Her yıl nisan ayında Türkiye başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde milyonlarca Peygamber sevdalısı halkın katılımıyla açık alanda "Hazreti Peygamberi Anlama ve Sünnetini Yaşama" temasıyla mevlid programı düzenleyen Peygamber Sevdalıları Vakfı, bu yıl dünyayı etkisi altına alan Coronavirus (Covid-19) salgını nedeniyle mevlid etkinliğini medya üzerinden gerçekleştirdi.
Rehber TV ve (@psevdalilari) yayını üzerinden Peygamber âşıklarıyla “Örnek Aile Rehberi Hazreti Muhammed’ temalısıyla mevlid etkinliğinde buluşan Peygamber Sevdalıları, bu yıl da Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vessellem) dünyaya teşrifinin 1449'uncu yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutladı.
Mustafa Tufan'ın sunuculuğunu yaptığı ve sosyal mesafe kuralına riayet edilen etkinlik İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Ramazan Biçer'in Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Sık sık salâvat ve tekbirlerin getirildiği etkinlik, mevlithanların okuduğu mevlid ile devam etti.
Ardından Peygamber Sevdalıları Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Nurettin Teymur, etkinliğin mesajını içeren bir metin okudu.
Teymur'un okuduğu etkinlik mesajı ise sırasıyla şöyle:
1-Ülfet ve Muhabbet ile; Saadet-i Dareyn’in kaynağı “aile kurumunu” yeniden ihya etmek gerekir.
Aile; sağlıklı toplumun temeli, fertlerin huzur ve mutluluk kaynağıdır. “Kendilerinde sükûnet bulup, huzura eresiniz diye, kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de, O’nun ayetlerindendir.” (Rum; 21) Yüce İslam Peygamberi’nin “Sizin en hayırlınız ailesine karşı en hayırlı olanınızdır” nebevi mesajına kulak vermek ve hayırda yarışmak gerekir.
2- Uhuvvet ve Muavenet ile, Muhacir olmuş kardeşlerimize ensar olmak gerekir.
Yurtları başlarına yıkılan, şehirleri talan edilen, ocakları dağıtılan mazlumlar “sığıntı” ve yük değildir; bilakis Haşir suresinin 9’uncu ayetinin müjdesiyle belki kurtuluşumuzun vesilesidirler. “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşir; 9)
3-Sulh ve Selamet; ancak Rabbimizin bizden istediği kardeşliğin tesisi ve gereğini yerine getirmek ile İslam beldelerinde gerçekleşecektir.
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat; 10) “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da o sebeple onu kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse Allah da onu kıyamet günü örter.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut ve Tirmizi)
Hiçbir anlaşma, bireysel maslahat, uluslararası ilişkiler; zalimleri ve İslam düşmanlarını Müslüman kardeşine tercih etme hakkını bizlere vermez. Tüm dünyanın güvenli bir barış yurdu olması ancak İslam’ın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyaya hâkim olması ile mümkündür.
4. Marifet ve Hikmet; Kelamullah’ı Rehber, Sünnet-i Seniyye’yi yol bilmektir.
Kur’an ne yapmamız gerektiğini, hadisler de nasıl yapacağımızı gösterir. “De ki; Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran; 31)
“Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarıldığınız müddetçe dalalete düşmezsiniz.” (Veda hutbesinden) Karanlığın kol gezdiği, batıl ideoloji ve yolların fikriyatımızı körelttiği bir çağda marifet; inanç, düşünce, fikir ve duruşumuzu Kur’an’a uydurmaktır. Yolların çoğaldığı, tefrikanın kışkırtıldığı, cehaletin kör bir örtü gibi bizi kuşattığı son demde hikmet; doğru istikameti ve “Nebevi Yöntem”i yol edinmektir.
5- Şeref ve izzet; Din-i Mübin’in kudsiyetini fedakârane muhafaza etmektedir.
İzzet Allah’a Resulüne ve mü’minlere aittir. “Mü’minleri bırakıp da kafirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa; 139) Mescid-i Aksa ve Kudüs; Peygamberlerin mirası, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in müjdesi, bütün semavi dinlerin huzurgâhıdır. Beytül Makdis; Selahaddin-i Eyyubi’nin rüyası, Müslümanların ilk kıblesi, izzeti ve onurudur. Kudüs davası Müslümanlar için vazgeçilmez itikadi bir meseledir. Kudüs sevdamız tüm hesaplardan bağımsız şerefli bir duruşun nişanesidir. Emperyal güçlerin “Yüzyılın Anlaşması” adıyla tedavüle sokmaya çalıştıkları sözde barış planı “yüzyılın yıkım ve ihanet anlaşmasıdır” ve şerefli Müslümanların nezdinde yok hükmündedir. Allah (cc) tarafından mübarek kılınan Beytül Makdis’i kurtarmak her Müslümanın vefa borcudur. Müslümanlar olarak Kudüs’ün kurtuluşu uğruna ödenecek her bedele hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.
6-Zenginlik ve servet, halkın arasında adalet ve hakkaniyetle dağıtılmalıdır.
Ülkenin gelir ve zenginlikleri tüm fertlerin ortak hakkıdır. Elit zümrelerin zenginliklerini artırdıkları, öte taraftan mazlumların kuru ekmeğe muhtaç bırakıldığı toplumların sulh içinde birlikteliklerini devam ettirmesi mümkün değildir. “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf suresi 31. Ayeti) ilahi fermanı adil ekonomik sistemin can damarıdır. Her maaş ve ücretin, zaruri ve asgari ihtiyaçların karşılanmasına yetecek miktarda olmalıdır. İnanıyoruz ki Hz. Ali’nin (r.a) buyurduğu gibi “Dünyanın herhangi bir yerinde bir lokma ekmeğe muhtaç biri varsa, mutlaka başka bir köşesinde ihtiyacından fazla tüketen veya stoklayan birileri vardır.” Beşeri sistemlerin vaadettikleri hürriyet, refah ve eşitlik gelmedi. Fakirler daha fakirleşti, insanlar artık kendi memleketlerinde bile hürriyetten mahrum kaldı. Eşitlik ise onların memleketinde bile yok, hırsızlık ve gasbın akla gelmedik yöntemlerini keşfedip, talanlarını artırdılar.
Öyleyse, bütün dünyaya dayattıkları mevcut iktisadi sistem terk edilmeli; servetin sadece bir zümrenin arasında dolaşan bir devlet olmaktan çıktığı, israf ve zulmün olmadığı, hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, herkesin hakkına kavuştuğu faizsiz ve adil bir sisteme bir an önce geçilmelidir."
Ardından mevlid programında sahnede yerini alan ses sanatçıları ilahi ve marşlar seslendirdi.
İlahilerin ardından konuşmalarını yapmak üzere kürsüye gelen İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek, Peygamber efendimizin örnek aile modelini anlattı.
"Peygamberimizin aile modeli bizler için rol model olmalıdır"
İnsanlık tarihiyle birlikte ailenin de meydana geldiğini ifade eden Şimşek, "Bu bize gösteriyor ki, aile müessesesi çok önemlidir. Peygamber efendimize baktığımızda mutlu aile saadeti O'nun ailesiyle başlamıştır. Ailenin huzur ve saadeti İslam'da çok önemlidir. Çünkü aile ayaktaysa toplum da ayakta olur. Toplumun huzurlu olması aileye bağlıdır. Peygamberimizin aile modeli bizler için rol model olmalıdır. Tek çaremiz odur. O yüzden sevgili biricik Peygamberimize kula vermeli, O'nun yolundan gitmeliyiz. Dünya tarihine baktığımızda O'nun ailesi kadar saadetli bir ailenin daha olmadığını göreceğiz. İşte, bizler de bugün bu aileye muhtacız. Lakin İslam düşmanları aile yıkılırsa toplumun da yıkılacağını bildikleri için bizlerin ailelerine çeşitli yollardan saldırıyorlar. Bu yüzden aileyi parçalamak istiyorlar ve bundan dolayı her türlü yollarla topyekûn saldırıyorlar. Eğer ki huzurlu ve saadetli bir toplum olmak istiyorsak Peygamberimizi örnek almalıyız. O'nun örnek aile saadetini örnek almalıyız. Peygamberimiz aileye çok önem vermiştir. Biz de vermeliyiz. Peygamberimiz ailesine karşı çok merhametli ve şefkatliydi. Onlara kıymet verirdi. Peygamberimizin ailesi gibi bizlerin de ailesi bu şekilde olmalıdır." diye konuştu.
Bir kez daha ses sanatçılarının seslendirdiği ezgilerin ardından eğitimci Mehmet Emin Sütçü, konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi.
"Nerede Kur’an mektebine dönüştürülmüş evler?"
İnsanın dünyadaki cennetinin ailesi olduğunu belirten Sütçü, "Ancak geldiğimiz noktada ne yazık ki cennetimizi cehenneme çevirdik ve o küçücük dünyamızı kirletip alt üst ettik. Soruyorum, hani nerede eşlerinin birbiri için huzur ve sükun kaynağı olduğu aileler? Nerede o cennet kokusu alınan aileler, nerede bir Kur’an mektebine dönüştürülmüş evler? Ailelerimiz böyle darmadağınık iken ümmetin birliğinden söz etmek ne kadar doğru olur acaba? İletişim çağındayız ama aile içi iletişimimiz kopmuş maalesef. Sözde dünya ile irtibat kurduk ama birbirimizden irtibatı kestik. Dünyadan haberdar olduk, birbirimizden, çoluk çocuğumuzdan habersiz kaldık. Uzağı yakın ettiler bize lakin yakınımızdakileri de uzak ettik kendimizden. Çağın oyuncaklarına kurban ettik ailemizi ve düşmanın işini kolaylaştırdık." dedi.
"Gelin içinde bulunduğumuz krizi fırsata çevirelim. Sımsıkı sarılalım ailemize"
Ümmetin kalbinin ailede attığını vurgulayan Sütçü, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ümmetin kalbidir ailelerimiz. Koca İslam âlemi olarak şimdiye dek yüz yerimizden vurulduk, yara aldık. Âlimlerimiz asıldı, camilerimiz, medreselerimiz kapatıldı ama kalp hala atıyordu, ailelerimizi tam olarak çökertememişlerdi. Son dalga ve son hamle ile kalbimize yani ailelerimize el uzattılar. Ayağa kalkma ihtimaline son vermek istediler. İğrenç filimler ve programlarla ailedeki hayâ perdesini yırttılar. Anneliği kıymetsizleştirip kadını ticari bir meta haline getirdiler. Babayı maişet derdine düşürüp bin bir dertle boğuşturdular. Çocuklarımızın eğitimini elimizden aldılar. Yani ellerinden geleni artlarına koymadılar, her yönden saldırdılar. Gelin içinde bulunduğumuz krizi fırsata çevirelim. Sımsıkı sarılalım ailemize. O kutlu Peygamberin örnekliğinde, Rabbimizin rızası doğrultusunda yeniden ihya edelim ki, kahrolsun ifsat komiteleri, kahrolsun tüm şeytani şebekeler. Unutmayalım ki, ihya edilen her aile, tahrip edilen İslam kalesinin surlarına yeniden konulmuş bir taştır. Yine unutmayalım ki, her ev ya cennetin yeryüzündeki bir şubesi, ya da cehennemin dünyadaki bir şubesidir.”
Mevlid etkinliği İTTİHADUL ULEMA üyesi Molla Ali Altun hocanın okuduğu dua ile son buldu.(İLKHA)