İşgalci Fransızlar 14 yaşındaki Mehmet Kamil'i tesettür için şehit etti

Mehmet Kamil'in annesinin tesettürüne dokundurmadığı için şehit edildiğini belirten Araştırmacı-Yazar Burhan Bozgeyik, "Bugün dışarıdan gelen Fransızlar değil içimizdeki Fransızlaşmış insanların çarşaflı bayanlara saldırması ve laf atmasıdır." dedi.

Ekleme: 19.01.2020 14:30:07 / Güncelleme: 19.01.2020 17:28:21 / Kültür & Sanat / Gaziantep Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Kurtuluş Savaşı döneminde sömürgeci Fransa'ya karşı iman ruhuyla direnen, İslam ile yoğrulmuş bu toprakların işgal edilmesine binlerce şehit kanıyla set çeken Anteplilerin mücadelesinde çocukların takdire şayan kahramanlıkları ayrı bir önem arz etmektedir.

Bu kahraman mücahit çocuklardan biri de şehit Mehmet Kamil'dir.

Sömürgeci Fransızların Antep'i işgali döneminde annesinin tesettürüne el uzatan işgalci Fransız askerlerine karşı çıkması sonucu küçük yaşta şehit edilen ve Antep savunmasının sembol ismi olan Mehmet Kamil, şehadetinin 100'üncü yılında rahmet ve dualarla anılıyor.

Yazdığı kitaplarla Gaziantep'in tarihine, Antep savunmasında yaşananlara ışık tutan ve işgalci Fransa askerlerinin kentte yaptıkları zulümleri eserleri ile günümüze taşıyan Araştırmacı-Yazar Burhan Bozgeyik, şehadetinin 100'üncü yılı dolayısıyla Mehmet Kamil'in hayatını, nasıl şehit edildiğini, şehadetinden sonra yaşananları İLKHA'ya anlattı.

Şehit Mehmet Kamil'in Kurtuluş Savaşı ve Antep Savunması için önemli bir isim ve şahsiyet olduğunu belirten Bozgeyik, şehit Mehmet Kamil'in Antep direnişine adını altın harflerle yazdıran kahraman bir şehit olduğunu söyledi.

 

Şehit Mehmet Kamil'in Antep savunmasının ilk şehidi olduğunu belirten Bozgeyik, Antep Savunması denilince akla ilk gelenlerden birinin şehit Mehmet Kamil olduğunu ifade etti.

Şehit Mehmet Kamil'in annesinin çarşafına el uzatılması ve şehadetinin, Antep savunmasının ateşini körükleyen en önemli olaylardan birisi olduğunu vurgulayan Bozgeyik, Anteplilerin Allah'ın emri olan tesettüre el uzatılmasına müsaade etmediğini belirtti.

Tarihte çarşafa, tesettüre el uzatıldığı için savaşların çıktığını ve İslam'ın şiarlarına hiçbir zaman el ve dil uzatılmasına Müslümanların asla izin vermediğini ifade eden Bozgeyik, o günlerden tesettürlü ve çarşaflı bayanların saldırıya uğradığı bugünlere gelinmesinin ise üzücü bir durum olduğunu söyledi.

"Şehit Kamil bütün çocuklar gibi İslami bir eğitim almıştı"

Şehit Kamil'in Antep için sembol bir isim olduğunu dile getiren Bozgeyik, "Bu sembol oluşunun sebepleri var. Bir tanesi bütün Anteplileri ve Antep'teki çocukları, gençleri temsil eden bir simaydı. Şehit Kamil şehit edildiğinde 14 yaşındaydı. 14 yaşındaydı ama o zamana kadar bütün çocuklar gibi Antep halkı ve Antep'teki çocuklar gibi İslami bir eğitim almıştı. Dinin temel esaslarını ve birçok hükümleri biliyordu. Düşman bir İslam yurduna girdiği zaman cihat farz-ı ayn oluyor. 7'den 70'e herkese farz-ı kifaye olan cihat, herkese farz-ı ayn oluyor. Sadece engelli ve hasta olanlar cihattan muaftır. Ama farz-ı ayn olan cihada herkesin iştirak etmesi gerekir. Çünkü bu tür durumlarda herkesin mutlaka yapabileceği bir şeyler vardır. Şehit Kamil'de bu şuurdaydı. Düşman geldiği zaman ilk işi biriktirdiği harçlığının üstüne bir miktar daha koyarak bir tabanca almak niyetindeydi. Bu niyetini annesine, babasına ve akrabalarına da söylüyordu. 'Ben, bir tane tabanca alacağım ve bu tabanca ile kâfirlerle savaşacağım.' diyordu. Kâfir ile mücadele etmeyi kafasına koymuştu. Bütün Antepliler gibi Şehit Kamil de bunu kafasına koymuştu." dedi.

"Şehit Kamil annesinin çarşafına el uzatan kefereyi alnının ortasından vuruyor"

Mehmet Kamil'in, annesinin tesettürünü açmak isteyen işgalci Fransız askerlerine karşı koyduğu için şehit edildiğini, bu olayın Anteplilerin sabrını taşırdığını ve Antep savunmasının ilk kıvılcımı olduğunu belirten Bozgeyik, "Şehit Kamil'in, annesinin peçesine el uzatılması hadisesi Antep savunmasının da fitili ateşleyen olay oldu. Şehit Kamil, annesiyle birlikte ablasının ziyarete gitmişler. Her yer çok karışık, sıkıntılı, tehlikeli ve düşman var. Kamil'in annesi tek başına gidip gelemiyor ve kızının evinden oğluyla birlikte evlerine dönüyorlar. Ablasının evinden kendi evlerine dönerken Şıhcan'da ekmek fırını olarak kullanılan bir bina, Fransızlar işgal kuvvetleri orayı ekmek fırını olarak kullanıyorlar. Oradan çıkan iki tane asker karşıdan gelen çarşaflı kadını görüyorlar. Kaldırımı değiştirerek ona doğru yürüyorlar. Tabi Kamil de bir arkadaşını görmüş, onunla sohbete dalmış ve ayaküstü hal hatır soracak. Annesine, 'Sen, şu duvarın dibinden git, ben sana yetişirim.' diyor. Zaten annesini giderken görüyor. Düşman askerleri kadıncağıza yönelerek çarşafa el uzatıyorlar. Yani 'Burası artık İslam ülkesi değil, bizim ülkemiz ve sizin hürriyetiniz kalmadı.' diyerek çarşafa, namusa el uzatıyorlar. Kadıncağız o anda feryat ediyor, bağırıyor ve şehit Kamil, hemen yerden bir taş alıyor, hızla koşarak geliyor ve oraya ulaşır ulaşmaz o annesinin çarşafına el uzatan keferenin alnının çatısından vuruyor. Diğer askerde süngüsünü sabitliyor, Mehmet Kamil'in göğsüne saplıyor. Oraya düşüyor, daha sonra da evine doğru birkaç adım atıyor ve annesinin yanına geliyor. Annesinin yanına gelince de şehit oluyor." ifadelerini kullandı.

"Antepliler çarşafa el uzatılmasını kabullenemedi"

Bu olayın ardından bir Müslüman kadının çarşafına el uzatılmasını ve 14 yaşındaki Mehmet Kamil'in şehit edilmesini kabullenemeyen Anteplilerin işgalci Fransızlara karşı koyduğunu belirten Bozgeyik, şunları anlattı:

O hadiseyi gören arkadaşı da hemen Almacı Pazarı istikametine, çarşıya doğru koşuyor. 'Ey ümmeti Muhammed! Yetişin anamızın, bacımızın çarşafına el uzatıldı, yetişin.' diyor ve bu sesi duyan oradaki esnaflardan kimi eline sopa, kasap olan esnaflar eline zırh veya bıçak yani kim o an eline ne geçirdiyse onu kaparak koşuyorlar. O askerlerin üzerine doğru yürüyorlar. Askerlerin elindeki silahlara aldırmayıp oraya doğru koşuyorlar. Tabi askerler halkın geldiğini görünce korku içerisinde koşarak fırının içerisine giriyorlar. Hemen işgal kuvvetlerinin komutanına haber veriliyor. İşgal komutanı gelip askerlere silah veriyorlar ve halka doğrultuyorlar. Fakat halk gittikçe kalabalıklaşıyor. Antep halkı Cemiyet-i İslamiye Teşkilatı'nı kurmuş, altyapısını hazırlamış ve 'Bu kâfirlerle mücadele edeceğiz. İslamiyet'te esiri olmak ve kafirin hakimiyetini kabul etmek yok. Allah'ın (Celle Celaluhu) hükmünden başka hüküm kabul etmek yok' diyorlar. Dolayısıyla Fransızları yurdumuzdan def edecekler.

Mehmet Kamil'in şehit edildiği gün, Maraş'ta Fransızlara karşı Kurtuluş Mücadelesi'nin başladığını, bu mücadelenin 22 gün ve Antep savunmasının da yaklaşık 11 ay sürdüğünü hatırlatan Bozgeyik, hiçbir zaman Müslümanların esareti ve zulmü kabul etmediklerini belirtti.

Mehmet Kamil'in şehit edilmesinin ardından da kentteki tüm işyerlerinin günlerce kapalı kaldığını ve bölgedeki bazı illerde Antep'e destek mitinglerinin düzenlenmeye başlandığını belirten Bozgeyik, dün olduğu gibi bugünde her fırsatta "tesettür" başta olmak üzere İslami değerlere el ve dil uzatanların olduğuna dikkat çekti.

"Çocuğumun kanına girdiniz, ailemin çarşafına el attınız, çocuğumun kanını parayla değişmem"

Şehit Mehmet Kamil'in cenazesinin çok muazzam bir merasimle kaldırıldığını ve Antep halkının 7'den 70'e bu cenaze merasimine iştirak ettiğini belirten Bozgeyik, cenaze merasiminin Fransızlara gözdağı, ihtar ve protesto mahiyetinde geçtiğini belirterek, şunları söyledi:

Fransız Kumandanı Yarbay Saint-Marie yanında birkaç subay ve tercümanla Cemiyet-i İslamiye'nin toplantılar yaptığı Nuri Mehmet Paşa Camii karşısında bulunan Nakşibendi Tekkesi'ne gelerek taziye verir. Fransız kumandanı neticenin nereye gideceğini görüyor, Şehit Kamil'in babasını çağırıyor. 'Senin çocuğunun ağırlığınca altın verelim.' diyor. Babası da bu teklifi asla kabul etmiyor. 'Siz, isterseniz bana Fransa'yı verin, ben bunu kabul etmem. Aramıza artık kan girdi, oğlumu şehit ettiniz ve namusuma el uzattınız. Dolayısıyla bunu artık kılıç, silah temizler. Sizinle bir mücadelemiz var. Paranızı istemem ve şehrimizden defolup gidin' diyor. Ondan sonra zaten mücadele başlıyor.

Tarihte çarşafa ve tesettüre el uzatıldığı için savaşların çıktığını ve İslam'ın şiarlarına hiçbir şekilde el uzatılmasına izin verilmediğini belirten Bozgeyik, Kurtuluş Savaşı'nda işgalci Fransızların destansı bir mücadele ile bu topraklardan def edildiği günlerden tesettürlü bayanlara, cübbeli ve sarıklı erkeklere saldırıldığı, taciz edildiği ve hakaret edildiği günlere gelinmesinin ise üzücü ve çok iç acıtan bir durum olduğunun altını çizdi.

"Antep ve Maraş halkı çarşafa ve peçeye el uzatıldı' diye savaştı"

Bozgeyik, "Böyle bir hadise oldu, bitti. Ama günümüzdeki durum ne? Bir Kurtuluş Savaşı verdik ama kurtulduk mu? Aslında bunu düşünmeliyiz. O hale geldik ki 'çarşafa, peçeye el uzatıldı' diye bir Antep ve Maraş halkı savaş veriyor. Ama şimdi çarşaflı hanımlara saldırı düzenleniyor. Bizim ülkemizde yani bunu yapanlar dışarıdan gelen Fransızlar değil içimizdeki Fransızlaşmış insanlar, kendi insanlarımıza saldırıyor. Çarşaflı bayanlara saldırıyor, laf atıyorlar. 'Sarıklı ve cübbeli' diye tramvayda bir kardeşimize saldırı oldu ve onuncu yıl marşını söylüyorlar, taciz ediyorlar ve edepsizce laflar ediyorlar. Geçen şehit kaymakamımızın babasını bir milletvekili meclise davet ediyor ve o vekil, meclisin çalışmalarını anlatırken bir milletvekili, o kişiden o kadar ciddi rahatsız oluyor ki 'Kim bu sarıklı, cübbeli arkadaş?' şeklinde tepki gösteriyor. Hâlbuki Antep savunmasında tüm mücahitlerin kıyafetleri cübbe gibiydi. Başlarında takke ve onun üzerine sarık sarılmış mahalli kıyafet vardı. Şimdi bir vatandaş, bugün çarşıda aynı kıyafetle gezse o milletvekili, ona da laf atacak ve 'kim bu arkadaş?' diyecek." ifadelerini kullandı.

"Kurtuluş mücadelesi devam ediyor"

Merhum Aliya İzzetbegoviç'in, "Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir." sözüne atıfta bulunan Bozgeyik, son olarak şunları kaydetti:

"Bu, arkadaş senin ecdadındır. Senin ecdadın kıyafeti, bu şekildeydi. Ama şimdi bu kıyafette olanlar horlanıyor ve hakir görülüyor. Asıl üzüntü duyulacak hadise budur. Düşman işgal etmiş olsaydı, bu kadar tahribat edemezdi. Biz, o düşmanı bir şekilde kovardık ama bu fikir erozyonu düşmanın sıktığı kurşunundan daha acı veriyor. Asıl mağlubiyet budur. Bir düşmanın fikrini, kültürünü kabul ettiğiniz zaman zaten mağlup olmuşsun anlamına gelir. İster silahla işgal etsin ister etmesin. Düşman fikirleri ve kültürleriyle şu an bize galebe çalmış durumdalar. Asıl mücadele edilmesi gereken nokta budur. Kurtuluş mücadelesi devam ediyor ve bu mücadelenin önceki mücadeleden daha zor olduğunu da söylemek isterim." (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)





Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar