İSLAM MEDENİYETİNDEN 200 YILDIR UZAKLAŞTIK

İslam dünyasında yaşanan tefrika, acı ve gözyaşlarının ana sebebi Müslümanların değerlerinden uzaklaşması… Ümmettin 200 yıldan bu yana çektiği sıkıntılarının ana nedeninin İslam medeniyetinden uzaklaşılması olduğunu belirten akademisyenler Prof. Dr. Hayati Develi ve Doç. Dr. Talha Köse ile İdeal Eğitim Vakfı Başkanı Mehmet Ali Doyar, “Toplum olarak İslam’a sarılmadığımız müddetçe de bu halimizin düzelmesi beklenemez.“ dedi.

Ekleme: 16.07.2020 06:09:43 / Güncelleme: 16.07.2020 23:51:58 / manşetler
Destek için 

HABER MERKEZİ

ABD destekli 15 Temmuz darbe girişimi yıldönümünde değerlendirmelerde bulunan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi - Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hayati Develi, İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talha Köse ve İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) Genel Başkanı Mehmet Ali Doyar, önemli açıklamalarda bulundu. Alim, akademisyenler, yaptıkları açıklamada; uzun zamandır ümmet coğrafyasının yaşadığı olumsuzlukların arka planında İslam medeniyetinden uzak kalınmanın sebep olduğunu vurguladı.

“BU DÜNYA BİR İMTİHANDIR VE İNSAN, BU DÜNYADA BİR HAYAT SINAVINDAN GEÇİRİLMEKTEDİR”

Bu dünyanın bir imtihan olduğunu, insanın ise dünyada bir sınav içerisinde olduğunu dile getiren Mehmet Ali Doyar, “Bu dünya bir imtihandır ve insan, bu dünyada bir hayat sınavından geçirilmektedir. Bu nedenle Alemlerin Rabbi olan Allah (cc), insanı yaratıp kendi haline ve başıboş bırakmamıştır. Ona, peygamberler vasıtasıyla ilahi din göndermiş ve bu dine göre bir hayat sürmesini istemiştir. İşte imtihanın ana döngüsünü de bu nokta oluşturmaktadır. İnsanın, bu dine uyup uymadığı diğer bir tabirle Allah’a kulluk edip etmediği sınanmaktadır. Nitekim insanın bu dünyadaki asıl görevi Allah’a kulluk etmek yani ibadet etmektir. Bizim uymamız gereken din de İslam dinidir.

İslam dinine uymak demek; yaratana karşı kulluk vazifesini yerine getirmek demektir, hayatın hakikatlerine göre doğru bir istikamet edinmek demektir, insan fıtratına en uygun yaşam şeklini uygulamak demektir. Onun için İslam dinine uymak demek; insanoğlunun hem fert, hem aile hem de toplum olarak, bu dünyada hem manen hem de madden huzura, selamete, refaha; ahirette de kurtuluşa ermek demektir. Neticede insanı yaratan Allah, onu en iyi bilen Allah, ona en uygun yaşam şeklini sunan Allah, bu dünyada yaptıklarından onu sorumlu tutan ve ahirette ondan hesap soracak olan da yine Allah’tır.“ şeklinde konuştu.

“İSLAM DİNİNİN TABİATI İLE İNSAN TABİATI TAM OLARAK ÖRTÜŞMEKTEDİR”

“Bakın bir ayette alemlerin Rabbi olan Allah bize şöyle buyuruyor: (Resulüm!) Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir.” (Rum 30)

Bu konuyla ilgili olarak Peygamber efendimiz de bir hadisinde; “Her insan İslam fıtratı üzere doğar. Sonradan anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yaparlar” buyuruyor.diyen Doyar, sözlerine şöyle devam etti:Bu, şu demektir: İslam dininin tabiatı ile insan tabiatı tam olarak örtüşmektedir. İslam dini bir şeyi kötü ve çirkin görüyorsa, insan tabiatı da onu kötü ve çirkin görür; İslam dini bir şeyi güzel ve iyi görüyorsa insan tabiatı da aynı şekilde kabul eder. Buradan şu sonuç çıkar ki; insan İslam dinine uyduğu ve hayatını İslam dinine göre şekillendirdiği zaman hayatı anlam kazanır, hem madden hem de manen huzur ve sükunet bulur. İnsan İslam dininden uzak bir hayat yaşarsa, kendi tabiatına da aykırı hareket ettiği için huzuru, selameti ve sükuneti de kaybeder. Artık bela ve musibetlerle karşı karşıya kalır. Nitekim Rabbimiz şu ayetiyle bu hakikati bize bildirmiştir: “Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder.” (Şura 30) Bir hadisinde peygamber efendimiz de; “Siz nasıl iseniz öyle idare edilirsiniz” buyurmuştur.“

“TOPLUM OLARAK İSLAM’A SARILMADIĞIMIZ MÜDDETÇE DE BU HALİMİZİN DÜZELMESİ BEKLENEMEZ”

İnsanoğlunun özünden uzaklaştıkça yanlış istikamet edindiğinin altını çizen Doyar, “İnsanoğlu İslam’dan uzaklaştıkça özünden de uzaklaşır, yanlış istikamet edinir ve işlediği günahlar yüzünden başına bela ve musibetler gelir. Ve Müslümanlar, nasıl yaşıyorlarsa veya hangi hal üzere olurlarsa, başlarına da öyle de yönetim gelir ve o şekilde idare edilirler. Bugün genelde İslam aleminde, özelde bizim memleketimizde, toplum olarak Müslümanların başına gelenler bu cümledendir. Çektiğimiz sıkıntı, karşılaştığımız problemler ve başımıza gelen bela ve musibetlerin kaynağında, evvela İslam’dan uzaklaşma hususu gelmektedir. Toplum olarak İslam’a sarılmadığımız müddetçe de bu halimizin düzelmesi beklenemez.

O zaman yapılacak iş; İslam’a sarılmak ve İslam’ı yaşayarak Allah’a karşı kulluk vazifesini yerine getirmeye çalışmaktır.” ifadelerini kullandı.

“ARAP, KÜRT, TÜRK, MALAY, BOŞNAK GİBİ TOPLUMLARIN ÜRETTİĞİ DEĞERLERİN TOPLAMINA İSLAM MEDENİYETİ DİYEBİLİRİZ”

Türkiye Maarif Vakfı tarafından düzenlenen panelde; Medeniyetimizden uzun zamandır uzak kalındığına vurgu yapan Prof. Dr. Hayati Develi, “Kültür diplomasisi, sizin manevi birikiminizi başka toplumlarla paylaşma ve bu yolla irtibat kurmaktır ve en etkili yoldur. Biz çok çeşitli yatırım yaparız. Maliyeciler, bir yatırımın bilançosunu o yıl içinde, sonunda hatta her ay görmek isterler. Kültür alanında ise çok daha uzun boylu, yüz yıllar sürecek bir alan var kültür diplomasisinde. Biz yaklaşık 200 senedir yenilgiler yaşayan, kendi medeniyet değerlerinde bir din şemsiyesi altında farklı kültürlerin ortak değerlerinin adı olan medeniyetiz. Biz, İslam dini şemsiyesi altında Arap, Kürt, Türk, Malay, Boşnak gibi toplumların ürettiği değerlerin toplamına İslam medeniyeti diyebiliriz. Bizler o medeniyetten 200 yıldır uzaklaştık.” diye konuştu.

"15 TEMMUZ, TÜRKİYE'NİN KENDİ KADERİNE KARAR VERMESİ AÇISINDAN DÖNÜM NOKTASIDIR"

Panele katılan İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talha Köse, Türkiye'nin 1950'li yıllarda NATO üyesi olmasıyla aslında kendi egemenliğinden birçok şeyi NATO'yu kuran iradeye verdiğini söyledi.

Ordunun Türkiye ordusu olduğunu ama NATO'nun güney kanadı olarak dizayn edildiğini, orduda üst kademedeki kişilerin bu zihin yapısında olduğunu anlatan Köse, "Ekonomimiz, tarım ekonomimiz yapılandırılmış, üniversitelerimiz dünya sistemiyle entegre olarak Amerika'nın, NATO'nun istediği şekilde tasarlanmış, formüle edilmiş." dedi.

Türkiye'nin vesayet sisteminin dışına çıkma çabası karşısında 1960 ve 1980 darbelerinin yaşandığını kaydeden Köse, 70 yıllık dönemde küresel sistemle bağlantılı vesayet sisteminin parçası olarak her alanda Türkiye'nin yönetildiğini ifade etti.

2006, 2007'de güçlü bir siyasi irade ortaya çıktıktan sonra vesayeti kırmaya dönük çalışmalar olduğunu belirten Köse, 15 Temmuz'a kadar yaşanan gerilimi vesayeti kırma çabası olarak gördüğünü kaydetti.

Uluslararası operasyonların FETÖ üzerinden kurgulandığını anlatan Köse, "15 Temmuz, karanlık bir geceydi ama bütün bu yapının ortaya çıkmasını sağlayan, Türkiye'nin bağımsız bir devlet, ülke olarak ayakta kalabilmesi, kendi kaderine karar vermesi açısından dönüm noktasıdır." İfadelerini kullandı.