının kendisi için büyük bir şeref olduğunun altını çizerek, Ayasofya-i Kebir Camii'nin Osmanlı zamanında çok kıymet verilen, fethin sembolü olan bir mekan olduğunu dile getirdi.
Ayasofya-i Kebir Camii'nin tekrar o mahzun halinden kurtarılıp cami olarak açılmasının ümmeti, Müslümanları çok memnun ettiğini ifade eden Boynukalın, "Bu vesileyle başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bu işe vesile olan herkese çok teşekkür ediyoruz. Adeta fethin tekrarı gibi bir şey oldu bu. Daha önce Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesinin bir vebal kısmı var, bunu camiden çıkarma meselesi. Sonuç olarak hepimiz bu vebalden kurtulmuş olduk. Bu vazifeyi Allah'ın yardımıyla, milletimizin duasıyla inşallah en güzel vech ile yapmaya çalışacağız. Ancak Allah'ın yardımıyla yapılabilecek bir şey. Gerçekten şerefli ve ağır bir yük omuzlarımızda. Ben ve diğer vazifeli kardeşlerim inşallah bunun üstesinden gelmeye çalışacağız." diye konuştu.
Boynukalın, üniversite öğretim üyeliği görevinden Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi baş imamlığa atanmasına ilişkin, bu kararın kendisini ayrıca memnun ettiğini dile getirdi.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin ibadete açılması kararından sonra buraya tayin olacak imam hatip ve müezzinler arasında kendisinin de olabileceğini hayal ettiğini belirten Boynukalın, "İçimden belki bir dua olarak geçirmişimdir, Rabbim bize nasip ederse böyle bir şeyi ama bir hayaldi ve elhamdülillah gerçekleşti. Çok memnun ve mutluyum. Allah herkese böyle güzel duyguları yaşamayı, hizmetleri nasip etsin." dedi.
Boynukalın, Ayasofya-i Kebir Camii'nin cami olarak ibadete açılmasına yönelik, şunları söyledi:
"Milletimizin büyük bir beklentisi vardı Ayasofya'ya yönelik. 86 yıldır beklenen bir andı. Milletimiz de gerçekten bu konudaki desteğini coşkulu bir şekilde gösterdi. (Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ndeki ilk cuma namazına katılım) Bildirilen 350 bin civarında bir rakam vardı. Çok daha fazla kalabalık olabilirdi ama şartlar icabı yüz binler bu sevince iştirak etti, milyonlar da evlerinden dualarla. Camimiz hiçbir an boş kalmıyor."
Mehmet Boynukalın, yetişmesinde maddeten ve manen büyük desteği olan babası Rıfat Boynukalın'a şükranlarını sunarken, iyilik timsali olarak gördüğü rahmetli annesi Sebahat Boynukalın ile hafızlık ve kıraat eğitimini aldığı Rizeli Kurra Hafız merhum İbrahim Gündoğan'ı minnet ve özlemle yad etti.
"Orada Fetih Suresi'ni okumak Ayasofya-i Kebir Camii'ne imamlıkta kapı açtı"
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi imamlarından Ferruh Muştuer de Ayasofya sürecinin 86 yıldır devam eden büyük bir süreç olduğunu söyledi.
Muştuer, 29 Mayıs'ta İstanbul Müftüsü Mehmet Emin Maşalı'nın kendisine Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde Fetih Suresi'ni okuma görevi verdiğinde ilk o zaman heyecanlandığını anlattı.
Ayasofya-i Kebir Camii'nde 29 Mayıs'ta Fetih Suresi'ni okuduğunda içine sevgi, sevda, beklenti düştüğüne işaret eden Muştuer, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla daha sonra caminin açılış süreci başladı. Orada Fetih Suresi'ni okumak belki bize de Ayasofya Camii'ne imamlık noktasında bir kapı açtı. Sonrasında süreç çok hızlı gelişti zaten. Büyüklerimiz uygun gördüler, burada imam olarak atanmamızı takdir ettiler. Bize de böyle bir görev verildiği için Rabbimize hamd ediyoruz, büyüklerimize teşekkür ediyoruz."
Muştuer, Ayasofya'nın sembolik bir anlamı olduğunu ifade ederek, Fatih Sultan Mehmet'in, Akşemsettin'in ruhaniyetinin Ayasofya-i Kebir Camii'nde manevi ortamı daha büyük bir coşku haline getirdiğini ve kendilerinin de mutlu olduğunu vurguladı.
Ferruh Muştuer, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin ibadete açılması kararından sonra buraya tayin olacak imam hatipler arasında kendisinin de olabileceğine ilişkin, "Hep hayalimizdi. 29 Mayıs'ta fetih kutlamaları gününde burada (Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi) Fetih Suresi okundu, o da bize nasip oldu. Orada dua ettim zaten, ümit ettim, arzu ettim. Cenabıhak tekrar burayı cemaatiyle buluştursun ve buluşturduğunda burada hizmet etmeyi nasip eylesin diye dua ettik." diye konuştu.
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin 86 yıl aradan sonra tekrar ibadete açılmasını, "86 yıllık bir özlem." şeklinde tanımlayan Muştuer, "Ayasofya, İstanbul fethedildiğinden kapatıldığı ana kadar çok büyük bir misyonu üstlenmiş. Çok aktif görevlerde bulunulmuş bu camide. Zaten Osmanlı'nın büyük bir döneminde cami devlet ricalinin protokol camisi. Dolayısıyla bütün protokol görevleri, hizmetleri bu camide yürütülmüş. Böyle bir özlem var. Yöneticilerimizin müze olan Ayasofya Camii'ni tekrar camiye kavuşturmak gibi büyük bir arzuları var ama bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanımıza nasip oldu. O tarihi bir not düştü, elhamdülillah o tarihi nota, imzaya bizler de şahit olduk. O şehadetin neticesinde de buraya imam olarak atandım. Bizim için bundan daha büyük mutluluk olamaz diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Bosna Hersek kökenli olduğunu söyleyen Muştuer, 93 Harbinden önce dedelerinin İstanbul'a, ardından Kütahya'ya göç ettiğini, kendilerini Bosna Hersek'te tanıyanların Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin açılması haberini aldıklarında çok sevindiklerini, büyük bir coşku ve sevinçle karşıladıklarını dile getirdi.
Muştuer, üzerinde emeği olan anne ve babası ile hocalarına teşekkür etti.
"Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duygu"
Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi müezzinlerinden Şükrü Asıleren ise İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed'in müjdesine nail olmuş İstanbul'un fethinin nişanesi olan bir camide Bilal-i Habeşi'nin, Abdullah ibn-i Mektum Hazretlerinin görevini üstlenmenin, omuzlarına çok büyük bir sorumluluk yüklediğini kaydetti.
Asıleren, Ayasofya-i Kebir Camii'nde müezzin olarak görev yapmasına ilişkin, "Elhamdülillah, Rabbim de lütfeyledi, farklı bir duygu, kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir duygu." dedi.
Kaynak, AA