Türkiye genelinde olduğu gibi Gaziantep’te çiftçiler, ‘Dünya Çiftçiler Günü'ne üretim yapmaya devam ederek girdiler.
Gaziantep’in en önemli ovalarından olan Barak Ovası'nda havaların ısınması ve baharın gelmesiyle birlikte hareketlilik başladı. Çiftçiler dünyayı etkisi altına alan Coronavirus salgınına rağmen, tarlada çalışıp üretimi sürdürüyor.
Gaziantep’te çiftçiler, sabahın ilk ışıklarıyla mesaiye başladıkları tarlalarında iftar saatine kadar üretim için ter döküyor. Kentin sebze ve meyve ihtiyacını büyük bir ölçüde karşılayan çiftçiler, Ramazan ayına denk gelen tarla işlerinde oldukça zorlanıyor.
Çiftçiler, yıl boyunca tarlalarına ektikleri yerli domates, kabak, salatalık, biber, patlıcan ve acur gibi ürünlerin ekim ve bakımı için sabahın ilk ışıklarıyla tarlada mesaiye başlıyor. İftar saatine kadar üretim için ter döküyor.
Kentin yaş sebze ve meyve ihtiyacının büyük bölümünün karşılandığı Gaziantep’te Ramazan ayında da üretim hız kesmeden devam ediyor. Sahuru yaptıktan sonra tarlalarının yolunu tutan çiftçiler, iftara kadar çalışmaya devam ediyor.
Yeni tip Coronavirus (Covid-19) salgını ile mücadele kapsamında sosyal mesafe kuralına uyarak üretim gerçekleştiren çiftçiler, gün boyu yoğun bir mesai harcıyor.
Oğuzeli ilçesi Sazgın Mahallesindeki (köy) çiftçiler, biber, domates, salatalık ve patlıcan gibi sebzelerin yer aldığı tarlalarda ürünlerini hassasiyetle yetiştirirken, yaşam alanına çevirdikleri tarlalarında günün büyük bölümünü geçiriyor.
Yüksek Ziraat Mühendisleri Birliği Gaziantep Şube Başkanı Kenan Seçkin, İLKHA muhabirine, bahar ayı birlikte kentteki üretim hareketliliğinin başladığını söyledi.
Seçkin; biber, domates, salatalık ve patlıcan gibi sebzelerin ekiminin yanında Antep fıstığı ve zeytini bahçelerinde de bakımların yapıldığını belirtti.
"Çiftçi üretmediği zaman insanlık ölür"
Tüm çiftçilerin Çiftçiler Günü’nü kutlayan Seçkin, “Çiftçiler, bu toprağa alın terini akıtan, emek veren ve bu toprağı işleyenlerdir. Özellikle son günlerde Covid-19 dolayısıyla ülkemiz hassas bir dönemden geçiyor. İnsanlar ölümle yüz yüze, bir can korkusuyla yaşıyorlar. Fakat şunu hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor. Mutlaka tedbirlerimizi alacağız, hastalığa karşı korunma yollarını arayacağız. Ama şunu unutmayalım hastalık birkaç insan öldürür. Fakat bir ziraatçı, tarımcı ve çiftçi üretmediği zaman ise insanlık ölür.” dedi.
"Üretmek zorundayız"
İnsanlığın yaşamı için beslenmeye ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Seçkin, “Ana temel beslenmedir. Ana temeli de çiftçinin üretimi oluşturur. Virüs belki birkaç insanı öldürebilir ama çiftçiye üretmezse, insanlar aç kalırsa insanlık ölür. Onun için çiftçilerimizin gerçekten alın teri ve kazandıkları annelerinin sütü gibi helaldir. Bu sıcağın altında halen eski klasik üretim metoduyla patlıcan yetiştiriyorlar. Patlıcanda Gaziantep’imiz için olmazsa olmazdır. Çünkü gastronomi kentiyiz, mutfağımızın temeli kurutmalıktır. Oğuzeli kurutmalığın merkezi diyoruz. Kurutmalığın temelini de patlıcandır. Bugün üretimin, gastronominin ve fidenin toprakla buluştuğu gündür. Bugün çiftçinin bayramıdır, günüdür. Gerçekten şartlar zor olabilir. Ama üretmek zorundayız. Sokağa çıkma yasağı günlerinde bile çiftçimiz çalışıyor. Virüsün insanlığı tehdit etmesine rağmen çiftçilerimiz üretmeye devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Mazot, gübre ve ilaç gibi zirai ürünlerin pahalılığından yakınan çiftçiler ise bu yüzden ‘Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlayamadıklarını ve yetkililerin girdi maliyetlerini düşürmesi gerektiğini ifade ettiler.
“Tarım girdileri ucuz olursa çiftçi daha iyi ve rahat üretir”
Tarım işçiliğinin ve çiftçiliğin zor bir meslek olduğunu belirten çiftçi Ali Rıza Dağlı ise şunları söyledi: “Tarım alanında çalışmak güç, kuvvet ve emek ister. Yaptığın işin karşılığını alamazsan yıkılırsın. Emeğimizin karşılığını alabilmek için çok çalışıyoruz ve çok çalışmamız lazım. Ülke ekonomisine katkımız mutlaka üreticiden geçmelidir. Üreticinin hakkı önemlidir. Tarım kolay kazanılan bir kazanç değil. Kışın soğuk, yazın sıcak ve Ramazan ayının bereketi olacaktır. Çiftçiler olarak yaz kış demeden çalışıyoruz. Antep fıstığı, zeytin ve hububat ürünleri ekiyoruz. Üretimimiz ülke ekonomisine katkıdır. Bizler çalışacağız ve kazanacağız ekonomiye katkımız olacak. Tarım girdileri ucuz olursa çiftçi daha iyi ve rahat üretir.”
“Tarıma daha çok destek verilsin”
Girdi maliyetlerinin yüksekliğinden ve üreticiye verilmesi gereken değerin verilmemesinden yakınan çiftçi Hanifi Karalar da şöyle konuştu:
“Domates, patlıcan, kabak, buğday ve mısır ekiyoruz. Üretiyoruz ama para kazanmıyoruz. Gübre ve mazot ile tohum pahalı çok pahalı. Çiftçilerin üretmesi ve kazanması lazım. Ama çiftçiler emeğinin karşılığını alamadığı için üretimde ilerleyemiyoruz. Sürekli geriliyoruz. Para kazanamadığımız için bankalara borçlanıyoruz. Ailecek tarlada gün boyu bu güneşin altında çalışıyoruz. Ama kazanç ise yoktur.”
“Hem orucumuzu tutuyoruz hem de tarlada çalışıyoruz”
“Sabahtan akşama kadar ellerimizle toprağı işleyerek ekmek paramızı kazanmaya çalışıyoruz” diyen Hazal Koca, “Biz ekmek parası için çalışıyoruz. Sahurumuzu yapıp geliyoruz saat 14. 00'a kadar 50 TL karşılığında çalışıyoruz. Eşim rahatsız olduğu için çalışmıyor, iş vermiyorlar. 8 çocuğumu beslemek zorundayım. Her hangi bir gelirimiz olmadığı için mecbur çalışıyorum. Patlıcan, biber ekimi yapıyoruz. Mısır zamanı mısır hasadı yapıyoruz. Bu çamur ve suyun içinde çalışıyoruz. Oruçlu olduğumuz için çok zor oluyor. Ama yapacak bir şey yok, elimizden bir şey gelmiyor.” diye konuştu.(İLKHA)