İmralı`da Neyi Görüşüyorlar?

İmralı`da nelerin görüşüldüğünü, her basın-yayın organı aşağı yukarı aynı şeyleri yuvarlayıp duruyor. Kaldı ki yuvarlatılanların hiç birisi de hem realite hem de PKK`nin bildik talepleriyle uyuşmuyor. Hatta görüşüldüğü söylenen maddelere bakılırsa PKK, devletten özür beyanı mahiyetinde bir takım lütuflarda bulunması için yalvarıp duruyor.

Ekleme: 12.01.2013 15:22:00 / Güncelleme: 12.01.2013 15:22:00 / Siyaset Gemisi
Destek için 

Hüseyin Sağlam/ Analiz/ DOĞRUHABER

Bu durum, belirttiğimiz gibi realiteyle uyuşmadığı için haklı olarak “neyi görüşüyorlar?” sorusunu beraberinde getiriyor.
Yazılanlara bakılırsa, şimdilik kamuoyunu etkileme ve hazırlama operasyonu sürdürüldüğü rahatlıkla söylenebilir.


Nitekim MİT’in Öcalan mutabakatını ve BDP heyetinin adaya gideceğini önceden haber veren Vatan gazetesinden Mustafa Mutlu, ilk yazılarında estirdiği “iyimserlik” havasının aksine, “Çıkarın dilinizin altındaki baklayı!” başlıklı yazısında önceden yazdıklarını yalanlar tarzda, ama bu sefer “Yandaş medyaya” çatarak ilginç değerlendirmelerde bulundu.
İşte o yazıdan ilginç satırlar:


“Yandaş medya, MİT Müsteşarı‘nın İmralı‘daki teröristbaşı ile yaptığı pazarlık, toplumda tepkiyle karşılanmasın diye elinden geleni ardına koymuyor.


Hepsi bir-iki şehit yakınıyla konuşup, onların “barış”ı ne kadar istediğini yazıyor ve sözbirliği etmişçesine İmralı’daki görüşmelerde uzlaşmaya varılmasının ne büyük başarı olduğunu anlatıp duruyor. Asıl meseleye ise kimse girmiyor:


PKK’ya hangi tavizler verildi?


Konu yavaş yavaş buraya kayınca, iktidarın emrindeki Star Gazetesi’nden Yakup Bulut, Öcalan’ın MİT Müsteşarı’ndan talep ettiği “altı madde”yi büyük bir gazetecilik başarısıyla ortaya (!) çıkarmış...


Bakın neler istiyormuş teröristbaşı?


1) Çatışmazlık zemini hazırlanmalı: Bu zaten bir talep sayılmaz; çünkü devletin de amacı bu...


2) Anadilde savunmaya yönelik düzenleme çıkarılmalı: Zaten hükümetin gündeminde olan böyle bir konuda, Öcalan‘ın talepte bulunacağını bile sanmıyorum!


3) Kandil’deki PKK yöneticileri ile Erbil’de toplantı yapılarak, bilgilendirme olmalı: Bu bir talep değil, olsa olsa Kandil’in devre dışı bırakılmadığını göstermek için bir “şekil şartı” olabilir.


4) PKK’nın kademeli olarak geri çekilmesinin ortamı hazırlanmalı ve silahlı güçlerin ülke dışına çıkması sağlanmalı: Bu da bir “talep” değil. Anlaşmaya varıldığında zaten doğal olarak sağlanacak bir olanak.


5) İmralı ziyaretleri kolaylaştırılmalı. Orta vadede kamuoyu hazır hâle gelince ev hapsi gündeme getirilmeli: Belki bu “ciddi bir şart” olarak kabul edilebilir. Ancak bu da Başbakan tarafından şiddetle yalanlandı.


6) Dördüncü yargı paketinde şiddete bulaşmayanlara tahliye için düzenleme yapılmalı. Ağır hasta olduğunu belgeleyenler bırakılmalı: Evet; bu ciddi bir “şart”, ancak PKK’nın yıllardır kan dökmesinin nedeni bu da değil...


Yandaş medyaya sızdırılan bu “şart”larla denilmek isteniyor ki:


“Gördüğünüz gibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, toprak bütünlüğü başta olmak üzere PKK’ya hiçbir taviz vermiyor. Sadece barışı sağlamak için, onlara kaybettikleri özgürlükleri iade ediliyor ve cezaevlerindeki koşulları düzeltiliyor. Bu yüzden sakın bu görüşmelere karşı çıkmayın!” Eyvallah!


“Teröristle pazarlık yapılır mı, yapılmaz mı?” konusunu bir kenara koyuyorum; eğer “görüşülenler” yukarıdaki altı maddeyle sınırlıysa, hep beraber destek olalım.


Ama... Haykırmak istiyorum ki: Ben, PKK’nın taleplerinin bu kadar sığ ve basit olduğuna asla İNANMIYORUM!”Gördüğünüz gibi, İmralı sürecinin ve de eleştirdiği mutabakatın ilk mucidi Mustafa Mutlu, haykırarak “İNANMIYORUM” diye yemin billah ediyor.


Peki, siz inanıyor musunuz?..


Hüseyin Sağlam / Analiz