OSTİM Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Yülek, İLKHA'ya Covid-19 salgını sürecinde Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendirerek salgın sonrası için de öneri ve öngörülerini açıkladı.
"Ekonomik faaliyetler azaldığı zaman devletin vergi gelirleri azalıyor"
Ülkelerin, Covid-19 salgınının ortaya çıkardığı olumsuzluklardan etkilenmemek için birtakım önlemler aldıklarını aktaran Yülek, "Türkiye ekonomisi, dünyanın diğer ekonomileri gibi salgından iki kanaldan etkileniyor. Birincisi; hem iç hem dış talep düştüğü için şirketler büyük bir baskı altında ve şirket aktiviteleri ile satışları düşüyor. Bu da istihdamı etkiliyor. Tabi istihdamla ilgili hükümet bazı yöntemlerle istihdam kaybını azaltmaya çalışıyor ama sonuç olarak özellikle Coronavirus tedbirleri ortadan kalktıktan sonra şirketlerde kalıcı hasarlar olursa bu istihdam kayıpları artacak. İkincisi; devlet bütçesidir. Devlet bütçesi üzerinde hem gelirler hem de harcamalar bakımından menfi bir etki oluşturuyor. Çünkü ekonomik faaliyetler azaldığı zaman devletin vergi gelirleri azalıyor. Öte taraftan Coronavirus'ten dolayı ortaya çıkan sosyal, mali ve toplam harcamalar artmış oluyor. Dolayısıyla gelir tarafından azalma, harcama tarafından da yükselme olunca bütçe açığında ciddi bir sıkıntı ortaya çıkacak. Bu da borçlanmalara ve faizlere yansıdı ve yansıyacak." dedi.
"Ekonomik yavaşlamanın devam ettiği bir süreci öngörüyorum"
Yülek, "Salgın sonrasında ana değişken; ekonominin ne kadar hızlı iyileşme sürecine gireceği yani şirket satışlarının hangi hızla artacağıdır. Coronavirus'ün etkisinin haziran ayı içerisinde bitmeye yaklaştığını varsaydığımızda bile ekonomiye birebir hemen yansıması çok güç. Çünkü insanlar o belirsizlik ve endişeyi bir süre daha taşıyacaklar. Dolayısıyla mesela turizm, taşıma, ihracat pazarları gibi alanların açılması biraz zaman alacak. Bundan dolayı ekonomik yavaşlamanın devam ettiği bir süreci öngörüyorum. Devlet ve şirketler üzerindeki yüklerin bu senenin son çeyreğine kadar devam edeceğini ve son çeyrekte belki ekonomik faaliyette bir düzelme olabileceğini düşünüyorum." diye konuştu.
"Covid-19 sonrasında bekletilen talep emlak tarafında bir hareketlilik oluşturabilir"
Vatandaşların risklerden çekindiği için tatil harcamalarının azalacağına dikkat çeken Yülek, "Bu süreçte hane halkı risklerden çekineceği için tatil harcamalarını azaltacak, dolayısıyla iç turizmde bir sıkıntı olacağı bellidir. Zaten dış turizmden dolayı bir yavaşlama olacak. Buna karşılık gıda harcamalarında önemli bir düşüş olmayabilir. Fakat dışarıdaki lokanta ve eğlence mekanlarındaki artışlar çok sınırlı kalacak. Sanayide hem iç talep hem de ihracat sıkıntılı olduğu için maalesef sanayinin bütün kesimlerinde sıkıntı yaşanmaya devam edecek. Medikal yani tıbbi ürünlerin alt sektöründe olumlu bir gelişme yaşanabilir. Bu sene içinde faizler biraz düştüğü ve konut yönünde krediler yönlendirildiği için emlak fiyatlarında bir artış oldu. Hatta araç fiyatlarında bile artış oldu. Konut sektörünün canlanması ne kadar doğru, ne kadar yanlış, bu, Türkiye için iyi bir şey mi bilmiyorum. Fakat kredi muslukları açıldığı için burada bir canlanma görülmüştü. Şimdi faizler düşük seyretmeye devam ediyor. Bu da banka bilançoları üzerinde bir sorun oluşturacak. Covid-19 sonrasında bekletilen talep emlak tarafında bir hareketlilik oluşturabilir." ifadelerini kullandı.
"Şirketler kira ve ücret ödemeye devam ediyorlar"
İşsizlikte ciddi sorunlar olduğunu belirten Yülek, "Biliyorsunuz hükümet, işten çıkarmalara bir ceza getirdiği için şu anda o durumu tam olarak göremiyoruz. Ancak şirketler çok büyük yük altındadır. Bizim bu süreçte kaybetmememiz gereken iki unsur var: İlki, virüsten dolayı işçi kaybı yaşamamamız lazım ve ikincisi de şirket kaybı yaşamamamız lazım. Yani şirketlerimizin batmaması lazım. Şirketlerimiz satış yapamıyor ancak maliyetleri devam ediyor. Şirketler kira ve ücret ödemeye devam ediyor. Dolayısıyla şirketlerimiz baskı altındadır. İşten adam çıkarma yasağı ortadan kalktığı zaman ekonomik yavaşlamalar devam ederse resmi rakamlarda ciddi bir işsizlik artışı görebiliriz. Eğer resmi olarak işten adam çıkarma yasağı devam ederse bu defa şirketlerimizi kaybederiz." dedi.
"Dünyadaki dış ticaret hacmi 20 trilyon dolar civarındadır"
Konuşmasının devamında Yülek, şunları aktardı:
Dolayısıyla işin anahtarı bu işsizlik riskinin önemli bir risk olması sebebiyle ekonomi yönetimi açısından konunun anahtarı şirketlerimizi kaybetmemek ve şirketlerimizin çalışması, üretmesi, satması, iç piyasada darlık olursa yurt dışına bunların yönlendirilmesi. Sosyal yardımlarla işsizliği ve şirketlerin batmasını önlemek güzel bir şey ama bu palyatif bir çözüm. Şirketlerimize ve ekonomimize yapılacak asıl fayda; şirketlerimizin Türkiye ve dünyadaki satışlarının arttırılmasıdır. İç piyasada mevcut durum belli. Dolayısıyla dış piyasa ne kadar daralsa da çok büyüktür. Dünyadaki dış ticaret hacmi 20 trilyon dolar civarındadır. Bizim ihracatımız 150 milyon dolardır. Dolayısıyla yurt dışından bize gelecek yüzde yarımlık, yüzde birlik bir talep artışı bizim şirketlerimiz için çok güzel gelir artışına vesile olur. Ekonomi yönetimimizin özellikle Eximbank'ı devreye sokarak şirketlerimizin yurt dışında ihracata açılmasını sağlayacak imkân ve yöntemleri düşünmesi lazımdır.
"Amerika salgından en çok zarar gören ülke olmasına rağmen dolar neden yükseliyor?"
Amerika'nın en çok zarar gören ülke olmasına rağmen doların yükselişine anlam veremediğini söyleyen Yülek, "Altın, siyasi, sağlık ve terörizm gibi unsurlardan doğan güvensiz durumlarda genellikle güvenli liman olarak görüldüğü için fiyatlar yükseliyor. Fakat dolar niye yükseliyor? Amerika Covid-19'dan en çok zarar gören ülke halinde geldi. Sanılanın aksine ekonomisi de öyle çok iyi değildir. Nasıl oluyor da böyle bir durumda dolar yükseldi? Bizim gibi gelişmekte olan piyasaların paraları devalüe oldu. Dolar 5.60'lardayken şu anda 7'nin üzerindedir. Birçok gelişmekte olan ülkede de bu kadar olmasa da yerel paralarda büyük değer kaybı söz konusudur. Bunun nedeni sistem… ekonomik, siyasi ya da başka bir dış şok yaşadığı zaman yatırımcıların kafası karışıyor. Bir finansman varlığa olduğundan daha fazla değer veya güven atfedebiliyor. Güvenli liman psikolojisiyle, insanlar Amerika dolarını diğer paralara göre daha güvenli gördükleri için Yuan hariç tüm paralarda oraya doğru bir kayış oldu ve neredeyse bütün gelişmekte olan ülkeler, hatta gelişmiş ekonomilerin paraları dolara karşı bir miktar değer kaybetti ve dolar endeksi yükseldi. Normal şartlarda altın fiyatı ile dolar endeksi birbirine ters hareket ediyor. O kadar farklı bir dönemden geçiyoruz ki ikisi birden yükseldi. İşte sebebi de bu dediğim faktörler." şeklinde konuştu.
"Medikal sektöründeki talebi altın bir fırsata çevirmemiz gerekiyor"
Şirketlerin korunabilmesi gerektiğine değinen Yülek, "Belli bir sektörel önceliklendirme ile bu krizden çıkışın ekonomik politikaları şekillendirilmelidir. Tarım her zaman desteğe muhtaç bir sektörümüz ama şu anda tarım ürünlerine olan talep düşmüyor. Buna karşı birçok başka ürünün hizmetine olan talep düşüyor. Dolayısıyla şirketlerimizin korunabilmesi için en çok ihtiyaç duyan ve toplum içinde en değerli olan sektörler belirlenerek devletin kıt olan kaynaklarının buraya doğru yönlendirilmesi lazımdır. En çok sıkıntı yaşayan sektörlerin başında sanayi geliyor, sonra belli hizmet sektörleri geliyor. Bunların hepsine ayrı ayrı politikalar gerekiyor. Her alt sektörde biraz farklılaştırılmış alt politikalar gerekiyor. Bunların içinde tıbbi cihaz sektörü Türkiye için son derece kritik ve gelişme şansı çok olan bir sektör. İhracatının artma ihtimali yüksek bir sektör. Buna karşılık bir ihracat yasağı geldi. İhracat yasağı sebebiyle medikal sektörümüz diğerlerinden çok daha fazla etkilendi. Hâlbuki bizim tam tersine bu sektörümüzü dünyaya açmamız, dünya pazarlarına girmesine vesile olmamız ve bu durumu altın bir fırsata çevirmemiz gerekiyordu ve hala da gerekiyor." dedi.
"Daha evvel giremediğimiz ülkelere şu anda tıbbi cihazlarla girme şansımız var"
Medikal sektörüne şu anda İngiltere ve Amerika gibi birçok yerden taleplerin olduğunu dile getiren Yülek, "Fakat finansman ihtiyacı var. Dolayısıyla Eximbank ve bankalarımız bu sektörlerin finansman ihtiyacını karşılamalı. Avrupa, Amerika ve başka yerlerde talep daralıyor ama tıbbi cihaz ve ürün tam tersine artıyor. Daha evvel giremediğimiz ülkelere şu anda tıbbi cihazla girme şansımız var. Dolayısıyla buna uygun politikalar geliştirilmesi lazım. Maliye Bakanlığımızın özellikle faaliyetlerine ara vermeyen şirketlerimize vergi indirimi getirmesi lazımdır. Bir şirket faaliyetlerini azaltıyorsa bunun ücret ödemelerine yardımcı olmak lazım. Böyle bir sosyal yardım politikası gereklidir. Ayrıca bazı şirketlerimiz yurtiçinden/yurtdışından talep görüp üretim yapmaya çalışıyorlar. Faaliyetlerini askıya almıyorlar. Bu şirketlerin bir suçu yok. Tam tersine bizim bu ekonomik düşüşten hızlı çıkabilmemiz için şirket faaliyetlerini artırmamız lazım. İç ve dış talebe üretim yapmalarını sağlamam lazımız. O halde belli büyüklükteki şirketler ve işlerini askıya almayan şirketler için 2020'nin kurumlar vergisinin alınmaması lazım." ifadelerini kullandı.
"Covid-19'un büyük bir değişiklik getirebileceğini öngöremiyorum"
"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" konusunun çok konuşulan bir konu olduğunu belirten Yülek, "Ben bunu çok göremiyorum. Bu salgının bu kadar büyük değişiklikler getirmesini beklemiyorum. Biliyorsunuz her büyük hadisede böyle yorumlar olur. 2008 krizinden sonra 'Marksizm yeniden hortlayacak' ve 'kapitalizm çöktü' diyenler oldu. Hâlbuki kapitalizm hala dinç bir şekilde devam ediyor. Bu tip olaylar bazen insanları çok büyük yorumlar yapmaya itiyor. Covid-19'un bu kadar büyük bir değişiklik getirebileceğini şu anda öngöremiyorum. Fakat Covid-19, bazı gerçekleri anlamamızı sağladı. Covid-19'dan önce, gelişmiş ülkeler-gelişmemiş ülkeler olarak ikiye ayırırdık. Hata çöken ülkeler veya başarısız ülkeler de vardı. Örneğin Suriye gibi ya da halkına temel hizmetleri sunmada başarısız olan ülkeler manasında böyle bir ayrım vardı." dedi.
"Covid-19'dan sonra Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olduğu resmiyete de geçebilir"
Konuşmasının sonunda Yülek, "Şimdi biz gördük ki en gelişmiş Amerika, halkına çok basit hizmetleri bile sunamıyor, vatandaşına maske ve önlük sunamıyor. Türkiye gibi bir ülke Amerika'ya maske ve tıbbi cihaz gönderdi. İngiltere'de bir ara 'önlük bulamadıkları için' neredeyse doktorlar greve gidiyorlardı. İtalya devlet olarak çok zayıf bir yapıya sahipti, bunlar daha da ortaya çıktı. İspanya gibi bir ülkede birçok kamu hizmeti verilemez hale geldi. Covid-19, 'Devlet hizmetleri nedir?' tartışmasını yeniden önümüze getirdi. Bir başka konu da dünya ekonomisinde Çin'in yeri… Çin, fiili olarak dünyanın en büyük ekonomisi, en büyük askeri gücü, en büyük teknolojik gücüdür. Nasıl ikinci dünya savaşından sonra Amerika fiiliyattan resmiyete geçtiyse Çin'in fiili olarak dünyanın en büyük ekonomisi, askeri ve siyasi gücü olma durumu bu defa Covid-19'dan sonra resmiyete de geçebilir. Bu da dünya ülkeleri arasında, özellikle Batıda bir farkındalık ve bir rahatsızlık da oluşturdu." diye konuştu. (İLKHA)