BESİC KOMUTANINA SUİKAST

1979 yılında kurulan gönüllü milis teşkilatı “Besic Direniş Gücü” 30 milyona yaklaşan sayılarıyla İran’daki “79 Devrimi”nin bel kemiğini oluşturdukları gibi temel güvencesidirler de.

Ekleme: 22.01.2020 14:53:30 / Güncelleme: 22.01.2020 14:54:13 / Dünya
Destek için 

YUSUF CAN – HABER YORUM

Besic Gücü İran için hayati önemde olduğu gibi devrimin ilk yıllarında “Devrim ihracı” projesinde de başat rol oynamıştı.

Geçen süre içinde Besicler bir milis gücü olarak dış kışkırtmalara karşı her defasında sokağa müdahale ederek İran’ın iç dengelerindeki gücünü ortaya koymuş oldu.

Devrim Muhafızlarından General Gulam Hossein Gheyparvar tarafından komuta edilen Besic Güçleri 2011’den bu yana Irak ve Suriye’de Şii milisleri desteklemektedir.

Bazı Batılı basın organlarına göre "Sivil kıyafetliler" olarak da bilinen Besic’ler hâlihazırda “İran’da sürmekte olan sokak hareketlerine müdahil olup sivilleri öldürmekle” suçlanıyorlar.

Hatta son olarak ülkenin güneydoğusundaki Darhovin kırsal bölgesi komutanı Yüzbaşı Abdulhuseyn Muceddemi’nin, evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi hadisesinde bir kısım medya  “Bu komutanın öldürülmesinin sebebi Besic’in göstericileri öldürmesi idi. Bu suikastin arkasında da göstericilerin intikamı var!” diye haber yaptılar.

Ancak bu suikastin detaylarına bakıldığında olayın profesyonelce işlendiği rahatlıkla anlaşılıyor.

Nitekim İran'ın yarı resmi haber ajansı Fars'a göre, Muceddemi'nin Şadgan kentine bağlı Darhovin'de bulunan evi sabaha karşı kimliği henüz belirlenemeyen yüzleri maskeli silahlı kişiler tarafından basıldı.

Öncelikle resmi niteliği bulunmayan bu tür insanların tanınması, evlerinin çevresinin bu kadar detaylı bilinmesi sıradan bir olay olamaz.

Hem böylesi bir suikasti göstericiler yapabiliyorsa; aralarında bir hayli profesyonel ajan olduğu da ikrar edilmiş olmaz mı?

Son günlerde yaşanan gelişmelere bakıldığında ABD’nin Kasım Süleymani ve Mehdi el Mühendisi suikastleri sonrası olayların renginin “Savaş boyutunda” bir SUİKASTLER VE BOMBALAMALAR dönemine evrileceği anlaşılıyordu.

ABD Ortadoğu’da İran ve bileşenlerine karşı 3 (üç) ayaklı bir strateji izliyor:

1-Halk hareketleri (Irak- İran-Lübnan’da başlatılan protestolar)

2-Suikastler (Süleymani, Mühendisi, Müceddemi; bunlar CIA tarafından vuruldu. Bir de işgal Çetesi Siyonistler tarafından suikast furyası var; İslami Cihad komutanı Baha Ebu’l Ata gibi

3-İran ve bileşenlerine ait lojistik askeri üslerin, konvoyların bombalanması ve ekonomik yatırımların ‘yaptırımlar’ yoluyla elimine edilmesi.

 ABD, İngiltere ve İşgal Çetesinin bu hamlelerine karşı İran ve bileşenlerinin şimdiye kadar yapabildikleri ;

1-Halk hareketlerini her üç ülkede de güçle bastırmaya çalışmak

2-Ayn el Esed gibi birkaç ABD askeri üssünün füze ile vurulması.

 İran ve bileşenlerinin bunlar dışında hâlihazırda yaptıkları bir şey yok.

ABD ve yardımcı unsurlarının Ortadoğu’da uzun yıllardır iyice yerleşmiş oldukları gerçeğine bakıldığında İranlı komutanlar başta olmak üzere Ortadoğu’da hiç kimsenin güvende olmadığı söylenebilir.