Mesafeyi korumamak, stok yapmak KUL HAKKI

Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Tuba Hacer Korkmaz, koronavirüs ile ilgili dikkat edilmesi gereken dini hassasiyetleri içeren bir çalışma hazırladı.

Ekleme: 19.04.2020 08:41:58 / Güncelleme: 19.04.2020 10:47:46 / Güncel
Destek için 

HABER MERKEZİ

"Yeni Tip Koronavirüsün Gündemimize Getirdiği Başlıca Fıkhi Sorular ve Cevapları" başlıklı ve Diyanet İslam Ansiklopedisi'nden yararlanılarak hazırlanan 8 sayfalık çalışmada, vatandaşların, koronavirüsle mücadele edilen süre içerisinde bazı dini ve ahlaki sorulara verilen pratik cevaplardan oluşuyor. Korkmaz’ın Kur’an-ı Kerim ve Sünnet ışığında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarını da kaynak alarak hazırladığı “Yeni Tip Koronavirüsün (Kovid-19) Gündemimize Getirdiği Başlıca Fıkhî Sorular ve Cevapları” adlı çalışması, insanlık tarihinde çok kez tekerrür etmiş, günümüzde de tüm dünyayı etkisi altına almış olan küresel salgının Müslüman bireylerin gündemine getirdiği bazı dini-ahlaki sorulara pratik cevap vermeyi amaçlıyor. 29 sorudan oluşan çalışmanın iki sorusunu sizler için hazırladık. İşte soru ve cevaplar…

SOSYAL MESAFEYİ KORUMAMAK VE “EVDE KAL” KURALINA UYMAMAK KUL HAKKINA GİRER Mİ?

Sosyal mesafe ve “evde kal” ikazlarına uymanın gerekliliğine Hz. Peygamber (s.a.v) döneminden bazı örneklerle şöyle cevap verilebilir: Efendimiz (s.a.v) sağlıklı olan kişilerin cüzzam hastalığına (Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde de görülen bulaşıcı, fakat ne şekilde bulaştığı günümüzde bile tam olarak bilinemeyen ve geçmiş dönemlerde geniş kitlelerin ölümüne sebep olan bir hastalık) yakalanan kişilerden uzak durmaları gerektiğini "Cüzzamlıdan, aslandan kaçar gibi kaçın.” (Buharî, Tıb, 19) buyurarak ifade etmiştir. Amr b. Şerîd’in (r.a) babasından (r.a) aktardığına göre, Hz. Peygamber'e (s.a.v) bağlılıklarını ifade etmek üzere Sakîf kabilesinden gelen heyet içerisinde cüzzamlı bir adam da vardı. Hz. Peygamber (s.a.v) ona; “Biz senin biatini kabul ettik, sen evine dön.” şeklinde haber saldı ve musafaha biat kabul etmenin en belirgin sembolü olsa da cüzzamlı adamın elini tutmadı. (Müslim, Selam, 136; İbn Mâce, Tıbb, 44) Salgın hastalıklarda sosyal mesafeyi korumanın önemini en net şekilde gösteren hadis-i şeriflerden biri ise, Efendimiz'in (s.a.s); "…Cüzzamlıyla konuşacağınız zaman onunla sizin aranızda bir mızrak boyu (yaklaşık iki metre) mesafe olsun." (Ahmed b. Hanbel, 581) şeklindeki hadisidir. Ayrıca Hz. Peygamber, hastalıklı hayvanların sağlıklı hayvanlardan ayrı tutulması gerektiğini de belirtmiştir. (Müslim, “Selâm”, 104-105; Ebû Dâvûd, “Ṭıb”, 24) Osmanlı dönemi Şeyhü’l-İslamlarından Ebüssuûd Efendi’nin de karantina ve sosyal mesafe kapsamına giren fetvaları mevcuttur. Meselâ küçük bir çocuğu salgın esnasında şehre getirip ölümüne yol açan kimsenin diyet[2] ödemesi gerektiğini belirtmiştir. Diyet ödeme cezasının büyüklüğü göz önüne alındığında konunun kul hakkı boyutu da ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte kasıtlı veya kasıtsız ama ihlalle bir insana hastalık bulaştırmak büyük bir vebal ve kul hakkıdır.

EVDE STOK YAPMAK CAİZ MİDİR?

İslam’da enaniyet (bencillik) ne kadar yerilmişse îsâr da (bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması ahlakı da) o kadar övülmüş ve cömertliğin en yüksek derecesi olarak görülmüştür. Diğer erdemli davranışlarda olduğu gibi îsârın da belirtilen ahlâkî değeri kazanabilmesi için maddî veya manevi bir karşılık beklenmeden sırf Allah rızası ve insan sevgisinden dolayı yapılması gerekir. Çünkü iyilik karşılığında teşekkür veya övgü bekleyen kişi cömertlik değil alışveriş yapmış sayılır. Normal şartlarda yani şiddetli ihtiyacın olmadığı ve piyasa bolluğu olduğu durumlarda gıda maddelerini tedbir maksatlı fazladan almakta beis yoktur. Ancak şu an içinde olduğumuz süreç gibi herkesin ihtiyaç duyabileceği temel ihtiyaç malzemeleri temininde, başkalarını ve bizden daha fazla ihtiyacı olabilecek kişileri düşünmeden alışverişte aşırıya kaçmanın kul hakkına gireceğini de unutmamak gerekir.