S.O.S.YAL MEDYA DEPRESYON SEBEBİ

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla artık çok konuşulmuyor, çok düşünülmüyor, bilinçli birilerinin belirlediği sanal dünyada dolaşılıp duruluyor. Bu da insani ilişkilerin zayıflamasına, fıtrattan uzaklaşmaya ve agresif kişiliklerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Yapılan bilimsel araştırmalar ise kişinin gerçek hayattan çok sanal alemde geçirdiği vakitlerin kişiyi depresyona soktuğunu ortaya koyuyor. İstanbul Aydın Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi ve MEB İstanbul İl Müdürlüğü işbirliğiyle gerçekleştirilen “Yeni Medya ve Aile Çalıştayı”nın sonuç raporuna göre “Sosyal medya insanları daha çok strese sokmakta ve sosyal medya depresyonu ortaya çıkmaktadır.” denildi.

Ekleme: 23.12.2019 06:43:59 / Güncelleme: 23.12.2019 09:04:35 / manşetler
Destek için 

HABER MERKEZİ

İstanbul Aydın Üniversitesi, Üsküdar Üniversitesi ve MEB İstanbul İl Müdürlüğü işbirliğiyle gerçekleştirilen “Yeni Medya ve Aile Çalıştayı”nın sonuç raporu yayınlandı. Yeni medya kavramının sosyal ve kültürel hayattaki etkilerini izlemek ve değerlendirmek amacıyla düzenlenen çalıştayda;  iletişim, tıp, adlî bilimler, psikiyatri, çocuk gelişimi, psikoloji ve sosyoloji gibi farklı alanlarda çalışan uzmanlar, sağlıklı veri oluşturulması amacıyla bir araya getirildi. Çalıştayda; “Yeni Medya ve Etik”, “Yeni Medya ve Bağımlılık”, “Yeni Medya ve Ebeveyn-Çocuk İlişkisi”, “Yeni Medya ve Eşler Arası İletişim”, “Yeni Medya ve Sağlık Sorunları”, “Sosyal Politikalar ve Hukuki İyileştirmeler’’ olmak üzere altı başlık üzerine değerlendirmeler yapıldı. Çalıştayın ardından uzun çalışmalar sonucunda hazırlanan sonuç raporu yayınlandı. Raporda 6 alanda yeni medyayla ilgili bazı somut sonuçlara ulaşıldı.

İNSANLAR NEFRET SÖYLEMİNE VE ŞİDDETE YÖNELDİ

Çalıştay raporunda özel yaşamın gizliliğinin korunması amacıyla sosyal medya alanına ilişkin bir etik kurul kurulması ve sosyal sorumluluk projesi kapsamında üniversitelerde eğitim verilmesi de önerildi.

Raporda, ayrıca yeni medya mecralarının oluşturduğu kimliksizlik kavramı üzerinde duruldu. Sahte hesaplar sayesinde bireylerin sanal ortamda bulunmanın desteği ile dijital alanda vatandaş olarak davranmadığı dolayısıyla nefret söylemine ve şiddete yöneldiği belirtildi. Siber zorbalık konusunda farkındalık oluşturulması gerektiği ifade edilen raporda, ebeveynlerin bilinçlendirilmesi, temel aile eğitimi yapılması, internetteki site sağlayıcıların denetlenmesi gibi saptamalar da yer aldı.

SOSYAL MEDYA İNSANI DAHA FAZLA STRESE KOYUYOR

Sosyal medyanın insanları daha çok strese soktuğu belirtilen raporda, artan teknolojilerin artan bağımlılık durumları getirdiği ve buna yeni eklemlemeler yaptığı dile getirildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: “İnsanlar yoğun bir şekilde nomofobi yaşamaktadırlar. Dijital narsizm, ego sörfü, google takibi, stalk, siberhondrig, fotolarging, facebook depresyonu, internet siniri teknolojinin bireylere kazandırdığı yeni alışkanlık ve sorunlardandır. Sosyal medyada günde iki saat geçirildiği düşünüldüğünde ve 3 milyar insanın bu mecraları kullandığı görüldüğünde etkisinin çok geniş çaplı olduğu görülmektedir. Sosyal medya insanları daha çok strese sokmakta, insanların 20 dakika Facebook kullanıma sonunda ruh hali inişe geçmekte ve sosyal medya depresyonu ortaya çıkmaktadır. Bunun için tedavi amaçlı uygulamalar kullanılmalı, sosyal medya okuryazarlığı dersi konmalı, alanla ilgili öğretmenler bu dersi vermeli. STK’lar sosyal sorumluluk projeleri olarak sosyal medya ve mobil kullanımı konusunda eğitimler konulmalıdır. TÜBİTAK tarzı kurumlar bu temalı projelere destek vermelidir.”

13-19 YAŞ ARASI GENÇLERİN %24'Ü NEREDEYSE SÜREKLİ ÇEVRİMİÇİ

Raporda sosyal medya bağımlılığına da dikkat çekilerek şunlar ifade edildi; “Gittikçe artan sosyal medya kullanımı, bağımlılığı tetikleyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medya toplumsal bir alışkanlık halini almıştır. Her yaştan dünya vatandaşının içinde yer aldığı sosyal medya; bireylerin ihtiyaç ve temel ilgi alanlarına göre kullanılmaktadır. Sanayi devrimi sonrası teknolojinin araçtan amaca dönüşmesinde büyük rol oynayan teknik, insan kontrolünde bu faaliyetini gerçekleştirmektedir. Ancak insan üretimi olan teknoloji her zaman olduğu gibi beraberinde bağımlılık sorunlarını da getirmektedir. "Teens Technology and Friendship" isimli güncel bir çalışmaya göre sosyal medya kullanıcısı olan 13-19 yaş arası gençlerin %24'ünün neredeyse sürekli çevrimiçi olduğu görülmektedir. Türkiye'de ise evlerin %96.8'inde cep telefonu veya akıllı telefon, %80.7'sinde internet erişimi bulunmaktadır. Sosyal medya kullanıcısı olan 13-19 yaş arası gençlerin %24'ünün neredeyse sürekli çevrimiçi olduğu görülmektedir.”

GENÇ YETİŞKİNLERİN %42.6'SINDA NOMOFOBİ RAHATSIZLIĞI BULUNDU

Sosyal medya kullanımıyla beraber yeni hastalıkların da türediğine dikkat çekilen raporda, “Artan teknolojiler artan bağımlılık durumlarını da getirdiği gibi bağımlılığa yeni eklemlemeler de yapmıştır. Bunlardan biri olan nomofobi, cep telefonundan uzak kalmaya dair duyulan bir korkudur ve birey sürekli olarak cep telefonunu yanında ister duruma gelmektedir. Türkiye'de ilk kez nomofobi ölçeği kullanılarak gençlere sorular sorulmuş ve bunun sonucunda genç yetişkinlerin %42.6'sında nomofobi rahatsızlığı bulunduğu ve en büyük korkularının iletişim yapamamak ve bilgiye erişememek olduğu gösterilmiştir. Young, internet bağımlılığı için birtakım tanı ölçütleri önermiştir. Bu öneriler arasında internetle aşırı zihinsel uğraş, giderek daha fazla internet kullanma duygusu, internet kullanımını kontrol etme konusundaki girişimlerin başarısız kalması, internet durumunun kesilmesi durumunda artan huzursuzluk, interneti problemlerden kaçmak için kullanma yer almaktadır.” denildi.

SOSYAL MEDYA MAHREMİYETİ ORTADAN KALDIRIYOR

“Sosyal ağları kullanabilmek için profil oluşturmak, bu profili doldurmak amacıyla birçok kişisel özellik ve bilgiyi ifşa ediyor olmak gereklidir.” denilen raporda, “Sosyal ağlarla bağlantı kuran kişiler birbirlerinin profillerini ve hesaplarıyla ilgili güncelleme ve değişiklikleri görebilmektedir. Karşı cinsle tanışma ve yakınlaşma döneminde fiziksel hayatta toplum tarafından belirlenen bir takım normlar kişilerin davranışlarına sınırlar getirebilir. Yakınlaşma, özel konular hakkında paylaşımlar yapma bu normlar nedeniyle uzun süre alabilir. Oysa sosyal medya platformlarında fiziksel mevcudiyet olmadığından, kişiler çok daha hızlı bir şekilde diyalogları geliştirerek mahrem düşüncelerini ve arzularını dile getirebilmektedir.” ifadelerine yer verildi.

SON BEŞ YILDA SOSYAL MEDYA NEDENİYLE BOŞANMALAR ARTTI

Raporda boşanmaların da arttığına dikkat çekilerek şunlar ifade edildi; “2018 yılında İstanbul’da 36 boşanma avukatıyla derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak yürütülen bir araştırmada son beş yılda sosyal medya nedeniyle boşanmaların arttığı ve bunun aldatma, başka hayatlara özenme, birbirini beğenmeme, sosyal medya ve yeni medya teknolojileri nedeniyle birbirine az vakit ayırma gibi nedenlere dayandığı sonucuna ulaşılmıştır. Aynı araştırmada internet ortamında sosyal medya mecraları ve WhatsApp uygulamasıyla kişilere ulaştırılan bir anket uygulanmıştır. Toplam 278 kişinin cevapladığı anketin sonuçları da avukatların görüşlerini destekler nitelikte çıkmıştır. 278 kişiden oluşan örneklem grubunda çoğunluk, internetin boşanmaları arttırdığını düşünmekte, eşlerinin sosyal medya ve diğer internet mecralarındaki faaliyetlerini gözetim altında tutmakta ve eşlerinin eski sevgili ya da eşleriyle buralardan iletişim kurmalarından rahatsız olmaktadır.”

NE YAPILMALI?

Raporun son bölümünde bu alanda mücadele etmek için çeşitli öneriler sıralandı. Bu önerilerden bazıları şöyle;

- Medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması gerekir. Medya okuryazarlığı dersi zorunlu hale getirilmeli. Dersi iletişim fakültesi mezunlarının vermesi sağlanmalıdır. Ailelere ve din görevlilerine de medya okuryazarlığı eğitimi verilmeli. Telif Hakları konusunda çalışma yapılmalı.

- Teyit. Org gibi gazeteciler için bir sistemin kurulması. Doğrulama mekanizmaları kurulmalı. TGC gibi meslek örgütleri çatısı altında bu mekanizmalar gerçekleştirilebilir.

- Etik ilkeler geliştirilmeli. Reklam Öz Denetim Kurulu bir çalışma yapmalı.

- Sosyal medya alanına ilişkin bir etik kurul da kurulabilir. Sosyal medya etik konseyi gibi inceleyecek, eğitecek etik ilkeler geliştirilmeli. Sosyal sorumluluk projesi olarak üniversitelerde eğitim verilsin bir kampanya düzenlenebilir. Sivil toplum insiyatifi şeklinde bir kurul belki UNESCO ilkelerine bir göz atılmalı.

- Medya okuryazarlığı dersinde eğitim sistemi değiştirilmelidir ve ders zorunlu hale getirilmelidir.

- İçerik üretme yaşı 5-6 yaşa kadar inmiş durumda. Aileler eğitilmeli.

- Ebeveynlerin çocuklarına uyum sağlamayı öğrenmesi ve eğitimcilerin bu teknolojilere hakim olması gerekmektedir. Bireyler kendilerini nasıl dönüştüreceğini öğrenmeliler.

- "Anne babalık eğitimleri" yaygınlaştırılmalıdır. Bu eğitimler de eğitim almış eğitimciler tarafından yapılmalıdır.

- Ailede eşler arası duygusal bağların güçlendirilmesi ve aile arasındaki etkileşimin geliştirilmesi gereklidir. Bunun için evlilik öncesi ve sürecinde kurslar, tv programları, üniversitelerde verilecek eğitimler düzenlenmeli, kılavuz hazırlanmalı.

- Sosyal medyada ve geleneksel medyada farkındalık ve bilinç yaratacak kamu spotlarına, programlara, spot yayınlara ihtiyaç bulunmaktadır.

- Ailelerin birlikte zaman geçirmeye yönlendirilmesi

- Aile içi iletişim konusunda topyekûn eğitimler ve seminerler verilmesi

- Youtube'da rastgele videolar sekmesi açık olmasın. Bu konuda bilinçlendirme yapılmalı. Çocuk istismarı konusunda bilgilendirme seminerleri yapılıyor, paylaşım sınırlılığı konusunda çocuklar bilgilendiriliyor… İki saatten fazla kesinlikle internette kalmayın.

-STK– Halk Eğitim ve okullar bu konuda işbirliği yapmaları.

- Medyanın etkileri konusunda MEB'in politika anlamında müfredatına bunları yerleştirmesi gerekmektedir. İnternette site sağlayıcıları denetlenmelidir.