FARUK KUZU –HABER YORUM
Tüm kesimlerin ortak noktası ise bu işin bir “Provokasyon” olduğudur.
Bununla birlikte bir ilk olarak söylenenler de var. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’yı işaret ederek
“"Batı'da pişirilen, son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Alisiz Alevilik gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pofpoflanmasının gerisinde yine bu senaryolar var. Açık ve net söylüyorum: Alman devleti Alisiz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor" açıklamasında bulundu.
Alevilerle ilgili bu tür çirkin olaylar her seferinde bilinen başka bir tartışmanın da fitilini ateşliyor. Yani
“ Alevilere resmi statü tanınsın!” tartışması.
Alevi vatandaşların evlerine, işyerlerine her defasında bu işaretleri koyup benzer ifadelerle (kabul edilemez) hakaretlerde bulunanların hedefi de tam da bu tartışmaları alevlendirmek midir, bilemiyorum ama bu konuyu gündeme getirenlerin hazır beklemeleri biraz garip!
Bunlardan biri de Nagehan Alçı. Bu olaylardan hemen sonra köşesinden şunları yazdı:
“Bu vesileyle Erdoğan’a bir çağrım olacak…Cemevlerine resmi statünün verlmesi işini Türkiye olarak artık çözmeliyiz. Bunu Tayyip Bey gibi güçlü bir C. Başkanı yapmayacak da kim yapacak?
Cemevlerine resmi statü verilmesine Erdoğan’ın sıcak baktığını biliyorum. Fakat bu adımı atmak istediğinizde özellikle kimi bölge milletvekillerinden ve belli çevrelerden yoğun itirazlar geliyor…”
Erdoğan’nın Alevi meselesine bakış açısı aşağı yukarı belli olmasına rağmen Alçı’nın onun adına “Erdoğan Alevilere resmi statüye sıcak bakıyor!” demesinin bir tutar yanı var mı yakında göreceğiz.
Bu söylemden daha ilginç olanı “Alevilere resmi statü” konusunun şekli ve boyutudur.
Alçı hangi vasıfla bu talepte bulunuyor? Bir gazeteci vasfıyla bunu istiyorsa ülkedeki resmi dini otorite, yani Diyanetten bu işin dini yönünü merak edip sordu mu?
Alçı, Aleviliği İslam Dini’nin bir mezhebi veya bir uzantısı olarak mı yoksa başlı başına bir dini inanç olarak mı görüyor?
Alevi vatandaşların ekserisinde İslam bir “Din” olarak kabul görmesine rağmen onları bazı bozguncuların ve istihbarat örgütlerinin kullanabileceği argümanlara dönüştürmek kimin işine yarar?
Böyle bir tavır ne Alevilere ne İslam’a ne ülkeye bir şey kazandırmaz!
Batılı istihbarat örgütlerinin “Kullanışlı Malzemeler” aradığı bilinen bir gerçek. Onlara böylesi önemli bir malzeme verilmesi ancak basiretsizlikle yorumlanabilir, tabii işin içinde İslam’a karşı bir mesafe veya ihanet yoksa!