Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İdlib Harekâtı artık an meselesidir”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Ekleme: 19.02.2020 20:25:06 / Güncelleme: 19.02.2020 20:34:19 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için 

Geçen hafta, ülkenin birçok sıkıntıyla boğuşurken birilerinin ısrarla FETÖ'nün siyasi ayağı ve bununla bağlantılı bir şekilde yeni darbe teşebbüsü tartışması açmasının gerisindeki silsileye dikkat çektiğini anımsatan Erdoğan, "Maalesef aynı tartışmanın hala sürdürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu ülkede FETÖ meselesinin çok uzun ve derin sosyal, siyasi, kültürel kökleri olduğunu bilmeyen kimse yoktur. AK Parti'den önce olduğu gibi AK Parti döneminde de Türkiye bu süreci yaşamıştır." diye konuştu.

FETÖ'nün, diğer pek çok sivil toplum örgütü gibi toplumun ve hukukun meşru kabul ettiği sınırlar içinde faaliyet yürütürken tehdit ilan edilmediğine dikkati çeken Erdoğan, "Herhalde Sayın Ecevit'in CHP'nin veya DSP'nin Genel Başkanı olduğunu bilmeyen yoktur ve aradaki muhabbeti bilmeyen de yoktur. Ne zaman ki bu yapının eğitim, hayır, dayanışma sınırlarını aşıp devleti ele geçirmeye çalışan bir örgüt olduğu netleşmiştir, işte o zaman karşısında bizi, milletimizi ve hukuku bulmuştur. Türkiye'de FETÖ'nün serpilmesinde, büyümesinde güçlenmesinde herkesin payı olabilir ama bu ülkede FETÖ'yü terör örgütü olarak ilan edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti'dir." değerlendirmesini yaptı.

"Erbakan Hoca'mızdan nefret ederdi"

"Bu süreçleri iyi bilen birisiyim. FETÖ'nün bu ülkede anlaşamadığı, görüşemediği tek lider var, o da merhum Erbakan Hoca'mızdır. Erbakan Hoca'mızdan nefret ederdi." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hiçbir zaman bir araya da gelmemişlerdir ama şimdi Erbakan Hoca'mla beraber olduğunu iddia eden malum zat, ne yazık ki onun müritleriyle, onunla beraber dirsek temasında olanlarla beraber yürüyor. Onları herhalde ismen zikretmeme gerek var mı? İsraf olur. Her gün birileri çıkıp FETÖ konusunda ahkam kesmeye çalışıyor. Halbuki bu ülkede vesayet güçleri yıllarca FETÖ'ye en küçük bir şekilde dokunmamıştır. Tam tersine 'Allah' diyen 'kitap' diyen, namaz kılan, eşi başörtülü kim varsa onları tasfiye etmenin yollarını aramışlardır. İrtica ile mücadele kisvesi altında din düşmanlığı yapılmasına elbette biz de milletimiz de rıza gösteremezdik. Başbakanlığım boyunca Yüksek Askeri şuralarda önüme tek bir FETÖ'cünün dosyası gelmedi. Gelen dosyalar hep mütedeyyin insanlarla ilgiliydi. Çünkü takiyeyi bir hayat biçimi haline getiren FETÖ'nün hiçbir mensubu dinle, diyanetle ilgili bir görüntü vermiyordu. Milletin değerleriyle uğraşmaktan kendi bünyelerini habis ur gibi saran FETÖ tehdidini görmeyenlerin bugün bizi suçlaması aslında kendi gafletlerini saklama çabasından başka bir şey değildir.

Yıllarca siyasi alanda insanları değerlendiren, ibadetlerinden, kıyafetlerinden dolayı onlara saldıranların durumlarının da aynı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

Bunlar FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan ve mücadele başladıktan sonra birden karşımıza en büyük FETÖ savunucusu olarak çıkarak, aslında ne kadar omurgasız olduklarını göstermişlerdir. Demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet söylemlerini FETÖ ile mücadeleyi sulandırmak, FETÖ tehdidini hafifletmek için kullananlar, bu millet için en az FETÖ zihniyeti kadar tehlikelidir. Bu kesimlerin, PKK için de ülkemize adeta savaş açmış her türlü iç ve dış odak için de aynı tutumu göstermeleri, zihniyet bozukluğunun konjonktürel değil yapısal olduğunun işaretidir. Bizim bu zırvalara cevap vermemizin tek sebebi ise milletimize olan saygımızdır. Meydanı, demokrasinin kendilerine sunduğu zemini, yalanları ve iftiralarıyla milleti zehirlemek için kullananlara asla bırakmayacağız. Türkiye'nin terörle mücadeleden ekonomiye kadar her alanda tarihinin en büyük mücadelelerinden birini verdiği şu dönemde, ülkenin ve milletin dikkatini dağıtmak, enerjisini heba etmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Bu meseleyi izah edecek, ithamları cevaplandıracak, iftiraları atanların yüzlerine çarpacak ve yaşananları tarihe havale edeceğiz.

“İdlib Harekâtı artık an meselesidir”

Sadece sınır güvenliği için değil, aynı zamanda 83 milyon vatandaşın her birinin evinde huzurla uyuyabilmesi bakımından kritik öneme sahip Suriye’de, destansı bir mücadele yürütüldüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Harekât bölgelerimize yönelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz. Şayet bu bölgelerde muhatap ülkeler Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılayamazsa kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımızı her fırsatta açıkça söylüyoruz. İdlib’de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz” şeklinde konuştu.

Gerek Türkiye’de gerek Rusya’da gerekse sahada yapılan görüşmelerde, şu ana kadar arzu edilen neticeye ulaşamadıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir.  Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da bir gece ansızın gelebiliriz diyoruz. Daha açık bir ifadeyle, İdlib harekâtı bir an meselesidir. Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hâlâ anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib’i bırakmayacağız. Bu bölgedeki gelişmelerin ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun, İdlib’i hem Türkiye hem de bölge halkı açısından güvenli bir yer hâline dönüştürmeye kararlıyız.”

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, FETÖ'yü bi terör örgütü olarak tanımlayıp mücadeleyi başlatırken karşılarındaki sorunun büyüklüğünü az çok bildiklerini, tahmin edemedikleri hususun ise CHP'nin ve yıllarca zahirde bu gibi yapılara karşı gözüken çevrelerin bir anda karşılarına en büyük FETÖ yandaşı olarak çıkmaları olduğunu söyledi.

Bu yapıyla en başından beri hem meşrebi hem itikadi sorunlarının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, "Ama hükümetlerimiz döneminde ülkede bizim gibi düşünmeyen, hareket etmeyen herkes gibi bunlara da hukuk ve hakkaniyet sınırları içerisinde yaklaştık. Doğru, ben de görüştüm. Bunu kaçırmama gerek yok. Ama Erbakan Hocamın bunlarla ilişkisinin olmadığını ifade ettim. Liderler içerisinde zaten ilişkisi olmayan sadece o idi. Demirel'in, Ecevit'in, Erdal İnönü'nün görüşmüşlüğü vardır, şu andaki beyefendinin aynı şekilde, hepsinin bunlarla görüşmüşlüğü vardır. İrtibatları ileri derecededir." şeklinde konuştu.

"Vesayet tüm gücüyle üzerimize gelirken hem bu işin arkasındaki FETÖ gölgesini hem de örgütün bürokratik ve toplumsal işgal projesini fark edip gereken tedbirleri 10 yıl öncesinden almaya başladık. Sene 2010. Zaten süreç 2010'da başladı." diyen Erdoğan, ilk zamanlar bu yapının oluşturduğu tehdidi kendi çevrelerine bile anlatmakta zorlandıklarını kabul ettiğini dile getirdi.

MİT kumpasının, bu yapının gerçek niyetinin şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaya başlanmasını sağladığını belirten Erdoğan, hem siyasette hem bürokraside hem de nazlarının geçtiği sivil toplum yapılarında bildikleri, teşhis ve tespit ettikleri FETÖ'cüleri süratle tasfiye etmeye başladıklarını anlattı. Erdoğan, "FETÖ'nün devlet ve toplum hayatımızın kılcal damarlarına kadar sızmasının tarihi eskidir ve müsebbipleri çoktur. Ama FETÖ ile gerçek anlamda amansız bir savaşa tutuşan tektir; 2010 itibarıyla o da biziz." dedi.

Ülkenin yönetimini devraldıklarında güya bu konuda en hassas kurumlar olan ordunun, emniyetin, yargının, akademinin kritik noktalarının zaten örgüt tarafından işgal edildiğinin altını çizen Erdoğan, "CHP dahil olmak üzere yıllarca irticayla mücadele bahanesiyle cadı avına çıkar gibi Müslüman avına çıkanların tek bir gün bile gerçek anlamda FETÖ'cüleri hedef aldıkları görülmemiştir. Çünkü dosyaları hazırlayanlar kimlerdi? Silahlı kuvvetlerin içindeki FETÖ'cülerdi, emniyet içindeki FETÖ'cülerdi, devletin kurumları içindeki FETÖ'cülerdi. Her yerde bunları rahatlıkla görebilirsiniz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anlattığı bu durumlara dikkati çeken bir görseli de salondakilere göstererek, "Aynen ekranda da bunları görüyorsunuz. Kimlerle, nasıl, nerelerde bir araya geliyorlar? Terörist başının ismi ve örgütün rumuzu şimdi daha iyi anlıyoruz ki kasıtlı bir şekilde Müslümanlara karşı yürütülen saldırıların maskesi olarak kullanılmıştır. Milli Güvenlik Kurulunda biz bu meselenin üzerine gidene kadar alınan kararların hepsinin de gerisindeki gizli niyetin FETÖ ile mücadele değil, toplumsal reaksiyonu tetikleyerek FETÖ'yü koruma olduğunu görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, salondaki duvara yansıtılan fotoğrafları da göstererek, şöyle devam etti:

İşte buyur, FETÖ'cü danışmanlar Bay Kemal'in yanında. Akıl hocaları onlar. Sadece onlar değil, İP'in de danışmanlarında yine onlar var. Tam bir istila hareketi. Arkadaki gerçek oyunun ortaya çıkmaması için kurulan bu tezgâhın yıllarca başarıyla yürütüldüğünü teslim etmemiz gerekir. Kasım Gülek'ten Ecevit'e kadar, namlı CHP'lilerden 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerine kadar herkes bu oyunda üzerine düşen rolü oynamış, FETÖ'ye figüranlık yapmışlardır. Bu oyunun son perdesinin başrolü de Kemal Kılıçdaroğlu'na verilmiştir.

15 Temmuz gecesi FETÖ'nün şahsından bakanlara, bürokratlardan medya temsilcilerine kadar iktidarıyla, muhalefetiyle pek çok milletvekiline kadar herkesin peşine düştüğünün altını çizen Erdoğan, "Bir tek kişi FETÖ'nün özel ilgisine, himayesine, korumasına mazhar olmuştur; o da Kemal Kılıçdaroğlu'dur." dedi.

Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda FETÖ'cülerin tanklarıyla burun buruna gelen bir genel başkanın önünde bir anda tüm yolların açıldığını söyledi.

"Kılıçdaroğlu'nun kaçış videosu"nun da izlenilmesini isteyen Erdoğan, "Görüyorsunuz tankların arasından VIP nizamiyesinden uğurlanan kim? Bay Kemal. Kılıçdaroğlu. Tabii burada ilginç olan bir şey daha var. 'Haberim olsaydı ben de beklerdim.' diyor. Bütün milletin haberi oldu, on binler havalimanında ama Bay Kemal'in kulağı var, duymadı. O geldi Bakırköy'e, Belediye Başkanı'nın evinde televizyondan süreci izledi, kahvesini orada içti." ifadesini kullandı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

Sayın Kılıçdaroğlu, biz tankların karşısındaydık. Biz F16'ların, helikopterlerin altındaydık, milletimle beraber biz havalimanındaydık ama sen Bakırköy'de, Başkan'ın evinde kahve yudumluyordun. Şahsımı öldürmek için helikopterle, uçakla, tankla, özel yetiştirilmiş timlerle arayanlar, Marmaris'ten Atatürk Havalimanına kadar, Kemal Kılıçdaroğlu'na bu şefkati ne için gösterdiler? İnsan, bu şahsın evinin ve cüzdanının en gizli köşesinde 1 dolarlık bir banknot saklayıp saklamadığını da merak etmiyor değil. Benim orada korumalarım gazi oldu, hanım korumalarımız aynı şekilde gazi oldu. Bay Kemal, senin bunlardan haberin var mı? Aradan bunca zaman geçti, bu harekatın içerisinde olanlar hep yakalandı. O SAT komandoları yakalandı, bir kısmı Yunanistan'a kaçtı. Bana da adaya gitmemi tavsiye edenler oldu. Ben de o kardeşimize dedim ki ben bu topraklarda doğdum, bu topraklarda öleceğim. Eğer 10-15 dakikalık bir gecikme olsaydı o zaman bunlar bizi oralarda vuracaklardı. Ama 10-15 dakika farkla helikopterimiz kalktı ve oradan Dalaman'a, Dalaman'dan da İstanbul'a ulaştık. Ey Kılıçdaroğlu, sen hala milleti aldatmakla meşgulsün. 'Kontrollü darbe...' Doğru, kontrol sizde ama başaramadınız. Şimdi buradan soruyorum; şayet 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı ertesi gün Kemal Kılıçdaroğlu milletin karşısına acaba hangi sıfatla çıkartılacaktı? Darbe girişimini kurgu diyerek önemsizleştirmeye çalışan darbeciler için adalet yürüyüşü yapan, danışmanından milletvekiline etrafındaki nice kişi FETÖ'den hapse atılan böyle bir siyasetçinin örgütle hiçbir ilişkisi olmadığına nasıl inanabiliriz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun FETÖ ile ilişkisinin, bu örgütün deşifre olduğu 17-25 Aralık süreciyle hızlandığını, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından da zirveye çıktığını vurguladı.

Eline milletin kanı bulaşan bir örgütün savunuculuğuna soyunmanın siyasetle, siyasi hesapla, şark kurnazlığıyla, çıkarcılıkla dahi ilgili olamayacağına işaret eden Erdoğan, "Bunun adı örgütün kendisine verdiği kamikaze görevini yerine getirmektir. Kariyerini feda etmeyi göze alarak örgütün çıkarlarını korumaya çalışan bu zatın, her şeyi gibi siyasi duruşunun da yalan olması tabiidir. Çünkü nice sosyalist, nice ulusalcı, nice milliyetçi, nice liberal, nice Kemalist diye, hatta nice 'şu veya bu İslami ekol'den diye bilinen ismin aslında su katılmamış FETÖ'cü çıktığını gördük. Kemal Kılıçdaroğlu için de aynı endişenin içindeyim." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ tehdidi konusunda kurumları harekete geçirdikten sonra dahi bu yapının gerçek organizasyon yapısını çıkarmakta zorlandıklarını, bu şemayı hala tam olarak çıkaramadıklarını düşündüğünü ifade etti.

FETÖ'yü organize eden aklın ilk yıllardan itibaren kurduğu sistem nedeniyle en kritik isim üzerinden dahi en fazla birkaç kademe geriye gidilebildiğinin altını çizen Erdoğan, "Bunun ucu Türkiye'de değil, dışarıda. Sonra silsile zaten kopuyor. Böylesine karmaşık bir yapının kendi kendine doğup gelişmediği açıktır. Bizi en çok da ülkemizin her köşesine ve dünyanın dört bir yanına sosyal bir örümcek ağı gibi yayılan bu örgütün CHP içinde böylesine güçlü olması şaşırttı. Devlet, FETÖ'yü her yerde elbette izlemiştir ama CHP Genel Merkezi'ne yeteri kadar bakılmadığı anlaşılıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Tüm Meclisin, tüm milletvekillerinin namusudur"

Son dönemde tedavüle sunulan en sinsi oyunlardan birinin, FETÖ'nün istismar ettiği, kendi amaçları için kullandığı birtakım düzenlemeler bahane edilerek doğrudan milli iradenin, milletvekillerinin ve Meclisin hedef alınması olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bunun büyük bir tehlike olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

Kılıçdaroğlu ve CHP ekibiyle kimi eski askerlerin koçbaşılığını yaptığı bu oyun, geçmişte darbecilerin ve cuntacıların milli iradeyi ipotek altına alma yöntemlerinin bir başka versiyonudur. TBMM'den çıkan her kanun, her karar, beğensen de beğenmesen de katılsan da katılmasan da tüm Meclisin, tüm milletvekillerinin namusudur; buna saygı duyacaksın. Kılıçdaroğlu ve avanesi milli iradeye saldırarak kendi namuslarını ayaklar altına almaktadır.

Yargının, FETÖ'nün tasallutundan kurtarılabilmesi için verilen mücadeleyi değersiz hale getirmeye ve hatta tam tersi göstermeye çalışan herkesin hükmen FETÖ'cü olduğunu belirten Erdoğan, "Çünkü şayet 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından yargıda verilen mücadele olmasaydı, 15 Temmuz dahil diğer saldırıları hukuk devleti sınırları içinde göğüsleyemezdik. FETÖ'cülerin kendi çıkarları ve hedefleri için her kılığa hatta CHP'li kılığına dahi girdiklerini düşündüğümüzde, siyasette ve bürokraside bu örgüt mensuplarının teşhisi ve tasfiyesinin zorluğu gayet iyi anlaşılacaktır. Şayet 10 yıldan beri CHP'ye rağmen yürüttüğümüz mücadele olmasaydı, bugün FETÖ ülkemizi tümüyle işgal edecek güce çoktan ulaşmıştı." şeklinde konuştu.

"Pakistan'dakileri de aldık"

"Biz FETÖ ile mücadeleyi başlattıktan sonra bırakın adım atmayı, her geçen gün çıtayı daha da yükselttik." diyen Erdoğan, FETÖ'nün 40 yıllık birikimini riske atarak başlattığı 15 Temmuz darbe girişiminin sebebinin kendilerinin kararlılığı olduğuna işaret etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Tespit ettiğimiz her yerde ve her durumda örgütün tepesine bine bine muvazenelerini bozduk. Mücadelenin nispeten yavaş yürümesinin sebebi, her işimizi hukuka uygun yapmamızdan kaynaklanıyor. Bunların bir kısmı Amerika'da, bir kısmı Almanya'da, Belçika'da, Fransa'da, Afrika'nın değişik ülkelerinde. Her yere serpilmişler. Kendi ifadesiyle 'Dünyanın 160 ülkesinde varız.' diyor. FETÖ kendisi söylüyor. Böyle bir çalışma, böyle bir adım, böyle bir serpilme olayı. Biz 160 ülke bunları kovalıyoruz ve 160 ülkeden ulaştığımız bütün liderlere 'Bunları bize verin.' diyoruz. Birçoğunu da aldık, alıyoruz. En son Pakistan'dakileri de aldık, orayı da elhamdülillah temizledik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişimi yapılmasaydı, hukuki altyapısını oluşturdukları tedbirlerle bir süre sonra FETÖ'nün tasfiyesini zaten hızlandırmış olacaklarını ifade ederek olağanüstü hal uygulamasının, sadece hukuki zemini oluşturulan bu çalışmaların daha pratik şekilde yürütülmesini sağladığına dikkati çekti. Erdoğan, şöyle konuştu:

Hala '15 Temmuz neydi, ne değildi.' tartışması yapan, hala 15 Temmuz'u anlayamamış gibi davranan zihniyet, bizzat bu işin parçasıdır. Bylock listelerinin, HTS kayıtlarının, darbe gecesi görüntüleri ve görüşmelerinin yargının elinde olduğunu bildikleri halde sırf kafa karıştırmak için bunları dile getirenler de bizzat işin parçasıdır. Halbuki hukukta bu işlerin nasıl olacağını en iyi onlar bilir. Bu gerçekleri görmek için göz, duymak için kulak, ikrar edebilmek için dil, hakkı teslim etmek için de temiz bir kalp gerekir. Rabb'im bu nimetlerini de maalesef herkese bahşetmiyor. Biz kimin ne dediğine bakmadan bu kervanı yürütecek, FETÖ ile mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz. FETÖ'nün eline tutuşturduğu malzemelerle bizim karşımıza çıkanların ömürleri, çakmak taşının çıngısının ışığı kadar olur. Allah'ın yardımı, milletimizin desteğiyle bu dava, bu mücadele ilelebet sürecektir.

"Gezi olayları alçak bir saldırıdır"

Erdoğan, "Taksim'deki Gezi Parkı'nda güya ağaç ve çevre hassasiyeti bahanesiyle başlayan olayların, kısa sürede büyüyerek devlete ve millete karşı sivil bir kalkışma halini aldığını" söyledi.

Gezi olaylarına ilişkin video görüntülerinin izlenmesinin ardından sözlerine devam eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu, bir hafıza tazelemesi. Gezi olayları aslında tıpkı askeri darbeler, tıpkı muhtıralar, tıpkı terör örgütlerinin saldırıları, tıpkı FETÖ'nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi devleti ve milleti hedef alan alçak bir saldırıdır. Bay Kemal, zannediyorum dünkü konuşmasıydı, 'aydınlık gençler' diye vasıflandırıyor. Bunlar başta şahsı olmak üzere aldatılmış gençler. Bu aldatılmış gençlere orada 'çevreci' sıfatı verilmek suretiyle, bu ülkede milyonlarca ağaç ve fidan diken bir iktidara 'ağaç sökme' yaftası yapıştıranlara ben sadece lanet okurum.'

Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından itibaren İstanbul'u, yetişmiş ağaçlarla bezediklerini, refüjlerden yol kenarlarına varıncaya kadar bu ağaçlarla yeşillendirdiklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

12 tane ağaç bir yerden kaldırılıp bir başka yere taşınacak ve PKK terör örgütünün oyuncağı durumunda olan bir kişi, orada gelip yapacağı bir artistik şovla, maalesef gençlerin de oraya toplanması suretiyle bir süreç başlatılacak. Çağrıyı Bay Kemal yapıyor, orada avanesini topluyorlar. Yaklaşık 3 ay boyunca, İstanbul başta olmak üzere kimi büyükşehirlerimizin meydanlarının, sokaklarının işgal edildiği; yakılıp yıkıldığı bu hadisenin en küçük bir masum tarafı yoktur. Sadece Gezi olaylarının şu özet bilançosu dahi, sergilenen Vandallığın boyutlarını göstermeye kafidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kimin ne olduğunu bilmeniz açısından bu çok önemli, bunlar, masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Bunlar, ciddi manada perde arkasında Soros türü, bazı ülkeleri ayaklandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı, malum içerdeydi. Bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar. Onlarla beraber başkaları da bu işin içerisinde." diye konuştu.

Gezi olayları boyunca 46 kamu binası, 231 polis aracı ve 44 ambulansın kullanılamaz hale geldiğini, 326 işyeri, 201 aracın tahrip edildiğini, 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağının yakıldığını, 697 güvenlik görevlisinin yaralandığını ve 1 polisin şehit olduğunu hatırlatan Erdoğan, Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyetinin 1,4 milyar dolar, dolaylı maliyetinin ise yüzlerce milyar doları bulduğunu bildirdi.

Erdoğan, faizlerin ilk defa Gezi olayları ile tırmanmaya başladığını, yüzde 4,6'dan yüzde 13 küsura ulaştığını, işsizliğin çift haneye çıkmasının da enflasyonun zıplamasının da aynı dönemde gerçekleştiğini anımsattı.

"Sevsinler senin aydınlık gençlerini"

Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde yaşananlara dikkati çeken Erdoğan şöyle devam etti:

Ne yazık ki işgale yeltenmek suretiyle çatılara tırmanmaya kalkmışlar. Dozerlerle bütün Dolmabahçe'deki ofisimizin önü Bezmialem Valide Sultan Cami'nden Beşiktaş'a doğru oralarda kanallar açılmıştır. Tıpkı güneydoğudaki kanal açan teröristler gibi bunlar da aynısını İstanbul'un göbeğinde Bezmialem Valide Sultan Cami'nden Beşiktaş istikametinde, orada yapmışlardır. Ne var orada? Orada Başbakanlık ofisimiz, Dolmabahçe Sarayı ve onun bitişiğinde de bizim ofisimiz. Biz de orada çalışıyoruz. Bunlar yapıldı. Kim bunlar; 'aydınlık gençler.' Sevsinler senin aydınlık gençlerini. Bunlar, tamamıyla sayenizde aldatılmış gençler. Siz değil misiniz, bu ülkede yıllarca terörist olarak tescil edilmiş olanların posterlerini Atatürk Kültür Merkezi'nin duvarlarına asanlar? Hani Atatürkçüydünüz? Adı Atatürk Kültür Merkezi olan AKM'nin Taksim'e bakan cephesinde bu posterleri görmedik mi? Bu teröristlerin posterlerini oraya kimler astı? Taksim Meydanı'ndaki anıta bu posterleri kimler astı? Bay Kemal, işte senin takımın bunları yaptı. Eğer sizin aydınlanmış gençleriniz bunlarsa, yandık. Bizim aldatılmış gençlere ihtiyacımız yok. Bizim bu vatan için feda-i can edecek gençlere ihtiyacımız var.

Gezi olaylarının sona erdirilmesi için öne sürülen talepler arasında Türkiye'nin, İstanbul Havalimanı dahil tüm büyük projelerinin durdurulmasının da olduğuna işaret eden Erdoğan, yabancı medyanın, örneği görülmemiş şekilde bu olayları aylarca canlı yayınladığını söyledi.

"İşin gerisinde kimlerin olduğu anlaşılmaktadır"

Tamamı yalan olan nice haberin, Gezi olaylarını destekleyen medya organlarında dolaşıma sokulduğunun altını çizen Erdoğan, "Bu süreçte Taksim Meydanı'nda boy gösterenlere baktığımızda işin gerisinde kimlerin olduğu, hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde anlaşılmaktadır. Her kim Gezi olaylarını masum bir çevre hareketi olarak tanımlıyorsa ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin düşmanıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Toplumu bölmeyi amaçlayan Gezi oIaylarını, millet ile omuz omuza vererek bitirdiklerini anlatan Erdoğan, "Gezi'de başaramadıklarını 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimiyle denediler. Milletimizle birlikte biz, bu tuzağı da bozduk. Bu defa çukur eylemleriyle doğrudan ülkemizin topraklarını bölmeye çalıştılar. Bu tezgahı da güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesiyle, teröristleri açtıkları çukura gömerek akamete uğrattık. 15 Temmuz askeri darbe girişimi aynı saldırı silsilesinin aslında devamıydı. Hamdolsun bu ihaneti de milletimizle birlikte boşa çıkardık." diye konuştu.

Suriye'de verilen mücadeleyi de bu sürecin bir parçası olarak  gördüklerini belirten Erdoğan, "Gezi'den Suriye'ye kadar uzanan bu saldırı zincirinin hedefi, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğü, Türk milletinin birliği, beraberliği, kardeşliğiydi." ifadesini kullandı.

Erdoğan, hukukun kararlarına saygılı olduklarını dile getirerek, "Bizim ve milletimizin gözünde, Gezi'nin ve bu kalkışmanın önünde yer alanların hükmü asla değişmeyecektir. Milletimiz müsterih olsun. Ülkemizin her davası gibi bu meseleyi de sonuna kadar kararlılıkla takip edecek, adaletin tecellisi için son nefesimize kadar mücadeleyi sürdüreceğiz." dedi.

"Suriye'de destansı bir mücadele yürütüyoruz"

Son dönemde Türkiye'yi asıl gündeminden kopartarak, zamanını ve enerjisini boş tartışmalarla harcatmaya yönelik kasıtlı bir kampanyanın olduğuna işaret eden Erdoğan, bu kampanyanın da öncülüğünü CHP'nin yaptığını söyledi. 

Erdoğan, gündemlerinde bölgedeki gelişmelerden ekonomiye kadar nice hayati meseleler olduğunu ifade ederek, "Sadece sınır güvenliğimiz değil, aynı zamanda 83 milyon vatandaşımızın her birinin evinde huzurla uyuyabilmesi bakımından kritik öneme sahip Suriye'de destansı bir mücadele yürütüyoruz. Harekat bölgelerimize yönelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz. Şayet bu bölgelerde muhatap ülkeler, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını karşılayamazsa, kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımızı, her fırsatta açıkça kendilerine söyledik, söylüyoruz. İdlib'de rejimin saldırganlığını sona erdirip, Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz." diye konuştu.

"İdlib Harekatı, bir an meselesidir"

Gerek Türkiye'de gerek Rusya'da gerekse sahada yapılan görüşmelerde arzu ettikleri neticeye ulaşamadıklarını bildiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir. Türkiye, İdlib konusunda kendi harekat planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi bu konuda da 'Bir gece ansızın gelebiliriz' diyoruz. İdlib Harekatı, bir an meselesidir. Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hala anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib'i bırakmayacağız." 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile bu konuyu görüştüklerini anlatarak, onunla da bu tespitleri paylaştığını aktardı.

Erdoğan, "Bu bölgedeki gelişmelerin, ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun İdlib'i hem Türkiye hem de bölge halkı açısından güvenli bir yer haline dönüştürmekte kararlıyız." diye konuştu.

"AB'nin Libya ile ilgili olarak herhangi bir karar alma yetkisi yoktur"

Libya meşru hükümeti olan Trablus yönetiminin yanında yer almayı sürdürdüklerini belirten Erdoğan, "Ülkemizin Libya'ya ayak basmasıyla birlikte darbeci Hafter'in ilerleyişi zaten durmuştu. Şayet uluslararası toplumun da dahil olduğu görüşmelerden adil bir anlaşma çıkmazsa ki şu anda Trablus'un meşru yönetimi masadan çekilmiştir, ki olumlu bir karardır. Haklı, isabetli bir karardır. Çünkü tezgah farklı dolaşıyor. Farklı yöne doğru gidiyor." dedi.

Meşru Trablus yönetimini ülkenin tamamında hakimiyet kurması için destekleyeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Akdeniz'de Libya ile yaptığımız anlaşmanın ardından ülkemiz lehine değişen dengeleri giderek güçlendiriyoruz. AB'nin, Libya ile ilgili olarak herhangi bir karar alma yetkisi yoktur. AB durumdan vazife çıkarmanın gayreti içindedir. Oradan da kendine bir vazife çıkarıyor. Neye göre? Bu yetkiyi nereden alıyorsun? Böyle bir yetkin yok. Ne kara ne deniz. Türkiye'nin konumu farklı. Bu konuda sergilediğimiz kararlı duruş sayesinde Akdeniz'de ilan ettiğimiz statü, Yunanistan başta olmak üzere konuya müdahil ülkeler tarafından yavaş yavaş kabullenilmeye başlamıştır." 

Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşma hedefini diğer sorunlardan ayrı tutma kararına vardıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yüksek teknoloji başta olmak üzere, geleceğin ekonomisinin alt yapısını kurma çabalarına, ABD ile tesis edilecek ticari iş birliğinin, büyük katkısı olacağını dile getirdi.

Ekonomiye değinen Erdoğan, "Halen ekonomi üzerinden bizi vurmaya gayret eden densizler var. Her şey çok açık, net ortada. Bunlar acaba buradan bir şey çıkarabilir miyiz? Bunun gayreti içindeler." dedi.

Ekonominin, gündemlerinin değişmez ve daima ilk sıralarında yer alan başlığı olduğunu söyleyen Erdoğan, "Diğer alanlarda ne yaşarsak yaşayalım, ekonominin dinamiklerini hep güçlü tutmaya özen gösterdik. Son 1,5 yılda ekonomi alanında gerçekten çok büyük ve tarihi bir mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi en az sınırlarımız ötesinde yürüttüğümüz harekatlar kadar önemli kabul ediyoruz." diye konuştu.

Erdoğan, 2018'in Ağustos ayında, tarihin en sinsi ekonomik saldırılarından birine maruz kaldıklarını hatırlatarak, "Bu saldırılar, daha sonra da farklı yol ve yöntemlerle devam etti. Aldığımız tedbirlerle, hamdolsun, spekülatif kur saldırılarının öncüsü olduğu bu tuzağı bozduk ve sebep olduğu tahribatı önemli ölçüde giderdik." ifadelerini kullandı. (İLKHA)