Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başlanvekili Mehmet Uçum: İnsan hakları evrensel olmalı

2000’den Günümüze Hak ve Özgürlüklerin Gelişimi Çalıştayı'nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başlanvekili Mehmet Uçum, insan hakları teorisinin batı kültürünün bir ürünü olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu kabul kısmen doğru olsa da eksiktir. İnsan haklarını, kişilerin onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için zorunlu asgari koşullar olarak tanımladığımızda, farklı inanç ve kültürlerin de farklı araçlar ortaya koyduğu açıktır. Bu anlamda, bu kavram ve teorinin evrensellik iddiası tartışmalıdır diye düşünmekteyim" ifadelerini kullandı...

Ekleme: 13.12.2019 22:59:44 / Güncelleme: 13.12.2019 22:59:44 / Güncel / Ankara Haberleri
Destek için 

Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu, programa teşriflerinden dolayı T.C. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kuruluna teşekkür etti. Zorlu, Türkiye’nin 20 yıldır yapısal noktada gelişme sağladığını, hak ve özgürlükler konusunda ciddi adımlar attığını belirterek, çalıştayın verimli olmasını temenni ettiğini söyledi.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Çalıştay vesilesiyle Konya’da olmaktan mutlu olduklarını kaydetti.

Uçum, insan hak ve özgürlüklerine ilişkin meseleler ele alınırken, çözüm yolları aranırken, şu hususların altını çizmek gerektiğini kaydetti: “Bu alanda hedef belirlemeden önce, toplumumuzun hak ve özgürlükler alanındaki vizyon ve siyasetinin ne olduğunun açığa çıkarılması ve buna göre hareket edilmesi büyük önem taşımaktadır. Sadece Batı eksenli insan hakları birikimi esas alındığında, sorun ve ihtiyaç analizlerinin de yetersiz kalacağı hep hatırda tutulmalıdır.”

"VEDA HUTBESİ DİKKATE ALINMADAN İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ BİRİKİMİ TAM KAVRANAMAZ"

İnsan hakları teorisinin batı kültürünün bir ürünü olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten Uçum; “Bu kabul kısmen doğru olsa da eksiktir. İnsan haklarını, kişilerin onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için zorunlu asgari koşullar olarak tanımladığımızda, farklı inanç ve kültürlerin de farklı araçlar ortaya koyduğu açıktır. Bu anlamda, bu kavram ve teorinin evrensellik iddiası tartışmalıdır diye düşünmekteyim. Örneğin; hak ve özgürlüklerin üst pozitif hukuk zemini olan anayasacılık açısından Medine Vesikası, bir insan hakları bildirgesi olan Veda Hutbesi dikkate alınmadan insanlığın hak ve özgürlükler birikimi tam kavranamaz.” diye konuştu.

İnsan hakları teorisi ve uygulamasının arkasında yatan anlayışı ortaya koymak gerektiğinin altını çizen Uçum; “Batıda İslam karşıtlığı ve ırkçılığın yükseldiği bu dönemde, Avrupa medeniyetinin, aydınlanmanın hümanist büyük anlatısı çöküşe geçmiştir. Avrupa, kendisinden olanın hakkını kutsayan, ötekilere geldiğinde hoşgörü ve medeniyet anlayışının iflas ettiği bir pratiğin adı olmaya başlamıştır. Bir can alıcı somut örnek vermek gerekirse; Avrupa’nın yeni güvenlik pratiğinde, ülkelerindeki yabancıların, özellikle Müslümanların, bir olağan şüpheli muamelesiyle temel haklarının ihlal edilerek, tüm teknik imkân ve kabiliyetleriyle risk analizine tabi tutulduklarını biliyoruz, duyuyoruz, görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

"FETÖ 45 YILDIR DEVLET KURUMLARINDA KADROCU YAPILANMAYI SÜRDÜRDÜ"
 

Mehmet Uçum gelen bir soru üzerine FETÖ ile ilgili şunları söyledi: “Bildiğiniz gibi bunlar, bir kadrocu harekettir ve kadrocu hareketlerle devleti ele geçirmeye çalışmışlardır. Kadrocu hareketlerin asıl stratejileri devlet içerisinde pozisyon elde etmek ve güç devşirmektir. FETÖcü yapılanma 45 yıl bu anlamda kadrocu hareketi sürdürmüştür. Orduda, yargıda, idari bürokraside örgütlenmişlerdir. Bunun üzerinden de siyaseti etkilemeye, siyasetçilerle ilişki kurmaya çalışmışlardır. Dolayısı ile zaten mantığı, stratejisi bakımından bir siyasi örgütlenme yapısına ihtiyaç duymadan örgütlendiği görülüyor. O yüzden siyasetle ilişki meselesi ile siyasi ayak, yapı meselesini birbirinden ayırt ederek bakmak lazım. İddia edildiği gibi siyasetçi kadrosu olduğunu söylemek doğru olmaz. FETÖ’nün zaten siyasetçi bir örgüt ünitesine ihtiyacı olmadığı da açık şekilde ortadadır.”

Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ayşe Türkmenoğlu ise konuşmasında, 2010’daki anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı getirildiğini söyleyerek şöyle devam etti: “İstinaf mahkemeleri açıldı. Bu mahkemelerin açılmasıyla, yargıtaya giden dosya sayısı ve yargıdaki zaman kaybı süreci azalmış, işleyiş hızlanmıştır. Hak ve özgürlükler alanında, kadın, çocuk hakları gibi konularda da pek çok önemli çalışma hayata geçirilmiştir.”

2001 yılından bu yana anayasada yapılan değişikliklerle kişi hak ve özgürlüklerinin genişletildiğini belirten Türkmenoğlu, güvenlik, özgür düşünce, kişisel verilerin korunması gibi konularda ciddi çalışmaların hayata geçirildiğini de sözlerine ekledi.

Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu, tutukluluk süresi ile ilgili olarak, uzun tutukluluğun doğru olmadığını belirterek, davaların sürelerine odaklanılmasına, bir an önce bitirilip tamamlanması gerektiğine dikkat çekti. Kuzu, Adalet Bakanlığının son paketlerinde davaların hızlı görülmesi için uzlaşma yoluna gidilmesi ve bu yolla dava işleminin çabuklaştırılması yönünde çalışmalar olduğundan bahsetti.

Lekelenmeme hakkı ile ilgili konuşan Kuzu; “Lekelenmeme hakkını çok önemsiyorum. Apar topar içeri attığın zaman tutuklamış oluyorsun. Halbuki biraz daha incelense belki dava açılmadan da çözümü mümkün. Açılan dava sayılarına bakıldığında neredeyse yarısının beraatla sonuçlanması vahim bir durum. Bu kadar dava boşa çıkmış demektir. Tutuklama sayısını az tutup davayı hızlandırmak bu bakımdan önemli. Bakanlığımız bununla ilgili bazı temel süreleri öngörüyor. Bu yönde çalışmalar yapılıyor.” dedi.

"İDAM CEZASI ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİRİR"

İdam konusunun siyaset aracı olarak kullanıldığı ve dile getirildiği halde somut bir adım atılmaması ile ilgili ise Kuzu; “İdam cezasının geniş kapsamlı bir şekilde getirilmesi gibi bir çalışma yok. Getirilirse de sınırlı alanlar ve spesifik bir kapsamda olacaktır ve olması gereken de budur. Bunun için bir niyet var. Fakat idam cezası, Anayasa değişikliği gerektirir ki bunun için de belirli bir sayının sağlanması gerekir. İnsanlar verilen cezadan memnun olmazsa kendisi cezalandırmaya kalkışıyor. Orantısız cezaya sebep olacak olan bu durumun yaşanmaması için verilen cezaların yeterliliği toplumsal açıdan da önemli. Aksi takdirde huzur sağlanamaz.” ifadelerini kullandı.

Hukuk Politikaları Kurulu Üyesi Ayşe Nur Bahçekapılı ise, idam cezası ile ilgili olarak şunları söyledi: “İdam cezası, çok ağır sonuçlara neden olabilecek bir cezalandırma yöntemi, uluslararası alanda da birçok ülkede idam cezasının kaldırıldığını görüyoruz. Özellikle çocuklara taciz gibi Türkiye’de yaşanan bazı olaylarla ilgili idam cezası olması gerektiği yönünde bir talep var. Yarın ne olur bilemeyiz ancak bildiğim kadarıyla Meclisin bugün itibariyle böyle bir gündemi yok.” Bahçekapılı, Avrupalıların hak ve özgürlükleri, çok daha fazla ihlal ettiklerini kaydederken, bu konuda Türkiye’yi eleştirebilecek durumda olmadıklarını da belirtti.

Çalıştay, soru-cevap bölümüyle devam etti.

Prof. Dr. Cem Zorlu’nun, T.C. Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Üyelerine hediye takdimi ve hatıra fotoğrafı çekiminin ardından program sona erdi.