Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği adına basın açıklamasını okuyan Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan, yetkili merciler ve uluslararası kurumlara seslenerek Doğu Türkistan'da yaşananların artık görülmesini istedi.
Basın açıklamasını okuyan Oğuzhan, "26 Haziran 2009 tarihinde, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Urumçi'de resmi bir ziyarette iken, Çin'in Guvangdong eyaletine bağlı Şavguan kentindeki oyuncak fabrikasında çalışan 800 Uygur Türk'ü, kız ve erkek, fabrikanın işçi evlerinde, 4 binden fazla cani ve barbar Çinlinin saldırısına uğramıştır." dedi.
"Çin yönetimi, Şavguan Katliamını protesto eden Müslümanları yeni bir saldırıyla katletti"
Açıklamanın devamında Oğuzhan, "Çinli yetkililerin sessizce izlediği ve gece başlayıp sabaha kadar sürdürülen bu saldırıda çok sayıda masum Uygur kız ve erkek kardeşimiz linç edilerek şehit edilmiş veya kendilerinden bir daha haber alınamamıştır. Bu kanlı olayın korkunç videoların sosyal medyada Çinliler tarafından paylaşılması üzerine, yaşananlara dayanamayan binlerce Uygur aydını ve üniversite öğrencileri, 5 Temmuz 2009 tarihinde Urumçi sokaklarında barışçıl bir yürüyüş düzenleyerek Şavguan katliamının soruşturulması ve müsebbiplerin cezalandırılmasını talep ederek hükümet konağına gitmişlerdir. Ancak faşist Çin yönetimi masum protestocuların haklı isteklerini yerine getirmek yerine, kanlı bir şekilde bastırmış, büyük bir katliama imza atmıştır." ifadelerini kullandı.
"Çin yönetimi, katlettikleri Müslümanları gizleyerek medyaya sadece yaralı Çinlileri servis etti"
Oğuzhan açıklamasında, Urumçi sokaklarında binlerce Uygur Müslümanının katledildiği bu kanlı olayda, Çin yönetiminin, sadece 196 kişinin öldüğünü ve ölenlerin çoğunun Çinli olduğunu açıklamakla yalan söylediğini ve bu şekilde dünya kamuoyunu kandırmaya çalıştığını, medyaya da sadece yaralı Çinlilerin görüntülerini servis ettiğini söyledi.
"Çin hükümeti katliamdan sonra tüm iletişim ağlarını keserek etnik temizlik yapmıştır"
Urumçi'de barışçıl bir şekilde düzenlenen protestoya katılan on binlerce insanın, sokak ortasında gerçekleştirilen katliama maruz kaldıktan sonra kaybolduğunu ya da kendilerinden bir daha haber alınamadığını belirten Oğuzhan, "İşgalci Çin rejimi, 5 Temmuz 2009 günü Urumçi sokaklarında katliam gerçekleştirdikten sonra, günlerce telefon ve internet dahil tüm iletişimi keserek sokak sokak, ev ev arama yaparak etnik temizlik yapmıştır. Bu etnik temizliğe ait bazı video görüntüleri internette izlenebilmektedir. Bu katliam ve sonrasında yapılan etnik temizlik hakkındaki gerçekler, aradan 11 yıl geçmesine rağmen hala tam anlamıyla açığa çıkmış değildir. Daha sonra protestoculardan sağ ele geçirilen binlerce genç evladımızı senelere yayarak seri bir şekilde idam ettiler. 5 Temmuz 2009 katliamından sonra milletimizi tamamen yok etmeye çalışan gözü kararmış işgalci Çin rejimi, Doğu Türkistan'da daha sert politikalar, topyekûn etnik, kültürel, dini ve demografik soykırım operasyonu başlatmıştır. Doğu Türkistan'da keyfi tutuklama ve yargısız infaz uygulamış, polislere ve askerlere topluma karşı silah kullanma yetkisi vermiştir. İnsanlarımız rastgele tutuklanmakta, kendini ve ailesini savunmaya çalışanlar öldürülmektedir." dedi.
"Çin rejimi Doğu Türkistan'da toplum önderleri, din alimleri ve aydınlar işkenceyle şehid edilmiştir"
Çin hükümetinin, Doğu Türkistan'ı nükleer üssüne çevirdiğini belirten Oğuzhan, "Kızıl Çin rejimi Doğu Türkistan'ı işgal ettiğinden beri çok yönlü, sistematik asimilasyon ve sömürü politikası yürütmüştür. Mao dönemindeki ünlü Kültür Devrimi'nde Uygur kültürü ve İslam dinine ait ne varsa yok etmiştir. Toplum önderleri, din alimleri ve aydınlar işkenceyle şehid edilmiştir. Doğu Türkistan'ın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri hoyratça sömürülmüş, bölge nükleer deneme üssüne dönüştürülmüştür. Doğum yasağı acımasızca uygulanmıştır. Tutuklama, hapse atma, işkence, idam ve yargısız infaz bölge halkını sindirmek için sürekli kullanılan yöntemlerden olmuştur. Dünya kamuoyundan kayda değer bir tepki görmeyen Çin rejimi, gözünü karartarak kısa süre içerisinde Doğu Türkistan'daki Türk ve Müslüman kimliğini tamamen silmek için 2017'de baskı politikalarını yeni evreye taşımıştır." ifadelerini kullandı.
"Doğu Türkistan 2'nci Endülüs olma yolundadır"
Çin'in, Doğu Türkistan'daki akıl almaz insanlığa karşı cinayetlerin ciddi boyutlara ulaştığına dikkat çeken Oğuzhan, "Çin rejimi Doğu Türkistan'ın tüm bölgelerinde Nazi tarzı esir kampları kurmuş, 5 milyondan fazla Doğu Türkistanlıyı bu kamplara kapatmıştır. Bu ceza kampları Çin rejiminin iddia ettiği gibi meslek edindirme merkezleri değil, Doğu Türkistanlıları kökten asimile etmek, dininden, dilinden, kültüründen ve Türklüğünden tamamıyla çıkarmak için kurulan işkence ve soykırım merkezleridir. Tutukluların içinde hiçbir meslek eğitimine ihtiyacı olmayan yüzlerce doktor, mühendis, profesör, rektör ve akademisyen vardır. Bu kamplarda her türlü fiziksel ve ruhsal işkence yapıldığından dolayı sinsi bir şekilde toplu ölümler yaşanmaktadır. Bu şekilde Çin'in Doğu Türkistan'daki akıl almaz topyekûn soykırım politikası ve insanlığa karşı cinayetleri ciddi boyuta ulaşmaktadır. Bir Müslüman Türk halkı yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmış durumdadır. Doğu Türkistan 2'nci Endülüs olma yolundadır. Ancak bu duruma dünya sessiz, İslam âlemi de sessiz. 'Zulme sessiz kalan, dilsiz şeytandır' hadisine inananlar nasıl olur da Çin'in Doğu Türkistan'daki topyekûn soykırım ve mankurtlaştırma cinayetine bu kadar derin sessiz kalabilir? Anlamakta zorluk çekiyoruz." dedi.
"Doğu Türkistan'da 30 bin caminin yarısı yıkıldı, kalanlar eğlence mekanlarına çevrildi"
Doğu Türkistan'da yaşanan sıkıntıları sıralayan Oğuzhan maddeler halinde şunları söyledi:
"-Kamplarda 5 milyonu aşkın insanın tutsaklığı dönüşümlü olarak devam ediyor.
- Çeşitli kültürel asimilasyon faaliyetleri tam hız devam ediyor.
- Domuz eti zorla yediriliyor.
-Uygurları İslam'dan çıkmaya zorluyorlar.
-Tesettür kıyafetleri, sakal ve dini anımsatan kılık kıyafetler yasak.
-Helal haram kavramları tamamen yasak.
-Evlere yabancı Çinli erkekleri yerleştirerek mahremiyet, izzet, namus ve şerefimizi kirletmektedirler.
-Uygur kızlar, Çinlilerle zorla evlendiriliyor.
-Kamp ve hapistekilerin organları, organ kaçakçılığı ticaretine mal edilmektedir.
-Her türlü dini ibadet ve faaliyet yasak edilmiştir.
-30 bin caminin yarısı yıkıldı ve kalanlar eğlence mekanlarına çevrilmiş durumdadır.
- Bütün camiler ibadete kapalı. Ancak başkentte ve Kaşgar'da büyük iki cami, dış dünyaya göstermelik olarak, ibadete açık süsü verilerek sadece müze şeklinde kullanılmaktadır.
- Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere her türlü dini kitap ve semboller tamamen toplatılarak yakılmıştır.
-Ana dilde eğitim yasak.
-Çocuklarımız Çinlileştirilmek üzere zorla yatılı okullara alınıyor.
-Gayri meşru Çinli yerleşim politikası ile demografik değişim son hız devam ediyor.
-Uygur genç kız ve erkekler köle işçi olarak Çin'e gönderiliyor.
-Kırsal alanlarda Uygur halkı topyekûn 'Haşar' (ücretsiz köle) işçi olarak çalıştırılmaktadır.
-3 senedir genel anlamda yerel ve yurtdışı seyahatler tamamen yasaklanmıştır.
"Doğu Türkistan'ı yakan ateş, yarın herkesin evine sıçramadan önce hep birlikte Çin'e dur diyelim"
Tüm dünyayı Çin'i boykot etmeye davet eden Oğuzhan, "Medya kuruluşları aracılığıyla dünyaya sesleniyoruz. Çin zulmüne dur diyelim, görsel ve yazılı basında, sosyal medyada Çin zulmünü duyuralım ve Çin mallarını boykot edelim. Başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam İş Birliği Teşkilatı olmak üzere tüm uluslararası kuruluşları, tüm ülkelerin hükümetlerini, insan halkları, özgürlük ve demokrasi savunucularını, vicdan sahibi insanları acilen göreve çağırıyoruz. Bugün susanların, yarın Doğu Türkistan'da Türk ve Müslüman kalmadıktan sonra inandığımız ve kutsadığımız bütün değerlerin bir anlamı kalmayacaktır. Çin tüm dünya için büyük bir tehlikedir. Bugün Doğu Türkistan'ı yakan ateş, yarın herkesin evine sıçramadan önce hep birlikte Çin'e dur diyelim. 5 Temmuz 2009 Urumçi Katliamı'nı unutmadık ve unutmayacağız. Urumçi Katliamı'nda şehid olan ve Doğu Türkistan'a özgürlük mücadelesi yolunda şehid olan tüm kahramanlarımızı minnetle yad ediyoruz. Onlara Allah'tan rahmet ve mekanlarının cennet olmasını niyaz ederiz." diye dua ederek basın açıklamasına son verdi. (İLKHA)