Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Uzmanı Doç. Dr. Ramazan İlyas Öner Coronavirüse karşı en etkili savunma yönteminin kişisel izolasyon ve hijyen olduğunu söyledi.
"Gereksiz bir panik olmamalı ama tedbiri elden bırakmamalıyız"
Öner, virüse karşı korunmaya dikkat etmekle beraber panik yapmamamın da gerektiğini belirterek "Sağlık Bakanlığımızın ve hükümetimizin baştan beri almış olduğu tedbirler, baştan bu olayı en aza indirgeyici biçimde olduğundan dolayı diğer ülkelere göre daha farklı, daha olumlu ve şanslı bir durumdayız. Tedbirlerin alınmış olması, şu anda ciddi derecede yayılımının da önüne geçiyor. Bir defa bu hastalığın ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Gereksiz bir panik olmamalı ama tedbiri de elden bırakmamalıyız. Gereksiz paniğe yol açmamak için de hastalığın ne olduğunu, nelere dikkat edersek bundan kurtulabileceğimizi bilmemiz gerekiyor." dedi.
"Hastalığın belirtileri vardır"
Virüsün belli başlı bazı belirtilerinin olduğunu ifade eden Öner, "Hastalığın en önemli semptomları: Şiddetli ateşin olması, nefes darlığının olması, ciddi derecede boğazda yanma ve ağrı hissinin olmaması şiddetli öksürük ön plana çıkıyor. Öksürük tamamıyla çok şiddetli bir şekilde ortaya çıkıyor. Tipik nezle ve grip semptomlarından farklı olarak burun akıntısı, gözlerde yaşarma, kızarıklık gibi semptomlar bunda daha az görülüyor. Eğer böyle bir öykü de var ise muhakkak surette bir sağlık kurumuna yine uygun koşullarda olmak üzere başvurması gerekiyor. Bu bizim hastalığı bilmemiz ve sakınmamız açısından önemli olan bir noktadır. Diğer önemli nokta ise özellikle kendimizi izole etme noktasında biraz zayıf kaldık. O da muhtemelen bizim sosyal yapımızdan kaynaklanıyor. Yani bizler kucaklaşmayı, tokalaşmayı seven birbirini ziyaret etmeyi seven bir toplumuz. Bu, enfeksiyonun yayılmasında ciddi bir problemdir." şeklinde konuştu.
"Hastalığın artması sağlık kuruluşlarının yükünü artırır"
Virüse yakalanmamak ve sağlık kuruluşlarını bu anlamda sıkıntıya düşürmemek için temastan kaçınmanın ve izole olmanın önemini vurgulayan Öner, "Ne yapmamız gerekiyor? Bakanlığın özellikle 'Evde Kal' dediği evde kalmayla hayat kurtarma dediği de bu aslında. Kendimizi izole edeceğiz. Yurt dışından gelmişsek, başka bir ilden gelmişsek, şüpheli bir temas söz konusu olmuşsa veya herhangi bir şekilde kendimizde hastalığın belirtilerini görüyorsak ille de Covid-19 düşündürecek bir bulguda olmaması gerekir. Yani ateşimiz var, nezle semptomlarımız var. Bu bile olsa dahi hem kendimizi hem de çevremizi korumak için kendimizi izole etmemiz gerekiyor. Çünkü taşıyıcı rol üstlenmiş olacağız. Biz onlara bulaştırmış olacağız. Kendimizi evde, odamızda izole edebiliriz. Dışarı çıkmayarak kendimizi bu konuda izole edersek, bu şekilde diğer insanları korumuş oluruz. "Evde Kal" projemiz de bunun üzerine kurulu ne kadar az temas o kadar virüse karşı zafer demektir. Burada virüs ortaya çıktıktan sonraki kısım sağlık kuruluşları üzerinde ciddi bir yük olacaktır. Hastalık ortaya çıktı, temaslar arttı ciddi derecede sağlık kuruluşlarının üzerinde bir yük oluşacaktır." dedi.
"Evde kalarak sağlık kuruluşunun üzerindeki yükü engellemiş oluyoruz"
Aradaki mesafenin korunmasını söyleyen Öner şöyle devam etti: "Biz ne yapmış oluyoruz? Evde kalarak sağlık kuruluşunun üzerindeki yükü engellemiş oluyoruz. İnsanlara bulaştırıcılığı minimalize ediyoruz. Herkes kendini, temas ettiği kişiyi biliyor. Biz ailemizi en iyi bileniz, kendimizi en iyi bileniz. Temas etmedik, evde kendimizi muhafaza ettik, dışarı çıkmadık aslında olayı oraya hapsettik. Bunu içerisinde yine yanlış anlaşılmalar oluyor. Bana telefonla ulaşan insanlardan özellikle duyduğum 'Dışarı çıkmıyoruz ama misafir alıyoruz. Alt kattaki komşumuz bize çay içmeye geliyor. Biz bilmem annemizin veya babamızın ziyarete topluca gidiyoruz.' Bunlar temas etmeyi arttırıyor. Bunu da izole etmemiz lazımdır. Olabildiğince mesafeli davranmak zorundayız."
"Sosyal ihtiyaçlarımızı telefonlarımızla giderelim"
Akraba ve dostluk ilişkilerindeki muhabbetin belli bir süre telefon üzerinde görüşülerek yerine getirilmesi gerektiğini belirten Öner, "Sosyal ihtiyaçlarımızı telefonlarımızla giderelim. Hastalığı yenmek istiyorsak tek çare bulaşmasını engellemektir. Bunu engellemenin tek çaresi, olabildiğince kendimizi insanlardan izole etmektir. İkincisi hijyendir. Bir yere dokunduğunuz zaman, şüpheli bir şekilde bir temasınız olduğu zaman muhakkak surette ellerimiz 20 saniye, uygun bir biçimde sabunlu suyla yıkamamız gerekiyor. Bunu yapamıyorsak dezenfektan kullanmamız lazımdır. Virüs, elimizi ağzımıza, yüzümüze, burnumuza temas ettirmemizle bize bulaşıyor. O zaman her halükârda elimizi yüzümüzden uzak tutuyoruz. Sadece kendimizin değil bulaşma riskini gördüğümüz zaman çocuğumuzun da yüzünden uzak tutuyoruz. Ev içindeki herkes temizse bu konuda tedbir almışsa bir sorun yok. Ama biz herhangi kirli bir alanla, bilmediğimiz bir alanla temas etmişsek örneğin otobüse bindik, dışarı çıkıp markete gittik kesinlikle elimizi sabunlamadan ev ahalisiyle herhangi bir yakın münasebete girmiyoruz. Elimizi yüzümüzü yıkıyoruz. Bizim gibi sağlık kuruluşlarında çalışanların, tamamıyla yıkanması dahi gerekmektedir. Biz eğer virüsün bulaşmasını engellersek emin olun virüs ortadan kalkacaktır." ifadelerini kullandı. (İLKHA)