Rahmet ve bereket kapılarının sonuna kadar açıldığı, yapılan her amelin karşılığının binlerle ifade edildiği mübarek Ramazan ayının sonuna doğru yaklaşılırken elinde imkân olanlar hayır ve hasenat yapmaya çalışıyor. Özellikle Ramazan ayında yapılan amellerin daha makbul olması inancından dolayı birçok insan, İslam'ın beş şartından biri olan zekât ibadetini bu ayda yapmaya çalışıyor.
Zengin olan insanların her yıl nisap miktarına ulaşan malının kırkta birini zekât olarak vermesi, toplumda zengin ile fakir arasında karşılıklı bir muhabbet oluşturuyor. Bir tarafta zengin olan kişinin malından belli bir kısım alındığı için aşırı zenginleşmenin önüne geçilirken diğer taraftan da maddi durumu iyi olmayan fakir insanların daha çok fakirleşmesinin önüne geçilmiş oluyor.
Gaziantep İl Müftü Vekili Ramazan Yıldırım, Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde namaz ile birlikte zikredilen ama günümüzde diğer ibadetlere göre biraz daha arka plana atılan zekât ibadeti ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulundu.
Zekâtın İslam dininde büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden Yıldırım, zekâtın fakirlerin zenginler üzerindeki önemli bir hakkı olduğunu belirtti.
Zekâtın kişinin malının şükrü için önemli bir ibadet olduğunu belirten Yıldırım, Müslümanlar tarafından özellikle de Ramazan ayında verilen zekâtın zengin ile fakir arasında sevgi ve kardeşlik duygularını pekiştirdiğine de dikkat çekti.
Zekâtın İslam’ın beş temel esasından biri olduğunu belirten Yıldırım, “Zekât dinimize göre Allah'ın emridir. Cenabı Hakk'ın Kur'an-ı Kerim de bize emrettiği ve yerine getirmemiz gereken büyük bir sorumluluktur. Zekat, kelime olarak çoğalma, artma, bereketlenme arıtma ve temizlenme anlamlarına gelir. Cenab-ı Hakk’ın emrettiği nisap miktarı mala sahip olan zenginlerden alıp fakirlere vermeye zekât diyoruz. Zekât, İslam’ın fakire verdiği bir haktır. Zenginin malından alıp fakire vermesi gereken bir haktır. Zekât, İslam'ın ana beş ana temelinden birisidir. Peygamber efendimiz İslam’ın beş ana temelini zikrederken zekâtı da bunlar arasında zikrediyor.” dedi.
“Zekât İslam'ın köprüsüdür”
İslam dini gibi Peygamber Efendimiz Hazreti Muhamed’in de zekâta büyük bir önem verdiğini belirten Yıldırım, “Yine Peygamber Efendimiz zekâtı köprü olarak ifade eder. Zekât, İslam'ın köprüsüdür’ diyor. Yani fakir ve zenginler bu köprü üzerinden buluşurlar, birbirlerini bu köprü üzerinde saygıyla, sevgiyle tanırlar ve aralarında bir kaynaşma meydana gelir. Bu anlamda Peygamber Efendimiz zekâtı güzel bir köprüye benzetir.” ifadelerini kullandı.
“Zekât vermek Allah'ın rahmetine ulaşmaya vesile olur”
Kur'an-ı Kerim de zekâtın genellikle namaz ile birlikte anıldığına dikkat çeken Yıldırım, “Çünkü namaz malumunuz bedenimizin zekâtıdır. Zekâtta mali bir ibadettir. Malımızın ibadeti olan zekâtı vermemiz gerekir, bu bir sorumluluktur. Zekât ve namazla birlikte bütün ibadetlerin neticesinde hedeflediğimiz tek gaye Cenabı Hakk'ın rızasıdır. Genelde geçmişten beri Müslümanlar zekâtlarını Ramazan ayında verirler. Bu günler artık zekât vermenin tam zamanıdır. Zekât vermek Allah'ın rahmetine ulaşmaya vesile olur. İnsanı her türlü kaza, bela fitne, musibetten koruduğu söylenir. Yine zekât kişiyi cimrilik hastalığından kurtarır. İnsanı çok daha güzel bir şekilde mal ve mülk nimetinin, kadir ve kıymetini de bilmeye sevk eder.” şeklinde konuştu.
“Zekât malı temizler”
Zekâtın zenginin malını temizleyen bir ibadet olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Her zengin kendi malının muhafaza edilmesini, temiz olmasını ister. Zekât da bunu sağlar. Yüce Rabbimiz de Kur’an-ı Kerim'de ‘onların mallarından zekât ve sadaka al ki malları temizlensin’ buyuruyor. Zekât vermeyenlerin, Allah muhafaza etsin, Kur’an-ı Kerim'in ifadesiyle, altını, gümüşü ve diğer mallarını biriktirip, bunun zekâtını vermeyenlerin de ahrette acıklı bir azaba uğrayacakları belirtilir.” diye konuştu.
Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası ile ilgili bilgi veren Yıldırım, fıtır sadakasının insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslüman’ın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadaka olduğunu belirtti.
“Fıtır sadakası aynı zamanda ‘başın zekâtı’ olarak da ifade edilir”
Fıtır sadakasının Hanefi mezhebine göre vacip, diğer üç mezhebe göre ise farz olduğunu ifade eden Yıldırım, “Oruç tutarken ister istemez bazen yersiz laflar ediyoruz, ister istemez orucun ruhuna uygun olmayan davranışlarda bulunuyoruz. Fıtır sadakasının, oruçtaki bu eksiklikleri kapattığını âlimlerimiz söyler. Fıtır sadakası aynı zamanda ‘başın zekâtı’ olarak da ifade edilir. Rabbimizin bizi yaratmasının zekâtı olarak da ifade edilir. Kişi Ramazan ayı içerisinde fıtır sadakasını verebilir. Ama mümkün olduğu kadar genelde bayrama yakın fıtır sadakası verilir. Bu şekilde fakirin bayram sevincine neden olunur.” dedi.
“Nisap miktarı mala sahip olan kişinin fıtır sadakasını vermesi gerekir”
Fıtır sadakasını vermek için kişinin yeterli nisap miktarı mala sahip olmasının yeterli olduğunu belirten Yıldırım, “Fıtır sadakası zekâttan farklı olarak malın arttırıcı özelliği şart değildir. Yani üzerinden bir yıl geçme şartı yoktur. Yani kişi eğer ki nisap miktarı mala sahip ise fıtır sadakasını vermesi gerekir. Ama imkanı yoksa ve kendisi zekat ve sadaka almaya muhtaç durumda ise şartları zorlayıp fıtır sadakasını vermek zorunda değildir. Fıtır sadakası vermek için Müslüman, mal ve mülk sahibi olması lazım. Kişi kendi sadakasını vermekle sorumlu olduğu gibi velayeti altında bulunduğu kişilerin de fıtır sadakasını vermekle yükümlüdür.” ifadelerini kullandı.
Fıtır sadakasının Ramazan ayında verildiğini ve halk arasında zekâtın da Ramazan ayında verilmesi gerektiği şeklinde bir kanaatin oluştuğunu da ifade eden Yıldırım, zekat ve fıtır sadakasının kimlere verileceğinin Kur’an-ı Kerim’de yer aldığını belirtti. (İLKHA)