Mustazaflar Cemiyeti: "Şeyh Said örnek bir dava adamıdır"

​Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi, şehadetinin 95'inci yılı münasebetiyle Şeyh Said ve 46 yâreni için bir mesaj yayımladı.

Ekleme: 29.06.2020 18:09:20 / Güncelleme: 29.06.2020 18:32:41 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için 

Şehid Şeyh Said ve 46 dava arkadaşının 95. şehadet yıldönümlerinde bir mesaj yayımlayan Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi, onun büyük bir dava adam, örnek alınacak bir mücahit olduğuna işaret etti.

"Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor." (İbrahim/42)" ayetine atıfla başlanılan mesajda, tarihin elbette ki, birçok acı hadiseye tanıklık ettiği belirtildi.

Nice mustazaf milletin, zalimlerin sultası altında ezildiği, kıyımdan geçirildiği, tehcir edildiği belirtilen açıklamada, ancak zalimin zulmüyle âbâd olamadığı vurgulandı.

Açıklamada, "Firavunların, Nemrutların, Karunların akıbeti bu yönüyle ibretlerle doludur. Yine yakın çağ zalimleri de benzer bir şekilde zelil olmuştur. Enver Sedat, Saddam, Kaddafi gibi zalimler de muadillerinin akıbetine duçar olmuştur." denildi.

Açıklamada, "Hak ve batıl mücadelesi hayat var oldukça devam ettiği için maalesef tarih, süreç içerisinde çok defa tekerrür etmiştir. Bu anlamda insanlık, 95 yıl önce bugün de elem veren bir hadiseye tanıklık etmiştir. Müslüman bir milletin öncüleri, rehberleri acımasızca katledilmiştir. Ağıtların yüreklerden kopup, dizlerin dövüldüğü bugünde Şeyh Said Hazretleri ve 46 yareni darağacına çıkartılmıştır." ifadelerine yer verildi.

"Şeyh Said, zalimin zulmüne rıza göstermemiş 'değersiz dallarda asılmaya perva' etmemiştir"

"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. (Bakara/154)" ayetinin hatırlatıldığı açıklamada, şöyle denildi:

Yüce bir davaya baş koyan, Allah ve dini için mücadele eden Şeyh Said, tıpkı selefleri gibi zalimin zulmüne rıza göstermemiş ve bu uğurda 'değersiz dallarda asılmaya perva' etmemiştir. 29 Haziran 1925'te şehitler kervanına katılan peygamber varisi âlimler, Rablerinin huzuruna alınları açık, pak kanlarıyla çıkmıştır.

Şehadet yüce bir mertebededir. Bu mertebeye ulaşan muhakkak ki muzafferdir, asla kaybeden değildir. Zalimler zahiren kazandıklarını düşünse de ölüm bir gün onları muhakkak saracak ve en acı şekilde kendisini onlara hissettirecektir. Züntikam olan Allah, zalimden intikam alacaktır. Zillet, onlar için kaçınılmaz sondur.

"Şeyh Said kıyamı, sonuçları itibariyle sonraki nesillere önemli mesajlar vermektedir"

Aradan geçen 95 yıl acıyı unutturmadığı gibi, ders ve ibretlerle dolu bir mirası da bıraktığı ifade edilen açıklamada, "Şeyh Said kıyamı, sonuçları itibariyle sonraki nesillere önemli mesajlar vermektedir. Şehadet, dost-düşman ve ihanet kavramları yeni anlamlar yüklenmiştir. Bu acı hadise bizlere bir kez daha ittihadın ne denli önemli olduğu da göstermiştir. Müslümanlar için birlik demek güç ve kuvvet, parçalanmışlık ise zayıf düşmek demektir. Davada muvaffakiyet, somut netice buna bağlıdır. Elbette ki mü'min hak ve hakikat üzere kaldıkça ve rıza-i ilahiyi arzuladıkça her hâlükârda muzafferdir." diye belirtildi.

"Şeyh Said Hazretleri kıyam meşalesini yakmış ve kendinden sonrakilere devretmiştir"

Açıklamada, "Zulme rıza göstermemek Hüseyni bir tavırdır. Bu manada Şeyh Said Hazretleri kıyam meşalesini yakmış ve kendinden sonrakilere devretmiştir. Hayatın her alanında zulme karşı durmak, mazlumun yanında yer almak, güçlünün değil zayıfın hukukunu gözetmek dava erleri için ana gaye olmalıdır. Güçlü mevcudiyet ve nüfuzuna, dünyalık maddi imkânlarına rağmen kendini bütünüyle Allah'a, hak ve hakikate adamış Şehid Şeyh Said, günümüzün ve yarının İslam gençliği için büyük bir örnek ve önderdir." ifadelerine yer verildi.

Şeyh Said Efendi'nin, İslam ve onun kutsallarına savaş açılmasına, mazlum bir milletin uğradığı haksızlığa rıza göstermediği, şahid olduğu zulme karşı, imanın gereği olarak kıyam ettiğine  dikkat çekilen açıklamada, "Hiç şüphesiz ki tıpkı ceddi Hazreti Hüseyin gibi gelecek nesillere çığır açmıştır. Onun göstermiş olduğu bu haklı mücadele sonrakilere de emsal olmuştur. Bu dava, en iyilerin feda olduğu bir davadır. En iyilerimiz feda olmalı ki arkadan gelenler daha güçlü ve emin adımlarla yürüyebilsin." denildi.

"Müslüman milleti, Şeyh Said Hazretleri ve dahi Bediüzzaman Said-i Nursi'nin kabir yerlerinin bir an evvel ortaya çıkarılmasını istemektedir"

Açıklamanın sonunda şunlara dikkat çekildi:

"Evet, aradan 95 yıl geçmiştir, ancak hâlâ Şeyh Said Efendiye savaş devam etmektedir. Müslüman Türkiye toplumunun sahiplendiği, saygı ve sevgi gösterdiği bu muhterem zatın kabir yerinin açığa çıkarılmak istenmemesi bu savaşın devam ettiğini göstermektedir. Tabi bu savaş şeyh Said'in hala ne kadar etkin bir güç olduğunu da göstermektedir ki, kabirdeki mevcudiyetinden dahi korkulmaktadır. Bu, izahatı yapılamayan nasıl bir kin, nasıl bir düşmanlıktır. Bir kez daha ifade ederiz ki; Türkü ile Kürdü ile bu toprakların Müslüman milleti, Şeyh Said Hazretleri ve dahi Bediüzzaman Said-i Nursi'nin kabir yerlerinin bir an evvel ortaya çıkarılmasını istemektedir. Ülkeyi idare edenler behemehâl bu talebin gereğini yerine getirmelidir.

Bu münasebetle şehadetinin 95. Yılında Şeyh Said Hazretleri ve 46 dava arkadaşını bir kez daha rahmetle anıyoruz. Ruhlar şad, mekânları cennet-i âlâ olsun." (İLKHA)

 

 

Mustazaflar Cemiyeti Genel Merkezi şehadetinin 95'inci yılı münasebetiyle Şeyh Said ve 46 yâreni için yayımladığı mesajın tamamı şöyle:

"Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor." (İbrahim/42)

Tarih elbette ki, birçok acı hadiseye tanıklık etmiştir. Nice mustazaf millet, zalimlerin sultası altında ezilmiş, kıyımdan geçirilmiş, tehcir edilmiştir. Ancak zalim zulmüyle âbâd olamamıştır. Firavunların, Nemrutların, Karunların akıbeti bu yönüyle ibretlerle doludur. Yine yakın çağ zalimleri de benzer bir şekilde zelil olmuştur. Enver Sedat, Saddam, Kaddafi gibi zalimler de muadillerinin akıbetine duçar olmuştur.

Hak ve batıl mücadelesi hayat var oldukça devam ettiği için maalesef tarih, süreç içerisinde çok defa tekerrür etmiştir. Bu anlamda insanlık, 95 yıl önce bugün de elem veren bir hadiseye tanıklık etmiştir. Müslüman bir milletin öncüleri, rehberleri acımasızca katledilmiştir. Ağıtların yüreklerden kopup, dizlerin dövüldüğü bugünde Şeyh Said Hazretleri ve 46 yareni darağacına çıkartılmıştır.

"Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız." (Bakara/154)

Yüce bir davaya baş koyan, Allah ve dini için mücadele eden Şeyh Said, tıpkı selefleri gibi zalimin zulmüne rıza göstermemiş ve bu uğurda değersiz dallarda asılmaya perva etmemiştir. 29 Haziran 1925'te şehitler kervanına katılan peygamber varisi âlimler, Rablerinin huzuruna alınları açık, pak kanlarıyla çıkmıştır.

Şehadet yüce bir mertebededir. Bu mertebeye ulaşan muhakkak ki muzafferdir, asla kaybeden değildir. Zalimler zahiren kazandıklarını düşünse de ölüm bir gün onları muhakkak saracak ve en acı şekilde kendisini onlara hissettirecektir. Züntikam olan Allah, zalimden intikam alacaktır. Zillet, onlar için kaçınılmaz sondur.

Aradan geçen 95 yıl acıyı unutturmadığı gibi, ders ve ibretlerle dolu bir miras da bırakmıştır. Şeyh Said kıyamı, sonuçları itibariyle sonraki nesillere önemli mesajlar vermektedir. Şehadet, dost-düşman ve ihanet kavramları yeni anlamlar yüklenmiştir. Bu acı hadise bizlere bir kez daha ittihadın ne denli önemli olduğu da göstermiştir. Müslümanlar için birlik demek güç ve kuvvet, parçalanmışlık ise zayıf düşmek demektir. Davada muvaffakiyet, somut netice buna bağlıdır. Elbette ki mü'min hak ve hakikat üzere kaldıkça ve rıza-i ilahiyi arzuladıkça her hâlükârda muzafferdir. 

Zulme rıza göstermemek Hüseyni bir tavırdır. Bu manada Şeyh Said Hazretleri kıyam meşalesini yakmış ve kendinden sonrakilere devretmiştir. Hayatın her alanında zulme karşı durmak, mazlumun yanında yer almak, güçlünün değil zayıfın hukukunu gözetmek dava erleri için ana gaye olmalıdır. Güçlü mevcudiyet ve nüfuzuna, dünyalık maddi imkânlarına rağmen kendini bütünüyle Allah'a, hak ve hakikate adamış Şehid Şeyh Said, günümüzün ve yarının İslam gençliği için büyük bir örnek ve önderdir.

Şeyh Said Efendi, İslam ve onun kutsallarına savaş açılmasına, mazlum bir milletin uğradığı haksızlığa rıza göstermemiş, şahid olduğu zulme karşı, imanın gereği olarak kıyam etmiştir. Hiç şüphesiz ki tıpkı ceddi Hazreti Hüseyin gibi gelecek nesillere çığır açmıştır. Onun göstermiş olduğu bu haklı mücadele sonrakilere de emsal olmuştur. Bu dava, en iyilerin feda olduğu bir davadır. En iyilerimiz feda olmalı ki arkadan gelenler daha güçlü ve emin adımlarla yürüyebilsin.

Evet, aradan 95 yıl geçmiştir, ancak hâlâ Şeyh Said Efendiye savaş devam etmektedir. Müslüman Türkiye toplumunun sahiplendiği, saygı ve sevgi gösterdiği bu muhterem zatın kabir yerinin açığa çıkarılmak istenmemesi bu savaşın devam ettiğini göstermektedir. Tabi bu savaş şeyh Said'in hala ne kadar etkin bir güç olduğunu da göstermektedir ki, kabirdeki mevcudiyetinden dahi korkulmaktadır. Bu, izahatı yapılamayan nasıl bir kin, nasıl bir düşmanlıktır. Bir kez daha ifade ederiz ki; Türkü ile Kürdü ile bu toprakların Müslüman milleti, Şeyh Said Hazretleri ve dahi Bediüzzaman Said-i Nursi'nin kabir yerlerinin bir an evvel ortaya çıkarılmasını istemektedir. Ülkeyi idare edenler behemehâl bu talebin gereğini yerine getirmelidir.

Bu münasebetle şehadetinin 95. Yılında Şeyh Said Hazretleri ve 46 dava arkadaşını bir kez daha rahmetle anıyoruz. Ruhlar şad, mekânları cennet-i âlâ olsun.

MUSTAZAFLAR CEMİYETİ GENEL MERKEZİ

 



İlgili Haberler