İhanetlerini Gizlemiyorlar

ABD Başkanı Trump’ın, siyonist işgal planını açıklamasından sonra ülkelerden gelen tepkilerin cılız kalması bir yana, Arap liderlerin İslam ümmetinin ana meselesi olan Filistin davasına ve Kudüs’e destek vermemeleri ve hatta bazı Körfez liderlerinin yaptıkları ihaneti artık açıktan yapmaları, dikkatlerden kaçmıyor. Bu ülkelerin, ihanet planının açıklandığı siyonist toplantıya bizzat katılımı ayrı fecaatken, şer planın ekonomik ayağını oluşturacak olmaları ise apayrı bir fecaat olarak okunuyor.

Ekleme: 05.02.2020 07:05:35 / Güncelleme: 05.02.2020 08:37:12 / manşetler
Destek için 

DIŞ HABERLER SERVİSİ

28 Ocak 2020 tarihinde tüm maddeleri Siyonistler tarafından kaleme alınan ve Müslümanlara zilleti dayatan bir metin, ABD Başkanı Trump tarafından sözde barış planı olarak açıklandı. Siyasi ayağı açıklanan planın temel çerçevesi, siyonist işgal rejiminin göz koyduğu Filistin topraklarını bütünüyle peşkeş çekmek ve adına israil dedikleri bir "Yahudi devleti" inşa etmektir. Bu aynı zamanda; bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulamaması anlamına geliyor. Elbette planın bir de ekonomik ayağı var ki bu fonun önemli bir kısmı körfezdeki işbirlikçi rejimler tarafından karşılanacak.

Müslümanların ilk kıblesi ve Peygamberimizin miraca çıkış yeri olan Kudüs ve Mescid-i Aksa, Trump tarafından işgalcilere peşkeş çekilirken Arap ülkeleri ihanetlerini gizlemeden, “Yüzyılın İhaneti” toplantısına katılmış bazı ülkeler de planın memnuniyetle karşılandığını ifade ederek, Filistin-İşgal rejimi müzakerelerinin başlaması çağrısında bulundular. Kimlerden mi söz ediyoruz. Elbette ki; Suudi Krallığı, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Umman gibi ülkelerden söz ediyoruz. Bunların gölgelerine sığınmış Mısır'ı da unutmamak gerekir.

TOPLANTIYA KATILANLARIN ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK

ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ün, işgal rejiminin "bölünmez" başkenti olarak kabul edileceği, planın bağımsız bir Filistin devleti ve Filistinliler için "son şans" olduğunu iddia ettiği toplantıda, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Umman'ın Washington büyükelçileri de hazır bulundu. Körfez bölgesinden 3 ülkenin, “Yüzyılın ihaneti” toplantısına katılmaları “artık ihanetlerini gizlemiyorlar” yorumlarını da beraberinde getirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Dış İlişkiler Müsteşarı Nebil Şas, 3 Körfez ülkesinin toplantıya katılmasına ve sığındıkları bahaneye tepki gösterdi. Şas, "Söz konusu 3 ülkenin büyükelçilerinin toplantıya katılmaları hoş değildi. Ortaya attıkları bahane de planın içeriğini bilmemeleri ve katılımlarının bu planı onayladıkları anlamına gelmediği şeklindeydi." dedi. Bu tavrın ABD ve işgal rejimi üzerinde "Arapların plana destek verdiği" izlenimi bıraktığını belirten Şas, bu 3 ülke ile tüm Arap dünyasından sözde barış planına karşı gerçek bir duruş sergilemelerini istedi.

FİLİSTİNLİ GRUPLAR ARASINDAKİ SİYASİ BÖLÜNME

"Siyasi bölünmüşlüğün sona erdirilmesi ulusal bir zorunluluk haline geldi. Öyle zannediyorum ki, Filistin meselesinin gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu bir zamanda, tüm Filistinli gruplar da birlik sağlanmasını arzuluyor." diyen Şas, Filistinli grupların Gazze'de düzenlemeyi planladıkları toplantının siyasi bölünmüşlüğü sonlandırma yolunda atılmış bir adım olacağını vurguladı. Nebil Şas, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yakında Gazze'yi ziyaret etme konusunda ciddi olduğunu ve bu ziyaretin başarılı olacağını düşündüğünü belirtti.

“ARAP REJİMLERİ DÜZEYİNDE BİR İRADE BİLE YOK”

İşgal planı değerlendirmesinde, "Bugün siyaset sahnesinde artık gerçek ve etkin bir Arap varlığı yok. Hatta mevcut Arap rejimleri düzeyinde bir irade bile yok." diyen Katarlı yazar Abdulaziz bin Muhammed el-Hatır, bu anlaşma karşısındaki resmi tutumların adeta tarihin ve Arap-Filistin meselesi uğruna şehit olanların ruhları karşısında utanç verici olduğunu söyledi. Hatır, artık Arap rejimlerine güven duyulamayacağını ancak Arap halklarına ve onların planlar karşısındaki mücadelesine güvenildiğini aktardı.

LİDERLERİNİN AKSİNE ARAP HALKLARININ TUTUMU NET

Arap liderlerin açık ihanetinin aksine tek taraflı barış planını net şekilde kabul etmediklerini ifade eden halk, bu durumu "Mescid-i Aksa'nın satılması" şeklinde nitelendirdi.

Lübnanlı meşhur şarkıcı Elissa el-Huri de, "Yüzyılın Anlaşması'nın barış getireceğini söylüyorlar. Milyonlarca insanın kanı üzerinden. Adaletten yoksun siyaset ne kadar da kötü. Kudüs bizimdir. Kudüs'e barış, bizim elimizle gelecektir. Arap yöneticiler, ne görüyor ne de duyuyorlar." ifadelerini kullandı.

Sözde barış planı açıklanırken ABD'deki büyükelçisi de orada hazır bulunan Bahreyn'den siyasi aktivist İbrahim Şerif de şunları kaydetti: "Bu kirli anlaşmanın imza törenine büyükelçilerini sahte şahitler olarak gönderen Arap ülkelerinin liderlerinden, iktidar koltuğunda kalmaları karşılığında ülke topraklarının yüzde 90'ından feragat etmeleri istense kabul ederler mi? Cevapları ne olurdu?"

Ummanlı akademisyen Abdullah Baabud da, Yüzyılın Anlaşması'nı, "israil'in Filistin-Arap topraklarını, Arapların parasıyla satın alması" şeklinde değerlendirdi.

PLAN, İŞGALCİLERİN KONTROLÜNDE BİR FİLİSTİN "DEVLETÇİĞİ" KURULMASINI ÖNGÖRÜYOR

Her şeyi ile aşikâr ve cüretkâr olan bu plan, gerçekte egemen olmayan, çevresi bütünüyle Siyonistler tarafından kuşatılmış, ordusuz ve Kudüs’ü hemen hemen bütünüyle işgal rejimine terk etmiş olan, birbirine tünel ve köprülerle bağlı adacıklardan oluşan, havaalanı ve limanı olmayan Filistin devletçiği kurulmasını öngörüyor. Üstelik bu sözde devletin kurulması, dört yıllık müzakere süreci sonunda Filistinlilerin, kendilerine dayatılan şartları yerine getirmeleri halinde mümkün olabiliyor. Yani anlayacağınız, Filistinliler "müzakere" sürecinde dayatılan tüm şartlara teslim olmaz ise burada sözü edilen devletçiğin kurulmasına bile izin verilmiyor.

İİT, FİLİSTİN İÇİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANDI

Filistin'in talebi üzerine Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) olağanüstü toplantısının sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildiride İİT üyesi ülkelerden "Trump'ın açıkladığı sözde barış planının uygulanması konusunda hiçbir şekilde iş birliği yapılmaması" istendi. Söz konusu planın Filistin halkının meşru hak ve taleplerini asgari düzeyde dahi karşılamadığı ve daha önceki barış görüşmeleriyle çeliştiği belirtilen İİT sonuç bildirgesinde, "Trump'ın sözde barış planını tamamen reddediyoruz." ifadesi kullanıldı. Bildiride, Filistin halkının haklarını baltalamayı amaçlayan tüm eylem ve girişimler de kınandı.

"KUDÜS, FİLİSTİN'İN EBEDİ BAŞKENTİDİR"

"Kudüs, Filistin'in ebedi başkentidir. ABD yönetimini, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barış için uluslararası hukuk ilkelerine uymaya çağırıyoruz." denilen bildiride, üye ülkelere de "tüm uluslararası forumlarda Filistin'in yasal, siyasi ve diplomatik çabalarını destekleme" tavsiyesinde bulunuldu. Bildiride, İşgal rejimine "işgal ve ilhak dâhil olmak üzere bu konuda herhangi bir adım atmaması uyarısı" yapılırken, uluslararası toplumdan da işgal rejimi tarafından atılacak bu yöndeki adımlara karşı önlem alınması istendi.

BM’DE OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI ÇAĞRISI

İİT bildirisinde son olarak, teşkilatın Trump'ın sözde barış planını reddetme kararının, BM Genel Kurulu Başkanı, BM Güvenlik Konseyi Başkanı ve BM Genel Sekreteri'ne iletileceğine işaret edilerek, "işgal altındaki Doğu Kudüs ve Filistin meselesinin görüşülmesi için BM Genel Kurulu'nda olağanüstü toplantı düzenlenmesi" çağrısında bulunuldu.

ARAP BİRLİĞİ DE OLAĞANÜSTÜ TOPLANMIŞTI

Filistin'in çağrısıyla Mısır'ın başkenti Kahire'de dışişleri bakanları düzeyinde olağanüstü toplanan Arap Birliği'nin kapanış bildirisinde de Trump'ın sözde barış planının tamamen reddedildiği ve hiçbir şekilde dikkate alınmayacağı belirtilerek, planın adil, daimi ve kapsamlı barışı tesis etmeye uygun olmadığı kaydedilmişti.