"Yaşadığımız sorunların asıl kaynağı İslam’ı eksik yaşamaktandır"

"Medeniyetin Temeli Medine" konulu programa katılan Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım, yaşanan sorunların kaynağının İslam'ı eksik yaşamaktan kaynaklandığını söyledi.

Ekleme: 14.12.2019 13:25:05 / Güncelleme: 15.12.2019 10:05:30 / Kültür & Sanat / İstanbul Haberleri
Destek için 

Türkiye Gençlik Vakfı, İstanbul Medeniyet Üniversitesinde ‘Medeniyetin Temeli Medine’ konulu program düzenledi. Aşık Paşa Konferans Salonunda düzenlenen programa konuşmacı olarak Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı Muhammed Emin Yıldırım katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan Yıldırım, İslam'ı anlayıp yaşamanın önemine vurgu yaparak, sorunların kaynağının İslam’ı eksik yaşamanın olduğunu söyledi.

"Her kim bize ne var? diye bu davaya geliyorsa kaybetmiştir"

Nebevi ufuktan uzaklaşmanın Müslümanları sorunlarla baş başa bıraktığının belirten Yıldırım, "Taiften dönüşün ardından Efendimiz (Sallahu Aleyhi Vesellem) hayatında oturup ağlamak yoktur. Risalet davasını anlarsak böyle bir şeyin bu davada olmadığını anlamış oluruz. Allah Resulü şartların tamamının kendi aleyhinde olduğu bir zaman ve zeminde bir çıkış yolu aramıştır. O çıkış yolunu Mekke'den dışardan gelen çadırları dolaşarak bulmuştur. Muhammed Hamidullah 16 çadır aradığını söyler, ben biraz derinlemesine araştırma yaptım yaklaşık 20 çadır gezdiğini tespit ediyoruz. Allah Resulü hepsinden eli boş dönmüştür. Efendimiz hangi çadıra giderse ya alaya alınıyor ya hakaret ediliyor ya dinlenmeden kovuluyor ya da pazarlık yapılıyor. Ne var? sorusu risalet davasının kabul etmeyeceği bir şeydir. Her kim bize ne var? diye bu davaya geliyorsa kaybetmiştir." diye konuştu.

 

Toplumun Medine olabilmesi için önce evlerin Medine olması gerekir"

Yıldırım, "Akabe çadırındaki 6 genç ki bizim medeniyetimizin altında imzası olan o 6 genç o gün kabul ediyor ve iman ediyorlar. İman ettikten sonra Allah Resulü onlara sadece 18 ayet verip gönderiyor. Buradan bir şey daha öğreniyoruz mesele çok bilme meselesi değil, mesele hafız olma meselesi değil, mesele işin özünü kavrama meseledir. Medeniyeti temeli nerden atılır?  sorusunun cevabını Efendimiz (Salalalhu Aleyhi Vesellem) vermiştir. Cevap kendi evimizden başlar. Evlerini Medine yapamayanın Medine hayali sadece bir hayal olarak kalır. Eğer evde Medine'nin iklimi esiyorsa, o iklimde olan evlerin çoğalması toplumu Medineleştirir. Bugün biz bundan mahrumsak dönüp tekrardan bakmamız gerekiyor. Medine denilen o şehrin verdiği o miras ne kadar benim evimde karşılık bulmuş? ciddi bir biçimde bunun muhasebesinin yapılması gerekir. Esad Bin Zürare ve beş sahabe bir yıl boyunca kendi evlerini Medine kıldılar, bir ev Medine olunca yerinde durmaz yayılma gösterir. Bir yerde hayır varsa o hayır başka yere ulaşır." şeklinde konuştu.

Yesrib'in Medine'ye dönüşmesinde 7 basamak olduğunu belirten Yıldırım, söz konusu basamakları şu şekilde sıraladı: "Mescid, Menzil, Mektep, Muahat (kardeşlik), Medine Vesikası, Medine Çarşısı, Medine Askeriyesi."

"250 yıldır üreten değil tüketen bir toplum olduk"

Yıldırım, "Bugün Medine dahil bir tane Medine yoktur. İslam coğrafyalarında bir tane Medine yoktur, kendimizi kandırmayalım. Neden? Çünkü Allah Resulü, Medineyi kurarken bir zemin üzerine kurdu öylesine kurmadı. Bu bir isim değiştirme değildir. Burda birşey oldu ne olduysa Medine Medeniyetin beşiği oldu. Ne olduysa ordan oldu. Emeviler ordan çıktı. Abbasiler, Eyyubiler, Selçuklular, Endülüs, Osmanlı ordan çıktı. Biz 250 yıl öncesine kadar o medeniyetin merkezine dayanarak bazı şeyler yapıldığı için hayatın birçok alanında biz üreten olduk. Biz 250 senedir üretmiyoruz hep tüketeniz hiçbir alanda üretim yapamadığımız için medeniyetle bu manada doğru bir bağ kuramıyoruz."

"Cami merkezli bir hayat olmalıdır"

Mescidlerin İslam’ın ve toplumunun kalbi olduğunu vurgulayan Yıldırım, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Buradan menzile köprüler kurulur. Mescidler o köprülerin nefes borularıdır. Kesildiğinde nefessiz kalır boğuluruz. Şuanda ümmetin mescidlerle nefes boruları yoktur. Yaptığımız bir araştırmada cuma namazına gidenlerin yüzde 90'ı hutbenin konusunu unutmuş. Çünkü dinlemiyor. Biz mescidin hayatın merkezinde olduğu günlerde yani Medine’de gündemlerini başkaları oluşturmuyor, kendileri oluşturuyor. Gündemlerinde mescid var. Çünkü Medine mescid demektir. Cami merkezli bir hayat olmalıdır."

"Kadın ve erkek birbirlerinin rakipleri değil tamamlayıcıdır"

Yıldırım, "Kadın meselesinde sanki İslam suçluymuş, Müslümanlar suç işlemiş gibi üzerilerine itham alma gibi bir durum var. Medeniyetimize dönersek Allah Rasulü, Mekkede daha bir avuçken Dar-ül Erkam'ın bir bölümüne kadınları koyuyor. Medinede Suffa Mektebini inşa ettiği zaman ‘Suffatun Nisa’ bölümünü oluşturarak kadınlarıda o mektebe dahil ediyor. Çünkü toplumun iki kanadı kadınlar ve erkeklerdir. Biribirlerinin rakibi değil tamamlayıcıları oldukları için birinin eksikliği başka arızaya sebebiyet vereceğinden ikisini beraberce hayatın içersinde konumlandırıyor." ifadelerini kullandı.

"Kardeşlik sözde değil özde olmalıdır"

 "İslam toplumun temeli kardeşliktir. Sözde kardeşlik değil, sadece bizim gibi edebiyatla değil, bin yıldır etle tırnak gibiyiz diyoruz ama onun gibi değiliz" diyen Yıldırım, "Bin yıldır kardeşiz diyoruz ama bu memlekette bir sürü Kürt kardeşimiz var hepiniz ne kadar az biliyosanız kendinizi ifade edecek kadar İngilizce biliyorsunuz bilmenizde gerekir ama bir Kürt kardeşinizi gördüğünüzde 3-5 cümle bilecek kadar Kürtçe biliyor musunuz? Bu bir sünnettir. Allah Resulü'nün karşısına hangi kavimden biri gelirse karşısına geçerek onun kavmine ait birkaç cümle kurardı. Kardeşlik dediğimiz şeyin altını doldurmamız gerekir. Etle tırnak gibiyiz diyosun ama ne hikmetse hep et tarafı sen oluyorsun. Tırnak karşı taraf oluyor. Allah Resulü’nün ölçüsü bellidir. Kendisi için istediğini kardeşi için istenmedikçe kamil manada iman etmiş olamaz. Kardeşlik bundan daha güzel ifade edilemez." dedi.

"Asrımızın cihadı ilim ve iktisadtır"

Yıldırım, son olarak şu ifadelere yer verdi: "Kılıç ve ok devri bitmiştir. Şuanda cihad iki alanda yapılır. Bu alanlardan birisi ilim diğeri iktisadtır. İki alanda güçlü iseniz cihad ediyorsunuz. Cihad nedir? Cihad: İslamla insan arasındaki engeli kaldırmaktır. Bugün Halid, Musab, Sad olmanın yolu budur. Sahabeyi anlatırsak meseleyi sadece ata, oka, mızraka indirgersek aletlere takılmış oluruz. Bizim atletleri değiştirmemiz gerekir. Adetler değişmez yasa tektir değişmez ama aletler değişir. 21’inci asrın cihadının alanı bu iki alanda olursa diğer alanlarda da oluruz."

Program, Muhammed Emin Yıldırım’a verilen plaket takdimiyle sona erdi. (Nizamettin Aşkın-İLKHA)