HAKSIZLIĞA KANUNİ KILIF MI GELİYOR?

AYM’nin iptal ettiği birçok mağduriyete ve haksızlığa yol açan güvenlik soruşturmalarına kanuni kılıf getiriliyor. Konuyu gazetemize değerlendiren Av. Hasan Bozdaş, “Bir istihbarat notunun veya kolluk mensubunun imzasına bırakılabilecek kadar basit bir mesele değildir. Kişilerin devlet memuru olabilmesi, kişilerin kamuya girebilmesi mevcut mevzuatta yani güvenlik soruşturması yapılmadan diğer kanunlardaki maddelerde yeterlidir ve hukuka uygundur.” ifadelerini kullandı.  

Ekleme: 19.12.2019 07:50:06 / Güncelleme: 19.12.2019 08:49:32 / manşetler
Destek için 

ENES DURMAZ

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “özel hayatın ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili gerekli mekanizmalar olmadığı” gerekçesiyle iptal ettiği güvenlik soruşturması kalıcı hale getirilmesi için meclise sunuldu. 18 maddelik yeni torba kanun teklifiyle güvenlik soruşturması yeniden düzenleniyor. Teklife göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak şartlar” bölümüne 4045 sayılı kanuna göre güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” maddesi ekleniyor. Yani geçmiş dönemlerde birçok haksızlığa sebep olmuş uygulama için kanuni kılıf getirilmeye çalışılıyor. Bu uygulama ile kişinin yasal derneklere gitmesi, siyasi partilere üye olması dahi fişlenmesi için bir sebep oluşturuyor.

AYM’NİN GÜVENLİK SORUŞTURMASINI İPTAL ETMESİ ÖNEMLİYDİ

Gelişmelerle ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan Av. Hasan Bozdaş, “Anayasa Mahkemesi’nin devlet memurluğuna girişte güvenlik soruşturması yapılmasını öngören maddeyi iptal etmesi önemliydi. Fakat bu karar güçlü bir karar değildi. Arkasından da yeni yasal bir düzenlemenin yapılması öngörülüyordu. Zaten AYM de kararında bunu kastediyordu. AYM’nin bu kararı 3 temel şeye dayanıyordu. Kişisel verilerin gizliliğinin ihlal edildiği, yine özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği belirtiliyordu ve temel haklara yönelik yönetmelikle bu türden bir kısıtlama getirilemeyeceğini söylüyordu. Bunun arka planındaki mesaj şuydu. Bu yönetmelik yerine güvenlik soruşturması usulünün kanunla yapılması gerekir. Meclis de bu mesajı aldı ve güvenlik soruşturmasının nasıl yürütüleceğine ilişkin bir kanun teklifi hazırladılar.” dedi.

HUKUKUN İFLAS ETMESİ DEMEKTİR

“Yeni yasa teklifi ile önceki arasında herhangi bir değişiklik yok.” diye konuşan Bozdaş, “Yine soyut bir takım iddialar ve ithamlar üzerinden kişiler çok rahat bir şekilde fişlenebilecek, haklarında istihbarat notları tutulabilecek ve yine kamu kurumlarına girişte aynen önceki yaşanan sıkıntılar devam edecek. Bunun için de 2 yıllık veri saklama üst sınırı var ama hiç uygulanacağını sanmıyorum.  Dolayısıyla AYM’nin iptal ettiği karar sonrasında meclisin getirmeye çalıştığı kanunda hukuki yarar bağlamında topluma herhangi bir fayda yok. Biz şunu savunuyoruz. TCK’da ve devlet memurları kanununda kişinin zaten hangi niteliklerle ve suçları işlerse kamuya girebileceği veya giremeyeceği, hangi suçları işlerse devlet memuru olamayacağı açık. Bununla beraber hakkında kovuşturma veya soruşturma yürütülen bireyi devlet o süreç devam ederken  kamuya almayabilir. Bu da makul karşılanabilir. Ama asıl mevzu şu; masumiyet karinesi dediğimiz hakkında ne kovuşturma ne soruşturma bulunmayan birinin sadece istihbarat notuna bakılarak görevinden alınması veya göreve getirilmemesi gerçekten hukukun iflas etmesi demektir.” şeklinde konuştu.

BUNUN YAPILMASI GERÇEKTEN HUKUKA AYKIRIDIR

Yasal birçok uygulamanın fişlemeye neden olduğunun altını çizen Bozdaş, “İkinci husus suçun şahsiliği ilkesi; güvenlik soruşturmalarında görülen en büyük problem insanların kendi işlemiş oldukları suçlar veya kendileri haklarındaki ithamlardan dolayı değil, ailelerinin geçmişte işlemiş olduğu suçlar veya suç olmasa bile aileleri hakkındaki istihbarat notlarıdır. Üçüncü husus kişilerin yasal derneklere gitmesi, siyasi partilere üye olması, etkinliklere katılması dahi bu istihbarat notları fişlenmeleri için yeterlidir. Biz şunu söylüyoruz. Hukuku siz soyutlaştırırsanız yarın her gelen uygulayıcı bunu kendine göre düzenler ve suiistimal eder. Yani her dönem kendi muhalifini yaratır. Bunun suiistimal edilmemesi ve objektif kriterlere bağlanması önemlidir. Bir istihbarat notu veya güvenlik soruşturması bir kolluk mensubunun imzasına bırakılabilecek kadar basit bir mesele değildir. Kişilerin devlet memuru olabilmesi, kişilerin kamuya girebilmesi mevcut mevzuatta yani güvenlik soruşturması yapılmadan diğer kanunlardaki maddelerle yeterlidir ve hukuka uygundur. Bunun daha da daraltılmaması gerekiyor. Yine şunu makul karşılayabiliriz. Devlet belli görevlere belli pozisyonlara getirebileceği kişilerde belli nitelikler arayabilir. Adliyelerde, askeriyede, emniyette, istihbaratta vs. pozisyonlarda çalışacak insanlarda ekstra bir güvenlik soruşturması yapılabilir. Bu belki makul karşılanabilir. Ama kamuyla bağlantılı en ufak bir meslek grubuyla ilişikli bunun yapılması gerçekten hukuka aykırıdır.” ifadelerini kullandı.

MEVCUT YASA TEKLİFİ BİZCE HEM ANAYASAYA HEM EVRENSEL HUKUKA HEM DE İNSAN HAKLARINA AYKIRIDIR

Bozdaş son olarak şunları dile getirdi; “Bugün sadece devlet memurluğuna girişte değil, taşerondan kadroya geçirilen işçilerde, KOSGEB’in vermiş olduğu hibelerde, tarım desteklerinde, özel güvenlik kimlik kartlarında veya kamuyla öyle veya böyle bağlantılı her türlü pozisyonlarda maalesef güvenlik soruşturmaları uygulanmaktadır. Bu da bırakın kamuda görev yapmayı insanları özel sektörde dahi iş bulamaz hale getirmektedir ve ciddi anlamda toplumu rahatsız etmektedir. Bunun ileriki süreçlerde çok ciddi toplumsal zararları olabilir. Maalesef birçok kişi, birçok genç bu anlamda memleketine küstürülüyor. Bunun muhakkak önünün alınması lazım. Ve uygulamanın evrensel hukuk çerçevesinde temel haklara saygılı, temel haklar ihlal edilmeden bir pozisyona getirilmesi lazım. Bu anlamda mevcut yasa teklifi bizce hem anayasaya hem evrensel hukuka hem de insan haklarına aykırıdır. Bu anlamda biz güvenlik soruşturmalarıyla ilgili yeniden bir düzenleme yapılmasına, yasa getirilmesinin hukuki olduğunu düşünmüyoruz ve toplumsal yarar da görmüyoruz. Şu anki mevcut mevzuatta kimlerin devlet memuru olacağı yeterince objektif kriterlere bağlıyken bu soyut, anlaşılmaz, keyfi ve suiistimale açık kriterlere bağlanarak maalesef her idarecinin inisiyatifine göre şekil alacak hale getirilecek.”