Fahrettin Altun: "Salgınla mücadelemizi planlamasaydık İtalya durumunda olabilirdik"

​İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Salgınla mücadelemizi planlamamış; ulusal stratejimizi geliştirmemiş olsaydık, bugün çok daha acı bir tabloyla karşı karşıya olan İngiltere, İtalya ve İspanya’nın durumunda olabilirdik.” dedi.

Ekleme: 08.04.2020 16:50:05 / Güncelleme: 08.04.2020 16:59:31 / Güncel
Destek için  Haberin Videosunu İzle

İletişim Başkanlığı tarafından “Covid-19 Tecrübeleri ve Salgına Karşı Mücadelede Uluslararası İş Birliği” başlıklı bir video-konferans düzenlendi.

Başkanlığın Türkçe ve İngilizce Youtube kanallarından canlı olarak yayınlanan video-konferansın açılış konuşmasını İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun yaptı.

Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli ve Seul Büyükelçisi Durmuş Ersin Erçin’in konuşmacı olarak yer aldığı video-konferansın moderatörlüğünü ise SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş gerçekleştirdi.

Başkanlığın internet sitesinde yer alan habere göre, Coronavirus’ün yayılmasını yavaşlatma ve tamamen durdurma noktasında bireylerin sorumluluğu üzerinde durduklarını kaydeden Altun, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda sokağa çıkma kısıtlamasına tabi tutulmasalar bile her vatandaşın salgınla mücadele önlemlerini içselleştirerek, öncelikle aile bireyleri ve sevdiklerini koruma sorumluluğuyla gereken tedbirleri almalarını beklediklerini ifade etti.

Altun, “Milletimiz de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu fedakârlığı yaparak, bu zorlu süreçten bir an önce çıkmamız için gayret sarf ediyor.” dedi.

“Virüsün ilk ortaya çıktığı yer olan Çin’den komşu ülkelere değil, öncelikle İtalya ve İran’a yayılması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur”

İletişim Başkanı Altun, dünyanın tarihi bir eşikten geçtiğini ifade ederek, “İnsanlığın binlerce yıllık tarihine dönüp baktığımızda, türümüzün, bugün mücadele ettiğimiz kadar büyük bir tehditle ancak birkaç kez karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Geçtiğimiz on yıllarda yaşanan birtakım makro gelişmelerin, bu tehdidin hızını ve yaygınlığını artırdığını söylememiz mümkündür. Öncelikle Soğuk Savaş sonrası dönemde dünyanın hızlı bir küreselleşme sürecine girmesi, birkaç istisna haricinde dünyanın neresinde olursa olsun insanların, toplumların ve ekonomilerin birbirine entegre ve bağımlı hâle gelmesi, bugün yaşadığımız salgının yayılmasına kuşkusuz etki etmiştir. Nitekim virüsün ilk ortaya çıktığı yer olan Çin’den komşu ülkelere değil, öncelikle İtalya ve İran’a yayılması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.” diye konuştu.

“İngiltere, İtalya ve İspanya’nın durumunda olabilirdik”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak koronavirüs salgınını ilk günlerinden itibaren çok yakından takip ettiklerini anlatan Altun, “Sağlık Bakanlığımız bünyesinde bir operasyon merkezinin ve Bilim Kurulu’nun ocak ayı başında ihdas edilmesi, sürecin bilim insanlarımızın tavsiyeleri doğrultusunda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından şahsen yönetilmesi bu virüsü haftalarca topraklarımıza sokmamamızı mümkün kıldı. O aşamada salgınla mücadelemizi planlamamış; ulusal stratejimizi geliştirmemiş olsaydık, bugün çok daha acı bir tabloyla karşı karşıya olan İngiltere, İtalya ve İspanya’nın durumunda olabilirdik.” ifadelerini kullandı.

“Salgından sonra nasıl bir dünya kurulacağı ve uluslararası sistemin nasıl dönüşümler geçireceği konusuna da bugünden hazırlanıyoruz”

Fahrettin Altun, “Salgınla mücadelemizi nasıl virüs henüz topraklarımıza ulaşmadan önce, tüm senaryoları ayrı ayrı çalışarak planladıysak, salgından sonra nasıl bir dünya kurulacağı ve uluslararası sistemin nasıl dönüşümler geçireceği konusuna da bugünden hazırlanıyoruz. Koronavirüs sonrası dönemde rekabet ve çatışmanın mı, yoksa iş birliği ve dayanışmanın mı ağırlık kazanacağı Türkiye gibi dünyaya siyasi, ekonomik ve kültürel entegrasyonunu tamamlamış, bölgesel ve küresel meselelerin çözümüne her fırsatta katkı sunan ülkeleri yakından ilgilendirmektedir. Aynı şekilde tek kutuplu uluslararası düzenin sürdürülebilir olup olmadığı ile açık ve kurallara dayalı ticaret rejiminin ayakta tutulup tutulamayacağı gibi sorular cevap beklemektedir.” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyaya barışın, iş birliğinin, dayanışmanın hakim olmasını arzu edip, bunun için çalıştıklarını ifade eden Altun, “Küresel salgın döneminde de, devletler arası ilişkiler kuralsızlaşma eğilimi gösterirken bile, kendi vatandaşlarımızı korumaya gayret ederken ihtiyaç sahibi ülkelere sırtımızı dönmememiz bu durumun en somut göstergesidir.” dedi.

 

Türkiye'nin Pekin Büyükelçisi Önen: "Salgının Çin'de kontrol altına alınmaya başlandığını görüyoruz"

Türkiye'nin Pekin Büyükelçisi Abdulkadir Emin Önen, konferansta yaptığı konuşmada, Çin'in 1,4 milyarlık nüfusuyla kıta büyüklüğünde bir ülke olduğuna işaret ederek, virüsün kaynağı olan Vuhan kentinin bulunduğu Hubey eyaletinin 60 milyonluk nüfusa sahip olduğuna dikkati çekti.

Hubey'in 600 milyar dolarlık ekonomik hacmiyle, ülkenin toplam ekonomik hacminin yüzde 4'üne denk geldiğini söyleyen Önen, "Hubey'i aslında ekonomik olarak da nüfus olarak da bir ülke olarak kabul edip bu işi ona göre sınırlandırmamız gerekiyor." şeklinde konuştu.

Önen, Çin genelinde bugün itibarıyla bulunan 83 bin 71 vakadan 67 bin 803'ünün Hubey'de kaydedildiğini, hayatını kaybeden 3 bin 340 kişiden 3 bin 212'sinin de yine Hubey eyaletinden olduğunun altını çizdi.

"Rakamlar bize şunu gösteriyor ki Hubey eyaleti bir ülke büyüklüğünde ve Çinli yetkililer, burayı 24 Ocak'tan itibaren tam bir karantina altına aldı." diyen Önen, Pekin yönetiminin ülkede görülen ilk vakayı 31 Aralık 2019'da Dünya Sağlık Örgütü'ne bildirdiğini anımsattı.

Önen, önce Vuhan kentinde ve sonra Hubey eyaleti genelinde bu süreçte işletilen tedbirlere ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Bu süreçte DSÖ'nün biraz geriden geldiğini, yanlış değerlendirme içerisinde olduğunu naçizane tespit ettim. DSÖ, ilk açıklamalarında bunun bir pandemiye dönüşme olasılığından hiçbir şekilde bahsetmedi, ticaret ve seyahatin önünde bir engel olmadığını söyledi. Hâlbuki Çin, o tarihler itibarıyla Hubey eyaletindeki tüm ulaşımını durdurmuştu. Eğer o gün itibarıyla DSÖ bir kısıtlama getirseydi, eminim dünyaya bu kadar hızlı yayılmayacaktı."

Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Esenli: "Türkiye'nin bu kritik süreçte İtalya ve diğer ülkelere yardımı, Avrupa'daki Türkiye'ye karşı olan önyargıların kırılmasına yardım ediyor"

Türkiye'nin Roma Büyükelçisi Murat Salim Esenli, 13 Aralık'ta Çin'de virüs ilk görüldüğünde herkesin durumunu Çin'e uzaklığına göre değerlendirdiğini, "bize gelmez" diye düşündüğünü belirtti.

Bu salgında, küreselleşmenin etkisinin, 2002'deki SARS krizine göre çok daha hissedilir olduğunu aktaran Esenli, şöyle devam etti:

"Bilgi eksikliği de diğer bir sorundu. İlk başlarda burada mevsimsel grip ve Kovid-19'u ayırt etmek zordu ve vakit kaybedildi. Ayrıca toplumsal tepkiler de oldu. İtalyanlar sıcak ve sosyal insanlar, Çin'deki gibi bir karantinanın İtalya'da uygulanmasına tepki verdiler, özellikle Lombardiya bölgesi. "Evde kal" kampanyası Türkiye açısından da burada da çok kritik. İtalya'daki düşüşün en önemli sebebi. Öte yandan İtalya'da hastaneleri ayırdılar. Diğer hastalıklar ve Kovid-19 hastaları ayrıldı. İtalya'da maske kullanımı da arttı. 100 milyon maske lazım günlük olarak İtalya'ya. Türkiye İtalya'ya maske yardımında bulundu. Ayrıca gereksiz yere dışarı çıkanlara 300 ile 3 bin avro arasında ceza kesiliyor. Bir yandan da İtalyan hükümeti antikor geliştirmek için uğraşıyor."

Türkiye'nin Seul Büyükelçisi Erçin: "Çok yoğun, yaygın ve hızlı test uygulaması Kore'nin bugün ulaştığı başarılı sonuçta çok etkin oldu"

Türkiye'nin Seul Büyükelçisi Durmuş Ersin Erçin, konferansta yaptığı konuşmada, Kovid-19 salgını nedeniyle "21. yüzyılın en büyük küresel krizi"nin yaşandığını, pek çok ülkenin bu krizle mücadeleye hazırlıksız yakalandığını ve başarısız olduğunu anlattı.

Güney Kore'nin ise salgına karşı diğer birçok ülkeden farklı tutum izlediğine dikkati çeken Erçin, Çinli bir kişinin, 20 Ocak'ta virüsü Güney Kore'ye taşımasının ardından ülkede kapsamlı bir stratejinin hayata geçirildiğini belirtti.

Erçin, Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in'in, salgının ülkede görülmesinin ardından ilaç firmalarına çok sayıda kit üretilmesi talimatı verdiğini hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Çok yoğun, yaygın ve hızlı test uygulaması Kore'nin bugün ulaştığı başarılı sonuçta çok etkin oldu. Burada kilit unsur, yaygın test uygulaması oldu. Bugün itibarıyla günde 20 binden fazla test uygulanıyor ve yarım milyondan fazla Koreli ve yabancı test edildi. Hastalık belirtisi göstersin göstermesin hastanelerde herkese arabadan inmeden, kırmızı ışıkta, yürürken, havaalanlarında ücretsiz test imkanı sağlandı ve 96 sağlık merkezinde bu testlerin 1-1,5 saat içinde sonuçlandığı görülüyor."

Öte yandan, Erçin, Kovid-19 krizinin, Avrupa ve Amerika'da Asya karşıtı ırkçılığı gündeme taşıdığını vurgulayarak, ABD'de yaşayan Korelilerin Çinli sanılması sebebiyle saldırılara uğradığı yönünde şikâyetlerin olduğunu dile getirdi.

Göçmenlere karşı da yeni tavrın gelişeceğini ve oluşacak yeni düzen içerisinde göçmenlik politikalarının özenle hazırlanması gerektiğini söyleyen Erçin, göçmen karşıtı tavır ve düşüncelerin, hükümetlerce kontrol altına alınmasının önemine işaret etti. (İLKHA)



Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar