AYM güvenlik soruşturmalarını iptal etti; MAĞDURİYETLER NE OLACAK?

Anayasa Mahkemesi’nin, ‘Güvenlik Soruşturması’ yapılmasını öngören düzenlemeyi iptal etmesi kamuoyunda tartışılmaya devam ediliyor. AYM’nin iptal kararını değerlendiren Hukukçular, FETÖ hafızası ile fişlenenlerin mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini belirtti.

Ekleme: 05.12.2019 07:39:50 / Güncelleme: 06.12.2019 00:29:46 / manşetler
Destek için 

MEHMET ERKAN YAVUZ / DOĞRUHABER

ABD destekli 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra getirilen memuriyete girişte aranan 'güvenlik soruşturması şartı' CHP'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. AYM’nin iptal ettiği diğer bir madde de “terör” soruşturması geçiren avukatların görevden men edilmesi kanunu oldu. Yüksek mahkemenin iptal kararı iktidar tarafından eleştirilirken, FETÖ hafızası ile işlerinden edilen mağdurlar ise kararı olumlu karşıladı. Mahkemenin kararını gazetemize değerlendiren Av. Hasan Bozdaş, “Kararın pek çok eksiği olmakla birlikte kamu görevlerine alımlarda fişleme mekanizmasını yasallaştıran düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi'nce ortadan kaldırılması ve bu konuda hukuki irade gösterilmiş olması önemlidir.” dedi.

“EVRENSEL HUKUKA AYKIRI DÜZENLEMENİN İPTALİ ÖNEMLİDİR”

AYM’nin aldığı iptal kararının eksikleriyle beraber önemli olduğunu dile getiren Av. Hasan Bozdaş, “Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi TBMM grubunun başvurusu üzerine 7070 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun’un CMK, DMK ve CGTİHK’ya getirilen anayasal ve evrensel hukuka aykırı düzenlemelerini iptal eden kararını önemsiyorum. Kararın pek çok eksiği olmakla birlikte gerek avukatlık mesleğinin yapılmasını zorlaştıran gerekse de kamu görevlerine alımlarda fişleme mekanizmasını yasallaştıran düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi'nce ortadan kaldırılması ve bu konuda hukuki irade gösterilmiş olması önemlidir.

Güvenlik soruşturmaları, 2016 yılından bu yana yüzbinlerce insanı ve ailelerini etkilemiş; herhangi bir suç işlememiş, yargılama geçirmemiş bireyleri ömür boyu lekelenmiş duruma getirmiş, hukuken kendilerini aklama imkânı da sunmamıştır. Güvenlik soruşturmaları, sadece kamu görevine alımlarda değil; tarım destekleri ve hibelerinde, ihalelerde, İŞKUR bünyesinde başvurularda, KOSGEB bünyesindeki taleplerde, taşerondan kadroya geçişlerde; kısaca devlet mekanizması ile muhatap olunan her platformda yapılmıştır.” şeklinde konuştu.

“KİMİ MAHKEMELER İSTİHBARAT NOTLARINI HUKUK NORMLARINA TERCİH ETTİ”

Güvenlik soruşturması adı altında ciddi mağduriyetler yaşatıldığına vurgu yapan Bozdaş, sözlerine şöyle devam etti: “Aile fertlerinin geçmişte almış oldukları mahkûmiyet kararları hatta takipsizlik ve beraatle sonuçlanmış yargılamaları dahi, bireylerin güvenlik soruşturmasının olumsuz değerlendirilmesinde kriter alınmıştır. Bazı kamu kurumları, güvenlik soruşturması içeriğine dair bilgileri Mahkemelerle paylaşmamış olmasına rağmen, Mahkemeler idarelerin hayal gücüne göre karar vermiş ve kuruluş ilke ve amaçlarını çiğnemiştir. Kimi Mahkemeler istihbarat notlarını hukuk normlarına tercih etmiş ve pek çok dosya, idari işlemin hukuka uygunluğu denetlenmeden salt fişleme notları sebebiyle reddedilerek kapatılmıştır.

Güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanan bireylerin büyük çoğunluğu özel sektörde mobbinge maruz kalmış, ekonomik olarak kendilerinden haksız şekilde yararlanılmıştır. Bunun en büyük mağduru ise, hekimler olmuştur. Yasal olarak faaliyet gösteren kimi sivil toplum kuruluşlarına üye olmak, etkinliklerine katılmak, üniversitelerde kulüplere üye olmak ve faaliyetlerine katılmak, kimi siyasi partilere üye olmak; siyasi hava durumu değişikliğine göre güvenlik soruşturmalarına olumsuz yansımıştır. Bu süreçte mahkemeler, masumiyet karinesi, suçun şahsiliği, özel hayatın gizliliği, toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme hakkı gibi hakların Anayasal ve evrensel hukukun parçaları olduğuna ikna edilememiştir. Kısaca istihbari notlar, temel normlardan üstün tutulmuştur.”

“AYM’NİN ALDIĞI KARAR UYGULANMALIDIR”

Mahkemenin aldığı iptal kararının bir an önce yerel mahkemelerde görülen davalarda uygulanması gerektiğine dikkat çeken Bozdaş, “Yıllar sonra gelen Anayasa Mahkemesi kararı da çok anlamda tartışılabilir. Öncelikle güvenlik soruşturması uygulaması sadece kişisel verilerin gizliliği ve özel hayata saygı hakkı bağlamında değerlendirilemez. Güvenlik soruşturması, istihbarat kurumlarını ve kolluğu özel yetkili mahkemeler haline getirmiştir. Bunun bir ülke için ne denli bir hukuk felaketine yol açacağı, bugünden anlaşılacak bir olgu değildir. Yine, Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturmasının kanuni usulünün bulunmamasını da iptal gerekçesi yapmıştır. Güvenlik soruşturması usulünün kanunla düzenlenmiş olması halinde belki de Anayasa Mahkemesi ihlal kararı vermeyecektir. Bu düşünce bile hukuki geleceği tehdit etmektedir.

Kararın bir an önce yerel mahkemelerce derdest davalarda uygulanması ve davaların kabulü gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda Anayasa Mahkemesi kararlarının bazı yerel mahkemelerce dikkate alınmadığı düşünüldüğünde, idare mahkemelerinin derdest davalardaki tavrı merak konusudur.” ifadelerini kullandı.

AYM’NİN İPTAL KARARI

15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan düzenlemeyle kamu hizmeti ve görevine atanacaklar hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı belirtilmişti. CHP milletvekilleri Engin Altay, Özgür Özel, Engin Özkoç ve 114 milletvekili tarafından 1 Şubat 2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki Kanun'un bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne (AYM)'ye başvurmuştu.

CHP’nin açtığı davada, AYM, vatandaşların kişisel veri niteliğindeki bilgilerinin memuriyete girişte değerlendirmeye tabi tutulmasının Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdi. AYM kararında kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğinin korunmasının anayasal teminat altında olduğunu hatırlattı.

Kararda, kimlik ve sağlık bilgileriyle birlikte, görüntü ve ses kayıtlarının, hobi ve tercihlerin de kişisel veri olduğu vurgulanarak ''Devlet kamu görevine atanacaklar için şartlar getirebilir ancak elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmemiştir'' denildi.