Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve Covid-19 adı verilen hastalığa yol açan Coronavirus, tüm dünyaya yayıldı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın son açıkladığı verilere göre Türkiye'ye Coronavirus kaynaklı can kaybı bin 403, vaka sayısı 65 bin 111.
Coronavirus salgınında sosyal mesafe kuralı gereğince Skype aracılığıyla İLKHA'ya açıklamalarda bulunan Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kadriye Kart Yaşar, gündemi meşgul eden birçok konuya açıklık getirdi.
Covid 19'un en belirgin özellikleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Yaşar, "Covid-19'un en belirgin semptomları; ateş, öksürük ve nefes darlığıdır, ama farklı semptomlarda bulunabiliyor. Bizler, diğer üst solunum enfeksiyonlarının belirtilerinden Covid-19'u ayırt edebilmek için hastalara covid-19'da görülebilecek ateş, öksürük ve nefes darlığını sorup araştırıyoruz. Bunlar varsa söz konusu hasta Covid-19 şüphesini taşımış olabiliyor." dedi.
Sağlık çalışanlarından Covid-19'a yakalanan hastalarda farklı belirtilerle karşılaştıklarının altını çizen Yaşar, "Bunun haricinden de farklı belirtilerde var. Mesela kişilerde ateş, öksürük ya da nefes darlığı olmadan koku ve tat almama gibi belirtilerde ortaya çıkabiliyor. Bizim sağlık çalışanlarımızdan da böyle hastalarımız var. Covid-19'lu hastalarla temas halinde olan sağlık çalışanlarımızın bazılarında bunu gördüm. Sadece hafif bir kırgınlık, kas ağrıları ve koku ve tat almama gibi bir belirtiyle karşımıza geliyorlar." ifadelerini kullandı.
“Virüse karşı en etkili tedbir sosyal mesafedir”
Yaşar, “Son dönemlerde fark ettiğimiz beyin tutumuyla ilgili farklı bulgular da olabiliyor. Yani felç geçirme ve beyin kanaması gibi belirtilerin diğer ülkelerde de olduğu söylenmişti. Bizde birkaç vakamızda, testi pozitif olan ama aynı zamanda yeni geçirilmiş beyinle ilgili olarak inme ve felç dediğimiz tablolarla gelen hastalarımız da görüyoruz. Bunlar çok az gördüğümüz tablolardır. Bizim daha çok gördüğümüz ateş, öksürük ve nefes darlığıdır." şeklinde konuştu.
Coronavirus'e karşı alınması gereken önlemlere değinen Yaşar, "Virüse karşı en etkili tedbir sosyal mesafedir. Çünkü hasta olabilecek kişilerden veya kalabalık yerlerden kendimize bulaşabilecek virüsü engellememiz gerekir. Ellerimizi de sık sık yıkamamız gerekmektedir. Hasta olup olmadığını bilmediğimiz kalabalık ortamlarda kendimizi maskeyle korumalıyız. Ellerimizi yıkayarak, maske kullanarak veya yapacağımız izolasyon ile en kolay şekilde bulaştırma riskini azaltabiliriz. Nitekim; şeker veya kanser hastalığı gibi bulaşabilecek bir hastalık değil, önlenebilen bir hastalıktır." diye belirtti.
"Çocuklar virüse karşı daha korunaklıdır"
Son zamanlarda Covid-19'un çocuklarda da görülmesini değerlendiren Yaşar, "Bu da gösteriyor ki sadece yetişkinlere değil, çocukları da etkileyebiliyor. Azda olsa hasta olan babaların çocuklarında da virüsü saptadığımız hafif klinik belirtileri görebiliyoruz. Ama yetişkin sayısı çocuk hastalardan daha fazladır. Belki de çocukların çok hafif geçirmesi ve belirti bile göstermemesi de olabilir. Genel olarak çocuklar, virüse karşı daha korunaklıdır. Hastanemizde 30-40 civarı çocuk hastamız da oldu ve belirtileri boğaz ağrısı, nezle, burun akıntısı ve öksürük gibi çok hafif düzeyde belirtilerdi." dedi.
Çocuk aşılarını çok önemsediklerine vurgu yapan Yaşar, "Çünkü mikrobik hastalıklar bulaşamazsa kişiyi öldürmez ve hasta etmez. Bulaşamamasının da birkaç sebebi vardır. Örneğin; mikrobun olduğu ortamdan uzak durulabilir. Ev, okul ve kalabalık ortamlarda bulunuyorsa o mikroplara karşı aşılarla korunabilir. Her mikrop için aşı vardır ve mutlaka bu aşıların çocuklukta yapılması gerekir. Covid-19'la ilgili aşı çalışmalarında 'virüs izole edildi' diyoruz. Yani virüs canlı olarak örneklerinden ayrıştırıldı. Virüsle ilgili çalışmalar hem aşı hem de ilaçla ilgili çalışmalarında önünü açtı. Bundan dolayı bu dönem olmasa da yılsonuna doğru virüsü öldürecek ilaçlar da yol alınacağını bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
"Çocuklar, kronik hastalığı ve yaşlılar için taşıyıcı olabiliyorlar"
Çocukların taşıyıcı özelliklerine dikkat çeken Yaşar, "Çocuklar, kronik hastalığı ve yaşlılar için taşıyıcı olabiliyorlar. Çocuklar koşup oynarken çok hafif geçirdikleri hastalığı yaşlı dede ve ninelerine bulaştırabilirler. Bundan dolayı bu dönemde genel olarak çok kalabalık oluşturacak aile toplantılarından veya birlikteliklerinden uzak durmaları gerekmektedir. Hasta olabilecek burnu akan, yüzü-gözü kızarmış veya öksürüğü olan çocuklarımızı dede ve ninelerinden uzak tutalım." şeklinde konuştu.
Özellikle son zamanlarda gündeme gelen bireysel testler hakkında bilgi aktaran Yaşar, "Sağlıkçılar olarak genellikle bir virüsün varlığını ortaya koyabilmek için günde 30-35 bin PCR testi yapıyoruz. PCR, virüsün RNA'sını ortaya koyan bir testtir. Bu testler, hastalığı geçirdikten bir hafta-10 gün sonra kanımızda oluşan antikor dediğimiz maddeleri ortaya çıkarılabiliyor ve 5-10 dakika içerisinde sonuç veriyor. Hızlı antikor testleri yapılmalıdır. Salgının 10 binlerce bulaştığı bu dönemde kısa sürede sonuç vermeleri kolay uygulanabilir olması sebebiyle her yerde yapılabilir. Her testin yanlış pozitif veya negatif sonucu olabiliyor. Önemli olan hastayla birlikte testi değerlendirmektir. Bundan dolayı bu testleri bizlerde kullanıyoruz." dedi.
Virüsten etkin korunma yolları konusunda önemli telkinlerde bulunan Yaşar, "Çoğu bilim adamları, sağlıkçılar ve hekimler etkin korunma yolları hakkında şunları söylüyorlar; sosyal mesafeyi korumak, ellerimizin değdiği her yeri kirli kabul ederek sıklıkla yıkamak, virüsün olabileceği kalabalık ortamlarda kendimizi maskeyle korumak ve mümkün olduğunca dışarı çıkmamaktır." diye belirtti.
"Eldiven kullanma yerine ellerimizi yıkayalım veya dezenfektan edelim"
Alınan önlemler karşısında kişide oluşan öz güvene dikkat çeken Yaşar, "Kişi eldiveni taktığı zaman kendisinde yalancı bir güven oluşuyor, virüsün kendisine gelmeyeceğini zannediyor. Bu eldivenler yırtılabilir ve uzun zaman sonra geçirgenlikleri artabilir. Bundan dolayı güvenli zannedilen eldivenler güvensiz hale gelebiliyor. Kişi eldivenle kendisine bir şey olmayacağını düşündüğü için her yere dokunmaya çalışıyor. Buda ellerin daha çok kirlenmesine neden oluyor. Bundan dolayı eldivenli eller virüsü her yere taşıyabiliyor." ifadelerini kullandı.
Yaşar, "Eldiveni sadece sağlık çalışanları ve hastayla bire bir ilgilenen refakatçıların kullanmasını tavsiye ediyoruz. Halk dışarı çıkarken eldiven kullanmasına gerek yok. Eldiven takmak yerine sık el yıkamak, kolonya ve alkol bazlı dezenfektanları kullanarak el hijyenimizi sağlamamız gerekiyor." dedi.
"Türkiye, Avrupa ülkelerinden ve ABD'den çok daha büyük bir başarı gösterdi"
Avrupa ülkelerindeki oranları değerlendiren Yaşar, "Avrupa ve ABD'deki salgın çok ciddi boyutlara ulaştı. Ülkemizle kıyaslandığında ABD'nin gerçekten sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Ülke olarak ciddi tedbirler aldık. Salgında herkes 2'nci ayını yaşarken biz yeni birinci ayımızı yaşıyoruz. Bundan dolayı birçok ülkeye kıyasla bu konuda salgını geç başlatma, tedbirleri sıkılaştırma ve salgının yayılmasını kontrol altına alma noktasında başarılıyız. İnşallah salgını az hasarla az sıkıntıyla atlatacağız." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin salgınla mücadeledeki performansını Avrupa ülkeleriyle mukayese eden Yaşar, "Türkiye salgınla mücadele etme, vaka sayısını azaltma, ölü sayısını düşük seviyede tutma ve yoğun bakıma gidiş sayısını azaltma gibi pek çok noktada Avrupa ülkelerinden ve ABD'den çok daha büyük bir başarı gösterdi. Bu da gurur duyulacak bir başarıdır." diye belirtti.
"Verilen eksik ya da yanlış bilgilere dair şüphe duyduğumuz alanlar var"
Çin yönetiminin ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19 salgını hakkında dünyaya yanlış bilgi verdiği ve yanılttığı yönündeki iddialara da açıklık getiren Yaşar, "Çin yönetiminin ve Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19'la ilgili eksik ya da yanlış veri verdiğine dair pek çok sağlık otoriteleri ya da ilgili makamlarca söylendi. Bizde bunlarla ilgili şüphe duyduğumuz alanlar var. Biz birçok veriyi Çin'den alıyoruz. ABD'de vaka sayısı 600 bini geçti ama Çin çok sert tedbirler aldı. Sanki hiç vaka yokmuş gibi yansıtılan veriler çok güvenilir değil. Çünkü Çin kapalı bir toplum. O yüzden de böyle bir iddia doğru olabilir." dedi.
Bu süreçten sonra Türkiye'de konuşulması gereken konulara vurgu yapan Yaşar, "Bunlardan ziyade biz ülke olarak ‘salgını nasıl az hasarla geniş bir zamana yayarak, vaka sayısını düşük tutarak virüs etkisinin azalacağı günlere ulaşabiliriz?’ diye bunun hesabını yapmamız daha doğru olacaktır. Bu zamana kadar çok iyi götürdük. İnşallah havaların ısınması ile alınan tedbirlerle önümüzdeki günlerde vaka sayılarımızın oldukça az olmasını bekliyoruz." şeklinde konuştu.
"Bu dönemde sigaranın azaltılması ve mümkünse bırakılmasını tavsiye ediyoruz"
Sigara tüketimi ve karşılaşılan risklere de dikkat çeken Yaşar, son olarak şunları söyledi:
"Sigara genel olarak zararlı bir madde ve alışkanlıktır, bunu hiçbir hekim de önermez. Bu dönemde sigara içenlerde virüsün çok daha kolay ulaşabildiğini ve sigara içiminin kendisi KOAH'a sebep olduğunu görebilmekteyiz. Sigara içen birinin akciğerinin hiç sigara içmemiş birinin akciğerine kıyasla oldukça kötü, kronik bronşit ve KOAH olduğunu söyleyebiliriz. Sigara içen kişiler hem sigaranın dumanını dışarıya salıyorlar hem de onu teneffüsü ediyorlar. Yani bu çok tehlikeli bir durum... Ondan dolayı sigaradan uzak durulması gerektiğini şiddetle öneriyoruz. Hiç olmazsa bu dönemde sigaranın azaltılması ve mümkünse bırakılmasını tavsiye ediyoruz. Alkol gibi içecekler ise genel olarak karaciğer de hasara neden oluyorlar. O yüzden sigara ve alkol gibi maddeler akciğer ve karaciğeri etkiliyor. Onun için alkol ve sigaradan uzak durmak en doğru yaklaşım olacaktır.” (İLKHA)