MÜZELİK ZİHNİYET!

Müze olarak kullanılan Ayasofya Camii'nin ibadete açılması konusu günlerdir gündemdeki yerini korurken. Bununla ilgili CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'ndan skandal bir açıklama geldi. CHP zihniyetinin Ayasofya'yı müzeye çevirdiği yetmiyormuş gibi Kaboğlu, Sultanahmet Camii'nin de müze olması gerektiğini söyledi. CHPli Kaboğlu'nun bu skandal açıklaması CHP siyasetine yönelik "müzelik zihniyet!" yorumlarına neden oldu.

Ekleme: 12.06.2020 07:05:22 / Güncelleme: 12.06.2020 07:11:12 / manşetler
Destek için 

Haber Merkezi

Müze olarak kullanılan Ayasofya Camii'nin ibadete açılması konusu günlerdir gündemdeki yerini koruyor. Bir asra yakındır Müslümanların hasretle ibadete açılmasını beklediği Ayasofya konusu CHP'yi fabrika ayarlarına döndürdü. CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Ayasofya'nın müze olarak kalması gerektiğini, bu yetmezmiş gibi Sultanahmet Camii'nin de müze olması gerektiğini söyledi. CHPli Kaboğlu'nun bu skandal açıklaması CHP siyasetine yönelik "müzelik zihniyet!" yorumlarına neden oldu. CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Meclis'te yaptığı konuşmada, "Benim görüşüme göre Topkapı Sarayı da müze olarak korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı hatta Sultanahmet de müze olmalı çünkü bunlar artık bizim kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır bunlar" ifadelerini kullanarak skandala imza attı.

SKANDAL AÇIKLAMAYA TEPKİLER SÜRÜYOR

"Sultanahmet Camii müzeye çevrilsin" diyen CHP vekiline tepkiler çığ gibi. Sosyal medya hesaplarından "CHP müzeye çevrilsin" diyen bazı kullanıcılar bu zihniyetin cami düşmanlığına vurgu yaptı. 500 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya Camii de, CHP döneminde müzeye çevrilmişti. Cami düşmanlığı hiç bitmeyen bu zihniyet halka hep zulmetti. İnsanların kılık kıyafetiyle, inancıyla uğraştı bir asra yakın. Şimdilerde takiyyeye sarılsa da arada bir içindekini dışarı vurdu. Bu skandal açıklama da bunlardan biri.

 

kutu

"AYASOFYA’NIN CAMİ OLARAK HİZMET VERMESİ FATİH’İN VASİYETİDİR"

İstanbul’un fethinden sonra Ayasofya’nın Fatih Sultan Mehmet Han tarafından satın alınarak vakfedildiğini belirten Tarihçi Ekrem Şama, Ayasofya’nın ilelebet cami olarak hizmet vermesinin Fatih’in vasiyeti olduğunu söyledi.

 

Nizamettin Aşkın - İSTANBUL

İstanbul’un fethedildiği tarih olan 1453 yılından müzeye çevrilmesine karar verilen 1934 yılına kadar cami olarak hizmet veren Ayasofya'nın, bugünlerde yeniden aslına dönüştürülmesi tartışmaları gündeme geldi. Bu yıl kutlanan İstanbul’un fetih yıl dönümünde ilk defa içerisinde Fetih Suresi okunması bazı çevreleri ve Batıyı rahatsız etti. Yıllardan beridir buranın aslına dönüştürülmesi talebinde bulunan vatandaşlar, yeniden bu taleplerini dile getirmiş, bunun üzerine hükümet yetkilileri de Ayasofya’nın camiye çevrilmesi konusunu gündemlerine almaya başladılar. Ayasofya, İstanbul fethedildikten sonra 1 Haziran 1453 yılına denk gelen ilk cuma namazının kılınmasıyla camiye çevrildi. Ardından Fatih Sultan Mehmet Han buranın ilelebet cami olarak hizmet vermesi için bedelini ödeyerek satın almış ve kendi kurduğu vakfa devretmiştir. Ayasofya’nın tarihi, camiye dönüştürülmesi ve ardından uyduruk bir karar ile müzeye dönüştürülmesi ile ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde buluna tarihçi Ekrem Şama, buranın Fatih Sultan Mehmet tarafından emanet olarak bırakıldığını ve aslında resmiyette statüsünün hala cami olduğunu söyledi.

"AYASOFYA, UYDURUK BİR KARARLA MÜZEYE ÇEVRİLDİ"

1934 yılında bakıma ihtiyaç duyan Ayasofya için bakanlar kurulu kararının alındığını ve uyduruk bir kararla bakım sonrasında müzeye çevrildiğini belirten Şama, “Bu işten Mustafa Kemal'in, bakanların haberi yoktu. Bu olay, yıllar sonra geriye dönülerek uydurulmuştur. Çünkü resmi gazetede yayınlanmamış. Bakanlar kurulu kararının olduğuna dair resmi belge de yok. Sadece bakanlar kurulunun kararı olduğuna ilişkin bir karar numarası var ve o numara da sahih değil. Öteden beri gelen karar numaralarına uymayan bir numara vermişler. Dolayısıyla Ayasofya’yı tamirden sonra tekrar camiye çevirmeden müzeye çevirmek için bakanlar kurulu kararı varmış gibi gösterilmiştir. Öyle ki adeta kilise gibi muamele edilmiştir. Rengi bile kilise rengine boyanmıştır. İçeride kesinlikle rol icabı bile olsa namaz kılınması yasaktır.” diye konuştu.

“BELGELERİN SAHTE OLDUĞU TASDİKLENDİ”

Şama, “1995 yılında, bazı vatandaşlar buranın müze olmasını gerektiren bakanlar kurulu kararının sahte olduğunu belgelemek için Vakıflar Genel Müdürlüğüne dilekçe yazmışlardır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Ayasofya’nın müze olması için çıkarılan kararın sahte olduğunu gösteren tasdikli yazıları var. Burada bulunan 'Atatürk' imzasının da 'Atatürk' soyadından öncesine rast geldiği için imzanın da taklit edildiği ispatlanmıştır. Burası elbette camidir. Çünkü sahte bir belgeyle burayı müzeye çeviremezsiniz. Çevirdiğinizi ifade ediyorsanız gerçek bakanlar kurulu oturup karar alır. Buranın tekrar cami olması için bakanların toplanarak bir karar almaları yeterlidir. Bunun için ne Danıştay’a ihtiyaç vardır ne de mahkemeye ihtiyaç vardır.” dedi.

“AYASOFYA’NIN CAMİ STATÜSÜ HALA DEVAM ETMEKTEDİR”

Bir belde fethedildikten sonra orada buluna tüm ibadethanelerin camiye çevrilmesi hakkı olduğunu vurgulayan Şama, Fatih Sultan Mehmet’in yine bunu yapmayarak sadece sembolik olarak Ayasofya’yı camiye çevirdiğini hatırlatarak şu ifadelere yer verdi: “O çağlara bakıldığında Fatih Sultan Mehmed bir anlaşma ile değil, cebren, kıra kıra İstanbul’u fethediyor. Çünkü Bizans bütün sulh yollarını kapatmıştır. Bunun için cebren fethedilen İstanbul’un tüm kiliselerinin camiye çevrilmesi hakkı varken bunları yapmamış sadece sembolik olarak Ayasofya’yı camiye çevirmiştir. 480 yıl cami olarak hizmet vermeye devam etmiştir.

“HÜKÜMETLER ÇEKİNDİKLERİ İÇİN ŞİMDİYE KADAR ADIM ATAMAMIŞLARDIR”

Ayasofya'nın cami statüsünün hala devam ettiğini vurgulayan tarihçi Şama, “Anladığımız kadarıyla hükümetler dış baskıya dayanamayarak bugüne kadar buranın gerçek statüsünü ortaya koymaktan çekinmişlerdir. Yunanistan’ın baskısı, Bizans imparatorluğunu tanımaya hazırlanan ve İstanbul’un Bizans’a ait olduğunu deklare etmeye hazırlanan Avrupa’nın baskısıyla bugüne kadar adım atmamışlardır. Adım atmamaları buranın kilise veya müze olduğunu göstermez. Burada cesaretle bir adım atmak dış baskıları göğüslemek ve ‘burası hükümranlığımız içerisinde bir camidir. Kendi içimizde bir kararname ile bu şekilde olmuştur ama bu sahte bir karardır. Bugün bunu düzeltiyoruz, bu sizi hiç mi hiç ilgilendirmez’ diyerek adım atmaya hakkı vardır. Adım atılmasını da bekliyoruz.” dedi. (İLKHA)