İNFAZ DÜZENLEMESİ MAĞDUR BIRAKMASIN

2020 Ceza infaz düzenlemesinde af ve tahliye meselesi bir kez daha gündeme geldi. Düzenlemenin son haliyle yaklaşık 100 bine yakın mahkûmun erken tahliye olması beklenirken, 28 Şubat mağdurları ve genç evlilik mağdurlarını kapsayıp kapsamayacağı şu an için muamma. Gazetemize açıklamalarda bulunan HÜDA PAR, Yeniden Refah ve Saadet Parti yetkilileri ile hukukçular; yapılacak yeni infaz düzenlemesi ile kimsenin mağdur bırakılmaması gerektiğini belirterek hükümetin birilerini memnun etmek için değil vicdan ve adaletle hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

Ekleme: 27.03.2020 07:31:38 / Güncelleme: 27.03.2020 07:39:23 / manşetler
Destek için 

İbrahim Sevgili - ANKARA

Tüm Türkiye’nin gözü yapılacak olan yeni infaz düzenlemesinde. Bugüne kadar birçok mağduriyete sebep olan darbe dönemi yasaları ve uygulamaları sonrası cezaevleri mağdur ordusuyla doldu. 28 Şubat mağdurları, Sivas davası mağdurları, genç evlilik mağdurları… Son dönemlerde üzerinde çalışılan infaz düzenlemesi mağdurlar için bir kez daha umut ışığı oldu. Yeni infaz yasası ile ilgili olarak HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Sakartepe, hukukçular Av. Fatih Beyazıt ve Av. Hasan Bozdaş, gazetemize önemli değerlendirmelerde bulundu. Siyasiler ve hukukçular; yapılacak yeni infaz düzenlemesi ile kimsenin mağdur bırakılmaması gerektiğini belirterek hükümetin birilerini memnun etmek için değil vicdan ve adaletle hareket etmesi gerektiğini ifade etti.

BU TASLAK İLE ADALETİN İKAME EDİLMESİNİN MÜMKÜN OLMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR

İnfaz düzenlemesiyle ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Sekreteri Şehzade Demir, “Cezaevlerinin kapasitesinin iki katından fazla doluluk oranına ulaştığı bir dönemde infaz düzenlemesine gidilmesi önemlidir elbette. Ancak hükümet bu düzenlemede; adaletin ikamesini mi, sadece cezaevlerindeki doluluğu bir şekilde boşaltmayı mı, Koronavirüsüne karşı cezaevlerindeki mahkûmların can güvenliğini sağlamayı mı yoksa bazı çevrelerin beklentilerini karşılayarak bir siyasi ranta dönüştürmeyi mi murat etmektedir?

Hükümet, elini vicdanına koyarak bu sorulara cevap verdikten sonra bu düzenlemeyi yapmaya koyulmalıdır.

Kapsama alınan mahkum sınıfları ile kapsam dışında bırakılanları değerlendirdiğimizde bu taslak ile adaletin ikame edilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Bunun yanında cezaevlerinde yatmakta olanların virüse karşı can güvenliklerini sağlamanın da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Zira virüs, insanlara bulaşırken onların siyasi düşüncesine, aidiyetine ve etnik kimliğine bakmamaktadır. Bazı mahkum sınıflarını içeride tutmayı, bazılarını bırakmayı sağlık gerekçesiyle izah etmek mümkün değildir. Dolayısıyla hükümetin adaletin ikamesinden öte kapasite üzeri doluluğu boşaltmayı ve kimi çevreleri memnun etmeyi daha fazla öncelediği anlaşılmaktadır.” ifadelerini kullandı. 

ERKEN YAŞTA EVLENENLERİN DIŞARIDA BIRAKILDIĞI BİR DÜZENLEME KAMU VİCDANINI CİDDİ OLARAK YARALAYACAKTIR

Demir son olarak şunları dile getirdi; “Cinsel suçların ve uyuşturucu suçlarının dahi kapsama alındığı, ancak erken yaşta evlenenlerin dışarıda bırakıldığı bir düzenleme kamu vicdanını ve adalet anlayışını ciddi olarak yaralayacaktır. Yapılması gereken; mahkum sınıflarına bakılmaksızın infaz sistemindeki adaletsizliklerin giderilmesi ve genel olarak, bir seferliğe mahsus bir infaz indirimine gitmektir. Virüs nedeniyle ağır risk altında bulunan yaşlılar ve kronik hastalıkları bulunan mahkumların dosya içeriğine bakılmaksızın kapsama alınması, insanlığın gereğidir. Ancak böyle bir düzenlemenin de olmayacağı görülmektedir.”

“İNFAZ REJİMİNİN ISLAH EDİCİ FONKSİYONUNU KARŞILAMAKTAN UZAK”

“Teklif edilen düzenlemeler Koronavirüs'ün salgın bir hastalık haline gelmesi sebebi ile kapasitesinin üstünde doluluğa sahip olan cezaevlerinin kısmen boşaltılması amacını taşıyan geçici düzenlemeler ile birlikte bazı kalıcı düzenlemeleri içermektedir.” Diye konuşan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya da, “Sorunun temeline inerek çözmeye çalışan yaklaşım yerine geçici tedbirler kısa sürede istenen sonucu alsa bile adalet duygusunu inciten, sistemi daha da içinden çıkılmaz hale sokan kalıcı hasarlar meydana getirmektedir. Bu amaçla infaz düzenlemesine ilişkin paketin cezanın caydırıcılığı ile infaz rejiminin ıslah edici fonksiyonunu karşılamaktan uzak olduğu, ayrıca suçları kategorize ederek anayasanın eşitlik ilkesine aykırı uygulamalar meydana getireceği açıktır.” dedi.

YENİ MAĞDURİYETLERE YOL AÇACAĞI AÇIKTIR

Düzenlemenin yeni mağduriyetlere sebep olacağını ifade eden Kaya şunları söyledi; “İfade ettiğimiz gibi infaz düzenlemesinin cezanın ıslah edici ve hükümlünün topluma intibakına ve bir daha suç işlememe iradesine olumlu katkı yapması gerekir. Ayrıca Anayasa gereği herkesin kanunlar önünde eşit olduğu ilkesine aykırı uygulamaların eşitlik ilkesini zedelemesi sebebi ile mağduriyetleri gidermediği gibi yeni mağduriyetlere yol açacağı açıktır. Ayrıca Türk Ceza Kanununda zaten mukayeseli hukuka göre oldukça uzun tayin edilen ceza sürelerine ek olarak Terörle Mücadele Kanunu ile muğlak kavramlar getirilmesi ve bu muğlak ifadeler ile cezaların daha da artırıldığı bir gerçektir. TMK, Ceza Hukuku, Ceza Yargılaması Hukuku ve İnfaz Hukuku alanlarında özel düzenlemeler getirmiş ve bu kanun, söz konusu özel düzenlemelerle "kanun önünde eşitlik", "tabii hâkim" ve "adil yargılanma hakkı" ilkelerine aykırılık teşkil eden düzenlemeleri barındırmakta ve Türk Ceza Kanunu'nun içi boşaltılarak ceza hukuku sistematiğini bozmaktadır. Hal böyle iken ayrıca TMK ile terör suçu tanımı getirilmiş ve cebir şiddet unsuru taşımayan ve terör kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan birçok suç terör suçu olarak kategorize edilmiştir. Şimdi bu infaz yasası ile oldukça geniş bir şekilde tanımlanmış terör suçları kategorisi oluşturularak cebir ve şiddete bulaşmamış kişilerin de terör suçlusu olarak kategorize edilerek infaz yasasından yararlandırılmaması yeni mağduriyetlere yol açacaktır.”

“ŞAHISLARA KARŞI İŞLENEN SUÇLARI AF ETME YETKİSİ BU SUÇTAN ZARAR GÖREN MAĞDURLARDA OLMALI”

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Sakartepe ise, “Dünya ve ülkemiz normal bir süreçten geçmiyor. Tarihte az görülen salgın hastalık tehlikesi ile mücadele edilmektedir. Tüm hükümetler, mevcut krizi en az hasarla atlatmak amacıyla birtakım tedbirler almaktadırlar. Şu anda TBMM’de görüşülen, infaz yasasındaki değişiklik önerisi, bu kapsamda değerlendirmek gerekmektedir. Bu düzenleme, infaz yasası değişikliği olarak gelse dahi sonuçları itibarıyla dolaylı ve kısmi bir af şeklinde toplumda algılanmaktadır. Yeniden Refah Partisi olarak, toplumun adalet duygusunun tatmini açısından, af yetkisinin, suçtan zarar görende (Mağdurda) olduğu kanaatindeyiz. Bu ilke çerçevesinde devlete karşı işlenen suçları af etme yetkisinin devlette; şahıslara karşı işlenen suçların da af etme yetkisinin, bu suçtan zarar gören mağdurda yani, şahıslarda olması gerekmektedir.  Geçmiş yıllarda olduğu gibi, hükümetlerin şahısların yerine geçerek, mağdurlar yerine af yetkisini kullanması, toplumdaki adalet duygusunu zedelemektedir.” ifadelerini kullandı.

YENİ İNFAZ DÜZENLEMESİ MAĞDURİYETLERİ GİDERMİYOR

Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında infaz indirimi düzenlemesine ilişkin açıklamalarda bulunan Av. Fatih Beyazıt, "İnfaz düzenlemesi, hastalığa yönelik geliştirilen bir tedavi değil, hamasi bir mantık ile hareket edilerek uygulanacak tedavinin bünyeye uygun tedavi olmasını arzulamaktan ibarettir. Bu düzenleme nedeniyle daha sonra hastalıktan kaynaklı sorunların yanında, bir de yanlış tedaviden kaynaklı sorunlarla uğraşmak zorunda kalınacaktır. Zira bu düzenlemeye benzer düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sekiz defa yapılmasına rağmen, istenen ve arzulanan sonucu doğurmamış ve hastalıklı bünyeyi tedavi etmemiştir. İnfaz düzenlemesinde yapılan diğer vahim hata ise suçları kategorize ederek (Terör, Adam Öldürme, Uyuşturucu, Cinsel suçlar…) infaz düzenlemesi yapılmasıdır. Suçlar bu şekilde kategorize edilerek hazırlanan bir infaz yasasıyla bozulmuş toplumsal barış tesis edilemez. " ifadelerini kullandı.

"HER HÂLÜKÂRDA İNFAZ İNDİRİMİNİ FAYDALI BULUYORUZ"

Mahkûm ve mahkûm yakınları ile toplumun genelinde uzun süredir ceza indirimi veya af ile alakalı bir beklenti oluşturulduğunu belirten Av. Hasan Bozdaş, "Bu beklenti ciddi bir karşılık buldu. Son dönemde Koronavirüs vakaları kapsamında alınan önlemlere istinaden de bir takım düzenlemeler bekleniyordu. Söz konusu infaz indirimi ile ilgili taslak acaba Koronavirüs ile alakalı tedbir mahiyetinde mi getirildi yoksa önceden hükümetin üzerinde düşündüğü ve uzlaşı aradığı bir düzenleme miydi? Bunu merak ediyoruz. Her hâlükârda infaz indirimini faydalı buluyoruz. Cezaevlerinin doluluk oranının sınırları aştığını biliyoruz. Bu infaz indiriminin tüm mahkûmlara ve suçlara eşit ve adil bir şekilde yansıması gerekiyor. Önceki düzenlemelerin tamamında adli mahkûmlara öncelik tanınırken siyasi mahkûmlarla ilgili herhangi bir düzenleme yapılmazken şu anda konuşulan düzenlemede biz tüm suçlara eşit ve adil bir muamele yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir kesimin infazı dörtte üç iken bir kesimin infazının bir bölü iki olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda eğer ceza infaz kurumlarının amacı rehabilitasyon ve bununla beraber de ıslahsa tüm mahkumların kazanılması gerekiyor. 28 Şubat yargılamaları ve bununla beraber derin karanlık yapıların uydurduğu terör örgütleri kapsamında pek çok insan haksız yere cezaevindeyken bu kişilerin bu kapsam dışında tutulması açıkçası hakkaniyete ve adalete aykırıdır." diye belirtti.