Mithad Haddad, Mısır'da gerçekleşen darbenin arka planı ve bugününü anlattı-2

Mısır'da gerçekleştirilen askeri darbe süreci, Muhammed Mursi dönemi ve sonrasında yaşanan gelişmeleri anlatan İhvan-ı Müslimin Şura Meclisi Üyesi Mühendis Mithat Haddad, 7 yıllık süre zarfına Mısır'da görülmeyen bir yolsuzluğun yaşandığını söyledi.

Ekleme: 05.07.2020 13:40:06 / Güncelleme: 05.07.2020 13:59:09 / Güncel / İstanbul Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Mısır'da Hüsnü Mübarek sonrasında gerçekleştirilen ilk seçimde cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi'nin darbe ile devrilmesinin üzerinden 7 yıl geçti.

3 Temmuz 2013 yılında ülkenin Genel Kurmay Başkanı olan Abdulfettah Sisi tarafından yapılan hain darbe ile görevinden uzaklaştırılan Muhammed Mursi, yıllarca tutulduğu Mısır zindanlarında karşı karşıya kaldığı sıkıntılar sebebiyle hastalanarak geçen yıl mahkeme salonunda şehid oldu.

Yaklaşık 7 bin yıldır baskı ve zorbalıkla yönetilen Mısır'da, Muhammed Mursi'nin Cumhurbaşkanı olarak seçildiği dönemde ilk defa adil bir seçimin yapılabildiğini belirten İhvan-ı Müslimin Şura Meclisi Üyesi Mühendis Mithat Haddad, Mursi dönemi ve Sisi döneminde yaşanan gelişmeleri İLKHA muhabirine anlattı.

"IMF'ye göre Mısır halkının yüzde 64'ü fakir"

Mısır halkının her alanda büyük çöküş yaşadığını belirten Haddad, "Her şey pahalı, geçim sıkıntısı yaşayan insanların sayısı arttı. En son IMF'nin açıkladığına göre Mısır'da fakirlik oranı yüzde 64 civarında. Bunun sebebi, Sisi'nin ülkedeki kaynakları boş yere harcamasıdır. Yeni bir başkent inşa edeceğini söyleyerek boş yere para harcıyor. Bu iş için şu ana kadar ne kadar harcandığı hakkında hiçbir bilgi yok. Milyarlar harcadığı söyleniyor. Bunu yapmasının sebebi ise Irak'taki 'Yeşil Bölge' gibi bir yer inşa ederek kendisini ve ordu komutanlarını korumaya almaktır. İnsanlardan uzak ve korunaklı bir yer inşa etmeyi hedefliyor. Yani herhangi bir ayaklanmada halkın kendilerine ulaşamaması için bir korunak inşa ediyor. Bu zihniyet, Prens Zayid ve Prens Selman'ın zihniyetidir." dedi.

"7 yıl süre zarfında Mısır'da görülmemiş bir yolsuzluk yaşandı"

Söz konusu bölge için inşaat çalışmalarına başlandığını ancak tam olarak ne yapılmak istendiğinin bilinmediğini dile getiren Haddad, "Bununla ilgili ne projeler açıklanmış ne de haritalar gösterilmiş. Aynı zamanda bu bölgenin altında tamamıyla tünellerden oluşan yeni bir şehir de inşa ediliyor. Fakirlik Mısır'da bu düzeyde iken kalkıp böyle bir şey yapmanın amacı nedir? İnsanlar ağızlarına bir lokma atamazken bunlar taşlara para harcıyor. Bu durum Mısırlı bir aktivist tarafından ortaya çıkarıldıktan sonra Sisi kalkıp 'Evet doğrudur, saraylar inşa ediyoruz' diye küstah bir açıklama yapıyor. İşte bu zihniyet cunta zihniyetidir. Halkın yüzde 64'ü fakirlik yaşarken sen sefih bir şekilde harcamalar yapıyorsun. Bunlar hem yapıyor hem hiçbir şeyden utanmıyorlar. 43 milyar Cüneyh borcunuz varken saraylar yapmak için mevcut borcu 120 milyara çıkarıyorsunuz.  Sadece Sisi döneminde 6 tane büyük hapishane inşa edildi. Bu 7 yıl süre zarfında Mısır'da görülmemiş bir yolsuzluk yaşandı. Eğer aralarına girme imkânınız olursa halkın, benim anlattıklarımdan daha korkunç sıkıntılarla boğuşmakta olduğunu görürsünüz." diye konuştu.

"Muhammed Mursi başa geldikten hemen sonra darbe girişimleri başladı"

Haddad, "Mursi yaptıklarıyla iç ve dış mihrakları çok korkutmuştu. Çünkü Muhammed Mursi, tüm yolsuzlukların önünü kesmeye başlamıştı. Yine adalet ve özgürlük açısından birçok adımlar atmıştı. Adalet ve özgürlüğün olduğu bir yerde yolsuzluğun olması mümkün değildi. Mursi, Mısır'ı bir yıl içerisinde bambaşka bir Mısır'a çevirmişti. İşte darbecilerin korktuğu şey de adaletin sağlanarak yolsuzluğun bitirilmek istenmesiydi. Eğer yolsuzluklar hakkında soruşturmalar devam etmiş olsaydı ordudakiler sıranın onlara geleceğini biliyorlardı. Aslında darbe girişimleri, Mursi başa geldikten hemen sonra başlamıştı. Daha seçimlerin başında bile Eski Hava Kuvvetleri Komutanı olan, aynı zamanda da siyasetçi Ahmet Şefik'i destekliyorlardı. Onun kazanması için hileler ve komplolar düzenliyorlardı. Tüm bunları yaptıktan sonra Muhammed Mursi'nin kazandığını gördüklerinde deliye döndüler. 23 Haziran'da Muhammed Mursi'nin kazandığı duyurulduktan sonra 30 Haziran'da Cumhurbaşkanı oldu. İlk darbe girişimi de ağustos ayında gerçekleşti. Ağustos ayından sonra darbe için her fırsatı değerlendiriyorlardı. Korkunç komplolar düzenleyerek Muhammed Mursi'yi son girişimde devirmeyi başardılar." şeklinde konuştu.

"Hüsnü Mübarek döneminde yolsuzluğa alışanlar Mursi döneminde barınamayacaklarını anlayınca israil başta olmak üzere BAE, Suudi Arabistan ve Amerika ile birlikte darbe yaptılar"

Darbeden önce Mısır ordusunun en büyük gayesinin sınırlarını siyonistlerden korumak olduğunu ancak darbe sonrasında ise ordunun tamamıyla Müslüman Kardeşlere düşman kesildiğini hatırlatan Haddad, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Askerleri bir yıl boyunca Müslüman Kardeşlere düşman etmek için özel bir çaba sarf ediyorlardı. Askerlerin ailelerine bu yönde baskılar yapıyorlardı. Halkın kaynaklarıyla geçinen ordu, sivil ve seçilmiş bir cumhurbaşkanı yönetiminde bu yolsuzluklarına devam edemezdi. Onlar yolsuzluklarını ancak kendilerinden biri başta olursa yapabilirlerdi. Ahmet Şefik'i de bu yüzden getirmek istiyorlardı. Onların yolsuzlukları ortaya çıkmasın diye bir yıl boyunca darbe girişimlerine devam ettiler. Mübarek döneminden kalan bütün şirketler orduyu desteklemeye devam etti. Onlar da zaten bu yolsuzluklardan istifade ediyorlardı. Bu şirketler ordunun paralarını akladığı kurum ve kuruluşlardı. Ordu generallerinin Mısır halkından kaçırdıkları milyarları dışarıya çıkaran aracılardı. O paralarla İsviçre, Amerika gibi diğer Batılı ülkelerde yatırımlar yapıyorlardı. Ama kendi ülkelerindeki halk geçim kaynağı olmadan hayata tutunmaya çalışıyordu. Amerika vatandaşı olan Muhammed Sultan adında bir Mısırlı, Amerika'nın baskısıyla dönemin Başbakanı Hazim Biblavi tarafından serbest bırakıldı. Muhammed Sultan, Amerika'ya döndükten sonra cuntacılar aleyhine dava açtı. Mahkeme kararıyla Mısır'daki bazı yöneticiler bu gence tazminat ödemek zorunda kaldı. Yani o yöneticilerin Amerika'da şirketleri vardı. Mübarek döneminden kalma yolsuzluğa alışmış bu kişiler Mursi döneminde barınamayacaklarını anlayınca hep birlikte Mursi'yi devirme girişimlerine başladılar. israil başta olmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Amerika tarafından kendilerine verilen milyarlara karşı oturup bekleyemezlerdi.

"Mursi'ye karşı Sisi'nin yanında duranlar ne denli bir hata yaptıklarını anladılar"

Mısır'da halkın içerisinde bazı kimseler Sisi geldikten sonra Mısır'ın cennete döneceğini düşündüklerini ancak şu anda hiç kimsenin Sisi'nin ismini dahi anmak istemediklerini belirten Haddad, "Mursi'nin devrilmesiyle Mısır, eski günlerinden daha kötüye geriledi. Bugün Mısır halkı, Sisi ve ordudan tamamıyla umudunu kesmiş durumda. Darbe zamanında Sisi ve ordunun yanında tavır alan bütün muhalefet, bazı İslami parti ve yapılar şu anda ya baskı altında ya da fertleri hapishanelerde. Hepsi Cumhurbaşkanı Mursi'ye karşı durmakla ne denli bir hata işlediklerini görüyorlar. Bu durumda Mısır'da herhangi bir seçim yapılması mümkün değil. Necmettin Erbakan Hoca Mısır'a ziyaret gerçekleştirdiğinde bir gazeteci kendisine, 'Sizin ülkenizde seçimlerde hile var mı?' diye soru yöneltiyor. Erbakan Hoca da 'Tabi seçimlerimizde hileler var. Bir kişi birkaç kişinin kimliğini kullanarak oy veriyor.' diye cevap veriyor. Gazeteci de Hoca'ya 'Bu hile sayılmaz. Mısır'da seçimler yapıldıktan sonra sandıklar götürülüp başka sandıklarla değiştiriliyor. Sizde de böyle bir şey var mı?' diye tekrar soruyor. Bu yüzden Mısır'da seçim diye bir şey olamaz. Çünkü zaten halk kimi seçse de onlar istediği kişiyi kazanmış gösteriyor. Müslüman Kardeşler bir oyunu bile korumak için büyük fedakârlık gösteriyordu. Sadece bir milletvekili meclise girebilsin diye canları pahasına mücadele ediyorlardı. Bunlar seçimlerde hile yapma konusundan uzmanlaşmış bir çetedir. Çünkü yıllardır bu tür hile ve desiselerle yaşıyorlar. Tek başarılı oldukları şey budur. Başka hiçbir başarı gösteremezler." ifadelerini kullandı.

"Sisi ve avanelerini ülke yönetiminden çıkarmadığımız sürece hiçbir rahat yüzü göremeyiz"

Haddad, "Mısır'da hile karışmayan tek seçim Muhammed Mursi'nin seçildiği dönemdir. Devrimden sonra 5 seçim gerçekleşti. Bu 5 seçimin tamamını Müslüman Kardeşler kazandı. Ordu hile yapmadan yaşayamaz. 2022 yılında Mısır'da yine seçimler olacak. Tabi ki Sisi kazanacak. Çünkü zaten onun karşısına çıkacak kimse yok. 2018 yılında yapılan seçimlerde kimse karşısına çıkamadı. Sisi'ye karşı aday olacağını açıklayan birisini getirdiler. O da oyunu Sisi'den yana kullanacağını duyurdu. O seçimlere katılan seçmen sayısı 1-2 milyondu. Şu anda 50 milyonun üzerinde seçmen var. O gidenler de zaten ordudan beslenen kimselerdir. Bu yüzden önümüzdeki seçimlerden hiçbir beklentimiz yoktur. Sisi ve avanelerini ülke yönetiminden çıkarmadığımız sürece hiçbir rahat yüzü göremeyiz." dedi.

"İhvan-ı Müslimin'i DAİŞ'ten daha tehlikeli görenler öncelikle Müslümanlara verdikleri zarara baksınlar"

İslam İş birliği Teşkilatı Sözcüsü Yusuf Useymin'in Müslüman Kardeşler hakkında "İhvan-ı Müslimin DAİŞ' ten daha tehlikelidir" şeklindeki açıklamasına tepki gösteren Haddad, şöyle konuştu:

Açıklaması pek de önemsenecek bir şey değil ama bu şahsı oraya getiren zihniyetin kim olduğu önemlidir. Bu teşkilat, 58 İslam ülkesini bir araya getirerek toplantılar düzenliyor. İslami değerlere sahip insanların toplandığı bir ortama böyle bir sözcü getirenlerin aklından, mantığından, fikrinden ve düşüncesinden şüphe edilir. Böyle bir şeyi söyleyen ne İhvan'ı ne de DAİŞ'i tanıyamamıştır. Bu şahsın cehaleti bile kendisinden daha iyidir. Bunu sözcü yapanlar bildiğiniz üzere Suudi Krallığıdır. Bu teşkilatın Müslümanlar dışında uğraştığı hiçbir sorunu kalmamıştır. O kadar sorun sıkıntı varken Müslümanların kendi içerisinde mesnetsiz şeylerle uğraştırılmaları büyük bir cehalet ve körlükten başka bir şey değildir. İhvan-ı Müslimin'i bu şekilde vasıflandıranlar öncelikle Müslümanlara verdikleri zarara baksınlar. Dünyadaki bütün İslami ve gayri İslami yapılar İhvan'ın nasıl bir yapı olduğunu iyi biliyor. İhvan'ın İslam ümmeti için ne denli fedakârlıklar yaptığını herkes biliyor. İhvan, Filistin'deki mücadeleyi başlatan yapıdır. Bunu zamanın Mısır Genelkurmay Başkanı kendi diliyle itiraf etmektedir. Tarih satırları buna şahittir. İhvan-ı Müslimin, Filistin'de mücadele ettiği dönemde 6 Arap ülkesi Filistin sınırları içerisindeydi. israil'in saldırıları sonucu bu ülkeler oradan çıkmak zorunda kaldı. İhvan'ın gençleri israile karşı verdikleri mücadelede zafere ulaştılar. Suudi Arabistan da bu kaçan ülkelerden biriydi.

"İhvan için böyle sözler söyleyen birinin İslam İş Birliği Teşkilatı sözcüsü yapılması bizleri çok üzmüştür"

Cemal Abdunnasır'ın, İhvan'ın desteğiyle başa geldiğini ancak ordu zihniyetinden dolayı olayın ihanetle sonuçlandığını söyleyen Haddad, "Bu ihanet sonucu 1967 yılında Mısır'daki tüm İhvan üyeleri zindanlara atıldı. Ezher arşivi İhvan'ı İslam ümmetinde uyanışa vesile olabilecek bir yapı olarak tanımlanıyor. İhvan'ın önde gelen isimlerinden Hasan El Benna, Seyyid Kutup ve Şeyh Karadavi gibi zatların fikir ve düşünceleri, İslam ümmeti içerisinde yeni bir uyanışa vesile olacak ve Müslüman gençliğin İslami edep üzerine yetiştirecektir inşallah. Bunlar, İslam ümmetinin ilminin kalbi olan Ezher Üniversitesi'nin arşivinde yer alıyor. İslam ümmetinin önde gelen büyük âlim, lider ve müfekkirelerinin, İhvan hakkında neler söylediği ortadadır. Suudi Arabistanlı âlim Şeyh İbn-i Baz ve Mısır'ın önde gelen âlimlerinden Muhammed Şaravi gibi âlimlerin ihvan hakkında neler söylediğine bakabilirsiniz. İslam ümmetinin bu kadar öncüleri ve liderlerinin İhvan hakkındaki görüşleri belliyken daha kim olduğu bilinmeyen bir şahsın sözleri önemsenmeyecek kadar boştur. Demek ki Suudi Arabistan kendi âlimlerinin görüşlerini hiçe saymaktadır. Aslında Suudi'nin İslam'la hiçbir alakası yoktur. Bunlar kutsal topraklara laiklik getirmek istiyorlar. İslam için fedakârlıktan çekinmeyen Müslüman Kardeşler hakkında bu sözleri söyleyen bir kimsenin İslam ümmetine mensup olması ve böyle birinin İslam İş Birliği Teşkilatı sözcüsü yapılması bizleri çok üzmüştür." diye konuştu.

"Mısır'ın Libya'ya müdahalesi büyük bir yanlış olur"

Mısır'ın Libya'ya girmesi ve Türkiye ile karşı karşıya getirilmek istenmesi meselesini de değerlendiren Haddad, son olarak şöyle konuştu:

"Mısır'ın başı Nahda Barajı, Coronavirus ve Sina Yarımadası gibi sorunlarla beladayken Türkiye ile karşı karşıya getirilme çabaları, Mısır'ı ateşe atmaktan başka bir şey değildir. Mısır'ın Akdeniz'e sınırı yaklaşık bin kilometredir. Şu anda sınırların nasıl korunacağıyla ilgili sorunlar yaşanırken Mısır'ın, Libya'ya girmesi ile ilgili bir düşünce söz konusu olamaz. Mısır'ın Libya'ya müdahalesi büyük bir yanlış olur." (İLKHA)







Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar