Zalim ve Küstah

Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li, Uygur Müslümanlarının zorla kamplara kapatıldığı söylemlerini reddetti. Deng, Sincan’daki “eğitim merkezlerinin” birer “yatılı okul” olduğunu iddia etti. Geçtiğimiz günlerde de Myanmar lideri Suu Çii, Arakanlı Müslümanlara uyguladıkları soykırımı inkar ederek, "Myanmar ordusu çizgiyi biraz aşmış olabilir; fakat bu durum bir uluslararası hukuk meselesi değil" dedi. Doğu Asya’daki Müslümanlara korkunç zulümler uygulayan iki ülke yetkilisinden gelen bu açıklamalar, zalim olmalarının yanında küstah olduklarını da gösterdi.

Ekleme: 15.12.2019 01:02:20 / Güncelleme: 15.12.2019 10:25:14 / manşetler
Destek için 

Dış Haberler Servisi

Çin’in Uygur Müslümanlarına uyguladığı işkenceler son zamanlarda gündemden düşmüyor. Ancak Çinli yetkililer, uyguladıkları işkencelerin “eğitim!” olduğunu iddia ediyor. Nitekim Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li, Uygur Müslümanlarının zorla kamplara kapatıldığı iddialarını reddederek, bölgedeki “eğitim merkezlerinin” birer “yatılı okul” olduğunu öne sürdü. Myanmar lideri Suu Çii ise geçtiğimiz günlerde Müslümanlara uyguladıkları soykırımı küçümseyerek "Myanmar ordusu çizgiyi biraz aşmış olabilir; fakat bu durum bir uluslararası hukuk meselesi değil" şeklinde küstah açıklamalarda bulunmuştu.

ÇİN BÜYÜKELÇİSİ: UYGUR KAMPLARI "YATILI OKUL"!

Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li, Uygur Müslümanlarının zorla kamplara kapatıldığı iddialarını reddederek, kampların birer “yatılı okul” olduğunu savundu.

Deutsche Welle Türkçe’ye konuşan Deng Li, Sincan bölgesinde yaklaşık 13 milyon Müslüman ve 25 bin caminin bulunduğunu belirterek, Uygurların eğitim, yaşam, sağlık, din ve inanç özgürlüğü, kültür ve siyasi haklarının çok iyi bir şekilde korunduğunu savundu.

Çin hükümetinin Müslümanlarla sıkıntı yaşadığını kabul etmeyen Büyükelçi, “Amacımız sadece Çin’i bölmeye çalışan, terör ve şiddet eylemleri yapan ve aşırıcı düşünceleri yayan aşırıcılıkla mücadele etmek. Bu yüzden Sincan’da kurulmuş olan mesleki eğitim merkezlerinin temel amaçları da bu tip insanlarla mücadele etmek ve aşırıcılığı ve terörizmi yok etmektir.” Dedi.

Söz konusu merkezlerin, hapishane olmadığını kaydeden Deng Li, buraların birer “yatılı okul” olduğunu ve basın organlarının kara propagandasına tabii olduğunu iddia etti.

SUU Çİİ DE SOYKIRIMI İNKAR ETMİŞTİ

Müslümanlara uygulanan işkence ve zulümleri hafife alma ve görmezden gelme, sadece Çinli yetkililere has bir durum değil. Myanmar Dışişleri Bakanı Suu Çii de geçtiğimiz günlerde Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımı inkar etmiş.

Merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açılan davayla ilgili duruşmada, Suu Çii, Myanmar ordusunun harekete geçmesinin, Arakan'daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017'de düzenlenen eş zamanlı saldırılarla başlayan silahlı iç çatışmadan kaynaklandığını savunmuştu. Çii, "Eğer burada savaş suçları işlendiyse bunu yapan kişiler hakkında Myanmar mahkemesinde soruşturma başlatılır. Myanmar ordusu çizgiyi biraz aşmış olabilir fakat bu durum bir uluslararası hukuk meselesi değil, iç hukukta Myanmar mahkemelerinde görülecek bir meseledir. Çünkü burada bir devletin içerisinde ordu ile isyancılar arasında olan çatışma söz konusudur." ifadesini kullanmıştı.

Suu Çii, Myanmar'a karşı açılan davanın "eksik ve yanıltıcı" olduğunu iddia ederek soykırım hukukunun değil, silahlı çatışmalar ya da insan hakları hukukunun konuşulması gerektiğini ileri sürmüştü.

MYANMAR’DA MÜSLÜMAN SOYKIRIMI

Arakan'da 2012'de Budistler ile Müslümanlar arasında çatışmalar çıkmış, olaylarda çoğu Müslüman binlerce kişi katledilmiş, yüzlerce ev ve iş yeri ateşe verilmişti.

Arakan'daki sınır karakollarına 25 Ağustos 2017'de düzenlenen eş zamanlı saldırıları gerekçe gösteren Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler, kitlesel şiddet eylemleri başlatmıştı. Birleşmiş Milletlere göre, bu tarihten sonra Arakan'daki zulümden kaçıp Bangladeş'e sığınanların sayısı 900 bini aştı.

BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti soykırım olarak adlandırıyor.

MAZLUM DOĞU TÜRKİSTAN

Komünist Çin yönetimin uyguladığı zulüm politikaları karşısında büyük acılar çeken Müslüman Uygurlar dünyanın birçok yerine göç etmek zorunda kalmışlardır. Zindanlarda ve işkence yerlerinde hayatını kaybeden çok sayıda Müslümanın ismi bile duyulmamaktadır.

Doğu Türkistan, geniş ancak nüfusun belli yerlerde yoğunlaştığı bir bölgedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin uluslararası çerçevede kabul edilen topraklarının 1/6’sını, sınırlarının da 1/4’ünü oluşturur. Orta Asya’da bulunan bölge, kuzeyde Rusya, batıda Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan, güneybatıda Afganistan, güneyde Pakistan, Hindistan ve Tibet, doğuda Çin, kuzeydoğuda ise Moğolistan ile komşudur.

Doğu Türkistan’ın doğu kısımları Çin Devleti’ni o zamanlar kontrol altında tutan Mançular tarafından 1876’da işgal edildi. 8 sene süren savaş sonrasında Mançu İmparatorluğu, 18 Kasım 1884 tarihinde Doğu Türkistan’ı resmi olarak ilhak etti ve adını “Yeni Bölge” anlamına gelen “Xinjiang” olarak değiştirdi. Kalan kısımları da yine şiddetli bir savaşın sonunda 1949’da komünistlerin yönetimindeki Çin ordusu tarafından işgal edildi. 1950’den beri Doğu Türkistan Müslümanları Komünist yönetime karşı silahlı ve siyasi alanlarda mücadeleler verdiler. Komünist yönetimin Müslüman halka yönelik dinsizleştirme operasyonlarına karşı ciddi bir direnç gösterildi.

Etiketler: