Tuz ruhunun faydaları nelerdir

Halk arasında tuz ruhu denilen Hidroklorik asitin Cabir Bin Hayyan tarafından bulunduğunu biliyor muydunuz? Peki ya hidrojen ve klor elementlerinden oluşan tuz ruhunun çamaşır suyu ile birlikte kullanılması zehirlenmelere neden olabileceğini…

Ekleme: 25.04.2020 17:44:46 / Güncelleme: 25.04.2020 17:44:46 / Güncel
Destek için 

Banyo ya da tuvalet fayanslarının temizliği ve parlatılmasında kullanılan Hidroklorik asidin halk arasındaki ismi tuz ruhudur. Sanayi Devrimi sırasında, sanayideki önemi keşfedilen asit, önce Leblanc işlemi, sonrasında Solvay işlemi ile sanayi alanında üretilmeye başladı. Hidroklorik asit, tarihte yeni kolaylıkların keşfinde önemli roller üstlendi. Günümüzde PVC'den demir-çeliğe, organik madde üretiminden gıda sektörüne kadar hemen hemen tüm alanlarda hidroklorik asit kullanılmaktadır.

Hidroklorik asit, sağladığı kolaylıkların yanında, zehirli bir maddedir ve insan dokuları başta olmak üzere çoğu yüzeye büyük tahribat verir. Bu nedenle bu asit ile çalışılırken güvenlik önlemleri en üst düzeyde tutulmalıdır. Asit, toksik olmasının yanında, gözler ve deri için tahriş edicidir, deride yanıklara neden olmaktadır ve solunum sistemi için tahriş edici özellik taşımaktadır.

TUZ RUHUNUN (HİDROKLİK) TARİHÇESİ

Hidroklorik asit, ilk defa MS 800'lerde Cabir bin Hayyan adlı simyacı tarafından, sofra tuzunun sülfürik asit ("vitriol") ile karıştırılmasıyla elde edildi. Cabir, keşfettiklerini derleyerek daha sonraları 20 farklı kitapta topladı. Bu 20 kitap, yüzyıllar boyunca hem simyanın hem de asitlerin temel kitapları arasında yer aldı. Cabir'ın keşiflerinden biri de, hidroklorik asit ve nitrik asitin karışımıyla hazırlanan kral suyudur. Kral suyu, uzun yıllar boyunca, simyada önemli bir yer edindi.

Orta Çağ'da hidroklorik asit, Avrupa'da acidum salis veya tuz ruhu adıyla bilinmekteydi. Türkiye'de de kullanılan tuz ruhu tabiri bugün sadece temizlik amaçlı alanlarda kullanılır. Yine Avrupa'da kullanılan bir başka kullanım olan muryatik asit terimi, günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. 17. yüzyılda Johann Rudolf Glauber adlı Alman kimyacı, Mannheim işlemi'nde sodyum klorit tuzunu ve sülfürik asiti kullanarak sodyum sülfat ve hidrojen klorür gazı çıkarmayı başardı. İngiliz bilim adamı Joseph Priestley de 1772 yılında saf hidrojen klorür elde etmeyi başardı. Yine bir başka İngiliz kimyacı Humphry Davy, asit özelliğinin hidrojenin varlığından ileri geldiğini saptayarak asitlerle anhidritlerin farklı olduğu sonucuna vardı.

Sanayi Devrimi sürecinde, sodyum karbonat (soda) gibi alkaliler ve yan ürünlerine olan talebin sonucu Nicolas Leblanc adındaki Fransız kimyacı, bu alandaki sanayi dalları için girişimde bulundu. Leblanc işlemine göre kireç taşı, kömür ve sülfürik asit kullanarak tuzun alkali olabileceği söz konusuydu. 1863'teki Alkali Yasası'na ve başka Avrupa ülkelerindeki bilim adamlarınca ilan edilen benzer yasalara göre, tepkimeye giren aşırı hidrojen klorür, havaya karışmaktaydı.

20.yüzyılın başında Leblanc işlemi, yerini hidroklorik asit yan ürünleri olmaksızın Solvay işlemi'ne bıraktı. Bu işlem, Leblanc işlemine göre çok daha ucuz ve çok daha kolay elde edilebilir bir yöntemdi. Başta 20. yüzyıldaki sanayi dallarında görülen aşırı talep artışı olmak üzere, zamanla hidroklorik asit, sanayinin birçok alanında önemli yer edinmeye başladı. 1988'den beri hidroklorik asit, Birleşmiş Milletler'in Narkotik örgütleri tarafından 2. Tablo göstergeci olarak, narkotik teşhislerinde kullanılmaktadır.