Koronavirüse karşı psikolojik öneriler

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (covid-19) salgını nedeniyle evlere kapanmak zorunda kalan insanların psikolojik yönden dinamik kalmaları, virüsle mücadelede önemli bir yer tutuyor. Diyanet İşleri Başkanlık Müşaviri Ömer Aydın, koronavirüsün oluşturduğu psikolojik durumlara karşı dikkat çeken önerilerde bulunarak süreci psikolojik olarak yönetmenin ipuçlarını açıkladı.

Ekleme: 19.04.2020 12:29:43 / Güncelleme: 19.04.2020 13:05:50 / Güncel
Destek için 

Aydın, kaleme aldığı makalede şu ifadelere yer verdi:

Bulaşıcı hastalık riski yüksek, zor günler yaşadığımız bu dönemde hem kendimiz hem çevremiz açısından çok hassas olmamız gerektiğinin fakındayız. Yetkililerimizin her bir uyarısını, tavsiyesini söylenenin de üzerinde dikkate alma gayreti içerisinde olduğumuz bu hassas süreçte maddi anlamda her türlü önlemleri almaya gayret ederken ruhsal anlamda da bazı dikkate almamız gereken önemli hususlar bulunmaktadır. Bu süreçte özellikle düşünce ve duygularımızın yönetiminde çok dikkatli olmalı, zihin-ruh sağlığımızın zedelenmemesi ve güçlü olması için bilinçli hareket etmeliyiz.

Korona, Covid-19 virüsünün bulaşmaması için çok dikkat ederken, oluşabilecek yüksek kaygı ve endişe duygusunu da kontrol altında tutmamız gerekmektedir. Güzel bir söz vardır: Stres eter gibidir, azı ayıltır çoğu bayıltır. Kaygı ve endişe de az olanı dikkatli ve hassas olma açısından faydalı iken, çok fazla olduğu takdirde ruh sağlığımızı olumsuz etkileyerek, gereksiz duygu ve düşüncelere kapılmamıza sonuç olarak ta abartılı ve yanlış davranışlar içerisine girmemize sebep olabilmektedir.

İnsan hayatında önem verilmesi gereken şeylerden biri, her anlamda kıvamı yakalamak yani dengeli olabilmektir. Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerimde Tin süresi 95/4. Ayeti kerimesinde geçen “Ahsen-i Takviim” ifadesi, birçok meal ve tefsirde: insanı en güzel biçimde yaratılmış olarak ifade edilmektedir. Kanaatimce bu ayet-i kerimenin anlamı, en güzel kıvama yani her anlamda, maddi-manevi, bilgi ve beceriler edinerek dengeyi yakalamaya işaret etmektedir. Bu durum insanlar için tüm hayatını, düşünce-duygu dünyasını her zaman dengeli ve hakkını vererek, doğru kullanarak iyi şeyler gerçekleştirebilme becerisini yakalama gayreti içinde olmaları gerektiğini ifade etmektedir.

Salgının çok hızlı yayılma potansiyeli göz önünde bulundurularak beden ve ruh sağlığımızın zinde kalabilmesi için düşünce, duygu dünyamızı doğru yönetmeli, endişe-kaygılarımızı doğru ve dozunda tedbirler almak amacıyla kullanmalı, özellikle temizliğe hassasiyet göstererek, beden-ruh sağlığımıza da çok dikkat etmeliyiz. Bu süreçte çok önemli şeylerden biri de yaşam kaynağımız olan oksijeni doğru-yeterli almalı ve aldığımız bu oksijeni bedenimize dengeli dağıtma görevini yerine getiren diyafram kasımızı doğru ve aktif kullanmalıyız.

Gerçekleştirdiğimiz eğitim ve seminerlerde derin nefes alma denemesi yaptırdığımız da insanların çoğunlukla diyaframdan değil, göğüsten nefes aldığına şahitlik etmekteyiz. Doğru yani diyaframdan nefes, bedene gerekli oksijeni tam sağlarken, yanlış yani göğüsten nefes ise beden ve beyine yetersiz oksijen ulaştırır. Bu durum sebebiyle de ruh ve beden sağlığı oksijen yetersizliğinden olumsuz etkilenir. Bu denemeyi sizlerde aynanın karşısına geçerek yapabilirsiniz: Derin nefes alırken göğüste şişme ve omuzlarda oynama gerçekleşiyorsa yanlış nefes, sadece göbek, karın boşluğu şişiyorsa doğru nefes aldığınızı gösterir. Birçok hastalık, yanlış nefes almaktan yani bedenimizin her bir bölgesine yeterli oksijen sürekli sağlanamadığı için ortaya çıkmaktadır.

Bu salgına yakalanmama veya yakalanılsa bile güçlü bir bağışıklık ile en hızlı ve kolay şekilde atlatılması açısından bağışıklık sisteminin ve beynin müthiş bir önemi vardır. Özellikle beynin, yüksek kaygı ve endişe durumuna girdiğinde olumlu düşünme boyutu zayıflayarak, olumsuz duygular daha aktif ve güçlü hale gelir. Bu durum bağışıklık sistemini de ciddi derecede olumsuz etkiler ve zayıflatır.

Sağlıklı zihin kontrolü açısından doğru nefes alıp vermek çok büyük öneme sahiptir. Sürekli olumsuz haberler ile sarsıldığımız bu günlerde beynimiz normalden daha sık olumsuz düşünce ve duygular ile karşılaşmakta, bu durum uzun sürdükçe sinirlerin kaldırabilme ve dayanabilme gücü daha da zayıflamaktadır. Bu durum bağışıklık sistemimizi de etkilemekte, olumsuz bir durumla karşılaştığımızda direnebilme ve dayanabilme gücümüzü zayıflatmaktadır.

Önerileriniz nelerdir derseniz:

Öncelikle yetkililerin tavsiyelerine çok dikkat etmemiz gerekmektedir. Bu virüsün yayılmaması için uzmanların belirlediği kurallara uymak hem kanunen, hem dinen, hem de ahlaken gereklidir.

Çok dikkat etmemiz gereken bir nokta da, bu önlemleri uygularken beynimizi doğru yöneterek, psikolojik durumumuzu asla zayıflatmamamız gerekmektedir. Bağışıklık sistemimizin direnç gücü ile psikolojik durumumuz arasında çok güçlü ilgi ve alaka vardır. Dolayısıyla asla yüksek endişe ve kaygı duygusuna kapılmamalı, hatta ya virüse yakalanırsam deyip olumsuz düşünce ve duygular içerisinde ihtimaller üreterek beynimize gereksiz yere zarar vermemeliyiz. Sizlere çok önemli bir şey ifade etmek istiyorum: Beyin, yoğun düşünce ve duygu ile üretilen hayali gerçek olarak algılar.

Yani eğer siz olumsuz hayaller üretip psikolojinizi olumsuz hale çevirirseniz, beyin bu hayalleri gerçek olarak algılayıp kaygı ve endişeye kapılır, beden ve iç organlarda olağanüstü hal ilan ederek ruhsal durumu gerginleştirir, kişinin gereksiz yere normal halden çıkmasına yol açar. Bu durum psikolojinin ve fizyolojinin gereksiz yere yorulması ve zayıflamasına yol açarak bedeni zayıflatır. Gereksiz yere oluşan stres ve kaygı hali uzun süre devam ettiğinde ise beden sağlığını tehlikeye sokarak bağışıklık sistemini köreltmeye başlar.

Bu sebeplerle zihnimizi verimli kullanmak için mutlaka her günümüzü, bedenimizi normal yaşantımızda kullandığımız gibi zinde tutarak aktif kullanmaya, zamanımızı en verimli şekilde değerlendirmeye çalışmalıyız. Günlerimizi planlı, sistemli, verimli ve moral seviyesi yüksek bir şekilde geçirerek elimizde olan imkânları en olumlu şekilde değerlendirmeye gayret etmeliyiz.

Özellikle bu dönemde manevi hayatımıza özen göstermeli, ibadetlerimize ve dualarımıza çok önem vermeliyiz. Aynı zamanda zihin dünyamıza yeni bilgi ve beceriler katarak psikolojimizin güçlenmesine de destek olmalıyız. Normal dönemlerde okuyamadığımız kitapları okumalı ve tekrar edemediğimiz önemli bilgi ve becerilerimizi bu dönemde var olan geniş zaman imkânlarını iyi değerlendirerek geliştirmeliyiz. Unutmamalıyız ki; doğru alışkanlıklar ile zaman geçirildikçe zihin doğru çalışır, aynı zamanda gelişir, sağlıklı olur. Boş kaldıkça ve verimsiz zaman geçirdikçe zihin zayıflar, zayıfladıkça korku ve endişelerin etkisi altına daha hızlı ve kolay girer. Bu durum beden ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyerek insanın yaşam heyecanını olumsuz etkileyerek mutsuz olmasına yol açar.

.#Evdekal çağrısına uyduğumuz bu günlerde akraba ve dostlarımızı iletişim imkânlarını kullanarak aramalı, hâl ve hatırlarını sorarak dualarını almalıyız. Evlerde kaldığımız bu süreçte yalnızlaşma ve bireyselleşme alışkanlığı oluşmaması için çok gayret göstermemiz gerekir.

Rabbim bu zor süreçleri en kolay şekilde atlatarak geçirebilmeyi nasip etsin niyazıyla sizleri zihnen ve bedenen aktif olmaya, beyni olumlu, verimli değerlendirerek kullanmaya davet ediyorum. Bizleri, sevdiklerimizi, İslam âlemini, tüm insanları bu salgından muhafaza etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Sağlıcakla kalınız, Allah’a emanet olunuz…

Kaynak, diyanethaber