İstanbul’un fethinde Fatih’in hocası Molla Gorani’nin rolü

İstanbul’un 29 Mayıs 1453’te Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilmesinin üzerinden 567 yıl geçti.

Ekleme: 29.05.2020 18:17:21 / Güncelleme: 29.05.2020 18:17:21 / Güncel
Destek için 

İstanbul’un 29 Mayıs 1453’te Osmanlı tarafından kontrol edilmesinin üzerinden 567 yıl geçti.

Pek çok tarihi belge, Fatih Sultan Mehmed'e İstanbul'u almasını tavsiye eden kişinin, Osmanlı’da din ve devlet adamı olan Kürd hocası Molla Gorani (Gürani) olduğunu yazar.

Gerçek ismi Şemseddin Ahmed Bin İsmail El-Gorâni olan Molla Gorani, Osmanlı Şeyhülislamlarının dördüncüsü olup, Fatih Sultan Mehmed’in hocası ve Osmanlı devrinin ilk Kürd Şeyhülislâmıdır.

Molla Gorani’nin Fatih Sultan Mehmed’in eğitiminde üstlendiği rol kadar, bu Osmanlı padişahının isminin tarihe “Fatih” adıyla geçmesini sağlayan “İstanbul fethinde” gösterdiği tavır da incelenmeye değer bir konu olarak öne çıkıyor. Gorani’nin Kürd olduğu gerçeği tartışılmaz bir gerçek olsa da memleketi hakkında farklı iddialar bulunuyor.

Molla Gorani nerelidir?

İslam ve tarih konusundaki yazıları ile tanınan araştırmacı-yazar Müfit Yüksel, Molla Gorani’nin 1410-11 (Hicri 813) tarihinde Kürdistan Bölgesi’nin Goran bölgesinde doğduğunu belirtiyor.

Türkiye Diyanet Vakfı’nın yayımladığı İslam Ansiklopedisi bu bilgiyi desteklemekle birlikte ayrıca Molla Gorani’nin 28 Ağustos 1406 (13 Rebîülevvel 809) tarihinde Süleyamaniye’nin Şehrizor bölgesinde dünyaya geldiğine dair hocası Molla Makrizi’nin aktardığı bilgiye de yer vermektedir.

Ancak, Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yakup Şahiner, Academia’da yayımlanan “Molla Gürani’den Şeyh Akşemseddin’e Fethin Hocaları” başlıklı yazısında Molla Gorani’nin 1410’da Diyarbakır’ın Hiler Köyü’nde dünyaya geldiğini yazar. Şahiner bu bilgiyi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne dayandırır. Hiler Köyü ise Ergani ilçesi sınırları içerisine düşmektedir.

Şehzadeyi döverek ıslah eden bir ilim adamı

Taihçi Müfit Yüksel, Molla Gorani’nin Kürdistan’daki medreselerde ilim dersleri aldığını ve ardından Mısır’a gidip orada tahsilini ilerleterek ünlü hadisçi İbn Hacer El-Askalânî’den icâzet aldığını belirtir.

Mısır’da tefsir ve hadis dersleri veren Molla Gorani, Kahire’ye gelen Osmanlı ulemaları tarafından çok beğenilir ve Osmanlı ülkesine götürülüp Sultan II. Murad ile tanıştırılır.

Osmanlı sultanı II. Murad onu oğlu Şehzade Mehmed’in hocası olarak vazifelendirir ve “eti senin kemiği benim” der. Molla Gorani’nin o döneme kadar, hocalarına karşı gelip Kur’an-ı ezberlemeyen şehzadeyi, sertliği ve karizmasıyle sıkı bir disiplin altına aldığı belirtilir.

Yazar Ahmet Anapalı, “Hükümdara bile dik duran bir ilim adamı; Molla Gürani” başlıklı yazısında hocanın disiplinini şu ifadelerle anlatıyor:

“Şehzade Mehmed, Molla Gürani'yi elinde sopa ile görünce onunla ne yapacaksın diye sordu. Molla Gürani'de eğer dersi iyi dinlemezse Şehzade dahi olsa kendisini döveceğini söyledi. Şehzade Mehmed bunu duyunca güldü. Bu, Şehzade Mehmed'in Molla Gürani'nin karşısında son gülüşü oldu. Zira Molla Gürani bunun üzerine elindeki sopa ile şehzade Mehmed'i öyle bir dövdü ki; Mehmed o günden sonra bir daha dersleri aksatmadı.”

Osmanlı Kültürünü Yaşatma Derneği belgelerine göre Molla Gorani, Şehzade Mehmet’e Arapça, Farsça, Latince, Sırpça ve Rumca öğretmiş Fransızca öğrenmesini sağlamıştır.

Fatih Sultan Mehmet 1451’de tahta geçince Molla Gorani’ye veziriazamlık teklif eder. Ancak o bu teklifi, “göreve kapısında bekleyenleri getirmesi” tavsiyesiyle nazikçe reddeder. Ancak, kazaskerliği kabul ederek 855/1451 tarihinde kazasker olur. Fetva ve şeriat konularında padişah ve vezirlerine minnet etmediğinden bir süre sonra padişahla arası açılır.

İstanbul’un fethindeki rolü

Sultan Mehmet’in Osmanlı tarihine isminin “Fatih” diye geçmesini sağlayan İstanbul’u almasında da hoca Molla Gorani’nin önemli rolü vardır.

Tarihçi Yakup Şahiner, İstanbul’a saldıran Osmanlı donanmasının 20 Nisan 1453’deki deniz savaşında başarısız olduğunu ve bunun akabinde padişah ile vezirlerin bir toplantı düzenlediğini aktarır.

Halil Paşa ve ekibi kuşatmaya karşı çıkarak Bizansla biran önce barış yapılması fikrini savunur fakat Molla Gorani kuşatmanın devam etmesini şiddetle savunmuştur. Bu konuda Zağanos Paşa ve Şeyh Akşemseddin de  hocaya destek verir.

Sonuçta Molla Gorani ve diğerlerinin kararı karşısında II. Mehmed (Fatih Sultan Mehmet) genel bir hücum emri verir ve ve 29 Mayıs 1453’te İstanbul Osmanlı kontrolü altına girer.

İstanbul’un alınmasından sonra Memlük Sultanı Melik İnal’a gönderilen fetihnameyi de Molla Gorani kaleme alır.

Molla Gorani talebesi Sultan II. Mehmed’i, İstanbul’u fethinden sonra bile uyarmaktan ve tavsiyelerde bulunmaktan çekinmemiştir.

Fatih Sultan Mehmed’e nasihatı

Molla Gorani, Fatih Sultan Mehmed’e bir nasihatında, “Ümmete haram olan Mehmet'e ne zaman helãl oldu? Sen kime benzemek istiyorsun? Eğer Peygamber-i Zişan'a benzemek istiyorsan, bil ki onun en iyi yemeği birkaç hurmadan ibaretti, hal-ı hayatında altın yemek takımı görmemişti. Ona değil de, Bizans'ın imparatorlarına benzemeye çalışıyorsan, bil ki Bizans'ı bu gösteri ve gösteriş merakı batırdı” ifadelerini kullanmıştır.

Ölümü ve vasiyeti

Molla Gorani’nin Bursa’dayken padişahın gönderdiği şeriata aykırı bir fermanını getiren çavuşun gözü önünde yırtıp attığı için kadılıktan azledildiği belirtilir.

Bu tutumlardan incinen Molla Gorani, Mısır’a geri döner burada Çerkes Memlük hükümdarı tarafından himaye altına alınıp Ezher’e müderris olarak tayin edilir.

Ancak, 1457-58’de Fatih Sultan Mehmed Molla Gorani’yi küstürmesinden dolayı pişman olarak geri gönderilmesi için tarihinde Mısır’a elçi gönderir. Israr üzerine devrin Memlüklü sultanı Molla Gorani’yi İstanbul’a yollar. Burada Şeyhülislâm olur. 13 yıl aralıksız fetva makamında bulunur.

Molla Gorani 1488 yılında hayatını kaybetmiştir. Yazar Mustafa Armağan, Molla Gorani’nin kendisini kabre koyacakları vakit ayağından tutarak mezarın kenarına kadar sürüklemelerini ve sonra defnetmelerini vasiyet ettiğini ileri sürer.

Yazara göre Molla Gorani vefat edince kimse vasiyetini yerine getirmeye cesaret edemez. Naaşı bir hasırın üzerine konulur, sürüyerek kabri başına getirip defnedilir. Tarihi kaynaklar mollanın cenazesinin muazzam bir kalabalıkla kaldırıldığını yazmaktadır.

Kaynak: Rudaw