"Camileri kiliseye benzetme yönünde bir gidişat var"

DİN-BİR-DER Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, her geçen gün camilerde sayıları artan tabure ve oturaklara dikkat çekerek, camileri kiliseye benzetme yönünde bir gidişatın olduğunu ifade etti.

Ekleme: 04.12.2019 17:05:06 / Güncelleme: 04.12.2019 17:14:34 / Güncel / Şanlıurfa Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Diyanet İşleri Başkanlığının camilerde tabure ve oturak üzerinde namaz kılınmaması uyarılarına rağmen camilerde son zamanlarda tabure ve oturakların sayısı artıyor.

Eski Diyanet İşleri Başkan'ı Mehmet Görmez, konu ile ilgili uyarılarda bulunmuş ve oturak üzerinde ibadet etmenin kilise geleneği olduğuna dikkat çekmişti.

İslam'ın en önemli ibadetlerinin başında namazın geldiğini vurgulayan DİN-BİR-DER Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, çeşitli sebeplerden dolayı ayakta namaz kılamayanlar için namaz kılma şeklinin fıkıh kitaplarında anlatıldığını belirtti.

Tabure ve oturak üzerinde namaz kılmanın cami ve cemaat kültürü ile uyuşmadığını söyleyen Kurt, camileri kiliseye benzetme yönünde bir gidişatın olduğunu ifade etti.

Namaz kılma şeklini Peygamberimizin sünnetinden öğrendiklerini ifade eden Kurt, "İslam dini Efendimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in şahsında, bütün ibadetlerin uygulamasını pratik olarak bizlere göstermiştir. Bunlardan bir tanesi de namazdır. Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem), 'Beni nasıl namaz kılarken gördüyseniz o şekilde namaz kılın.' diyor. Yani bizim pratikte örneğimiz var. Yine Allah-u Teâlâ, Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde namazın kılınmasını emretmektedir. Namazın kılınma şeklini Peygamberimizin sünnetinden almaktayız. Günümüzde bazı insanlar çıkmışlar, 'Sünnet bize lazım değil, Kur'an bize yeter ' diyorlar. Kur'an onlara yeterse peki namazı nasıl kılacaklar. Yine Kur'an-ı Kerim'de 'Zekât' emri var. Zekâtın ifası nasıl olacak? Bunların hepsi bize sünnetle bildirilmiştir. Namazı da Peygamber Efendimizin kıldığı şekilde kılmak zorundayız." ifadelerini kullandı.

"İbadetler de tatil yoktur"

İnsanların son nefeslerine kadar ibadetle yükümlü olduklarını hatırlatan Kurt, "Namaz konusunda Allah'ın bir rahmeti olarak mezheplerde bazı ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Günümüzde dört büyük mezhep fıkhına baktığımız zaman bunu görüyoruz. 'El ihtiyar li talilil muhtar' isimli kitapta, 'Hasta olan kişinin namaz kılma şekli' anlatılır. Adam hastadır, ayakta kılmaya mazurdur, rükûa gitme ve uzuvları üzerine secde yapma imkânı yoksa bu kişi nasıl namaz kılacaktır? Ya da yatalak bir insan yatağa mahkûmdur. Bu yatalak insan nasıl namaz kılacaktır? İbadetlerde tatil yoktur. Allah, Kur'an-ı Kerim'de 'Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et' buyuruyor. Bu ayetteki hitap Peygamber Efendimizin şahsında bütün Müslümanlar içindir. Allah-u Teâlâ, bir Peygambere dahi kısa bir zaman bile olsa ibadeti bırakmasına izin vermemiştir." şeklinde konuştu.

"Ayakta namaz kılamayan oturarak namaz kılar"

Ayakta namaz kılamayanlar için namazın nasıl kılınacağı ile ilgili bilgiler veren Kurt, "Hastaların namaz kılması ile ilgili kitapta şöyle der, 'Bir insan ayakta namaz kılmaktan acizse ya da kıyamda duracak olduğu takdirde hastalığının artmasından endişe ediyorsa o zaman oturduğu şekilde namaz kılar, oturduğu yerde rükû ve secde yapar. Eğer rükû ve secdeyi oturduğu yerde bile yapamıyorsa o zaman ima ile yapar. Eğer oturamıyorsa o zaman sırt üzeri uzandığı halde, yüzünü kıbleye çevirerek namazını kılar. Ya da sırt üstü uzanma imkânı da yoksa sağ tarafı üzerine uzanarak namazını kılar.' Buradan anlayacağımız hiçbir şekilde namazda tatil yoktur. 'Ben iyi olayım namazı sonra kılarım' diye bir şey dinde yoktur. Camilerimizde görmekteyiz, arka taraflarda tabure, sandalye ve kürsü indirmişler. Bu şekilde arka taraflarda namaz kılanları görmekteyiz. Peki, bunun dinde hükmü ne olabilir. Bu konudaki araştırmalara göre; bir insan sağlıklıysa, bir engeli de yoksa namazı ayakta kılması gerekir. Eğer bir insan ayakta namaz kılamıyorsa o zaman oturarak namaz kılması gerekir." şeklinde konuştu.

 

"Arkada oturarak bütün cemaate muhalif olarak namaz kılınmaz"

Konu ile ilgili sahabeden İmran Bin Hüseyin'den örnek veren Kurt, "İmran Bin Hüseyin, Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)'in yanına gelerek, 'Ya Resulallah, ben hastayım, nasıl namaz kılayım?' diye sorar. Peygamber Efendimiz, 'Ya İmran ayakta namaz kılacaksın. Eğer ayakta kılmaya gücün yoksa oturarak namaz kılacaksın. Eğer oturduğun şekilde bile namaz kılmaktan acizsen, yan tarafına uzanarak ya da sırt üzerine uzanarak namaz kılacaksın.' diyor. Oturma şekli ile ilgili de kitapta geçen ifadede şöyle der; ' Hasta olan kişinin oturması sağlığı için nasıl uygunsa öyle oturur. İsterse bağdaş kurarak oturur, isterse namazdaki oturuş gibi oturur ya da ayaklarını kıble tarafına uzatarak o şekilde oturur. Sağlığı için hangisi uygunsa o şekilde namazını kılar. Bir insan ayakta namaz kılabiliyor ama oturma imkânı yoksa kürsüde oturarak namaz kılması o zaman caiz olur. Kürsünün de arka tarafa bırakılan kürsüler ve divanlar gibi olmaması gerekir. Küçük ve katlanabilir bir tabure getirerek, safın içerisinde namaz kılması gerekir. Çünkü safın tamamı namazın adaplarındandır. Arkada oturarak bütün cemaate muhalif olarak namaz kılınmaz. İşin fıkhi yönü budur." ifadelerini kullandı.

"Bir Müslüman bir Hristiyan'ı ve Yahudi'yi taklit etmez"

İslam dininin, Allah'ın gönderdiği son din olduğunu vurgulayan Kurt, "İslam'ın kaynağı Kur'an, sünnet, icma ve kıyastır. İslam asla başkasını taklit etmez. Bir Müslüman bir Hristiyan'ı ve Yahudi'yi taklit etmez. Peygamber Efendimiz, Medine'ye hicret ettiği zaman orada Yahudiler de vardı. Müslümanlar bunlarla komşu oldular. Medine'de o zaman bir Yahudi kültürü vardı. Aşura günü oruç tutuyorlardı. Bazı sahabeler, Peygamber Efendimizin yanına gelerek 'Ya Resulallah, bazı Yahudiler aşura günü oruç tutuyorlar. Biz de tutsak nasıl olur diye sordular.' Peygamber Efendimiz, 'Yahudilere sorun neden o gün oruç tutuyorlar.' dedi. Sahabeler gittiler sordular. Yahudiler şöyle demişler, 'Allah, Hazreti Musa'yı, aşure gününde Firavun'un zulmünden halas eyledi. Biz de bundan dolayı aşure günü oruç tutmaktayız.' dediler. Efendimiz buyurdu ki 'Biz Hazreti Musa'ya onlardan daha yakınız. O zaman biz de oruç tutacağız. Onlara benzememek şartıyla… Eğer ben gelecek seneye kavuşursam Muharrem ayının 9 ile 10'u ya da başka bir rivayette 10'u ile 11'i oruç tutacağım.' buyurur. Bir oruç ibadetinde bile Yahudilere benzemek yoktur." şeklinde konuştu.

İslam dininin kendi kriterlerine bağlı başka dinlere benzemeyen bir din olduğunu belirten Kurt, "Camilerdeki kürsü ve oturak sistemine baktığımız zaman bir nevi 'kiliseleşme' yönünde çabalar var. Çünkü sıra sıra kürsüler kiliselerde vardır. Hatta bazı kaynaklarda gördüm. Cumhuriyet'in ilk yıllarında bazı kişiler Meclis'e 'İslam bizi geri bıraktı, Hristiyanlık dinine geçelim.' diye önerge vermişlerdir. Camilere sıra bırakmayı düşünmüşlerdir. O günün şartlarında buna cesaret edememişler, bunu hayata geçirememişlerdir." diye konuştu.

"Camilerimizde kiliseye benzeme yönünde bir gidişat var"

Camilerin kiliseye benzetilmesin asla kabul edilemeyeceğini belirten Kurt, "Camilerimizde arka taraflarda kürsülerin indirilmesiyle, şekil bakımından kiliseye benzeme yönünde bir gidişat var. Peygamber Efendimiz bir hadisinde, 'Kim hangi kavme benzemeye çalışırsa onlardandır.' diye buyurmuştur. Bu aynı zamanda bir kültür ve siyaset olayıdır. Siyasi yönden baktığımız zaman Müslümanların, Kur'an ve sünnete bağlı bir şekilde yaşaması, başkalarına benzememesi istenir. Kur'an'ı Kerim'de, 'Ey iman edenler, kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürürler.' diye buyurulmaktadır. Bir Müslümanın camide namaz kılarken (haşa) küfre düşmeye hiç niyeti olamaz. Ama peyderpey, adım adım 'Zaten kimse namaz kılmıyor bu camileri kiliseye çevirelim' diyen cüretkârlar da olabilir. Bu gibi durumlardan kaçınmak lazımdır." şeklinde konuştu.

Kurt sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:

"Cenab-ı Allah, dini kolay etmiştir, kulundan zorluk istemez. Namazı ayakta kılabiliyorsanız ayakta kılın, kılamıyorsanız ise oturarak kılın. O kürsüleri camiye getirmenin, camiyi daraltmanın, cemaati rahatsız etmenin, yeni yeni masraflar çıkarmanın anlamı yoktur. Bunları dinimiz tasvip etmiyor. Benim araştırmaların beni bu kanaate getirdi." (Abdurahman Uğurlu-İLKHA)

Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar