37. İl Müftüleri İstişare Toplantısı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın katılımıyla Antalya’nın Alanya ilçesinde başladı.
‘Başkanlıkça Planlanan Hizmetlerin Sahadaki Yansımaları’ gündemiyle gerçekleştirilen toplantının açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, İl Müftüleri İstişare Toplantısı’nın Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşundan itibaren periyodik olarak devam eden en köklü, içerik ve katılımcılar açısından en kapsamlı toplantısı olduğunu söyledi.
Erbaş, her şeyin hızla akıp gittiği, ilgi ve algıların sürekli değiştiği bir dönemde yaşanıldığını ifade ederek, "Günümüzde insani değerlerin ve vicdani erdemlerin muhafazası da zorlaşmakta, bu alanda yaşanan kırılmalar ciddi bir ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getirmektedir." dedi.
"Yeryüzü insanın hizmetine amade kılınmışken, insan maalesef yeryüzünün ve eşyanın esiri olmuştur"
Bugün insanlığın düçar olduğu krizlerin en temel iki sebebinin anlam ve ahlak konusunda yaşanan savrulmalar olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle devam etti: "Hayatın manası ve gayesi kaybedilmiş, varlığı anlamlı, insanı ahlaklı kılan değerler hayatın dışına itilmiştir. Küresel boyutta bir kimlik, şuur ve istikamet sorunu hayatı kuşatmıştır. Yeryüzü insanın hizmetine amade kılınmışken, insan maalesef yeryüzünün ve eşyanın esiri olmuştur. Dolayısıyla yerel ve küresel ölçekte pek çok krizin yaşandığı bir çağda, esasında yaşanan en büyük problemin bir ahlak krizi ve değer aşınması olduğunu ifade etmem gerekiyor. Bu sebeple bütün insanlık için daha güzel bir istikbal adına yapılması gereken en önemli şey; bireysel, toplumsal ve küresel boyutta bir ahlak inşasıdır. Nitekim İslam inancının ve ibadetlerin birey ve toplumdaki en somut tezahürü de güzel ahlakın yaşanması değil midir?"
"Bütün davranışlarımızı güzel ahlak ekseninde gözden geçirmeye mecburuz"
Erbaş, insanın istikametinin iman ve tevhide; değeri de güzel ahlaka sahip olmasına bağlı olduğunu belirterek, "Bu açıdan yüce dinimiz İslam, bize tevhit ile Allah’a kullukta; güzel ahlak ile insani değerlerde buluşmayı öğretir. Yani Kur’an’ın temel hedefi, en özlü ve açık ifadesiyle, güzel ahlakın egemen olduğu bir toplum ve bir dünya inşa etmektir." diye konuştu.
Bugün her Müslümanın, öncelikle ibadetlerinin ahlaka, sözlerin davranışa yansıyıp yansımadığını tefekkür ve muhasebe etmesi gerektiğine vurgu yapan Erbaş, "Özellikle de, varlık sebebi din hizmeti sunmak olan bir teşkilatta, milletimizin dinî hayatına rehberlik eden kimseler olarak bütün davranışlarımızı güzel ahlak ekseninde her daim gözden geçirmeye mecburuz." ifadelerini kullandı.
Erbaş, kendi içinde güzel ahlakı tesis edemeyenlerin, toplumda ve nihayetinde dünyada insani değerleri ideal manada ikame etmelerinin mümkün olamayacağına dikkati çekerek, "Bu sebeple yalan, iftira, dedikodu, suizan, fitne ve tefrika gibi güzel ahlakı yaralayan söz, tutum ve eylemlere karşı ortak bilince ve hassasiyete sahip olmak her şeyden önce imanımızın gereğidir. Her mümin, bu açılardan her daim kalbini, niyetini, sözünü ve davranışlarını muhasebe etmek zorundadır." şeklinde konuştu.
Güzel ahlakı zedeleyen en bariz sorunun, değerlerin dünya menfaati için feda edilmesi olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle konuştu:
Bundan kurtulmanın yegâne yolu da iman, gaye, kulluk ve ahlaka dair etkin bir tezekkür, tefekkür ve tedebbürle birlikte sürekli bir muhasebe ve murakabedir. Dünyaya tamahla değerlerin ötelendiği bir çağda yeryüzündeki her mümin, söz konusu yozlaşmaya karşı ne kadar direnebildiğini sorgulamalıdır. Elbette güzel ahlaka sahip olma adına her niyet ve gayreti Allah destekleyecek, güzel ahlak sahibi kulunu asla mahcup etmeyecek, samimiyetten ayrılmayan kulunun hayatını ve kazancını bereketli eyleyecek, sözünü de tesirli kılacaktır.
"Elinden tutmadığımız için içimizi acıtan tercihler yapan her bir insanın vebalini Allah hepimizden soracaktır"
Erbaş, sosyal hayatta insanların yaşadığı sorunlar karşısında duyarlı olunması gerektiğine değinerek, "Yaşadığımız dünyada, vicdan sahibi herkesi derinden yaralayan bireysel ve toplumsal krizler, buhranlar, bunalımlar, öfke, şiddet, intiharlar neredeyse sıradan hadiseler haline gelmiştir. Bu yüzden yanına gitmediğimiz, derdini paylaşmadığımız, elinden tutmadığımız için içimizi acıtan tercihler yapan her bir insanın vebalini Allah hepimizden soracaktır. Bu bilinç ve şuur içinde hem kendimiz hem de mesuliyetini, sorumluluğunu taşıdığımız binlerce hocamız, bu anlayışı zihninde hep canlı tutmalı ve hizmetlerine yansıtmalıdır." diye konuştu.
Toplumda ve dünyada yaşanan hadiselerin doğru analiz edilerek hakikatin konuşulması gerektiği belirten Erbaş, "Bunu sadece netice ve görüntü üzerinden değil; sebeplerin, etkenlerin ve çözümün üzerinde esaslı bir imali fikirde bulunarak yapmamız gerekiyor. Çünkü deruhte ettiğimiz makam ve yaptığımız hizmetler, uykularımızı kaçırması gereken bu problemlere deva olabilmek için bir imkândır. Aynı zamanda mühim bir sorumluluktur. Büyük bir imtihandır. Bunun gereğini bihakkın yerine getirmeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Bütün hizmetlerimizin mutlaka camiyle irtibatının kurulması gerekir"
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün imkânları ve mensuplarıyla toplumun her kesimine ulaşmaya çalıştıklarını kaydetti.
Camilerin din hizmetinin, irşat faaliyetlerinin asli zemini olduğuna işaret eden Erbaş, "Cami içi irşat ve hizmet faaliyetlerimizi her geçen gün daha güzel hale getirmek için gayret etmek durumundayız. Dahası şunu söylemeyi önemli buluyorum; sosyal kültürel içerikli hizmetlerimiz dâhil bizim bütün hizmetlerimizin, mutlaka camiyle irtibatının kurulması gerekir." ifadelerini kullandı.
"Yaşadığımız şehrin her insanına sesimizi ulaştırmak, elimizi uzatmak zorundayız"
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak aileye yönelik hizmetlerini, manevi rehberlik bağlamında; hastaneler, mülteciler, engelliler, mahkumlar ve bağımlılar için yaptıkları çalışmaları anlatan Erbaş, şöyle konuştu:
Bu çağda bir mümin ve bir müftü olarak yaşamanın bizlere yüklediği mükellefiyet çok daha büyüktür. İşimiz vaktimizden çok fazladır. Yaşadığımız şehrin her insanına sesimizi, sözümüzü ulaştırmak, elimizi uzatmak zorundayız. Her aileye huzuru taşıyıncaya kadar aile hizmetlerini yeterli göremeyiz. Umudu azalan herkese umut, kalbi mahzun olan herkese sevinç, her hastaya teselli oluncaya kadar manevi rehberlik hizmetlerimizi yeterli göremeyiz. Her mahkûma yeni bir hayat ideali sununcaya kadar bu alanda kendimizi başarılı sayamayız. Bunun için bu toplantımız tamamen iç hizmet alanlarımıza yönelik planlandı. Kapsamlı müzakereler yapacağız. Başarılı olduğumuz alanları daha iyi hale nasıl getirebiliriz, bunu konuşacağız. Samimi yaklaşımlarla uygulanabilir teklifler ortaya koyacağız.
"Sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din ve hizmet anlayışı, doğal olarak kabul görmemektedir"
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak insanı ilgilendiren her meseleye İslam adına doğru, gerçekçi ve pratik boyutu olan çözümler getirmek zorunda olduklarını hatırlatarak, "Sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din ve hizmet anlayışı doğal olarak kabul görmemektedir. Örneğin; özgürlük, hak, sorumluluk, hukuk, paylaşma, eşitlik, emek gibi insanlığın, özellikle gençliğin gündeminde olan kavramları, aslında en güzel karşılıklarını İslam düşüncesinde ve ahlakında bulmakta iken biz gençliği, dinimizden neşet eden bu değerlerle gereği gibi buluşturabiliyor muyuz? Bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Burada bir zafiyet olunca, başkaları bu kavram ve değerlerin etiketleri üzerinden onlara sahte bir dünya inşa etmekte ve nihayetinde onları istismar etmektedir." diye konuştu.
Çocukluk, ergenlik ve gençlik dönemlerinin insan hayatının özel zamanları olduğunu ifade eden Erbaş, "Her şeyden önce gençlerin, din, ahlak, hukuk, toplum ve değerlerle ilişkilerini ve bu eksende onları etkileyen faktörleri ciddi ve doğru bir şekilde analiz etmeyi gerektirmektedir. Bunun için söz konusu alanda hizmet eden hocalarımıza hususi bir rehberlik yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Her hocamızın, müftü, imam ya da unvanı ne olursa olsun, mutlaka gençlik hizmetlerine katkı sunmasını çok önemsiyorum." ifadelerini kullandı.
"İslam’ın hayat veren ilkeleriyle insanlığı buluşturmak gibi mühim bir vazifemiz var"
Erbaş, din eğitimi ve öğretiminin amaç, metot, muhteva gibi açılardan yeniden ele alınması gerektiğine vurgu yaparak, "Bugün İslam’ın hayat veren ilkeleriyle insanlığı buluşturmak gibi mühim bir vazifemiz var. Bunun en güzel yolu da bilgiden, eğitimden geçiyor. Bu meyanda, doğru dinî bilginin üretilmesi, en güzel yöntemle sunulması ve nebevi bir örneklikle hayata rehber kılınması gerekmektedir." dedi.
Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak İlahiyat ile İslami İlimler Fakülteleri ve Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları işbirliği kapsamında önemli çalışmalar yaptıklarını aktararak, "Muhteşem bir medeniyetin mirasçısı olarak bizler varlık, gaye, insan ve değer konusunda örselenen fikir ve düşüncelerimizi gözden geçirip yenilemeliyiz. İlim, irfan, hikmet, sadakat, samimiyet, hasbilik, ihlas, ihsan, uhuvvet gibi değerlerimizi ihya etmeliyiz. Aksi halde ümitsizlik, karamsarlık, boş vermişlik hali, muhtemel daha ciddi sorunları daha kısa vadede önümüze getirecektir." şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının en temel vazifesinin toplumun manevi hayatına rehberlik etmek olduğunu belirten Erbaş, "Yüklendiğimiz bu ulvi vazifenin gereği olarak; bütün dinî değerlerin bilinmesi için, erdemlerin yaşanması, güzelliklerin paylaşılması için, özellikle bilgi ve ahlak merkezli bir yaşantının benimsenmesi için çalışmayı hayatımızın gayesi addediyoruz. Bunu da bütün hizmetlerimizde, tutum ve tavırlarımızda, söylem ve eylemlerimizde, her türlü siyasi, etnik yapının dışında, kardeşliği ve toplumsal dayanışmayı esas alarak gerçekleştirmeye gayret ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Müftülerimiz, beraber çalıştığı kardeşlerimizin idareci olarak amiri, müftü olarak hocası, mümin olarak kardeşidir"
Erbaş, insanın kendini ancak mutlu ve huzurlu olduğu yere ait hissedeceğine işaret ederek, şunları söyledi:
Beraber hizmet yürüttüğümüz meslektaşlarımıza karşı sevgi ile yaklaşıp onlara güvenerek ve güven vererek huzurlu bir çalışma ortamını hazırlamak durumundayız. Zira bizler, sahada çalışan, maiyetimizde görev yapan hocalarımızın hizmet heyecanlarını, kurumsal aidiyetlerini ne kadar güçlü hale getirirsek, onların milletimize hizmetleri o kadar artacak ve güçlenecektir. Bu itibarla; bir idareci olarak her şeyden evvel kurumsal aidiyetin vazgeçilmez ilkesi; hocalarımız arasında hak-sorumluluk, nimet-külfet dağılımında adaleti ve hakkaniyeti gözetmektir. Güven verme, takdir etme, sevinçli ve kederli günlerinde destek olma, ortak hedef belirleme gibi tutumlar, aidiyet bilincinin oluşması ve geliştirilmesi hususunda oldukça önemlidir. Bu bağlamda birlikte çalıştığımız ekibimizi, hocalarımızı iyi tanımalı, her birinin güçlü yanlarını keşfederek onlara bu doğrultuda hizmet üretmeleri için alan açmalıyız. Müftülerimiz, beraber çalıştığı kardeşlerimizin idareci olarak amiri, müftü olarak hocası, mümin olarak kardeşidir.
Diyanet İşleri Başkanlığının Kur’an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliğinde, İslam medeniyetinin zengin bilgi mirası eşliğinde, temel kaynaklara dayalı, doğru bilgiyi esas alarak toplumu din konusunda aydınlattığına, topluma manevi yönden rehberlik ettiğine, İslam’ın aydınlık çağrısıyla bütün insanlığı buluşturmak için var gücüyle çalıştığına dikkat çeken Erbaş, "Bu sebepledir ki Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumumuzun kardeşlik harcı, dostluk mayası ve göz bebeği bir teşkilattır. Başkanlığımızla ilgili bu hakikat dışındaki bütün yaklaşımlar, ya bilgisizlikten ya yanlış bilgiden ya vehimden ya da başka kötü niyetlerden kaynaklanmaktadır." şeklinde konuştu.
"Bir takım manipülasyonlar, algı operasyonları var diye, yaptığımız hizmetlerden vazgeçecek değiliz"
Erbaş, özellikle medya mecralarında asılsız ve maksatlı olduğu belli olan haber ve yorumların yer aldığını belirterek, "Elbette bir takım manipülasyonlar, algı operasyonları ve propagandalar var diye, yasaların ve inancımızın bize yüklediği sorumluluk gereği yaptığımız hizmetlerden vazgeçecek değiliz. Bu itibarla, yazılı ve görsel basında, sosyal medya mecralarında din ve Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında yayın ve yorum yapanların, doğru bilgiye ulaşma azmi taşıyan bir sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri gerektiğini ben buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum." uyarısında bulundu.
24 Aralık Salı günü sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erecek toplantıya, Diyanet İşleri Başkanlığının üst düzey yöneticileriyle 81 il müftüsü katılıyor. (İLKHA)