Aydın: “Ayasofya’nın cami olarak açılması İstanbul’un İslam şehri olduğunu tescilleyecek"

İstanbul’un fethi ile birlikte 1934 yılına kadar cami olarak hizmet veren Ayasofya’nın, yeniden eski misyonuna dönüştürülmesi tartışmaları son günlerde gündemdeki yerini koruyor.

Ekleme: 19.06.2020 13:45:05 / Güncelleme: 19.06.2020 14:17:22 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Cami olarak ibadete açılması ile ilgili gündemdeki yerini koruyan Ayasofya hakkında İLKHA’ya açıklamalarda bulunan Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın, Ayasofya’nın cami olarak açılmasının İstanbul’un İslam şehri olduğunu tescilleyeceğini belirtti.

Prof. Dr. Mahmut Aydın, “Osmanlı fetih geleneğinde bir gayri Müslim beldesi fetih edildiğinde oradaki en büyük mabedin İslam mabedine dönüştürülmesi vardır.” dedi.

Ayasofya tarihçesiyle ilgili bilgi veren Aydın, “Ayasofya 360 yılında Büyük Kilise adıyla Konstantin (ilk Hristiyan imparatoru) tarafından yapılmış ancak daha sonra yıkılmıştır. 532-537 yılları arasında Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından yeniden inşa ettiriliyor. Konstantin ilk Hristiyan imparatoru olunca Roma’ya karşı İstanbul (o günkü adı Konstantinopolis) şehrini kuruyor ve burayı imparatorluğun merkezi yapıyor. Dolayısıyla imparatorluğun merkezi yapılan İstanbul’da da Hristiyanlığı ve imparatorluğun gücünü temsil etmesi için Ayasofya yapılıyor. Ayasofya ifadesi de daha sonra kullanılıyor. Jüstinyen tarafından yapıldıktan sonra İstanbul’un fethine kadar burası bir kilise (başkent mabetti) olarak kullanılıyor. Fatih’in İstanbul’u fethi ile birlikte 1 Haziran 1453’te ilk Cuma namazı Ayasofya’da kılınıyor. Burası kılıç hakkı olarak camiye dönüştürülüyor. Osmanlı fetih geleneğinde bir gayri Müslim beldesi fetih edildiğinde oradaki en büyük mabedin İslam mabedine dönüştürülmesi vardır. Çünkü fethedilen gayrim müslim bir beldenin Müslüman bir belde haline gelmesi için öncelikle oranın önceki kimliğinden çıkarılması ve bir Müslüman kimliğine büründürülmesi gerekir. Nitekim bundan dolayı gayri Müslimlerin en önemli mabetleri camiye çevrilmiştir. Dolayısıyla burayı bir Müslüman şehri bir İslam şehri haline getirmek için de sembolik anlamda burası camiye çevrilmiştir.” dedi.

“Boş bina nasıl müze oluyor doğrusu buranın sorgulanması gerekiyor”

Zaman içerisinde Ayasofya’ya birtakım ilaveler yapıldığını belirten Aydın, “Özellikle minareler üzerinden düşünürseniz. Şu anda Ayasofya’nın fotoğrafına baktığımız zaman özellikle minarelerinden dolayı dışarıdan cami olarak görüyoruz. İçine girdiğiniz zaman kilise gibi görünüyor. Fatih ile beraber burası camiye görüştürülüyor. Daha sonra 1934 yılında çıkan bir kanunla müzeye dönüştürülüyor ve 1935 yılından itibaren de günümüze kadar müze olarak kullanılıyor. Kültür Bakanlığının tanımına göre müze, tarihi eserleri tespit eden bilimsel yöntemleriyle açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sergileyen, eğitim programları aracılıyla tarihi eserler konusunda halkı bilinçlendirerek toplumun kültür düzeyini yükseltmeyi amaçlayan eğitim, bilim ve sanat kurumudur. Peki, Ayasofya böyle midir? Ayasofya’nın içerisinde herhangi bir tarihi eser var mıdır? Herhangi bir antika var mıdır? Boş bina nasıl müze oluyor doğrusu buranın sorgulanması gerekiyor. Özellikle Hristiyanların buranın müze olarak kalması için baskı yapmaları İstanbul’u bir İslam şehri olarak kabul etmeyip burayla ilgili emellerinin devam ettiği anlamını taşımaktadır. Ama Ayasofya’nın cami olması İstanbul’un bir Müslüman şehri ve Müslüman kimliği olduğunu tescil eder. Onun için tartışmalar var ama ben şunu açıkça ifade edeyim Müslümanım diyen bir insanın ‘hayır burası olduğu gibi kalsın burası cami olmasın’ deme lüksünün ben şahsen olmadığını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

“Eğer Ayasofya cami olmayacaksa o zaman Kurtuba’da kilise olmayacak”

Dinlerin sembollerle yaşadığını dile getiren Aydın, konuşmasının devamında şunları aktardı:

“Bir şehrin kimliğini oradaki temel semboller belirler. Ayasofya’nın cami olmasını itiraz edenler örneğin Kurtuba ile ilgili bir şey söylemiyor. Kurtuba Camii (İspanya'nın Cordoba şehrinde sonradan kiliseye çevrilmiş olan camidir) Endülüs Emevi döneminde birinci Abdurrahman zamanında başlayıp yaklaşık 10 yılda tamamlanan ve döneminde dünyanın en büyük camisi olan muhteşem bir eserdir. Ancak şu anda o camiye bakan hiç kimse onun cami olduğunu anlamaz çünkü o kadar değiştirilmiştir ki tam olarak bir kiliseye dönüştürülmüştür. İçine bir ‘Katedral’ (piskoposun devamlı olarak bulunduğu mekândır) koymuşlardır. Dolayısıyla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; eğer Ayasofya cami olmayacaksa o zaman Kurtuba’da kilise olmayacak.”

Camilerin sembol değeri olduğuna dikkat çeken Aydın, “Camiye ihtiyacımız mı var diyorlar. Ona bakarsak o zaman bugün Türkiye’deki camilerin yarısını yıkmamız lazımdır. Her yaptığımız şeyi ihtiyaç için mi yapıyoruz? Bunların sembolik değeri var. O şehrin nereye ait olduğunu kimliğinin nereye ait olduğunu gösteren mabetlerdir. Kaldı ki ben sağduyulu Hristiyanlarında buranın bir ibadet merkezi olmasını yadırgayacaklarını düşünmüyorum. Yadırgayanların ideolojik olarak baktığını, İstanbul’u bir Müslüman şehri olduğunu kabul etmediğini ve bu şehirle ilgili halen kafasında birtakım idealler taşıyan kimseler olduğunu düşünüyorum. Yapılış amacı mabet olan bir yerin mabet olarak kullanılması daha doğrudur. Kur’an-ı Kerimde bunun söylüyor. Onların mabedine dokunmayın çünkü orada Allah’ı zikrederler. Dolayısıyla sağduyulu bir Hristiyan’ında bunun içerisinde Allah’ın zikredilmesinden hoşlanacağı kanaatindeyim. Ama ideolojik bakıyorsa o zaman buna karşı çıkabilirler.” şeklinde konuştu. 

“Ayasofya’ya ne yapılacağına bu ülke insanları ve bu ülkeyi yöneten idareciler karar verecektir”

Konuşmasının devamında Aydın, “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini istemeyenlerin bir diğer argümanı ‘Burayı camiye çevirirsek batılılar ne der.’ Bir başkası ne der bizim için çok önemli olmamalıdır. Bu korkularımızı yenmemiz lazım. Bu korkuları yenemezsek o zaman başka konularla ilgili de bir şey yapma durumunda kaldığımızda acaba bize ne derler gibi ifadeler ortaya çıkabilir. Burası Müslüman bir beldedir. Türkiye Cumhuriyetine ait bir toprak ve eserdir. Bu esere ne yapılacağına bu ülke insanları ve bu ülkeyi yöneten idareciler karar verecektir. Onun için bir başkasının ne diyeceğine bakmamamız gerektiğini düşünüyorum." açıklamasında bulundu.

Aydın son olarak şunları söyledi: "Ondan sonra Mescid-i Aksa’ya ne yaparlar. Ya zaten yapacaklarını yapıyorlar. Mescid-i Aksa’nın altını oyuyorlar, istedikleri zaman Mescid-i Aksa’ya insanları sokmuyorlar. Yani Ayasofya müze tutulduğu zaman Mescid-i Aksa’yı koruyacaklar mı? Veya Yunanistan’da hangi cami ve ibadet merkezi var. Dolayısıyla Ayasofya’yı ziyaret eden Müslümanların orada namaz kılmanın keyfini yaşamalarının ben her şeyden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle bir duruş sergilenirse batılılar da hayran kalır Müslüman ülkeleri de hayran kalır. Yani kendi kimliğimizi kendi dokumuzu koruduğumuz ortaya çıkar. Ama ürkek davranıldığı zaman her zaman daha fazla üzerimize gelecekleri kanaatindeyim.”(İLKHA)





Haberin Videosunu İzle
İlgili Haberler İlgili Videolar