İHH Kadın Kolları tarafından Şule Yüksek Şenler'in hayatını ve İslami mücadelesini konu alan bir seminer düzenledi.
İlim Yayma Cemiyeti konferans salonunda düzenlenen etkinlik, İHH kadın Kolları Eğitim Birimleri Başkanı Hâkime Batur'un Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başladı.
İki işi başarınca 'ben oldum' zannedip güçlü olmak için herkesi ezip geçmek gerektiği evhamına kapılan hasta ve modern muhafazakâr kadın garabetinden kurtulmak gerektiğini ifade eden Eğitimci Yazar ve İHH Kadın Kolları Başkanı Ayşe Müzeyyen Taşçı, İslam'ın model kadın şahsiyetinin bu olmadığını söyledi.
Şule Yüksek Şenler dendiğinde kurulacak ilk cümlenin hayatınızda görebileceğiniz en güzel Müslüman kadın şahsiyetlerden biri olduğuna dikkat çeken Taşçı, "Düşünebiliyor musunuz bir kadın davası söz konusu olduğunda mahkemelerde vakarla duran, başı dik, hiçbir avukat istemeden savunmasını kendi yapıp hâkimlerin karşısında hiç titremeden, dili zerre kadar sekmeden davasını savunan yiğit, cesur bir kadın. İşte İslam'ın model kadın şahsiyeti budur." dedi.
"Güçlü olmak, batıl karşısında hakkı savunurken yiğit ve vakur olmaktır"
"Güçlü olmak, toplumsal hayatın içinde İslami perspektifteki her şeyi çekip çevirmede fedakâr olmaktır." diyen Taşçı, nefsinin esiri değil nefsini davasına esir etmiş kimselerin ancak öncüler olabileceğine dikkat çekerek şunları söyledi:
Güçlü olmak, düşman ve batıl karşısında hakkı savunurken cesur, yiğit ve vakur olmaktır. Ben hayatımda gördüğüm bütün öncüler ve karşılaştığım dava insanı liderlerde bunu gördüm. Şule annemden hayatımda aldığım en büyük ibret budur, bir kadının güçlü yanının gerçek şekli. Aynı hayatını okuyup etkilendiğim Hazreti Hatice gibi… Hazreti Peygamber yeryüzünde kıyamete kadar devam edecek bir mesajın elçiliğini almazdan önce Hira mağarasında tefekkür ederken Hazreti Cebrail'i gördüğünde korktu değil mi? Hazreti Cebrail O'na, 'oku' dediğinde korktu, rengi bembeyaz oldu, 'ben okuma bilmem' dedi. Hazreti Peygamber bütün korkuları kuşanarak Hira mağarasını terk etti ve koşmaya başladı. Nereye koştu? Hatice'ye koştu, ona sığındı. 'Ört beni ya Hatice!' dediğinde Hazreti Hatice, kalın örtülerle Hazret Muhammed'i örterken o bütün örtülere rağmen karşısında Hazreti Cebrail'in gülümseyen, tebessüm eden suretini gördükçe tekrar titredi. Ve Hazreti Hatice ile Hazreti Muhammed'in evliliğinin bir tesadüf değil bir hikmet olduğunu ortaya koyan bir feraset ortaya çıktı. Ne dedi hazreti Hatice, 'Ey Muhammed! Sanıyorum ki sana görünen bir melektir.
"Kadın, aile ve toplum için bir emniyettir"
Hazreti Muhammed'in İslam teşkilatını kurarken o teşkilatın ilk üyesinin Hazreti Hatice olduğuna dikkat çeken Taşçı, "Teşkilatın ofisi neresiydi? Hazreti Hatice'nin evi, bu tesadüf mü sizce? Allah, koskocaman İslam davasını bile bir aile yuvasında temellendirmiş ise, her halde bu bir tesadüf olmasa gerek." diye konuştu
Taşçı, "Hazreti Peygamber İslam'ın lideri olarak görevlendirildi. Nerede? Hira'da. Nereye koştu? Hazreti Hatice'ye. İslam'ın kadın anlayışı budur. Kadın, birey, aile, toplum için bir emniyettir. Emniyet miyiz, ifsat mıyız? İşte bunu muhasebesini yapmamız gerekiyor. Biz toplumu ve aileyi ifsat mı ediyoruz, yoksa aile ve toplum bizde emniyet mi buluyor? Bu kocaman dava ve kıyamete kadar devam edecek davanın lideri, ilk üyesi olarak yanına Hazreti Hatice'yi aldı." ifadelerini kullandı.
"Şule Yüksek Şenler'in tesettür mücadelesi bir bez parçasından ibaret değildir"
81 yaşına kadar ruhundaki dava aşkını zerre kaybetmemiş bir kadından bahsettiğini dile getiren Taşçı, Şule Yüksek Şenler'in sadece kavramlar üzerinden değil aynı zamanda tesettürün bir Müslüman kadın şahsiyetine dönüşmesi üzerinde de bir mücadele verdiğine dikkat çekti.
Şule Yüksek Şenler'in bu izleri takip ederek maruf emrini yerine götürmek üzere yaşadığı toplumda bedel ödemiş bir hanımefendi olduğunu ifade eden Taşçı, "Bir dava insanı, bir mücadele eridir. Şule Yüksek Şenler'in başörtü mücadelesi bir bez parçası değildir. Eğer çarşıdan aldığımız bir kumaşı başımıza örtmeyi, bu anlamı icra edecekmiş gibi zannediyorsak yanlış düşünüyoruz. Bir kadın, Müslüman şahsiyetinin ilmini, edebini, adabını, bütün şahsiyet argümanlarını kendi bünyesinde toparlayıp bir bez parçası ile top yekûn örtünmüş kişidir. Mücadele budur. Ahlakı, edebi, saygıyı, nezaketi kaybet, Sadece bir tane bezi bağla başına, çık 'ben örtündüm' de, hayır! Diyoruz ya bugün her yerdeyiz. Doğru her yerdeyiz ama aslında biz hiçbir yerde değiliz." şeklinde konuştu. (Murat Orhan-İLKHA)