​"Türkiye'de şu ana kadar 3 tane dil kayboldu"

​İdeal Eğitim Vakfı tarafından düzenlenen "Anadilde Eğitim" temalı öğretmenler buluşmasında konuşan Eğitimci Fatih Taş, UNESCO'nun yaptığı araştırmalara göre, Türkiye'de şu ana kadar 3 tane dilin kaybolduğu tespitini paylaştı.

Ekleme: 05.01.2020 18:30:09 / Güncelleme: 06.01.2020 09:20:58 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) tarafından Diyarbakır'da "Anadilde Eğitim" temalı öğretmenler buluşması paneli düzenlendi. Programda konuşan panelistlerden Eğitimci Fatih Taş, UNESCO'nun yaptığı araştırmalara göre Türkiye'de şu ana kadar 3 tane dilin kaybolduğunu belirtti.

Medeni Taş moderatörlüğünde düzenlenen öğretmenler buluşmasında "anadilde eğitim" teması üzerine sunumlar yapan eğitimciler, anadilde eğitimin Türkiye ve diğer ülkelerdeki durumu hakkında bilgiler verdiler.

Türkiye'nin daima gündeminde olan Kürtçe'nin yanı sıra farklı ana dillerin olduğunu hatırlatan Eğitimci Fatih Taş, zamanla diller içerisinde oluşan tahribatlara dikkat çekti.

Taş, "Bu konuyu Türkiye üzerinden konuşacak olursak UNESCO'nun bir araştırmasıyla ilgili bazı verileri paylaşalım. 2009 yılında yapılan bir haberde, UNESCO Türkiye'deki dilleri incelemeye alıyor ve burada bazı dillerin yok olduğunu bazı dillerin ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirliyor. Türkiye'de şu ana kadar 3 tane dil kayboldu. Bunlar; Kapadokya Yunancası, Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Kamışlı köyünde konuşulan Mılahso ve Lıbahça dilidir." dedi.

"Kaybolma riski olan 15 tane dil var"

Kaybolma riski taşıyan diller hakkında da bilgi aktaran Taş, "Bunların yanında kaybolma riski olan 15 tane dil vardır. Birinci derecede kaybolma riski olan diller; Siirt bölgesinde Hertewin diye adlandırılan dili şu anda yaklaşık bin kişi konuşuyor. B derecede tehdit altında olan diller; Gagavoz, Ladino ve Süryani dilleridir. C derecede de Abaza, Hemşin, Laz, Pontus Yunancası, Çingene, Suret ve Ermenice dilleridir. Son derecede ise Abhazca, Adige, Kabar, Çerkez ve Zazaca dilleri yer alıyor." ifadelerini kullandı.

Dilleri koruma adına herhangi bir çalışmanın olmadığını söyleyen Taş, "Türkiye ve UNESCO'nun dilleri koruma adına herhangi bir programı yoktur. UNESCO, normalde bazı ülkelerde kültürel mirasları koruduğu gibi bu işi de yürütüyor, dillere sahip çıkma adına adımlar atıyor. Türkiye yetkililerinin böyle bir çabası olmadığından kaynaklı olarak UNESCO'da burada böyle bir çalışma yürütmüyor." şeklinde konuştu.

Anadilde eğitim denildiğinde ilk akla gelen dilin Kürtçe olduğunu söyleyen Taş, "Fakat bu tüm diller için hak olarak görülmesi gerekiyor. Bu konu konuşulduğunda maalesef tamamen siyasi bir zeminde tartışıyoruz. Bunu siyasiler konuştuğundan dolayı kişiler, burada 'ben nasıl bir fayda sağlarım' veya 'zarar görürüm' endişesiyle hareket ediyorlar. Ulusalcılar bu konuyu ülkenin bölünmesi, kaos ve bölücülük olarak değerlendirerek kapılarını tamamen kapatıyorlar. Kürt tarafındaki partiler ise, bunu siyasi çıkar olarak öne sürdüğünde kendi ideolojik fikirlerini katarak gündeme getirmesinden dolayı meydana gelen etki-tepki, kişilerde reaksiyona yol açıyor." diye belirtti.

"Anadilde eğitim sadece HÜDA PAR'ın  programında yer alıyor"

Partilerin parti programlarına da değinen Taş, "Parti programlarına bakıldığında genel olarak hiçbirinde ciddi manada bir görüş yoktur. Sadece HÜDA PAR'ın programında yer alıyor. Onun haricinde bu konu hiç konuşulmuyor. Ama yeri geldiğince siyasiler bazı konuşmalar yapmışlardır." dedi.

Kürtçe ve Zazaca dillerinde seçmeli ders uygulamasındaki eksiklikleri dile getiren Taş, "Seçmeli ders olarak Kürtçe ve Zazaca dersleri okullarda var. Nitekim bu da çok pasiftir. Tamamen okul yönetiminin hassasiyetleri nedeniyle seçilmiş derslerdir. Bu derslere de diğer branşlardaki öğretmenler giriyor, herhangi bir yeterlilikleri yoktur. Kaynaklarına da bakıldığında birkaç yıldır hiçbir yenilenme yapılmayan ve çalışmanın olmadığı kitaplardır. Normalde yaşayan diller bölümü mezunları var fakat bunlarında atama durumları yoktur." ifadelerini kullandı.

Taş'ın sunumundan sonra Diğer ülkelerdeki ana dilde eğitim hakkıyla ilgili bilgi aktaran Eğitimci Nesih Güler, yaptığı sunumda birçok ülkede çok zengin bir şekilde ana dilde eğitim hakkı tanınmasına rağmen gerek fiili ve gerekse kanuni güvence anlamında Türkiye'ye nispeten ileri bir boyutta olduğuna dikkat çekti.

Güler, bu devletlerin hiçbirinde ülkenin bölünmesi noktasında sorunun ortaya çıkmadığı, tam aksine bölünme unsuru olabilecek meseleleri ortadan kaldırdığına vurgu yaptı.

Panelistlerden Seyfettin Ay ise anadilde eğitimin çözümüyle ilgili önerilerde bulundu. Bu meselede bir kavram karmaşasının olduğunu belirten Ay, meselenin giderilmesi gerektiğini, ön şart olarak anayasal düzenleme yapılması gerektiğini belirterek bununda yeterli olamayacağının altını çizdi.

Ay, söz konusu anayasal düzenlemenin altının doldurulması noktasında sivil toplum kuruluşlarına ciddi manada iş düştüğünü söyledi. (Ramazan Zeren-İLKHA)











Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar