Hâtim-i Esam yola çıktıktan sonra mahalle hanımları evin hanımını ziyarete gelirler, “Allah kavuştursun, beyiniz hacca gitti. Sana beyin ne kadar rızık bıraktı?” diye sorduklarında “Benim beyim, rızık veren değil rızık yiyendir. Rızık yiyen, rızık veremez. Ben rızkımı hep rızık verenden beklemişimdir. O beni hiç rızıksız bırakmamış, yine de bırakmayacağına inanıyorum …” cevabını verir.
Aradan çok zaman geçmez. Hâtim'in evinin kapısında at sesleri duyulur. Bir de bakar ki hacıları uğurlamaktan dönen Bağdat halifesi karşısındadır. Kendisinden bir bardak soğuk su ister. Halife yanındaki vezirine, “içtiğimiz suyun bedelini bize yakışan şekilde öde!” der. Toprak çanağın içini altınla doldururlar. Hâtim'in hanımı bardağın içinde beyi hacdan dönünceye kadar yetip de artacak miktarda para bırakıldığını görür. Ellerini açıp Rabbine şöyle dua eder:
“Çocukken anam babamın eliyle gönderiyordun rızkımı. Evlenince beyim Hâtim'le göndermeye başladın. Beyim hacca gitti, bu defa da halifeyle gönderiyorsun. Beni hayatım boyunca hiç rızıksız bırakmadın ” diye şükür duaları eder.