Depremin ülkemizin kaçınılmaz bir gerçeği olduğunu söyleyen Türk Mimar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Adıyaman Temsilcisi İbrahim Özcan, Adıyaman'ın da kentsel dönüşüm kapsamına alındığını dile getirerek şehirsel mekanların optimal zeminler üzerine yapılması gerektiğini ifade etti.
Dayanıklı olan yerleri yerleşime açmak gerektiği tespitinde bulunan Özcan, "Yerleşimde en önemli şey, depremsellik açısından problem arz eden yerleri eşik analiziyle ayırıp onları yeşil alan ya da ağaçlandırma alanı şeklinde planlamaktır." ifadelerini kullandı.
Dere yataklarına yakın yerlerde yüksek yapıların yapılmamasına dikkat çeken Özcan, Mara ve Musalla Mahallesi'nin iki dere arasında kalmış alanlar olduğunu, yer seçimi noktasında buralara kesinlikle planlama açısından yaklaşılmaması gerektiğini belirtti.
"Şehirsel mekanlar optimal zemin üzerine kurulur"
Yapıların analizi yapılacak sağlam alanalar üzerine kurulması gerektiğini belirten Özcan, "Şehirsel mekanlar optimal zemin üzerine kurulur. Bu optimal zeminden kastımız yerleşime uygunluk açısından harita bilgisi ve planlama bilgisinin planlama açısından değerlendirilmesidir. Coğrafi olarak Türkiye'nin hemen hemen büyük bir kısmı deprem bölgesi olduğundan deprem ülkemizin bir gerçeğidir. Dolayısıyla bu gerçekle bizim yerleşik alanları örtüştürmemiz gerekiyor. Söz konusu son dönemde Elâzığ depremi ile ilgili şiddeti büyük olmasına rağmen canlı kaybı çok az olmuştur. Bunun da sebebi 1999'dan bugüne ülkemizdeki depremselliğin, mühendislik biliminin yerleşmiş olmasıdır. Planlama açısından da uygun zeminde inşa edilmesi hususları gözüküyor. 99 depremi ile bugünün Elâzığ depremi karşılaştırıldığı zaman o dönem 6 bin 500-7 bin kişinin öldüğünden bahsediliyor. Geçen süre içerisinde hemen hemen aynı şiddetli olmasına rağmen 42 kişinin ölmesi biraz da mühendislik formasyonunun Türkiye'de ne kadar ilerlediğinin ne kadar önem verildiğinin de bir göstergesidir." tespitinde bulundu.
"Dayanıklı olan yerleri yerleşime açmak gerekiyor"
Depremde can kaybının en aza inmesi için sağlam zeminlerin yerleşim alanı olarak açılması gerektiğini belirten Özcan, "Plancı olarak biz, şehirsel planlamada özellikle jeolojik alt yapıya dikkat ediyoruz. Yer seçimi yapıyoruz. İklim, rüzgâr, zemin dayanaklığı bunlar bizim vazgeçilmezlerimizdir. Dolayısıyla dere yatakları, taşkın alanlar, su toplama alanları, alüvyonlu alanların zemin mekânı iyi planlanmadan, iyi ölçülmeden kesinlikle bu bölgelere yerleşime açmak doğru değildir. Dolayısıyla yerleşimde en önemli şey, depremsellik açısından problem arz eden yerleri eşik analiziyle ayırıp onları yeşil alan ya da ağaçlandırma alanı şeklinde planlamaktır. Dayanıklı olan yerleri de yerleşme açmak gerekiyor. Siz böyle yapmadığınız sürece depremdeki can kaybını azaltamazsınız. Son dönemlerde yapılan toplu konut alanları 99'dan sonra özellikle parsel bazındaki inşaatların çok büyük hasar görmediğini siz de deprem bölgesinde gördünüz. Bu demektir ki 99 yılı özellikle şehirsel alanda ve yerleşim açısından bir kırılma noktası olmuştur. O günden bu bugüne hem zemin mekaniği hem genel anlamda jeolojik etütler sağlam yapılmasından kaynaklı sağlam binalar ortaya çıkmıştır. Bu demektir ki şehirsel alan içerisindeki bütün mühendislik bileşenleri tek tek kendine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Plancılar olarak bir kentin planlamasında ele aldığımız temel konu, jeolojik rapor ve paftalarının iyi eşik analiziyle ayrıştırılmasıdır ki, bu çok önemlidir." diyen Özcan, sözlerine şöyle devam etti:
Eğer bize böyle bir deprem aksı veriliyorsa biz de planlama da bu deprem aksının çevresinde yapılacak toplu konut alanları, şehirsel alanlar, şehir kurma gibi kriterlerimizi depremsellik haritasına göre en az zayiatla ortaya çıkacak bir planlamayı benimsemeliyiz. Planlama mesleğinde özellikle deprem paftaları, jeolojik paftalar, dere yatakları, yamaçlar ve buradaki alüvyonlu arazilerin dayanaklığını hesaplamadan, ayrıştırmasını iyi yapmadan kesinlikle planlamada konut alanı ya da sanayi alanlarına izin vermemeliyiz.
"Deprem kaçınılmazdır, ülkemizin gerçeğidir"
Depremlerin kaçınılmaz olduğunu ancak buna uyum sağlanması gerektiğini belirten Özcan, "Deprem kaçınılmazdır, ülkemizin gerçeğidir. Coğrafyamızın kaderinin depremle uyumlu olması, örtüşmesi lazımdır. Bu bütün jeoloji uzmanlarının söylediği ve yıllardır herkesin bildiği bir şeydir. Ancak bu kaçınılmazla birlikte bizim bunlara uyum sağlamamız lazımdır. Özellikle dayanıklı alanları seçerek bu bölgelerde yerleşmemiz gerekiyor. Özellikle parsel bazında zemin mekaniğine, teknolojiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yapılaşma kriterlerine uymadan kesinlikle yapı izni verilmez, verilmemelidir." şeklinde konuştu.
"Dere yataklarına yakın yerlerde yüksek yapıların yapılmaması gerekiyor"
Adıyaman'ın da kentsel dönüşüm kapsamına alındığını belirten Özcan, "2005 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Türkiye genelinde ekonomik ömrünü tamamlamış, yıkılmak üzere olan yapı ve yapı gruplarının topluma kazandırılması noktasında bir Kentsel dönüşüm çalıştayı yapılmıştı. Adıyaman da kentsel dönüşüm kapsamına alınan bir şehir. Proje etüt hizmetleri noktasında bitmiş bir çalışma var. Musalla ve Mara Mahallesi bölgesinde 41 hektarlık bir alanla ilgili belediye tarafından yapılan bir çalıştay bulunmaktadır. Bu çalışma yaklaşık iki dönemdir devam ediyor. Bunlar kolay şeyler değildir. Kamulaştırma, mülkiyet analizi, kamulaştırma bedellerinin ödenmesi, mülkiyet kalitesi ve yapılacak yapılara yer verilmesi noktasında yer seçimi gibi birçok etüt proje hizmetlerinin zorlukları var. Bu süreç belediyede de devam ediyor. Bildiğim kadar şu an hemen hemen kamulaştırma noktasına gelinmiş bir durumdadır. Ödemelere dair kısmen tebligatlar yapılmış veya yapılacak. Bu iyi bir gelişmedir." dedi.
Özcan son olarak, "Mara ve Musalla Mahallesi iki dere arasında kalmış alanlardır. Yer seçimi noktasında buralara kesinlikle planlama açısından yaklaşılmaması gerekir. Sağlam alanın eşik analiziyle ayrıştırılarak yerleşimin özellikle sağlam alanlara yapılması gerekiyor. Özellikle dere yataklarına yakın yerlerde yüksek yapıların yapılmaması gerekiyor." ifadelerini kullandı. (Cemil Özdaş-İLKHA)