HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Güvenlik Soruşturmaları Yasası, sel felaketleri ve tedbirler, ekonomideki yapay gelişmeler ve küresel salgına karşı alınması gereken tedbirlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yetkiliklerin, sel felaketi ve deprem öncesi yeterince tedbir almayışlarını eleştiren Sağlam, İstanbul’da ve Bursa’da yaşanan sel felaketinde hayatını kaybedenlere taziyesini yinelerken, "Afetzede vatandaşların mağduriyetleri giderilerek yaraları sarılmalıdır" dedi.
"Ekonomik İstikrar Kalkanı" paketleriyle birlikte ekonomideki yapay gelişmeleri değerlendiren Sağlam, paketlerin reel ekonomiden ziyade bankacılık sektörünü desteklediğini ifade ederek, reel sektörün yine ihmal edilerek, bankacılık sektörüne bağımlı ve mecbur bırakıldığına dikkat çekti.
Güvenlik Soruşturmaları Yasası
AYM’nin iptali sonrasında yeniden Meclis'e sunulan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi, İçişleri Komisyonu’nda kabul edilmesini değerlendiren Sağlam, "Teklif her ne kadar güvenlik soruşturmasını istihbarat, emniyet, askeriye, adliye gibi gizlilik dereceli birimler için öngörmekteyse de, gizlilik dereceli birimler teklifte netleştirilmediği için tüm kamu görevlerinin bu kapsama dâhil edilmesinin önünde bir engel yoktur. Nitekim uygulamada gizlilik dereceli olmayan kamu kurumlarının mühendis ve hizmetli sınıflarında çalışacaklara dahi gizlilik dereceli birim olduğu gerekçesiyle güvenlik soruşturması yapılmaktadır." dedi.
"Parlamentodaki tüm gruplar bu hukuksuzluğu yasallaştırmamalıdırlar"
Yasanın fayda sağlamayacağına dikkatleri çeken Sağlam, "Teklifte hukukun evrensel ilkelerinden ve anayasal bir ilke olan suçun şahsiliği ilkesi göz ardı edilmektedir. Delil ve ispattan uzak iltisak ve irtibat sözcükleri, yeni güvenlik soruşturması uygulamasının da ruhunu oluşturmaktadır. Sıhri hısımlığı dahi soruşturmaya tabi tutan bir yasa memlekete fayda sağlamayacaktır. Babasının suçu nedeniyle evladı dahi cezalandırmayan bir medeniyetimiz varken kayınbabasının suçuyla damadı cezalandıran bir anlayış memlekete adalet getirmez. Temel gaye adaletin ikamesi olmalı iken, hukuksuzluğu yasalaştırmak, siyasetin olması gereken maksadına aykırıdır. Bu anlamda Devlet Memurları Kanunu, Ceza Kanunu ile diğer ilgili mevzuat, kamu hizmetini yapabilecekler ile yapamayacakları açık bir şekilde belirtmiştir. Bu hususta ayrıca bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Bu anlamda parlamentodaki tüm gruplar, güvenlik soruşturmalarına ilişkin kanun teklifine aklıselimle yaklaşmalı ve hukuksuzluğu yasallaştırmamalıdırlar." ifadelerini kullandı.
Sel felaketleri ve tedbirler
Yaşanan sel felaketlerine ilişkin de görüşlerini sunan Sağlam, "Geçtiğimiz hafta yaşanan sel felaketlerinde vefat eden aynı aileden 5 vatandaşımıza ve İstanbul’da vefat eden mülteci kardeşimize Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabırlar diliyoruz. Bunun yanında selden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Tarım arazilerinin yanı sıra işyerlerini ve konutları basan su ve çamur nedeniyle vatandaşlarımız büyük maddi zarara uğramıştır. Bursa’da dere yatağında uzun süredir biriken kir, kum ve diğer birikintinin temizlenmemiş olması ve sel ihtimaline karşı halkın önceden uyarılmaması taşkına davetiye çıkarmıştır. İstanbul’daki sel felaketinin de son on yılda imara açılmış dere yataklarındaki konut ve işyerlerinde yaşandığı görülmüştür." dedi.
"Afetzede vatandaşların mağduriyetleri giderilerek yaraları sarılmalıdır"
Afetlerden önce alınması gereken tedbirlere ilişkin görüşlerini beyan eden Sağlam, "DSİ de kent merkezlerindeki çarpık yapılaşmanın sel felaketlerini tetiklediğini raporlamıştır. Yaşanan her felaketin ağır can ve mal kaybına neden olması, yeteri kadar ders çıkarılmadığını göstermektedir. Yapılması gereken, doğayı anlayıp doğaya uygun yaşamaktır. Depremden sonra en çok can ve mal kaybı sel felaketlerinde görülmektedir. Türkiye’de taşkınlar yıllık 150 milyon dolar zarara sebep olurken, taşkınlardan korunmaya yönelik yatırımların tutarı ise 30 milyon dolar civarındadır. İvedilikle afet risk haritaları oluşturularak kontrol edilebilecek riskleri minimize edecek projeler hayata geçirilmeli, kontrol edilemeyecek alanlarda yerleşime izin verilmemelidir. Binaların altındaki sığınakların ve Risk altındaki alanlarda bodrum katlarının ikamet amaçlı kullanımı sonlandırılmalı, bilinçlendirme ve denetim çalışmaları sıkılaştırılmalıdır. Diğer yandan vatandaşların mağduriyetleri giderilerek yaraları sarılmalıdır." ifadelerini kullandı.
Ekonomideki yapay gelişmeler
‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ paketlerini değerlendiren Sağlam, "Kamuoyuna ‘müjdeli haber’ olarak duyurulan ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ paketlerinin reel ekonomiden ziyade bankacılık sektörünü desteklediği anlaşılmıştır. Reel sektör yine ihmal edilmiş, bankacılık sektörüne bağımlı ve mecbur bırakılmıştır. Paket öncesi düşük faizli taşıt, konut, seyahat, tatil ve lüks ihtiyaç kredileri öne çıkarılmıştır. Faizli borç içeren bu paketlerin sadra şifa olması mümkün değildir. Piyasalarda geçici bir iyimserlik oluşturmuş ise de halka faizi dayatmıştır. Son süreçte tam 780 bin kişi ömründe ilk defa borçlanmak suretiyle faizli kredilere bulaştırılmıştır." dedi.
"Üretici ve yatırımcı faizsiz kredilerle desteklenmeli, aracı kurum ve bankalar aradan çıkarılmalı"
Sağlam, ekonomiye ilişkin değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Bu nedenle reel sektörün sorunları yerinde saymış, istihdam azalmış, işsizlik artmıştır. MB’nın para basımı ve faiz indirimleriyle piyasalara suni sıcak para akışı sağlanmıştır. Sonuçta konut ve otomobil piyasasının yüzde 40 ile 70 oranında artması nedeniyle enflasyonun ateşi yükselmiştir. Açıktır ki yapılması gereken bu değildir. Üretici ve yatırımcı faizsiz kredilerle desteklenmeli, aracı kurum ve bankalar aradan çıkarılmalıdır. Bankalara faiz gelirleri olarak dönen destekler, yatırımcı ve üreticiye vergi, sigorta ve istihdam desteği olarak aktarılmalıdır. Böylece üretim, yatırım ve istihdam artacak, maliyetler, işsizlik ve enflasyon düşecektir. Ekonomik sömürü, sıkıntı ve krizlerin temel nedeni olan faiz terk edilerek alın teri, emek ve üretimi merkeze alan bir ekonomi modeli geliştirilmelidir."
"Salgına karşı daha fazla tedbir alınmalıdır"
1 Haziran tarihi itibarıyla başlayan normalleşme sürecinde özellikle bazı bölgelerde Coronavirus vakalarında ciddi anlamda artış gösterdiğine dikkat çeken Sağlam, "Bu artış vatandaşlarımızın tedavisinde gecikmelere ve salgının kontrolsüz bir şekilde yayılmasına neden olmaktadır. Özellikle doğu ve güneydoğu illerinde artan vakalara karşın sağlık hizmetinin yetersiz kalması ile yataklı tedavi kurumlarının kapasite yetersizliği vatandaşlarımızı tedavi olabilmek için başka illere gitmek zorunda bırakmaktadır. Salgın ile mücadele sürecinde ortaya çıkan bu tablo, sağlık yatırımlarının bölgeler arası farkını da ortaya koymuştur." dedi.
"Bölgedeki il ve ilçe devlet hastaneleri, ihtiyaca cevap verememiştir"
Doğu illerinde tedbirlerin yetersizliğine dikkatleri çeken Sağlam, "Bu yönüyle belirtilen bölgelerin nüfus yoğunluklarına oranla kamu hastane yatak kapasitesi batı illerine kıyasla çok düşük kalmıştır. Yeni kurulan şehir hastanelerinin bölgesel dağılımına bakıldığında doğu illerinin bundan nasibini almadığı görülmektedir. İl ve ilçe devlet hastaneleri, ihtiyaca cevap verememiş, alt yapı neredeyse çökmüştür. Bu realite, doğu illerimizde ihtiyaca cevap verebilecek sayıda yataklı tedavi kurumu ihtiyacını da gün yüzüne çıkarmıştır. Doğu illerimizde salgınla mücadelenin başarılı olabilmesi için devlet-vatandaş dayanışması çerçevesinde daha kapsamlı tedbirler zorunlu hale gelmiştir." ifadelerine yer verildi. (İLKHA)