Sağlam: “Dünyaya yayılan salgın hastalıklardan dolayı mülteci kampları yüksek risk altında

Dünyada kontrolsüz bir şekilde yayılan salgın hastalıkların mülteci kamplarını tehdit ettiğine işaret eden HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, tüm uluslararası kuruluşların kamplarda şartların iyileşmesi için seferber olması çağrısında bulundu.

Ekleme: 17.03.2020 11:05:04 / Güncelleme: 17.03.2020 13:17:35 / Güncel
Destek için 

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, dış gündeme  ve iç gündeme dair ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sağlam değerlendirmesinde, Küresel Silah Ticareti Raporu, Hindistan faşizmi, Avrupa’nın insanlıkla imtihanı ve Myanmarlı mültecilerin yaşadığı zorluk ve sıkıntılara dikkat çekti.

Gündemine aldığı Hindistan faşizmine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Sağlam, 200 milyon Müslümanın tehdit altında olduğunu söyleyerek, İİT başta olmak üzere İslam ülkeleri yöneticilerine yaptığı çağrıda, Hindistan yönetimine karşı yaptırımların uygulanması gerektiğinin altını çizdi.

Küresel Silah Ticareti Raporu'na da ayrı bir parantez açan Sağlam, raporda ABD’nin silah ihracatında lider olduğunu hatırlatarak, bölgesel gerginlikler çıkaran ABD’nin, ülkeleri iç savaşa sürüklemek suretiyle silahları için pazar oluşturduğuna dikkatleri çekti.

Küresel Silah Ticareti Raporu

2015-2019 yıllarını kapsayan Küresel Silah Ticareti Raporunu değerlendiren Sağlam, “Rapora göre ABD, silah ihracatında birinci sırada yer alırken silahların en büyük alıcısı ise Suudi Arabistan olmuştur. Ortadoğu ülkelerinin toplam silah ithalatı ise yüzde 61 oranında artış göstermiştir. Silah pazarında lider konumda olan ABD, Afrika ve Ortadoğu’da bir taraftan ekonomik yaptırımlarla siyaseti dizayn etmekte, diğer taraftan bölgesel gerginlikler çıkararak silah satışlarını artırmakta, iç çatışmaya sebebiyet vererek işgal politikalarına zemin hazırlamaktadır.” dedi.

“ABD, ülkeleri iç savaşa sürüklemek suretiyle silahları için pazar oluşturmaktadır”

ABD’nin askeri politikaları sonucu İslam coğrafyasında yaşanan istikrarsızlığa dikkat çeken Sağlam, “Silah ithalatında ilk sırada yer alan Suudi Arabistan’ın ABD’den ithal ettiği silahlar, bölge politikalarında siyasi destek karşılığı rüşvet niteliğindedir. Söz konusu silahlar Yemen, Suriye, Libya gibi kaotik bölgelerde kullanılmakta ve istikrarsızlığı derinleştirmektedir. ABD’nin askeri politikaları sonucu İslam coğrafyası, savaşı ve istikrarsızlığı derinden yaşamaktadır. Fitne çıkarıp çatıştırma stratejisiyle hareket eden ABD, rejimleri/halkları ideoloji ve mezhep üzerinden ayrıştırmakta, ayrılıkçı hareketleri körüklemekte ve ülkeleri iç savaşa sürüklemek suretiyle silahları için pazar oluşturmaktadır. Bölge ülkelerinin bu kısır döngüyü kırması çok önemlidir. Bu nedenle İslam coğrafyalarında Müslümanlar ve özellikle idarecileri, siyasetlerini barışı sağlamak üzerine kurmalıdırlar.” ifadelerine yer verdi.

Hindistan faşizmi

Hindistan yönetiminin Müslümanlara yönelik devlet terörü işlediğine dikkat çeken Sağlam, “Müslümanlara yönelik faşist politikalarına Keşmir’in özel statüsünü kaldırmakla başlayan Hindistan, son olarak yeni vatandaşlık yasasında Müslümanların dışlanması üzerine yapılan barışçıl protestolarda Müslümanlara yönelik devlet terörü uygulamaktadır. 200 milyon Müslümanın yaşamının tehdit altında olduğu ülkede, Hindu milliyetçiler de Hindistan polisleri gözetimindeki saldırılarla Müslümanları katletmeye başlamıştır. Son olarak Müslümanlara ait ev ve işyerlerinin yanı sıra camiler hedef alınmaya başlanmıştır.” dedi.

“İslam ülkeleri, Hindistan yönetimine karşı caydırıcı adımlar atmalıdır”

Başta İİT olmak üzere İslam ülkelerinin yöneticilerine çağrıda bulunan Sağlam, “Müslümanlara yönelik soykırım faaliyetleri yürüten Hindistan yönetimine karşı başta İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere uluslararası kuruluşlar ve İslam ülkelerinin sessizliği endişe vericidir. İslam ülkeleri, Asya’da yeni bir Filistin oluşturmaya yönelik faaliyetlere karşı ivedilikle harekete geçmeli, Hindistan yönetimine karşı caydırıcı adımlar atmalıdır. Son birkaç yılda dünyanın birçok bölgesinde Müslümanlara yönelik şiddetin artış göstermesi, ihlallere yönelik Müslüman kamuoyu ve İslam ülkelerinin sessizliğinden kaynaklanmaktadır. Hindistan yönetiminin vahşete varan son tutumu, dünyanın her yerinde zulme uğrayan Müslüman toplumlar açısından hukuki ve siyasi bir garantör zaruretini ortaya koymaktadır.” diye kaydetti.

Avrupa’nın insanlıkla imtihanı ve Myanmarlı mülteciler

Türkiye’nin sınırları açma kararının ardından Avrupa’ya ulaşmak isteyen mültecilerin sınırdaki dramının devam ettiğini hatırlatan Sağlam, “Yunanistan güvenlik güçleri tarafından kötü muamele ve işkenceye maruz kalan mülteciler, salgın hastalık ve açlık tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Sınırda yaşanan insani dramın sona ermesi için Avrupa Birliği gerekli adımları atmamakta, Yunanistan’ın barbarca müdahalesini desteklemektedir. Son olarak Almanya tarafından bin 500 refakatsiz çocuğun ülkeye kabul edileceğine dair açıklama ürkütücüdür. Zira kabul edilmesi planlanan bin 500 çocuğun kültürel ve dini asimilasyona maruz kalacakları kesindir. Son 10 yılda Avrupa’da kaybolan göçmen çocuklarla ilgili yasal işlem yürütmeyen Avrupa ülkeleri, bu çocukların geleceği açısından risk teşkil etmektedir. Kimsesiz çocukların dini ve kültürel benliklerini koruyabilmeleri, sağlıklı yaşam koşullarının sağlanması için İslam ülkelerinin de dahil olduğu ortak bir komite oluşturulmalı ve Avrupa ülkelerinin insafına terk edilmemelidir.” dedi.

“Arakanlı Müslümanların temel ihtiyaçları dahi karşılan(a)mamaktadır”

Müslümanların asimilasyon ve ırkçı saldırılar sebebiyle mülteci konumuna düştüğü yerlerden birisinin de Arakan olduğunu hatırlatan Sağlam, “Katliamdan kaçarak Bangladeş'e sığınan Arakanlı Müslümanların temel ihtiyaçları dahi karşılan(a)mamaktadır. Birleşmiş Milletler mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması için 877 milyon dolarlık yardım talebinde bulunmuştur. Dünyada kontrolsüz bir şekilde yayılan salgın hastalıkların varlığı düşünüldüğünde hijyen ve gıda noksanlığının bulunduğu mülteci kampları yüksek risk altındadır. Bu sebeple mültecilerin evlerine dönecek şartları sağlamanın yanı sıra tüm uluslararası kuruluşlar kamplarda şartların iyileşmesi için seferber olmalı, hijyen koşullarının en üst düzeye ulaşmasını sağlamalıdır.” ifadelerine yer verdi.

 

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, iç gündemin tek maddesi olan Koronavirüs’e karşı ekonomi politikasına dair yaptığı değerlendirmede, Koronavirüs nedeniyle Çin'in uğradığı devasa ekonomik kayıplar düşünüldüğünde Türkiye'nin çok ciddi tedbirler alması gerektiğine dikkat çekti.

Sağlık Bakanlığı’nın süreci yönetme konusunda ortaya koyduğu çalışmaların başarılı olduğunu söyleyen Sağlam, ekonomik alanda zamanında çok ciddi tedbirler alınmaz ise telafisi mümkün olmayan neticelerle karşılaşılacağının aşikâr olduğunu kaydetti.

Sağlam, “Küresel bir boyut kazanan Koronavirüs salgınının aynı şekilde küresel anlamda ağır ekonomik sonuçlarının da olduğu bir gerçektir. Mevcut ekonomik sorunların daha da derinleşmemesi, işsizlik ile hayat pahalılığının yükselmemesi ve meydanın fırsatçılara kalmaması için tedbirler alınmalıdır. Çin'in bu salgın nedeniyle uğradığı devasa ekonomik kayıplar düşünüldüğünde Türkiye'nin çok ciddi tedbirler alması zarureti ortaya çıkmaktadır.” dedi.

“Zamanında çok ciddi tedbirler alınmaz ise telafisi mümkün olmayan neticelerle karşılaşılacağı aşikârdır”

Sağlık alanında olduğu gibi ekonomik anlamda da başarılı olunması gerektiği çağrısında bulunan Sağlam, “Sağlık Bakanlığının süreci yönetme konusundaki başarılı çalışmalarının özellikle ekonomik alanda da gösterilmesi gerekir. Bu salgının üretim ve istihdam üzerindeki etkilerinin asgari düzeyde kalması için tedbirler acilen alınmalıdır. Zamanında çok ciddi tedbirler alınmaz ise telafisi mümkün olmayan neticelerle karşılaşılacağı aşikârdır. İşsizliğin son ayda yükselme eğilimini devam ettirerek yüzde 13,7’lere çıkmış olması, enflasyonun aynı şekilde yüzde 12,37'lere tırmanması bu endişeleri artırmaktadır. Bu nedenle ekonomik etkileri minimize eden bir yaklaşımın acilen ortaya konulması icap etmektedir.” ifadelerine yer verdi.

(İLKHA)